Korona Ekonomisi

FİZİKSEL MESAFE KURALLARI KONUYOR
#Korona aşısı henüz bulunamadı.
Salgın geçse de yeni alışkanlıklar oluşturuyor.
Fiziksel mesafe zorunluluğu, tüm mal ve hizmet fiyatlarını arttıracak.
Korona Ekonomisini şimdiden öğrenmek şart.

Covid-19 virüsü ile başlayan salgın, insan sağlığı yanı sıra ülke ekonomilerini de yerle bir etmeye başladı. Türkiye dahil her ülke, koronanın ekonomik yıkımına karşı tedbir geliştirme telaşında.

Ancak şu ana dek yapabildiğimiz, para odaklı işler. Parasal genişleme, halkın cebine para koymak. Bizde ise kredi ihdas etmek, borçları ertelemek

Ancak korona ekonomisi derken, salgın geçse dahi oluşacak yeni düzenden söz etmek gerekecek. İhtiyaçlar ile istekler ayrı kefelere konulacak, her şeyin fiyatı yeniden belirlenecek.

Fiziksel mesafe kuralları gelmeye başladı. Bazı ülkeler metrolarda 1,5 metreden yakın oturmayı yasakladı. Uçak, sinema, AVM gibi yerlerde fiziksel mesafe kaideleri sıkıca takip ediliyor.

Bu da restoranda az masa, uçakta az koltuk, AVM’de az ziyaretçi, markette az müşteri, otobüste az yolcu demek. Birim mal ve hizmet maliyetlerini artık arz talep dengesi harici, fiziksel mesafe kuralları belirleyecek.

İşler eskisi gibi değil, Korona ekonomisine göre yürüyecek.

      YENİ DÜZENİN KURALLARINI BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Korona halkın krizi

SIRADIŞI KRİZE SIRADAN ÇÖZÜM?
Kuyuya düşeni ip uzatıp kurtarabilirsin.
Ancak çatıdakini kurtarmaya ip çare değil, merdiven gerekir.
#korona, sıradışı ekonomik sorunlar üretti ama biz hâlâ sıradan çözüm sunma ısrarındayız.

Salgın süreci bize gösterdi ki olağanüstü krizleri, olağan tedbirlerle çözemiyoruz. Öncelikle krizi erken tanımlamak, inkar etmek yerine kabullenmek ve krizin doğasına uygun çare üretmek gerekiyor. Soru önemli; Korona kimin krizi?

Bu defaki ; biyolojik bir kriz olmasına rağmen, ekonomiye dair yığınca sorun ürettiğini görüyoruz. Salgının getirdiği ölümler yanı sıra ekonomilerde açtığı tahribat artarak büyüyor.

Ancak krizle mücadelede sağlıkçılar, olağanüstü çaba ve yöntem deneyip, başarı yolunda ilerlerken, ekonomi alanındaki çözümler aynı başarıyı gösteremiyor. 2001 krizi kamudan çıkmıştı, 2009 krizi şirketlerin batışıyla gelişti. Fakat Korona krizi, doğrudan hane halkının iflasına sebep oluyor.

Finansal olmayan bir sorunu, finansal enstrümanlarla çözme gayreti, mücadeleyi sınırlı kılıyor. Covid-19; farklı bir virüs, mevcut aşılar işe yaramıyor.

Koronanın tetiklediği ekonomik kriz de farklı ve mevcut çözümler işe yaramıyor. Kredi; 2009 krizinde çare idi. Bu defa HİBE gerekiyor gibi.

   KORONANIN EKONOMİK KRİZİNE HAZIR MISIN?

DEVAMINI OKU

SOSYAL MEDYA özgür ama kirli bilgi kaynağı

“GÜVENMİYORUM AMA GEREKLİ”
Sosyal medyalar; #Facebook #Instagram #Snapchat #Telegram #TikTok #Twitter #Whatsapp #Youtube hayatımızda büyük yer kaplıyor ama güvenmiyoruz.
En büyük sorun; yalancı hesaplar…

İNGEV TAM ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliği ile yapılan İnsani Gelişme Monitörü Araştırması; Türkiye’de halkın önemli çoğunluğunun sosyal medyayı aynı anda hem ÖZGÜR (%56)  hem SAHTE (% 61) diye tanımlıyor.

%48’lik kesim kendisini sosyal medyada pasif izleyici kabul ediyor.

Gündemi dar ama aktif azınlık belirliyor.

Geleneksel haber kaynakları önemli ama itibarları azalıyor.

Görüşlerime uygun haber ve yorum paylaşırım diyenlerin oranı; %31. İnanmadığına tepki verenler %24.

Peki, sosyal medyayı hangi amaçlarla kullanıyoruz?

Haber almak %88, Okuduğunu teyit; %88, Takipteki kişi kurumun görüşünü öğrenmek %77, Tanıdığımı merak; %72, Kendime dair olanları paylaşmak %60, Ülkemde olup bitenlere dair kendi görüşümü paylaşmak; %54.

Bu arada 55 yaş üstündeki kendi tanıdığını izlerken 18-34 yaş kendisini paylaşıyor.

           SENİN SOSYAL MEDYAYA BAKIŞIN NEDİR?

DEVAMINI OKU

Korona geçiyor mu?

TEDBİRLERİ KALDIRMAK İÇİN HENÜZ ERKEN
Korona kısıtlarından kurtulmak, ilişki sonlandırmak gibi.
Bitmeden gönderdiğin sevgili bir gece yarısı aniden çıkıp gelir ve seni de ayağa dikebilir.
#Korona aşısını bulamadık bile…

Pek çok ülke, salgında tepe noktasının aşıldığı gerekçesiyle ekonomiyi ve sosyal hayatı açmak gerektiğini dillendiriyor.

Türkiye de Bakanlık verilerinden hareketle korona virüsü tepe noktası geçildi tartışmalarına sahne oluyor. Belki de doğrudur; korona geçiyor ve biz de yavaş yavaş tedbirleri kaldırmamız lâzım.

Misal evde unuttuğumuz yaşlıları ve çocukları dışarı salmanın zamanı geldi diyebiliriz. Kuaför, AVM gibi kısıtları kaldırabiliriz. Eve tıkılan ekonomiyi açıp işlerin normale dönmesi sürecine geçebiliriz.

Bu, bana göre son derece riskli bir adım olur. Öncelikle Covid-19 için aşı bulunmadı henüz. Hastalığın tedavisine dair yöntemler hala aranıyor.

İkincisi; giderek iyileşme vakalarının artmasına rağmen, salgının ikinci bir dalga başlatıp başlatmayacağını bilmiyoruz.

Üçüncüsü, fiziki mesafe kuralının kaldırılması halinde salgının ne yönde seyredeceğinden emin olamayız.

Vaktinden önce kısıtları kaldırmak, çok büyük toplumsal maliyet yüklenme riskini barındırıyor olabilir. Aman dikkat!

          SALGININ GERİLEDİĞİNDEN EMİN MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Haydi pamuk eller cebe

ODALAR STK’LAR SENDİKALAR NEREDE?
Salgın sürecinde sağlıkçılarımızın fedakarlığı müthiş.
Onlara şükran borçluyuz.
Aynı performansı;
Sivil Toplum Örgütleri
sendikalar ve odalardan da bekleriz.

Korona süreci zirve yaptı mı? Artık salgın geri mi gidiyor? Normalleşme başladı mı? Şimdilerde böylesi umut dolu sorulara cevap aranıyor. Bana göre Korona aşısı bulunmadı ve erkenden normalleşme, ikinci bir dalgaya yol açabilir.

Kaldı ki virüs tepe yaptıysa da yol açtığı ekonomik krizler tepe yapmaktan çok uzak. Ülkeler, ekonomik yıkıma karşı 9 trilyon $ kaynak ayırdı. Bizim ayırdığımız, 200 milyar Tl.

Ancak yalnızca kamunun değil, sivil toplum örgütleri, oda ve sendikaların; korona sürecinde dara düşmüş işsize, esnaf  ve şirketlere destek vermesi gerekir.

TOBB, 360 odanın imkanlarını birleştirip ‘Nefes Kredisi’ çözümünü oluşturdu. Kamu 4,4 milyon eve 1000’er lira veriyor. Sosyal yardım bütçeleri arttırılıyor.

Tüm bunlar güzel şeyler. Evet ama yetmez; zira hala ‘KREDİ’ diyoruz. Oysa ‘HİBE’ demeliyiz.

Misal sendikalar, yıllardır işçiden ‘dayanışma aidatı’ toplar.

Peki, şimdi işsiz kalmış üyesiyle dayanışma vakti değil mi?

STK’ların; ‘EvdeKalTürkiye’ sloganı ötesin geçmesi gerekir.

       ODALARIN ÜYELERİNE YARDIMI GEREKMEZ Mİ?

DEVAMINI OKU

Liyakatte yarışalım

ÇOKLUKLA BÖBÜRLENME KALİTEYLE ÖVÜN
Nerede çokluk varsa orada aslında yokluk olabilir.
Nicelik yerine niteliğe odaklanan kaliteyi yüceltir.
#Korona süreci bize niteliğe, kaliteye ne çok ihtiyaç olduğunu öğretti.

Neyi beslersen onu büyütürsün. Bilgiyi büyüteceksen, onu üreteni beslemelisin… 90’larda, teknolojiyi eğitimde yaygın hale getirmek, kara tahtayı internet ile değiştirmek amacıyla bilgisayar derslikleri açtık.

Bilgisayarı “demirbaş” olmaktan çıkaramayınca, yeni cihazlar, el dahi değmeden eskimeye terk edilirdi. Cemil Meriç’in “katedrali kazlar, manastırı kızlar bekler” cümlesindeki gibi okul yönetimleri, demirbaş bilgisayarı hasardan korumak için kilit altında tutardı. lması gereken; bilgisayarı “sarf malzemesi” haline getirmekti.

Bugün değil her okul, neredeyse her öğrencide bilgisayar var ve Fatih Projesi ile çocuklarımızın her birinin elinde tablet var olsun istedik. Ancak benzer yatırımı öğretmenlere yapmadığımızdan fayda oluşmadı. Zira Fatih projesi aslında Molla Gürani, Akşemseddin projesiydi.

Türkiye’de üniversite sayısı 200’ü aştı. Nicelik sorununu çözdük nitelikte yaya kaldık. Korona sürecinde bize bilim ve liyakatin gerektiğini gördük. Liyakat olmadan asla ve asla…

         NİCELİKLİ MİSİNİZ, NİTELİKLİ MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Cebime para koyamıyorsan cebimden daha az para al

ELLERE VAR BİZE YOK MU?
Elin adamı kendi yurttaşına mağduriyet yaşatmamak için cebine trilyon dolarlar koyuyor.
Oysa biz 19 paket açtık ama para yok.
Cebe para koyamıyorsan bari cebimizden daha az para al.

Korona sürecinde G20 ülkeleri, vatandaşlarını virüsün ekonomik yıkımından korumak için şimdiye de 20 trilyon $  kaynak ayırdı. Yalnızca ABD 2 trilyon dolara ilave olarak vatandaşın cebine 1000$ para koyuyor.

Avrupa ülkeleri de işsiz kalanlar başta olmak üzere işyeri kapananlara, esnaf ve küçük işletmelere kaynak aktarmaya başladı. Maksat, halkın bu süreçte hayatta kalması, mağduriyet yaşamaması.

Peki, biz ne yapıyoruz? 1000’er lira para dağıtmaktan dem vuruyor, ücretsiz izinle eve gönderilenlere 1,177 Tl ödeme yapmaktan söz ediyoruz. Şimdiye de 19 paket açıldı. Kamu kükrediği kadar yağamıyor zira paket çok ama para yok.

Sürekli krediden, ertelemeden söz ediliyor. Oysa cebimize para koyamıyorsanız, bari cebimizden daha az para alın.

Eve gelen faturaları indirin, korona fırsatçılığıyla elektrik zammı yapmayın, hiç değilse asgari ücretten vergi almayın.

   TÜRK İNSANI YABANCIDAN DAHA MI DEĞERSİZ?

DEVAMINI OKU

Korona karnesi

HAL ve GİDİŞ; ORTA. TEMİZLİK; PEKİYİ
#Korona bize ders verdi
Şimdi de elimize karnemizi veriyor.
Kimimiz geçer not alsa da
Çoğumuzun karnesi kırıklarla dolu.
Genelde bütünlemeye kaldık.
Daha çok gayret göstermek şart.

Abartmıştık, israftaydık, haddi aşmış, ürettiğimizden fazla tüketir, kazandığımızdan fazla harcar olmuştuk. İsteklerim sonsuz oysa ihtiyaçlarım sınırlıydı ve korona geldi bizlere ders verir oldu.

Salgın sürecinde yığınca ders aldık. Şimdi korona bizlerin eline karne tutuşturmaya başlıyor. Hangi derslerden geçtik, hangisinden başarısız olduk öğreniyoruz.

Hal ve gidiş, en önemli not bu karnede. Bazılarımız halimizi güzelleştirip gidişatımıza ayar verdik. Ancak çoğumuzun bu dersten kırık aldığı ortada…

Sorumluluk dersinden sınıfta kalanlarımızın sayısı hayli fazla. Fiziksel mesafe gözetme, temizlik ve maske kullanma derslerinden sıfır çekenlerimiz hala oramızda dolaşıyor.

Bize temizlik emredilmiştir fakat çoğumuz buna uyarken bazılarımızın karnesinde bu dersten kaldıkları görüldü. Devamsızlık; korona yüzünden evimizde kalmamayı ifade ediyor.

Yasakların dahi durduramadığı bazı insanlar bu dersten çakmış. Yardımseverlikte korona kime hangi notu verdiğini ilân eder oldu. Kimin Geçer not aldığını gördük.

SENİN KARNENDE KAÇ KIRIĞIN VAR?

DEVAMINI OKU