Diri ve duru iletişim

MERKEZ NE SÖYLER, PİYASA NE ANLAR?

İletişimi DİRİ ve DURU olmayan bir MERKEZ BANKASI, kararı ne olursa olsun; pek işe yaramaz.

Kullanılacak her kelime önemlidir ve piyasanın kafasını karıştırmak zararlıdır.

Merkez Bankası, paranın sahibidir ve piyasalara yön verir.

Aldığı kararlar ile fiyat istikrarı sağlar, lirayı yönetir.

Ancak kararları ne olursa olsun piyasa bildiğini fiyatlar.

Bu yüzden Merkez’in kararları öncesi piyasayla kurduğu iletişim, aldığı karardan da önemlidir. Eğer bu iletişim diri ve duru değil ise arttırdığın faiz ile kala kalır, döviz rallisi izler, bir sonraki karar günün için gün sayar durursun.

Merkez’in giriş kapısına astığın tabelada düşük faiz, arka kapısında ise yüksek faiz var ise piyasa, ön kapıdan girmez.

Kaldı ki kafa karıştırıcı faiz mönüsü yerine; anlaşılır, basit faiz yapısı gerekir. Bu süreçte Merkez’in faiz oranından daha önemli olan faiz kararı metnine dikkat etmesi gerek.

Kullanılan her kelime, piyasaca nasıl algılanıyor? Güvensizlik oluşturacak cümleler nasıl güvenilir mesaja dönüştürülür?

DİRİ iletişim zira piyasa dinamik ve karar süreçleri hızlı.

DURU iletişim zira arka planda başka niyet taşımamalısın.

Beklentiyi iyi yönetemedikçe, alınan her karar; zarar yazar.

        MERKEZ BANKASI, DEDİĞİN ANLAŞILIYOR MU?

DEVAMINI OKU

Otonom araç çağı

SÜRÜCÜSÜZ ARAÇ KARDA GİDER Mİ?

Sürücüsüz araçlar insan zaafı taşımaz.

Trafikte kötü alışkanlık edinmez.

Bencillik, öncelik gaspı, kural ihlali, sürat merakı yoktur.

Arabasıyla caka atmaz sağ şerit kenesi olmazlar.

Otomobiller, tıpkı cep  telefonları gibi bilgisayarlaşıyor.

130 yıl önce ilk örneklerine ‘atsız araba’ deniyordu.

Şimdi sürücüsüzleri geliyor. Adına da otonom araç dedik.

Benim umudum, trafik kazalarının ve sürücü hatalarının artık tarih olacağıdır. Misal trafik ve kaza gerçeğine teknolojinin vereceği cevap olabilir bu… Önündeki aracı güvenli mesafeden izleyen motor sistemleri, yandaki araca “fazla yaklaştın, uzak dur” diyen kaput altı donanımları, sürücüye sormadan yavaşlayan akıllı frenler

Daha da önemlisi yoldaki diğer araçlarla hatta trafik ışıklarıyla iletişime geçip en uygun rotayı hesaplayan, gereksiz frene basıp trafiği durdurmayan ve karlı yollarda diğer sürücüye küfretmeyen ona levye ile saldırmaya kalkmayan yapay zeka sahibi akıllı tasarımlar

Bana göre otonom araç her yerde gidebilecek. Yağmurda karda tipide güneşte, sıkışık trafikte hatta dağda bayırda…

 OTOLARDA TEKNOLOJİ HAZIR, BİZ HAZIR MIYIZ?

DEVAMINI OKU

Yeni dünya kuruluyor

ASYA-PASİFİK’TE NELER OLUYOR?

Tarihin en büyük serbest ticaret anlaşması imzalandı.

ABD ve AVRUPA dışarıda kaldı.

Çin, yeni dünyanın açık ara lideri oluyor.

Biz; kendi kısır gündemimizde sıkıştık kaldık.

Uzak-Doğu; dünyanın yeni güç merkezi haline geliyor.

8 yıl süren müzakereler ardından ASEAN ülkeleri, dünyanın en büyük serbest ticaret anlamasına imza attı.

ABD ve Avrupa dışarıda bırakıldı. Çin; bölgenin lideri… Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) Anlaşması 2,1 milyar nüfusu ve dünya gelirinin üçte birini kapsıyor.

Peki, bundan bize ne? 55 yıl Batı’nın kapısından girmeyi bekledik durduk. Şimdi Pasifik’te kurulan yeni dünyayı izliyoruz. Neler olup bittiğinden şimdi haberimiz olabildi.

ASEAN ülkeleri; Brunei, Kamboçya, Endonezya, Vietnam, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland, Laos; birliğin diyalog ortaklarından Avustralya, Çin, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda, bu anlaşma için 8 yıl çalıştı.

Türkiye, Atlantik ile Pasifik güç merkezlerinin ortasında duruyor ve kendi kısır iç gündeminden kafasını kaldırıp dünyada neler olup bittiğiyle ilgilenmiyor. Yeni dünyalar inşa edilirken seyretmekle yetinmek, en büyük gaflettir.

         BİZ BU YENİ DÜNYALARIN NERESİNDEYİZ?

DEVAMINI OKU

Depremi unutuverdik

ÇÜRÜK BİNADAN SAĞLAM ÇIKAMAZSIN

İzmir depremi üzerinden ay geçmedi, unutuluverdi.

Oysa deprem unutmuyor ve yine gelecek.

Çürük binalar da unutmuyor, ilk depremde yıkılacaklar.

Sorun şu ki bizde tespit var da tedbir yok…

Deprem ile yaşama gerçeğini yıllardır kabullenemiyoruz.

Ancak şunu öğrendik ki bina değil, deprem öldürür.

Öğrendik ama gereğini yapıyor muyuz? Netice ortada…

Sadece İstanbul’da ilk depremde yıkılması beklenen 48 bin bina var. Bu acı gerçeği tespite rağmen, hala tedbir yok.

Bütünleşik bakış açısıyla Afet Çerçeve Kanunu çıkarabilir ve afet yönetimini ‘toplum tabanlı’ hale getirebilmeliydik.

Vatandaşı paydaşımız değil, depremzede kabul ediyoruz.

Şimdi ağlayıp sızlamak için (Allah korusun) yeni depremi bekliyoruz. Yine seferber olacak, enkaz altındaki canları çıkarmak için didineceğiz.

Yaraları sarmada gösterdiğimiz gayreti, yaralar olmasın diye gösterebilsek, bu acıları asla yaşamayacağız.

Türk Meteoroloji ve Afet Yönetimi Prof’u Mikdat Kadıoğlu; ‘deprem sırasında insan, okuduğunu değil, yaptığını hatırlar’ diyor.

Japonya’da 1 Ekim günü; tüm ülkede imparator dahil herkes için deprem tatbikatı günüdür. İstanbul depremi yaklaşıyor; tatbikat yapalım!

         İMAR AFFEDER DE DEPREM AFFEDER Mİ?   

DEVAMINI OKU

Görme duyma söyleme

3 MAYMUNU OYNAMAK

Doğuda: şeytanı görme, yalanını duyma ve onunla konuşma anlamındadır.

Batıda: Trajediyi görme, feryadı duyma, gerçeği söyleme duyarsızlığını anlatır.

Hayata bakışın; doğulu mu batılı mı?

3 MAYMUN efsanesi, Doğuda ve Batıda çok farklı bilinir.

Doğuda; başkalarına karşı saygı ve özeni temsil eder.

GÖRME; Ayıbı ört, kusuru görme, mahreme bakma…

DUYMA: Gıybete kulağını kapa, dedikoduyu, iftirayı işitme.

SÖYLEME; Kötü söz sarf etme, yalan söyleme, sır tut.

Batıda ise durum bunun tam tersidir 3 maymun efsanesi…

GÖRME; Trajediyi görmezden gel, haksızlığı fark etme…

DUYMA; Yardım talebine duyarsız ol, çığlıkları işitme…

SÖYLEME; Gerçek karşısında sus, haklı olanı dillendirme…

Türkiye’de biz, 3 maymun efsanesini, batılılar gibi algılarız.

Gerçek karşısında duyarsız, ilgisiz, kaygısız davrananlar söz konusu olduğunda; ‘3 MAYMUNU OYNAMA’ deriz.

3 maymun figürü Japon kökenlidir ve isimleri şöyledir: Mizaru, Kikazaru ve Iwazaru… Japonca’da sırasıyla (şeytanı) görmemek, işitmemek ve konuşmamak taşır.

Hayata bakış açısına göre erdem; Doğudaki 3 maymun gibi davranmak ise Batıda, 3 maymun gibi duyarsız olmamaktır.

       GÖRDÜN MÜ, DUYDUN MU, SÖYLEDİN Mİ?

DEVAMINI OKU

Ürün bedavaysa asıl ürün sensin

MÜŞTERİ VERİNİMETTİR

Çünkü veri; nimettir ve bunu da müşteri üretiyor.

Attığımız her adımda, yaptığımız her alışverişte;

üretilen verilerle, bizi annemizden daha iyi tanıyorlar.

Veriyi yöneten; dünyayı yönetir.

Bilgi güçtür ve bu gücü oluşturan, veridir. Dijitalleşme sürecinde her birimiz, inanılmaz boyutlarda veri üretiyor ve bu verileri toplayanlara güç aktarıyoruz.

Sanal dünyada bizi gezdiren cep telefonlarımız, bize ait her türlü veri ve bilgiyi, birilerine taşıyor. Bu veriyi yorumlayan ve bundan zenginlik üreten yığınca güç odağı oluştu bile…

Özellikle bedava ürün ve hizmet yemlemesiyle toplanan veriler sayesinde bizi bizden daha iyi tanıyorlar. Böylece ne alacağımıza, nasıl davranacağımıza, kimi seçeceğimize dahi yön verebiliyorlar.

Eğer bir yerde bedava internet erişimi varsa, bil ki ödemeyi, mahremiyetinle yapıyorsun.

Ürün bedava ise asıl ürün sensin. Zira bedava peynir sadece fare kapanında bulunur. Verilerine saygı göster!

         BEDAVA SANDIĞIN, EN PAHALIN OLMASIN?

DEVAMINI OKU

Aynı ufka bakmak

ZEYTİNYAĞI İLE SU

İŞBİRLİĞİ YAPAR MI?

Yapmaz, yapamıyor.

Çünkü özgül ağırlıkları farklı.

Üniversite ile sanayi işbirliği yapacaksa:

aynı ufka bakmalı, egolarını bir kenara bırakmalı.

Eğer aynı ufka bakmıyorsak, ayrı yönlerde yol alıyoruz demektir. Aynı yöne gitmiyorsak, işbirliği ve işbölümüne gerek duymaz, her birimiz kendi başımızın çaresine bakmak zorunda kalırız. Tıpkı üniversite ve sanayimiz gibi…

Şu üniversite-sanayi işbirliğini ben, zeytinyağı ile su ilişkisine benzetiyorum. Aynı kavanoza koyup karıştırsanız dahi; işbirliği-işbölümü üretmek yerine, kimin zeytinyağı olarak üste çıkacağı çekişmesi ortaya çıkıveriyor.

Hal böyle olunca verim alınamıyor, zaman heba ediliyor, kaynaklar israf, umutlar ziyan ediliyor. Ancak lafla peynir gemisi yürümüyor, işbirliğine muhtaç alanda nal topluyoruz.

Peki, sorun nedir? Sorun, özgül ağırlıklarının arasındaki fark, aynı ufka bakmıyor olmaları… Özgül ağırlık; amaç birlikteliğidir. Aynı ufuk; daha iyi bir Türkiye özlemidir.

Bilime inanan sanayici azlığıdır. Endüstriyi küçümsemeyen bilim insanı kıtlığıdır. Çare? Akıl ve vicdan tutulmasını bir yana bırakmak, işbirliğine gitmektir. YÖK başka çaresi…

         DAHA İYİ BİR TÜRKİYE TALEBİNİZ YOK MU?

DEVAMINI OKU

Nepotizm batırır

KAYIRMACILIK BELASI

Kayırmacılık yüzünden aile şirketlerinin 3’üncü kuşağa geçme şansı %20, ömürleri de en fazla 25 yıl sürüyor.

Hamili kart yakinimdir diyerek işe alıyorsan batarsın.

Nepotizm; yakınını, kan bağın olanı kayırmanın adı. Yönetim bilimi bu olguyu, kurumun ömrünü kısaltan bela kabul eder.

Kayırmacılık yüzünden şirket, ihtiyaç duyduğu nitelikleri bünyesinde tutamaz. Şirket nepotizm tutumu yüzünden ailenin oyun bahçesi haline gelir. Kabiliyetler dışarıda kalırken , dost, akraba işletme kadrolarını doldurur.

Sürdürülebilirlik kaygısında olan şirketlerimizde patron, kendi ailesini dahi yönetim kademesine tepeden koymaz.

Liyakat, aile bireyi olmanın çok daha üstünde kabul edilir.

En iyi tahsili dahi yapsa, kurum değerleri ve süreçleri sahada öğrenmeden yönetim kademelerinde ilerleyemez.

Olsa olsa, eşitler arasında birinci yapılır. Mirasta hakkı olması, yönetimde pozisyon avantajı olacağını sağlayamaz.

Hamili kart yakınımdır diye kartvizitle kuruma dayatılan niteliksizlerin, bir süre sonra o kurumu zarar soktuğunu biliyoruz. Gerek devlet yönetimi gerek şirket kademeleri kayırmacılık belası yüzünden zaafa düşer ve o kurumun batması mukadderdir. YAKININI KAYIRIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Öğretilemez cahiller

BİLMEYE DAİR:

1- Bildiğini bilmiyorsa UYANDIR

2- Bilmediğini biliyorsa ÖĞRET

3- Bildiğini biliyorsa İZLE

4- Bilmediğini bilmiyorsa KAÇ

Cahil olduğunu bilmeyen, en tehlikeli türdür.

Hele ki yöneten ise…

Cehalet; giderilebilir. Bilmediğini kabul edersin, öğrenirsin.

Ancak cehaletin bir de giderilemeyeni vardır. Bunlara öğretilemez cahiller diyoruz. Ne yazık ki sayıları fazla…

1-Bildiğini sandığı için öğretemezsin. Çünkü her şeyi bilir(!)

2-Diploma sahibidir, sormaya çekinir, bilir gibi davranır.

3-Koca prof olmuştur, bu kadar cehalet ancak tahsille olur.

4-Bilmediği halde o alanda kendini otorite sanır, öğrenmez.

5-Şöhret, makam, mevki sahibidir, cahilliğini saklayabilir.

Etrafınıza bakın, bildiğini sandığından dolayı, öğrenmeye son vermiş nice insan görürsünüz. Öğretilemez cahillerdir.

Misal çoğu USTA, bu durumdadır. Usta; öğrenmeye son verme halidir. Bu yüzdendir ki usta diye yücelttiklerimiz; çözdüklerinden daha fazla sorun üretiyorlardır bizlere…

Kalfa; öğrenme sürecindeki insanın adıdır. Usta; ‘bildim’ dedi, cehaleti seçti. Kalfa; ‘öğreniyorum’ dedi, yücelebildi.

Bilgide tam olduğunu sanan, cehaletin doruğuna çıkmıştır.

Bugün etrafımız, öğretilemez cahillerle dolu ne yazık ki…

        -BEN BİLMİYORUM, BANA ÖĞRETİR MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU