Medeniyetimiz bizden kaçıyor

ÇÜRÜMENİN 5 EMARESİ

1-Akıl dumura uğrar, işlevsizleşir

2-Sebep-Sonuç ilişkisi yok olur

3-Doğru-Yanlış ekseni silikleşir

4-İyi-Kötü ayırtı bulanıklaşır

5-Görgüsüzlük toplumu kaplar

Hak edilmemiş konfor; çürümeyi tetikler.

Bizler, büyük devletler kurmuş, uygarlık talebi olan bir toplumduk.

Şimdi; lümpen, görgüsüz, cahil ama fütursuz cesaret sergileyen kaba saba hoyrat bir toplum haline gelmeye başladık.

Çocuklarımız bu Recep İvedik rol modellerine özeniyor.

En kötüsü; ekonomik bozulma, parasızlık, enflasyon, yoksulluk değil, bir toplumun onu var eden yüce değerlerini kaybetmesidir.

Birbirimize saygımızı yitirmemiz, aşağılama kurnazlık arsızlık hırsızlık görgüsüzlük

Seni sen yapan değerlerin çürüdüğünde, başka bir şeye dönüşürsün.

Çocuklarımız Türkiye’yi terk ediyor.

Burasını yaşanabilir olmaktan çıkararak, geleceğimizi uzaklaştırıp, Ortadoğu uluslarına yer açıyoruz.

Paranın ve bizim aptalca hayranlığımızın şımarttığı görgüsüz sanatçılar(!) ortalıkta…

Ceketini çıkarmak için seyircisinden izin alan, terini sileni elini öpen Neşet Ertaş’tan, şampanyayı beğenmeyip garsonun başına dökenler dönemine ne ara geldik?

SİZCE ORTADOĞULULAŞTIRILIYOR MUYUZ?

DEVAMINI OKU

Şahı korumanın bedeli

HAYAT OYUNU İÇİN 5 SORU

1-Şah adına neleri feda edersin?

2-Kendini eksilterek nereye kadar?

3-Plan ve strateji yeterli midir?

4-Hayatta zar da yok mudur?

5-Şah mısın, piyon musun?

Tüm cevaplar sende…

Satranç oyunu, şahı korumak üzerine döner.

Tahtada beyaz ve siyah taraflar vardır ve her iki taraf da rakibin şahını mat etmek amacındadır.

Şah devrildi mi oyun bitmiştir.

Piyonlar, atlar, vezir, kale

Yetkinlikleriyle tek amaca yönelmiştir; tehdit altındayken şahı korumak

İlk feda edilen piyonlardır. Sonra filleratlarkalelervezir

Bir şirketin, bir ülkenin, bir insanın hayatını satranç oyunu üzerinden anlatacak olsam; kendime şu soruyu sorardım; ‘neleri feda edip nelerle yürümeli?

Satranç federasyonu görevim süresince ve sonrasında da hayatın oyunu olarak satrancı gördüm. 

Stratejin olmalı, her hamle düşünülmeli ve pek çok hamle sonrası hesaba katılmalı

Ancak hayat bana gösterdi ki zar da var.

Sanki tavla, hayata daha uygun düşüyor gibi.

Ama Dede Efendi köçekçesinde mesaj veriyor; ‘cehar attım şeş oynadım Yine felek yendi beni…’

Satranca dönersek, şahı korumak uğruna neleri feda ettiğimize bakıp şu soruyu sormalıyız kendimize;        

ŞAHI KORUMAK KENDİMİZİ FEDA ETMEYE DEĞER Mİ?

DEVAMINI OKU

Geleceğe mektup yaz

SEVGİLİ GÜNLÜK; BEN NELER YAPMIŞIM?

1-Günlük tutmak, geleceğe yazılmış mektuptur.

2-Dünümüzdeki bizi,

3-Günümüzdeki bize taşır.

4-Zihin yapımızdaki değişimin aynasıdır.

5-Dünkü ben ile bugünkü ben’in iletişimidir

Günlük tutmak, zamanın içine anı saklama yöntemidir.

Geleceğe yazılmış, alıcısının yazarı olduğu mektup gibidir.

Gelecekten bugüne retrospektif bakışla, neleri tutmaya değer bulduğunun kayıtları, kişiye özel yazılardır.

Geleceğin güzel yanı, aniden değil gün be gün gelmesidir.

Zaten gelecek kaygısıyla baş edebilmek başka türlü mümkün değildir.

Bir sabah uyandığında koca gelecek başına yağsın istemezsin. 

Günlük; bu gün be gün gelen yarının da nasıl yaşandığı, düne aktarım kayıtlarıdır.

Günlük tutmak; geçmişte gelecek kaygılarıyla nasıl baş edebildiğinin rota notlarıdır.

Ben günlük tutan biriydim.

Her yılbaşı ECE ajandası satın alır, her gece o gün ne yaşadığımı, olaylar hakkında fikirlerimi, başıma gelenlere karşı sergilediğim tutumu yazıp durdum. 

Kolay mı?

Değil.

Her akşam yatağa girmeden önce günün muhasebesini yapmak, sürdürülebilir ve nitelikli gayret gerektiriyordu.

Ancak ödülü muhteşemdi.

Misal 10 yıl önce bugüne dair sayfaya bakınca ileri mi geri mi gittiğimi söyler günlük.

Deneyiniz derim.

DÜZENLİ GÜNLÜK TUTMAYA NE DERSİN?

DEVAMINI OKU

Çözüm murat edilirse imkansız mümkün olur

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

1-Bizler sorun çözebilen canlılarız.

2-Aynı zamanda sorun çıkaran…

3-Sorunlar hep var olacaktır.

4-Sen çözüm yeteneğini geliştir.

5-Kolay mı? Değil elbette ama pekala mümkün…

Çözümsüzlük, tuzak gibi görünse de değildir; çare aramayı bıraktığında tuzağa dönüşür.

Çözüme dair umutları da beraberinde bu tuzağa gömer.

Çözümsüzlük, paradigma değişince, iflas eder.

Zira yeni bakış, çözüm yöntemlerini çöpe atar ve o zihin yapısıyla inşa edilen çözümsüzlük de iflas etmiş olur.

Çözümsüzlük bir çökme hali değil, aksine; yere düşüp sekmek ve yeniden zıplama enerjisi biriktirmektir.

Çözümsüzlük, toplumsal uzlaşma olabilir.

Eğer 85 milyon insan aninde çözümsüzlük duygusunda müttefikse; dert çözüleceği varsa da çözülmez.

Tersi de doğrudur, eğer çözüm murat edilmişse, imkansız olan dahi mümkün hale gelir.

Sen dağı aşmayı göze al, yığınca yol bulursun.

Yine sen çözümsüzlük zihin yapısına bürünürsen gözünün öndeki çözümü dahi göremezsin.

Çözümsüzlük bir kader değil, olumsuzluğu, çaresizliği tercihtir.

VAZGEÇTİĞİN İÇİN ÇÖZÜLMEMİŞ OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

En güçlü yalan gerçeğin üzerine inşa edilendir

TEKRARLANAN YALANI GERÇEK SANMA

1-Eğer biri sıkça yemin ediyor,

2-Bunu tekrarlayıp duruyorsa

3-Bil ki yalan söylüyordur

4-Gerçek; yemine ihtiyaç duymaz

5-Yalan sözün zaafı zayıflığıdır

Yatsıya kadar yanan mum gibi

Dikkat ettiniz mi?

Yalancılar sıkça yaradanın adını kullanır.

Çünkü ağzından çıkan söz, gerçeğe ters düşmektedir.

Bu yüzden yalanına dayanak arar.

Eğer biri konuşurken sıkça yemin ediyorsa, bil ki sıkça yalan söylüyordur.

Gerçek söz; yemine ihtiyaç duymaz.

Kendi hayatınızı gözden geçirin;

Zaman biraz geri alınsa; bakmayacağınız ne çok yüzanmayacağınız ne çok ad ve yine de inanacağınız ne çok yalan var….

Sebebi; yalanın (yıkıcı) gücünden gelmektedir.

En güçlü yalan ise gerçeğin üzerine inşa edilendir.

İftira, yalan ile bezenmiş suçlamadır.

Demirel; ‘Allah yakışan iftiradan korusun’ derdi.

Doğrudur.

Gerçeğin üzerine inşa edildiğinde yalan, güç kazanır ve teşhisi zordur.

Bir başka zorluk; bilgi kaynağıdır.

Eğer internetten akan her bilgiye inanırsan, başın belaya girebilir.

Önerim; iki bağımsız kaynaktan test etmedikçe, gerçek midir yalan mıdır deme.

  KONUŞURKEN SIKÇA YEMİN EDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Gerçekle bağın koparsa

DUYARSIZLAŞIRSAN KAYBEDERSİN

1-Kendi etrafını yandaşla çevirme.

2-Onlar seni gerçeklerden koparır.

3-Kendi çıkarları için vardırlar.

4-Olan biteni okuyamaz, bilmezsin.

5-Gerçeklerde kopunca kaybedersin

Gerçekle bağın kopması güç kirlenmesidir.

Zira çevrendeki herkesi menfaatle donatıp, ödüllerle bağlayıp, hareket alanını belirleyip bir elektrik fişi haline getirirsin.

Prize takılı oldukları sürece çalışan fişler…

Elektriğini kesince sana yüz çevirecekler

Gerçekle bağını kopartan liderler, şirket yöneticileri, öğrenciler, öğretmenler; kendi ego alanlarında bir dünya oluşturmaya başlar ve sadece kendi sesinin yankısını duyar.

Diğer hiçbir sesin anlamı yoktur.

Karar süreçleri ortadan kalkar.

Ne pahasına olursa olsun koltukta kalma isteği oluşur.

Karar süreçleri ortadan kalkanca; kurumsallıktan durumsallığa geçmiştir.

Yâni kural kaide yoktur. İlkeler görünmez.

Duruma göre, anlık hareket ve davranış vardır.

Gerçekle bağı koparmak, ne olup bittiğini görmeye engel olur.

Paralel bir yaşam evreninde var olmaya başlarsınız.

Hayatında eli paraya değmemiş olan insanlar; hayat pahalılığını ‘fiyatların şımarması’ olarak görür. S

uçu başkasına, dış güçlere atacaktır.

Gerçekle bağ kopmasının tek çözümü vardır: seni gerçeğe döndürecek, güvendiğinin sözünü dinlemek…

GERÇEKLERLE BAĞIN NE DERECE SAĞLAM?

DEVAMINI OKU

Çakarlı çakal sürüsü

HAMİLİ ÇAKAR, YAKİNİM OLUR

1-Bu çakallar trafiğin imtiyazlıları

2-Kural çiğneme hakları(!) var

3-Partili vekil yandaş çakarlı

4-Sen trafikte inlerken emniyet şeridi onların.

5-Şikayet? Polis de çaresiz. Koruması tepeden

Sürü diyorum zira artık onları çok sık görüyoruz.

Gitmemesi gereken yerden giden, trafik kurallarını hiçe sayan, önünüze çıkan, ışık filan dinlemeyen

Özellikle polis, itfaiye, ambulans gibi acil durum ekipleri tarafından kullanılan çakarlı araçlar, trafikte öncelikli geçiş yapsın diye tasarlanmıştır.

Organ, doku veya kan nakil araçları, Doğalgaz acil müdahale, yol yapımı ve bakımı, korunan ve koruyan araçlar, hükümlü tutuklu nakil, bakanlık onayıyla güvenlik riski taşıyanların aracı çakar kullanabilir.

Peki ya bu kadar çakal, nasıl kullanıyor?

Bakanlık izniyle önüne gelene dağıtılmış, milletvekilleri de almıştı.

Yasadışı kullananlar yakalanınca 9268 lira ceza ödüyor.

Ancak trafik polisleri bu çakarlı çakallardan bıkmış durumda;

Sözde bu Çok Önemli Kişi (ÇÜK) polise; ‘sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ tehdidi geçiyor.

Zaten çoğu yandaş işadamı, belediyeci veya partili çakarlı çakal olmuş durumda.

Trafikte imtiyazlı bir sınıf yarattık hükümet.

Onlar her türlü kuralı ihlal özgürlüğüne sahip ve tıkanan trafikte emniyet şeridi de onların emrine amade…

  ÇAKARLI ÇAKAL, HİÇ UTANMAZ MISIN?

DEVAMINI OKU

Beterin beteri var

GELENİ ALKIŞLARKEN DİKKAT!

1-Eski yolda yeni ayakkabı olmaz

2-Yeni yolda eski ayakkabı kötü

3-Sen halini düzeltmeye bak

4-Çürüme varsa gelen; giden gibidir

5-Gelenin gideni aratmadığı tek yer Victoria Secret’s defilesidir.

Bazen her şey ters gitmeye başlar ve “bu kadar da olur mu?” deriz.

Ama yine de olur.

Sürekli olarak gelen, gideni aratmaya başlar.

Zira çürüme başlamıştır ve kendisini geniş bir tabana yayarak devam edecektir.

Siz hiçbir şey yapmadığınızda o kendiliğinden geçmeyecektir.

Durduğunuz noktada bile gerilemeye başlarsınız.

Zira durmak artık, düşüşün bir parçası haline gelmiştir.

Yaşam döngülerimiz, çevreye duyarlılığımız, bizi biz yapan değerlerle yaşayışımız toplumsal normlarla çerçevelendirilmiştir.

Ne zaman ki bu toplumsal normları kafamıza göre değiştirmeye başlar, eklemeler yapar, istediğimiz gibi çıkartırsak; tüm toplumsal dengeler ile oynarız.

Kurumların özerkliklerini ortadan kaldırırız.

Sistemin işleyişini tıkarız.

Sistemleri olmayan toplumlar, beter dedikleri noktada sürekli yeni beterleri test ederler.

Zira beterin beteri vardır.

Gelenin gideni aratması, tam da bundan dolayıdır.

Misal mevcuttan bıktınız diyelim, peki ya yerine getireceğiniz, beterin beteri çıkarsa ne yapılır ki…

YENİ GELEN, GİDEN BETERİ ARATABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

İlhamını kafesletme

İLHAMIN 5 KAFES TUZAĞI

1-Kafes sahibi gibi düşünürsün

2-İlhamın kafeste barınamaz

3-Mahalle baskısı, kafeslenmektir

4-Zihnin parmaklıklarla örülür.

5-İlhamın çalınır, merakın törpülenir

Merak; kafes parçalar.

Kafes; içindekini korusa da aslında bir hapishanedir.

Kafes sahibi ile kafeslenen aynı fikirde olmayabilir.

Kafes altın dahi olsa, bülbüle ‘ah vatanım’ dedirtecektir.

Kafes etrafı çevrili olandır. 

Hiledir, yeri gelir tuzaktır.

İster düşünce olsun ister beden; sınırlamadır.

Özgür düşünce kafese girmez.

Kafeslenen fikir, ilham barındırmaz.

Çevrenize baktığınızda  ilham yerine kafes görürsünüz.

Aslında bir çevreniz yoktur, çevrilisinizdir.

İlham düşmanı kafes önce merakınızı budar.

Sonra kafesin parmaklıklarına çarpar her yaratıcı düşünceniz…

Okul öncesi eğitimde başlar zihin kafeslenmeye…

Günde ortalama 402 soru soran çocuk; ‘Bu ne? Bu nedir?’ diye sorup durur içindeki evreni anlamak için.

Önce ailesi, sonra çevresiokulu; onun meraktan oluşan kanatlarını budar ve üniversite kapısına geldiğinde soru 1’e iner; ‘sınavda ne çıkacak?’

İlhamı budanmış insana; ‘büyüdün’ derler.

Aslında büyümemiş; kafeslenmiştir.

Kafes bir kez örülmeye görsün etrafına; yaşam enerjin yol olur.

   KENDİNİ KAFESLENMİŞ HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Pusucu kafalar

PUSULANMAMAK İÇİN 5 ÖNERİ

1-Akla, vicdana aykırı taleplere kanma

2-Nimeti alıp külfeti öteleme

3-Sana pusu kurulmasın diyorsan sen pusu kurma

4-Bedava peynir sadece fare kapanında bulunur

5-Ürün bedavaysa asıl ürün sensin, unutma!

Pusucu; pusu kuran, şüphe etmeksizin arazide yol alırken gizlendiği yerden saldırmak için bekleyen…

Mert olmayan, gizli kapaklı davranıp düşmanına arka yollardan saldıranların genel adıdır pusucu olmak…

Toplumda sayıları artıyor.

Enflasyonun bozduğu toplumsal ahlak, olanları açığa çıkardı, çok sayıda yeni pusucu üretti.

Sistemin açıklarını kollayıp çıkar sağlayanlar…

Enflasyon külfetini bir diğerine yıkmak için fırsat kollayanlar…

Düşmanlık beklemediğin için en yakınına sokulup seni zarara uğratanlar

Kredi çekip kuzenine verenler. Entelektüel namussuzlar

Her toplumun %2’si zeki ve yetenekli ise bundan kat be kat fazlası da pusucu kafa sahipleridir.

Sistem kurarsın onlar pusuya yatmış bir şekilde o sistem içinden menfaat çıkarırlar.

Trafik radarı, levhasını gizler ve sürücüye pusu kurarlar.

Cesur değillerdir.

Sinsidirler, sırttan vururlar, arka yolları denerler

Pusucu kafalar kamuda, kurumlarda, şirketlerde kendilerini saklama hüneri gösterebilirler.

Pusucu kafalarla mücadelenin kesin sonuç veren bir yolu yoktur.

Bilinçli olmak ve onlardan uzak durmak şart.

SİZ HİÇ PUSUYA DÜŞÜRÜLDÜNÜZ MÜ?

DEVAMINI OKU