Gayret olmadan sıçrama olmaz

MİRAS DEĞİL ALIN TERİ
Zihin yapımız, ata mirasına dayandığından gayretin gerçekleştireceği mucizeleri ıskalıyoruz.
Oysa miras yerine gayretine güvenen; başarıyor, sıçrama yapıyor, ülkeyi büyütüyor.

Zenginliği, gayrete dayandırmak yerine, mirası üzerinden anlatmayı seven ruh halimiz var. “Cennet vatan” ile övünüp, eylemleriyle; “cinnet vatanı” inşa eden tutumumuz sürüyor.

Petrolümüz var (!) ama çıkarmıyoruz. Uranyum da öyle…

Hele ki bor, dünyayı sallayacağız ama… Fındığın üçte ikisini biz üretiriz ama fiyatını Frankfurt belirler. Çayın iyisi bizde ama Zihni Derin’den beri fidanına bilim katamadık.

Peki ya üniversitelere ne demeli? Bin kişiye düşen prof sayısında ilk 10’a girdik bile. Ancak elin oğlu bizim ülkede bilim insanı, matematikçi bulamadığından, parayı gider Rusya’da Yandex’e yatırır. Faunası, florası, 4 mevsim, 7 iklim bizde, suyumuz havamız şahane ama endemiklerimizin bilgisini İsrail’den, Amerikalıdan dileniriz.  Potansiyeliyle övünenlerin gayreti eksik olunca, sıçrama başarılamaz.

       Sorun ne? YERİMİZ Mİ DAR YENİMİZ Mİ DAR?

DEVAMINI OKU

Sigorta hızını keser ama seni de korur

YUNUS EMRE BU SÖZÜ EĞRİ BÜĞRÜ SÖYLEME
SENİ SİGAYA ÇEKEN BİR MOLLA KASIM GELİR
Ozanın uyarısı şudur; varlığını sürdürmek istiyorsan, risk altında iken ATARAK SİSTEMİ KORUYAN sigortan olsun.

Altındaki yüksek performanslı arabanın 350 beygir gücü ile övünmen, ahmaklıktır. Eğer araçta 450 beygir gücünde fren sistemi yoksa, felaketin yakındır. Çünkü kontrolsüz güç, güç değildir. Bu, arabalar kadar kurumlar için de geçerlidir. Her sistemin tıpkı fren gücü gibi sigortaya ihtiyacı vardır. Zygmunt Bauman, Küresel Çağda Sosyal Eşitsizlik kitabında; “elektrik devresine aşırı yük bindiğinde, ilk iflas edecek par­ça; sigortadır“ der.

Sigorta, devrenin en az dirençli parçasıdır ve sisteme bilinçli olarak yerleştirilmiştir. Akım, güvenlik limitini aştığında, atıverir ve sistemin topyekûn yanmasını önler.

Günümüzde hız takıntılı pek çok yönetici, sigorta sevmez. Çünkü aldığı kararların denetlenmesini, icraatının hız kesmesini istemez. Sürece itiraz edeni (sigorta) yok eder.

Böylece sistemin tamamı riske girer, Çünkü atabilen sigorta devre dışıdır. ATABİLEN BİR SİGORTAN VAR MI?

DEVAMINI OKU

İşe alırken kandır Çıkarırken pusu kur

HOŞÇA KAL DEMENİN DE ADABI OLMALI
Çalışanına değer vermeyen, işten insan çıkarırken;
Teknolojiye başvurur, iletişim araçlarını kullanır.
Mertlik, ilkeli olmak yoktur hanelerinde…

İşe alım kadar işten çıkarma da o kurumun kalibresini belirler. İnsan kaynaklarının (İK) kalitesi de bu süreçte ortaya çıkar… Çalışanından korkan, onunla gönül bağı kurmamış işletmeler, işten çıkarmayı; “pusu” kültürüne indirger. Tuzak kurar, habersiz giriş kartını iptal eder. Evine tebligat gönderir, süt izninde kovar. Böylesi şirket çalışanı da kuruma sadakat beslemez; ”ben zamanımın şu kadarını bunlara kiralıyorum. Bunlar da bana ‘genişletilmiş alım gücü’ sağlıyor.” İşinin hakkını veren İK’cılar ise işten çıkarmayı yasaya, edebe göre yapar, yüz yüze konuşur. Sebebini bildirir, el sıkışır. Yönetim danışmanı Hülya Mutlu; ‘hoşça kal demenin de bir adabı olmalı’ diyor.

Zaten işsiz bıraktığın insanın özgüvenini sarsmaya, utanca boğmaya, onun ruhunda yar açmaya ne gerek vardı?

Bu tutum çalışan sadakati geliştirmez, kalan personeli de

        tedirgin eder sadece… PATRONLUK BU MUDUR?

DEVAMINI OKU

Frene değil kurala güven

ARAÇLAR YOLLAR AKILLANIYOR AMA
Sürücü hataları hala en büyük sorun.
Teknolojiye rağmen, magandalık, makas atma, hız ve hatalı sollama, kural ihlalini önlemenin yolu sürücünün bilincine bağlı.

Hız tuzaklarıyla kamera pusularıyla trafiği yönetmeye kalkanlar yerine, sürücüyü uyarıp onu da çözümün parçası olmaya çağıran anlayış, kaza sayısını da dramatik şekilde azaltmış bulunuyor. Frene değil kurala güvenirsek, hayatta kalacağımız kesin. Arada trafik magandalarının kural tanımaz otoyol haydutlarının sorun çıkaracağını biliyoruz ancak toplamda yollar, geçmişe göre daha güvenli.

Öncelikle yollarımızın çoğu bölünmüş. Hatalı sollama ile gelen kazalar neredeyse bitmiş. Aşırı hızın getirdiği ölümler, “sürücü bilinçlendirme” kampanyalarıyla azaltılmış. Bir sonraki adımda teknoloji devreye girince, 10 yıl sonra kaza haberleri okumayabileceğiz. Araçlar, akıllanıyor, yollar iyileşiyor. Geriye, sürücünün bilinçli davranması kalıyor: SEN; BİLİNÇLİ SÜRÜCÜ MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

İyiliğe giden yolun kestirmesi olmaz

KISA YOLDAN ZENGİN OLMA!
Gıda güvenliğini tehdit edenlerin ortak yanı, biran önce para kazanma arzuları.
Ahlakı çürükleri iyi esnaftan ayıklamadıkça gıdalar bizi zehirlemeye devam edecek.

Tarımda kendine yeter ülke olmaktan, tarımda kendini zehirleyen ülke durumuna geldik. Ispanak demetlerine kattığımız güzelavratotu yüzünden insanları zehirledik.

İhraç gıdalarımızdaki maksimum  kalıntı limitleri aşıldığı için geri gönderileni, ‘kampanyalı ürün’ diye marketlerde satıyoruz. Yalnızca ıspanak değil, teze fasulye, biber, hıyar, marul, maydanoz, çilek, erik, elmada kalıntı limitleri aşılmış durumda. Bunu ispat eden Dr. Bülent Şık, Bakanlık şikayetiyle hapse at. Sebep; halkı galeyana getirmek.

Oysa elbirliği ile hareket edip içimizdeki bu çürükleri ayıklamak gerekmez mi? Kısa yoldan zengin olmak adına gıdaya hile karıştıranları, 174 Alo Gıda Hattı’na bildirmek alışverişte bilinçli davranmak şart. Denetim? Var ama yetersiz. Temel sorun gıda güvenliğini tehdit eden aç gözlüleri teşhiste…

GIDA MÜHENDİSLERİMİZ NEREDE?

DEVAMINI OKU

Aracındaki sinyal kolu ne işe yarıyor acaba?

SerefOguz_KamuSpotu



O SİNYAL KOLU İLE NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYORSUN?
Trafikte iken kullanmıyorsun.
Sağa sola dönüşte elin ona gitmiyor.
Senin dışındaki canlılara saygın yok.
Sence o kol ne işe yarıyor olabilir?

Bilenleri özenle ayrı tutarak yazıyorum; aracınızda direksiyonun sol tarafında bir kol var; aşağı yukarı hareket edebilen bir kol… Trafikte sağa sola dönüşlerimizde bizi takip eden sürücünün kontrollü bir şekilde seyrini, bizimle mesafesini ve ne zaman ne yapacağımızı işaretle bildirir.

Sinyal kolunu kullanmanın size ve siz takip eden sürücüye can güvenliği açısından son derece önemli olduğu aşikâr…

Ancak bunu gerektiğinde kullanmayan hatta araç kullanırken eli o kola gitmeyen sürücülere lâfım olacak.

Yanlış şerit kullanımı, hatalı şerit değiştirme ve sol şeridi işgale, 291 ₺ ceza var. Sinyal vermemek cezaya giriyor.

Şimdiye dek sinyal kolunu gerektiğinde kullanmayana ceza yazıldığını görmedim, duymadım. Fakat sinyal kolunu kullanmayan sürücülerin sebebiyet verdiği kazalar ortada…

Sinyal kolunu icat eden onu direksiyonun yanına neden

koymuş olabilir?

SİNYAL VERSEN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Şanlıurfa ekonomik zıplamanın eşiğinde



Peygamberler şehri, müzik kenti, Göbeklitepe ve binlerce cazibe unsuru…
Urfa’nın tek eksiği, üzerinde oturduğu hazineyi bulup çıkaracak zihin yapısı…

Eğer cebinizde 32 milyar $ varsa Nevada Çölü ortasında bir Las Vegas kurabilirsiniz. Ancak eğer Urfa inşa etmek isterseniz, 12 bin yıla ve yüzlerce peygambere ihtiyaç var. Bir de yerel kabiliyete, strateji ve ekonomik akla

İstanbul Sanayi Odası ile Urfa Ticaret ve Sanayi Odası konuğu olarak Urfa’dayız. İSO Başkanı Erdal Bahçıvan; ekonomik zıplamanın eşiğindeki Urfa’nın fırsatlarına dikkat çekiyor ve uyarıyor; ‘Pamukta jüt lekesi ve tarımda sahte ilaç kullanma ayıbını çözmelisiniz. Yatırımcıya en büyük referans, zaten Urfa’ya gelmiş girişimciyle bütünleşmek.’ En yüksek doğum oranına sahip yaş ortalaması 19.5 olan Urfa’da; tarım ve hayvancılık endüstrileri üzerinden yeni zenginlikler üretme imkanı var. Müthiş potansiyel bu

Turizm? Göbeklitepe yanı sıra kültürel tescilli 2329 tarihi eser, Harran, Ceylanpınar gibi muhteşem değerler cabası…

Urfa zıplamanın eşiğinde.

PEKİ, URFALI HAZIR MI?

DEVAMINI OKU

Elin ürettiği yapay zeka bizi esir eder



AHLAKSIZ YAPAY ZEKA; İBLİS ÜRETİR
Yapay zekayı inşa eden, bizim organik zekalı beyinlerimiz.
Bu süreçte eğer etik değerlerini ıskalarsa, kendi elimizle Frankeştayn inşa ederiz.

Bencil bir yapay zekâ, insanlığın başına bela olabilir mi? “hem de çok büyük bela” olabilir. Makineler bir kez zeki olmaya başlarsa, bu zekânın insanlığa faydasını iyi kontrol etmek temel şart olacak. Aksi halde yapay zekâ, çağımızın en büyük risk unsuru halini alır. Yapay zekânın neleri kapsadığına bakalım; Makine öğrenimi, ihtimal hesaplama, planlama, gerçek zamanlı kritik karar alma, çoklu hedef izleme, işlemsel biyolojinin temel felsefesi…

Robotik ve biyo-enformatik alanlarındaki çalışmalar, akıllı silahlarla kitlesel kıyım risklerini, bencil bir zekanın insanlığa vereceği zararları, yeni nesil terminatörleri gündeme getiriyor. Peki, bu işlere hiç bulaşmamak?

Bu, artık mümkün değil. Karşıtı veya yandaşı olsanız dahi, yapay zekâ çağında bu alanda geri kalamayız. Aksi halde başkasının hizmetindeki yapay zeka bizi esiri yapacaktır.

KENDİ YAPAY ZEKAMIZI ÜRETİYOR MUYUZ?

DEVAMINI OKU

Baş belası bürokrasi



BELGE SAPIKLIĞI
e-Devlet çıktı ama işin devlet dairesine düşmeye görsün; seni belge ile mahvetmek için bürokrat orada bekliyor.
İşler zaten kesat bir de bu belge sapıklarıyla uğraşmanız gerekecek.

İşin tembellik ve beceriksizlik yanı bir yana, her şeyi yokuşa sürmek için belge sapıklığı başka bir yana… Bürokratik oligarşinin en büyük silahı, belge sapıklığı

Toplumumuz yüzyıllardır yoğun ve katı bürokrasi ile yaşamış olsa da bilişim imkânları sayesinde bu cendereden kurtulması gerekirdi. Ama olmadı, olmuyor, olamıyor. Bürokrasiyi düşman ilan edip, dışa açık büyüme dönemini başlatan Turgut Özal’dan bu yana, “işleri daha kolay kılmak” için çok şey başarıldı. Misal şirket kurma, gümrük dönüştürüldü. e-devlet uygulamaları sayesinde dünün azap verici bürokratik işlemleri, “daha etkin, güvenli ve çabuk” halledilebiliyor. Peki, sorun nedir? Sorun, zihinlerin hala “katı bürokratik yapılara” kilitlenmiş olması… Üstelik bu zihinleri, devlet dairelerinde veya kamu kesiminde değil, her yerde görebiliyorsunuz. Hatta özel sektör firmalarında… Fotokopi nedir; faks nedir? Hala bunları isteyebiliyorlar; ‘mevzuat böyle’ diyerek…

SİZ DE BELGE OBUR BÜROKRAT MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Ordu yıldırım hızıyla güvenli bölgeyi kurmalı



FIRATIN DOĞUSU HAYATİ ÖNEMDE
Tuna’nın doğusu düştü, Avrupa’yı kaybettik.
Nil’in doğusu düştü Afrika’yı kaybettik.
Fırat’ın doğusu düşerse Anadolu’yu kaybederiz. Asla kaybetmeyeceğiz.

Türkiye, güvenliğini korumak ve terörü engellemek için 7 düvelle mücadele ediyor. Bir yandan Amerikan yaptırımları diğer yandan Rusya’nın tutumu ve Avrupa’nın tehditleri

ABD, girdiği yerden şimdiye dek çıkmadı. 10 bin km. ötesindeki Suriye’yi ‘ulusal güvenlik sorunu’ diye görüyor.

Rusya 1000 km kuzeyde ama artık güney komşumuz gibi…

Her ikisi de ordumuzun teröre karşı operasyonunu durdurmaya çalışıyor. ABD heyeti Silahlı Kuvvetlerimizin operasyonunu sınırlamak için Ankara’da… Halkbank tehdidi masada, Trump, ekonomimizi mahvetme tehdidinde…

ABD girdiği, Rusya işgal ettiği hiçbir yerden çıkmadı.

Türk Askeri de masaya oturmadan önce yıldırım hızıyla gidebildiği yere kadar ilerlemeli. Böylece güvenli bölge kurabilecek, terör koridoruna, PKK devletine engel olacağız.

Ancak içeride birlik oluşturmak şart. TSK Mehmetçikle

mücadele ediyor.  STK’larımız ne yapıyor acaba?

DEVAMINI OKU