Karar verirken dikkat!

HIZLI ve SEZGİSEL Mİ?

YAVAŞ ve DİKKATLİ Mİ?

1-Karar alırken nasıl davranırsın?

2-Anlık kararın doğru olduğuna emin misin?

3-Acaba biraz daha düşünsen?

4-Aynı kararı mı verirdin? 5-Dikkat, yavaşlatır ama hata azaltır.

Karar verirken nasıl davranırsın?

İçine o an ne doğarsa mı yoksa düşünüp dikkat ederek mi?

Çoğu kez her iki yolla da… Bizler, sezgisel olarak doğru kararı aldığımıza inanırız

Dürtüsel kararlar iyi olabilse de her zaman öyle değillerdir.

Düşünce tarzımızı başlıca 2 türlü tanımlamak mümkündür;

1-Hızlı ve Sezgisel2- Yavaş ve dikkatli… Örnek;

1 kahve ile 1 kurabiye; birlikte 1 lira 10 kuruşa satılıyor. Kahve; kurabiyeden 1 lira daha pahalıdır. O halde kurabiye fiyatı nedir?

Çoğu insan hemen 10 kuruş olduğunu söyler. Bu, hızlı ve sezgisel karar verme süreci neticesidir.

Ancak problem üzerine daha dikkatli düşününce; doğru cevaba ulaşılabilir.

Kurabiyenin fiyatı; aslında 5 kuruştur.

Siz yine de hızlı ve sezgisel verdiğini kararlardan fazlaca emin olmayın ve bir kez daha gözden geçirin.

Göreceğiniz; bazı şeylerin dikkatinizden kaçabildiği olacaktır.

Sezgisel karar zaman kazandırsa da risk barındırır.

Dikkatli davranmak yavaşlatır ama hatayı azaltır.

       KARARLARI ALIRKEN ACELECİ MİSİN?

DEVAMINI OKU

1 mt derin 20 kuyu mu, 20 mt derin 1 kuyu mu?

İYİLER İTTİFAKI ŞART

1-Kötüler zaten müttefik.

2-Dünyada büyük adımlar;

3-İşbirliği ile atılabiliyor.

4-Bizde ortaklık kültürü ne yazık ki yaygın değil.

5-Oysa iyilerimiz var fakat müttefik değiller.

Bize lazım olan, 20 metre derinliğinde 1 kuyu…

Zira su o derinlikte… Oraya ulaşmak zorundayız.

Oysa biz işbirliği, işbölümüne fazla rağbet etmediğimiz için her birimiz tek başımıza 1’er metre derinliğinde 20 kuyu açmakla meşgulüz.

Bu da gayretimizi, enerjimizi heba ediyor.

Türkiye’de ölçek ekonomisiyle başımız hoş değildir.

Azıcık aşım, Kaygusuz başım deriz ancak her biri küçük 1,3 milyon şirketimiz, işbirliğini pek sevmez.

Güç birliği, değişen rekabet şartlarında hayatta kalmanın yoludur fakat bu konudaki gayretimiz, bir diğerine güvensizlik sebebiyle yetersizdir.

Biliyoruz ki yörede nitelikli KOBİ, bölgesel güç ve küresel marka olmak için ortaklık şart.

İyiler ittifakı sağlanabilirse, ülkenin kalkınma vitesi büyüyecektir.

Orta gelir tuzağı; aynı zamanda ötekine güvensizliğin tanımıdır, işbirliği ve iş bölümü yapamayışın neticesidir.

Akıl ve vicdan açığıdır.

       İŞBİRLİĞİ YAPSAK DAHA İYİ OLMAZ MI?

DEVAMINI OKU

Tembel memur zulmü

BUGÜN GİT YARIN GELME ÖRGÜTÜ

1-e-Devlet çözümleri var ama,

2-Kimlik pasaport için ayağına gidiyoruz.

3-Yasadan aldığı güçle tiranlaşıyorlar

4-Bugün git yarın gel diyorlar.

5-Memurun vatandaşa zulmü kaderimiz mi?

Memur denince akan sular durur. Derhal savunmaya geçilir, neredeyse vekiller kadar dokunulmazdırlar.

İşini eksik veya kötü yapsa da… Hatta yan gelip yatsa da… ‘Bugün git, yarın gel’ dese de…

Devlet dairesine işiniz düşmesin, o noktada Allah size yardım etsin

E-Devlet çözümlerine rağmen memurun ayağına gitmek zorunda kalıyorsunuz.

Misal kimlik çıkaracaksınız; online randevu filan iyi de…

Oraya vardığınızda ya bir güvenlik görevlisi veya bir tembel memur; hayatı size zindan edebilir.

Ya da pasaport için illa ki devlet kapısına gidilecek.

Tam da bu noktada o tembel memur, size hayatı zindan etmek için hazır bekliyor olacaktır.

Tembel memura hesap soramazsın. Çalışırken size vereceği zarar, çakma raporlu iken devlete bindirdiği yükten daha az değildir.

İş güvencesi, katsayısı, zammı, mesaisi, 9 günlük bayram tatili, ikramiyesi, yeşil pasaportu her şeyi vardır. Ama size acıması yoktur.

Tembel memurun zulmüne bizi muhatap etmemek için e-devlet çözümlerine rağmen bizi ezebiliyorlar.

      NEDEN BUGÜN GİDİP YARIN GELİYORUZ?

DEVAMINI OKU

ARaştırıyoruz ama GEliştiremiyoruz…

KAYNAK DEĞİL İDRAK SORUNU

1-Başarılı AR-GE projelerine bakın;

2-Buradaki düşünceler özgür,

3-Gençleri meraklı,

4-Farklı fikirleri cezasız.

5-Bırakın çocuklar merak etsin, onların merak repertuvarını daraltmayın, genişletin.

Eğitim sistemi, günde 400 soru soran çocuğun elinden merakı alınca sorular teke iner; ‘sınavda ne çıkacak?’

Hal böyle olunca araştırma, geliştirme işi kültürel dirençle karşılaşır.

Yıllarca soru sordum: ‘Neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?

Vardığım sonuçları objektif olarak inceleyin derim:

1-Farklı olandan KORKU,

2-Bize benzemeyene NEFRET,
3-Rakiple düello yerine PUSU,

4-Akıl yerine KURNAZLIK,

5-Sabır yerine TELAŞ,

6-Merak yerine BİAT,

7-Bilgi yerine KANAAT,

8-Özgün yerine TAKLİT,

9- Kazan yerine KAYBET,

10-Ödül yerine CEZA

Hal böyle olunca AR-GE; ‘Arakla, Getir’ halini alıyor.

        ARAMAYI BİLMEZSEN BULABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sıradan işler yapıp sıra dışı olamazsınız

MUCİZE LİYAKATTEN GELİR

1-Sıra dışı başarı mı istiyorsun?

2-Sıradanlıktan uzaklaş.

3-Zeki yeteneklilerini bul,

4-Onların hizmetine gir.

5-Sana sadık vasat sıradanlar; ülkeni, kurumunu, şirketini yönetirse, batacaksın.

Eskiler; ‘KEM ALÂT ile KEMALÂT olmaz’ der. Anlamı; kötü aletlerle mükemmel iş çıkmayacağıdır.

SIRADAN olmak, vasatlık, orta gelir tuzağıdır.

SIRADIŞI olmak ise iddia taşımak, üst gelir grubu.

İnsan başını -25 derecede soğut, ayağını +100 derecede kaynat, göbeği ORTALAMA 37,5’tir ama ölüdür.

Çok iyileri ayrıştırmadan, yeteneksiz ve kötülerle harmanlamak, tam da budur.

Ortalamayı tutturmuş, vasatı sağlamış ama olağanüstü başarıyı öldürmüşsünüzdür.

Hatırlıyorum; matematik dersi öğretmenimiz; ‘Pi sayısını ortalama 3 alabilirsiniz’ derdi hep…

Virgülden sonra 2 haneyle lavaboya dahi gidemezsin. Roketle yörüngeye çıkmaya yetmez bu…

Şükür ki Türkiye’de sıradışı başarı sahibi, zeki ve ahlaklı insanlarımız var.

Ama sorun, liyakati iktidar yapmayışımız, vasat sıradanlıklarla ülkeyi, kurumu, şirketi yönetmeye çalışmamızdır.

Sıradan işler bizi sıradışı yapmaz, sıra dışı insanlarımızı sıradanlaştırır.

        YETENEKSİZLERİNLE NEREYE YETERSİN?

DEVAMINI OKU

Aynı gemideyiz ama…

FEDAKÂRLIK PAYLAŞIMI

1-FEDA sana KÂR bana olmasın.

2-Fırtına tekneyi salladığında;

3-1’nci sınıftaki yolcuların söylemidir;

4-‘Hepimiz aynı gemideyiz.’

5-Aynı gemideyiz de güverte yüzü göremeyen ne yapsın?

Bu kelimelerle başlayan cümleyi genelde kaptan köşkündeki yöneticilerden duyarız.

Genelde 1’inci sınıf yolcularının batmaya yakın yaptığı çağrıdır bu…

Cümle böyle başlıyorsa bil ki senden FEDAKÂR olman istenecektir.

Şüphesiz hepimiz aynı gemideyiz ama

Devamı gemideki alt güverte yolcularından gelsin;

Aynı gemideyiz ama siz sürekli üst güvertedesiniz.

Aynı gemideyiz ama siz farklı göğe bakıyorsunuz.

Aynı gemideyiz ama servis edilen yemekler farklı.

Aynı gemideyiz ama kürek çeken hep biz oluyoruz.

Aynı gemideyiz ama tekne batınca aynı denizdeyiz.

Aynı gemideyiz ama seni filikan bekler bizi simit.

Aynı gemideyiz ama sizin masanızda olamıyoruz.

Aynı gemideyiz ama buzdağını göremeyen sizsiniz.

Aynı gemideyiz ama neden nimet size külfet bize?

Tamam haklısınız anladık;

Hepimiz aynı gemideyiz ancak;

NEDEN BİZLER GÜVERTE YÜZÜ GÖREMiYORUZ?

DEVAMINI OKU

Telaşlıyken karar verme

TELAŞIN BİLEŞENLERİ

1-Kaygı, tasa, kuruntu, sıkıntı

2-Paniğe kapılmak

3-Şaşkınlık hali

4-Kontrolsüz heyecan

5-Aklın mola alması

Hiç telaşlanmayan; ya ölüdür

ya da olan biteni kavrayamayandır.

Telaş geçer de bedeli kalır. 

Telaş; kaygıdan doğan heyecanla karışık sıkıntılı ivencenlik.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin. Şaşkınlıktan doğan acelecilik

Kaygının süreç kontrolünü zayıflatması… Kargaşanın iç dinamiği… Ne yapacağını bilmezlik hali

Kaygı ve tasa, elini ayağına dolaştırır. Ne olup bittiğinden emin olamazsın. Bu hali anlatan kelimedir telâş.

Özelliği; sürdürülemezliğidir. Telaş geçer ve yerini sükûnete bırakır. Karar vermenin en riskli zamanıdır telaş.

Yapacağını bilmezliğin güzel yanı, heyecan üretmesidir.

Beynin, sürpriz veriye tepkisi, sürecin giriş kapısı

Telaş vadisinde uzun süre kalınmaz. Zira akıl duruma el koyar ve zihni bir duyguya yönlendirir. Telaştan ne yaptığını bilmezlik süresi uzarsa artık panikten söz ederiz.

Yaşamak neyse de beni bu telaş öldürecek” der şair. Yaşayacağımız belli de şaşkınlığıyla baş etmek gerekecek.

Telaşa düşersin, beyni çözüme davet edersin. Neticede; telaşını abartma; telaşın hazzı geçer, gamı geri kalır zira…

   SAKİNLEŞ ARTIK SAHİ SENDEKİ BU TELAŞ NİYE?

DEVAMINI OKU

Alın teri kurumadan emeğin hakkını ver…

EMEĞİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Nimeti hak ediştir

2-İş başarandır

3-Zaman değirmenidir

4-Bedeni, zihni yorgun bırakır

5-Hakkını almazsa daima sorundur

Emeksiz yemek olmaz. Olsa da her öğün olmaz.

Bu söz, toplumsal barışın korunmasına dair bilgeliği sunar bize.  

Emeğin kaynağı, bilinçli eylemdir.

Bilinç amacı, eylem ise gayreti simgeler. Emek, yorgun bırakır.

Emek, kalori tüketir. Emek, zaman değirmenidir.

Emek; vücudun her azasında olandır. Herhangi bir aza, bedeni hayatta tutma amacının gerektirdiği emeği göstermez ise, sorun çıkar.

Emeği genelde pazularla ilişkilendirsek dahi vücuttaki 2 ortam, kafile başı olur. 1-beyin, 2-kalp

Uykuda tüm diğer organlar düşük yoğunluklu emek moduna geçse dahi bu ikisi sürgit çalışmak zorundadır.

Rüyada dahi beyin yoğun emek harcar.

Kalbin bir saniyelik molasına, kalp krizi deriz.

Neticede emek, ödülün hakkedilmişidir.

Ganimetten farkı, emek oluşturmuştur. Uğruna emek verilmemiş her kazanç, kolay harcanasıdır.

Emeksiz yemek olmaz. Olsa da her öğün olmaz.

Emeğin hakkını anında ver…

        EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Hak yiyerek oruç açılır mı?

AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ Kİ

1-Çakarlı araçlar çoğaldı.

2-Trafikte imtiyazlı sınıf doğdu.

3-Belki yasal ama helal midir?

4-İftara yetişmek için hak yemek olur mu?

5-Trafiği durdurup yol almak ayıp değil mi?

Yer; Dolmabahçe. İftara dakikalar var. Trafik adeta kilit.

Taksim’den Beşiktaş’a doğru araçları sağa sola savuşturan bir ekip arabası ve arkasından gelen çakarlı çakarsız en az 15 araç.

Aralarında transfer minibüsleri, en arkada ise ambulans dahi var.

Belli ki filanca bakanı ya da çok önemli kişiyi iftara yetiştiriyorlar.

Ama bir sorun var; trafikteki araçları durmaya zorlayıp, hatta stadın önünde karşı yönü de işgal edip ilerliyorlar.

Plakalara bakıyorum; polis aracı ve ambulans dışındakiler sivil plaka.

Çakarları, kornaları, tehditkar el işaretleriyle diğer araçları dura zorlayarak ilerleyip, gözden kayboluyorlar.

Sorum şudur; acaba bu bakan veya bakmayan, her kim ise, trafikteki insanların hakkını yiyerek açacağı orucun Hak nezdinde makbul olduğunu mu sanıyor?

Aşiret devleti görüntüsünde bu davranışın hangi makul, vicdani, dini ve medeni izahı var?

İmtiyazlı kesimlerin, cakasından, çakarından geçilmez ise bu nasıl bir adalettir?

Bu ilkelliğin izahı sizce nedir?

    SİZCE HAKLA ÇELİŞKİ, HALKLA İLİŞKİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

Kötüye güç aktarma

MOBBİNG TERFİ SİSTEMİ

1-En iyi kamçılayanı terfi ettirirsen;

2-Liyakat senden kaçar.

3-Liyakati kırbaçlı sadakatin emrine verirsen;

4-Eninde sonunda batacaksın.

5-Mobbing, patronun sorumluluğundadır.

İşletmelerde giderek artan bir bela var; sistematik mobbing.

Bezdirim dediğimiz bu olgu, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması…

Yetki verilince zalimleşen yöneticiler, bezdirimin en büyük paydaşları…

Her 4 erkekten 3’ünün mobbinge (alay) uğradığı, kadınların bezdirim yanı sıra tacize maruz kaldığı ortamlar ne yazık ki işletmede huzur bırakmıyor, ofisler kanserli koğuşu halini alıyor.

Gördüğüm şudur; iyileri özenle ayrı tutarak diyorum ki çok sayıda patron, işletmesindeki mobbingin ana sebebi, baş sorumlusudur.

En iyi kamçılayanı terfi ettirir, çalışanı ezeni teşvik eder, mobbingi bilse de ses çıkarmaz.

Öyle ki arada çalışana zulmedenleri teşvik eder, terfi verir.

Kötülere güç aktararak işletmesini güya iyi yönettiğini sanır.

Korkutarak, bağırarak; kötüye güç aktararak organize kötülüklerin yuvası haline gelir.

Böylesi işletme; nitelikli çalışanı tutamaz, liyakat kaçar, mobbing iktidar olur.

     BAĞIRARAK YÖNETENLERDEN MUSTARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU