Değişimi kabullen

DEĞİŞİMİN 5 ÖDÜLÜ

1-Zamanın ruhunu yakalarsın

2-Yeni koşulları fark edersin

3-Kendini geliştirirsin

4-Yeni yetenekler edinirsin

5-Dayanıklı olursun

Zaman sana uymazsa sen zamana uy.

Değişim; bu uyumun pratiğidir.

Hayatta başarılı olan insanlar değişimi kabullenir.

Çünkü hayat değişkendir.

Her an, her gün, her hafta; yeni, farklı imkan ve tehditleriyle gelir kapımıza…

Hele ki değimin hızlandığı zamanlarda buna direnmek, onu kabul etmemek, bırak yerinizde saymayı, geriye gitmenin en hızlı yolu olur.

Değişim; beraberinde yeni ve farklı kavramlar önermektir. 

Hayat önerir, sen kabul eder veya reddedersin.

Eğer hayat yeni fikirler üretiyorsa aynı noktada saplanıp kalma…

Değişimi kabullenen insan; okur, araştırırmerak ederhedef koyar.

Hayatının akışını dönüştürme gücü vardır.

Tercihlerimiz bu akışa yön verebilir ya da değişimin sunduğu yeniliklerin kaybolmasına yol açabilir.

Şirketler, değişen pazar koşullarını fark edip buna uygun değişebildiği ölçüce var olur.

Eğer her şey aynı kalmışsa, değişmeyebilirsin.

Bu durumda dahi değişim şart olur zira sen değişiyorsun, hayata bakışın değişiyor ve daha iyi bir yarın uğruna dünü geride bırakmaya zorlanıyorsun…

  DİRENİRSEN DEĞİŞTİRİLECEĞİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Kötüye kullanma

KÖTÜYE KULLANMANIN 5 ZARARI

1-Toplumu çürütürsün.

2-Adaleti zedelersin.

3-Zalimleşirsin.

4-İtibarını yitirirsin.

5-Değiştirilirsin.

İyi niyeti istismar eden insanlık düşmanıdır

İyi niyeti kötüye kullanma. 

Yetkiyi istismar etme, Görevi kötüye kullanma…

Peki, kullanırsan ne olur?

Zarar verirsin

Hak yemiş olursun, adaleti zedeler, toplumu çürütürsün.

Her yetki, sorumlulukla dengelenmelidir.

Hak ve özgürlük aynı zamandan bunların sorumluluğunu da taşımalıdır.

Bulunduğu makamı kötüye kullanan, koltuğunu kullanarak haksız kazanç elde eden, elindeki yetkiyle çıkarı için insanlara zulmeden, sahip olduğu imkanları menfaati için kullanan kötüler, toplum hayatımızın en büyük riskleridir.

Güveni kötüye kullanma; muhafazası veya belirli bir şekilde kullanılması için kendisine kullanım hakkı devredilen malı devralan şahsın, bunu devri amacı dışında kendisinin veya başkasının yararına olarak malı, yetkiyi kullanması veya bu imkanı devri olgusunu inkar etmesidir.

Mademki yetki bende, asarım keserimsatarımsoyarımyıkarım, dilediğimi zengin eder dilediğimi hapsederim diklenmeleri, kötüye kullanımın en yaygın ve en zarar verici halleridir.

Yetki verdiklerinin tiranlaşmasına dikkat’

YETKİLERİNİ KÖTÜYE KULLANIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Kendini aldatmasan?

KENDİNİ ALDATMANIN 5 ZARARI

1-Yeteneklerini küçümsersin.

2-Hataların kalıcı hale gelir.

3-Fırsatlarını budarsın.

4-Olmadığına dönüşürsün.

5-Gerçekle yüzleşmen zorlaşır.

“BEN” kendini aldatırsa ÖTEKİ de kaybedilir.

İnsanın en kolay aldatabildiği; kendisidir.

Çünkü arzu ettiği şeylerin gerçek olduğuna, olacağına inanma eğilimindedir.

Aldatma; uyumsuz, olumsuz özelliklerini görmezden gelmesi gizlemesidir.

Bunu, benliğini korumak için yapıyor olabilir.

Hatta bilinçli ön plana çıkarabilir de…

Fakat tüm bunlar olup biterken hasar tespiti yapmaz.

Zira karşılaşacağı durumla yüzleşmek istemez.

Kendinden en kolay kaçış yoluolumsuzlukların bize ait değilmiş gibi davranmaktır.

Ötekine yıkarak farkındalık alanından uzaklaşır, sorunları yaşıyorum ama yaşamıyormuş gibi davranıyoruz. İ

şte bu durum daha sonra hayatımızın tüm hücresine yerleşiyor.

Bir lider kendini aldatırsa, hasarı; kaybettiği, çürüttüğü kitlesi olur.

Bir ülke kendini kandırıyorsa, kaybı; geleceği olur.

Bir öğrenci bunu yapıyorsa, istikbalini, bir sanatçı kendini kandırıyorsa sanatını yitirecektir.

Sorunu kendi sorumluluk anının dışına ötelemek kötüdür de en yıkıcı olanı, bunu kendine karşı yapmaktır, telafisi asla yoktur.

KENDİNİ DAHA NE KADAR KANDIRABİLİRSİN?

DEVAMINI OKU

Özeleştiri yapmazsan…

ÖZELEŞTİRİNİN 5 FAYDASI

1-Aynaya bakmış olursun

2-Hatalarını fark edersin

3-Onlardan arınmayı düşünürsün

4-Eleştirenlerin hızını kesersin

5-Kusur arıyorsan tüm aynalar senin

İğneyi kendine çuvaldızı ele batır.

Özünü eleştirmekle kalmaz, yapmadığın kusurları da sana mal ederler. 

Özeleştiri; kişinin kendi düşünce davranış ve eylemlerini nesnel eleştiriden geçirmesidir.

Bir siyasal partinin veya militanın, bağlı olduğu amaç, ülkü açısından kendi eylemlerini yargılamasıdır.

Her yaptığını doğru sanan, yanılıyordur.

Güç kirliliği zihnini bulandırmış, vicdanını köreltmiş, kalbini karartmıştır.

Zulmettiğini fark edemez hale gelmiştir.

Özeleştiri yapmayanın tutumu; inkâröfkekendine tapmakibir ve günün sonunda ruhsal çürümedir.

Eleştirene kızarsın, sana itiraz edenleri sindirirsin, suç varsa sana ait değildir,

işlediğin kabahati dahi başkasına yıkarsın.

Ortalık sorun dolu iken özeleştiri yapmayan, bir süre sonra hak etmediği eleştirilere muhatap kalacaktır.

Hatanı yüzüne vuranları cezalandırıryasaklayıphapsedip, sosyal medyayı, Youtube’u kapatıp eleştiriden kaçamazsın.

Özeleştiri, kabahatlerinden arınmanın başlangıç noktasıdır.

Özeleştiri yapmayanın varacağı yer liman değil, kayalıklardır.    HAYATINDA HİÇ

    ÖZELEŞTİRİ YAPTIN MI?

DEVAMINI OKU

Görünüyorum o halde varım

MEŞHURİYET DÖNEMİ

1-Sosyal medya; hemen herkesi,

2-Dünya çapında yayıncı yaptı.

3-Ama ortalama 150 izleyicisiyle.

4-Meşhuriyet; fenomenleşmek, görünür olmak;

5-En büyük uğraşımız haline geldi.

Herkesin küresel çapta yayıncı olduğu ama ortalama 150 izleyeninin bulunduğu tuhaf bir görünürlük çağındayız.

Tuhaf çünkü hiçbir zaman bu kadar iletişim imkanlarına sahip değildik.

Tuhaf çünkü her birimizin cebinde matbaa, fotoğraf makinesi, kayıt cihazı, TV stüdyosu, reji masası, daktilo gibi yayın donanımları var ve tümü bir cep telefonuna sığabiliyor.

Tuhaf çünkü; eskiden bakmak için çektiğimiz fotoğrafları şimdi bakılmak için çekiyoruz.

Sosyal medya platformları Twitter, Facebook, InstagramLinkedinTikTok; bizim paylaşımlarımız ile var oluyor.

Her birimizin derdi, daha fazla görünür hale gelmek.

Çektiğimiz fotoğraf ve videoların %97’sine bir daha asla bakmıyoruz.

İzlenme ve beğenilme sayısı yeni itibar ölçüsü oldu.

Bu meşhuriyet döneminde birikimin bilginin önemi kalmadı, paylaşım sayısı yeni rütbe oldu.

Eskinin ‘düşünüyorum o halde varım’ ilkesi; ‘görünüyorum o halde varım’ pratiğine erişti.

Görünmüyorsan; yoksun!

Yapman gereken, sosyal medya ile görünür hale gelmen…

Meşhuriyet çağı

SEN MEŞHURİYET ÇAĞININ NERESİNDESİN?

DEVAMINI OKU

Organize cehalet

CEHALETİ YAYMA BİLİMİ

1-Gerçek cahil; bilmeyen değil,

2-Bilgiye ihtiyaç duymayandır.

3-Agnotoloji; şirketlerin,

4-Kişilerin menfaatleri gereği,

5-Nasıl yanlış bilgi yaydığını inceleyen bilgisizlik bilimidir.

Cehalet, giderilebilir bir şeydir.

Cahil olduğunu bilirsin, merak ettiğini, öğrenirsin; geçer.

Ancak cehaletin bir türü var ki onunla baş edilemez; cahil olduğunu dahi bilmemek.

Günümüzde bu echel-ü cahil (cehaletinin de cahili)  tipler, teknoloji ve medya sayesinde giderek organize oluyorlar.

Misal deprem mi var?

Biliyorlar.

Misal korona virüsü mü?

Gam değil, uzmanlık derecesinde biliyorlar.

Dünyayı tehdit eden virüsü kelle paça yiyerek alt edeceğini söyleyen prof lakaplı olabiliyorlar.

Einstein; ‘cehalet ne güzel; her şeyi biliyorsun’ der.

Üstelik bu cehalet, giderilemeyen türden olmanın yanı sıra teknolojik imkanlarla donatılmış durumda.

Misal bilgisayarı, TV ekranını cehaletin hizmetine verirsen daha organize ilkellikler üretmiş olursun.

Çünkü cehaleti organize etmiş, güçlendirmiş olursun.

O zaman bu cehalet, geniş halk kitlelerini etkiler, cehaleti yayar…

Çernobil patladığında; ‘aha bak bana bir şey olmuyor’ diye çayı ekran karşısında içen bakan olur, koronaya kelle paça önerirsin.  

HER ŞEYİ BİLEN(!)  CAHİLLERDEN BIKMADIN MI?

DEVAMINI OKU

Kiminle beşibiyerdesin?

EN YAKIN BEŞLİNİN 5 ETKİSİ
1-Onlara dönüşürsün.
2-Beyinleriniz senkronize olur.
3-Ortak huylar edinirsin
4-Zekilerle daha zeki,
5-Aptallarla aptallaşırsın.
Unutma; en fazla vakit geçirdiğin 5 kişinin ortalaması olacaksın

İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği 5 kişinin ortalaması olurmuş.

‘Ruh halleri mürekkepse biz samandan kağıdız.

En yakınımızdaki üç-beş kişi damlıyor üzerimize…’ 

Yazar Jim Rohn’ın bu sözü, bilimsel araştırmalarla da doğrulanmış…

Ne kadar zekiyeteneklierdemli olursan ol; yan yana geldiğin insanlara dikkat etmelisin. 

Sosyal ilişkilerde tıpkı bileşik kaplardaki sıvı düzeyi gibi, yakın çevrenle etkileşip aynı düzeyde buluşacaksınız.

Kaldı ki senin sağlam olman yetmez, çürüklerden de uzak durmalısın.

Yaylada armut toplamış, rafıma koymuştum.

İçlerinden çürük olan, diğer sağlam armutları da çürütüvermişti.

Sosyal beşibiyerde kuralına gelince…

Birlikte çok zaman geçirdiğinde, huyusuyuzihin yapısı, etik duruşu, dil düzeyi, kaygı, korku veya sevinçlerini de benimsemeye başlıyor, ünsiyet ediyorsun.

Önerim, aynı zincire dizileceğin beşibiyerdeyi iyi seçmen

Senden daha değerlilerle aynı sıraya dizilmen, çürükçarık, değer üretmeyeni yakın halkandan çıkarman, iyileri de onların yerine koyman.  

KÖRLE YATIP ŞAŞI KALKTIĞIN OLUYOR MU?

DEVAMINI OKU

Değerli olanı benimse

TUTMAYA DAİR 5 UYARI

1-Tutmak maliyettir, ağırlığını taşırsın.

2-Değerli mi, değersiz mi?

3-Sana yük mü, mutluluk mu?

4-Gücünü tuttuklarına harcamaya değer mi?

5-Kuşa kanadı ağır gelmemeli…

Tutmak kelimesi; niyete göre iyi veya kötü, doğru veya yanlış, güzel veya çirkin olabilen nadir sözcüklerden biridir.

Ne için ele aldığın, tutmayı; başka anlamlara, başka duygu iklimlerine taşır.

Ben tutma kelimesini en çok; benimseme anlamında kullanırım mesela…

Herkesin tutmaya dair farklı önceliği vardır. 

Ele geçirmeye değer mi?

Benimsenmeli mi?

İşe yarar mı?

Sahiplenilesi midir?

Tutulan şey üzerinden anlamlandırılan ilginç bir kelimedir tutmak. 

Değerli olanı tutmayı yeğler insan…

Derdikederi tutanların maliyetini görür de salıvermenin daha gerekli olduğunu anlar neticede… “-

aba; hırsızı tuttum.

–Getir evladım.

Gelmiyor.

–Bırak gitsin.

Gitmiyor.”

O halde hırsızı arsızı tutmuş olur mu insan?

Nitelikli tutma, değerli olanı ayırt etme yetisidir.

Gücünü harcamaya layık olandır.

Tutmak; güven gerektirir ve maliyettir.

Tuttuğun kanat dahi olsa, eğer uçamayacaksan, tavuk gibi yükünü taşırsın.

Ancak kartallar taşıdığı kanat ile zirvenin yolunu tutabilir.

  TUTTUĞUN SANA YÜK MÜ SENİ UÇURUYOR MU?

DEVAMINI OKU

Bu bana lâzım değil

ERDEMLİNİN 5 KAZANCI

1-Haddini aşarsa zıddına döneceğini bilir.

2-Erdemin zıddı olan süflilikten uzaklaşır.

3-İyiyi doğruyu güzeli bilir, bulur.

4-Geçici hazlara gönül vermez.

5-Kalıcı mutluluk gelir onu bulur.

Erdem külfetini üstlenmek

İhtiyacın varken Hayatın akışında tutkuları dengelemek, büyük önem taşır. İstekler ile ihtiyaçlar arasındaki ayırt, giderek netleşir ve “bu bana lazım değil” diyebilme yetisi elde eden insan, erdemli kabul edilir.

İyiyi kötüdendoğruyu yanlıştan, güzeli çirkinden ayırt edebiliyorsan, erdem külfetini üstlenmişsin demektir. 

Seçilecek temel 3 yol vardır;

1-faziletli, erdemli biri olmak, 

2-duruma göre davranmak ve 

3-erdemi önemsememek.

Bu seçimi iyi yapmak lâzım.

Denilir ki yeterince bilgilenmiş ve akli melekeleri yerinde olan biri, vicdan inşa edecek, içindeki var ettiği tanrı sayesinde erdemin sorumluluklarına erişecektir.

Nitekim insan, mutluluğa ancak erdem ile ulaşacaktır.

Fazilet, daima sizi üstün tutacaktır.

Erdemsiz mutluluk; geçici hazlar, tutku hezeyanları ve hayatta kalma güdüsünden ibaret olacaktır.

Her erdem, ölçü üzerine temellendirilmiştir.

Ölçü; insanın kendine söz geçirebilme yeteneğiyle oluşur.

Had bilmek, erdemin en sık kullandığı sosyal enstrümandır. Haddini bil!

  BU BANA LÂZIM DEĞİL DİYEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Deprem ve tedbirsizlik

DEPREME 5 HAZIRLIK

1-Altında fay hattı olduğunu bil.

2-Deprem değil bina öldürür.

3-Mutlaka tatbikat yap.

4-Afet yönetimine gönüllü ol.

5-Deprem tedbirlerini al.

Oturduğun ev depreme dayanıklı mı?

Her insan, depremin tanığı olmuştur.

Depremin sorumlusu, tedbir geliştirmeyen anlayıştır.

Bunu sadece yönetime bağlamak yetmez, bireylerin de tedbirler manzumesinde yapması gerekenler vardır.

Deprem bilinci gelişmiş ülkelerde halk, çözüme dâhil edilmiş, toplum esaslı çözümler benimsenmiştir.

Bizde ise vatandaş, çözümün parçası değil, potansiyel depremzededir.

Japonya, depremle birlikte yaşayan bir ülkedir.

Çünkü depreme çok kurban vermişler ve tedbir geliştirmişlerdir.

Binalar jiroskoplu, kritik tesisler erken uyarı sistemine sahip, halk da deprem bilinciyle donatılmıştır.

Bu yüzdendir ki 8 şiddetinde bir deprem, Japonya’da “hasar” diye geçiştirilirken Türkiye’de böylesi bir deprem sonrasında ortada kent diye bir şey kalmayabiliyor.

Deprem; yönetilebilir afettir.

Eğer erken uyarı sistemleri kurar, binaları buna göre sağlamlaştırır ve halkı deprem anında nasıl davranacağı konusunda eğitirseniz, hayatta kalırsınız.

DEPREME KARŞI   HANGİ HAZIRLIĞIN VAR?

DEVAMINI OKU