Abartı dürüst insanların yalanıdır

ABARTMANIN 5 BULGUSU

1-İnsan neyi eksik hissederse onu abartır

2-Abartı, kıvamını yitirmiş gerçekliktir

3-Dürüst insanlar da abartabilir

4-Geçici bir illüzyondur

5-Yere göğe sığdıramadığın bir ‘hoşçakala’ sığıverir

Eğer biri sıkça “abartmıyorum” diyorsa, bil ki abartıyordur.

Eğer biri sıkça “gerçekten” kelimesini kullanıyorsa, gerçeği abartıyor demektir.

Hak etmeyeni abartanlar, hak edeni küçümsüyor demektir.

Biri size değer veriyor fakat bunu abartıyorsa, büyük ihtimalle sizi kaybedecektir.

Zira, abartı, gerçekle yüzleşince eriyen mum gibidir. Üstelik abarttığı gerçeği de itibarsızlaştırarak yapar bunu.

Yapmacık tutum, abartıyı da içerir. Tevazuu abartanlar, kibir sahipleridir. “Dünyanın en mütevazı insanı benim” cümlesindeki gibi…

Zira abartılı tevazu, ardındaki kibri saklamayı başaramayacaktır.

Abartmak; yalancıların yöntemidir. Sözü zayıf ise yemin ile destekleme ihtiyacı doğar.

Yemin, abartıya dair en net işarettir. Eğer bir kişi yemin ediyorsa, ağzından çıkan cümleler, abartılı olacaktır.

Burada abartı; gerçeğin taşan kısmıdır ve değeri yoktur.

          GERÇEĞİ ABARTMADAN SÖYLEMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Feraset sahibi olmak

SEZGİLERİNİ YABANA ATMA

1-İçine doğanlara kulak kabart

2-Sezgilerini kullanmayı öğren

3-Feraset senin sigortandır

4-Aklına fazla güvenme

5-Kalbini de kararlarına ortak et

Feraset aklın kapıcısı hatasavardır.

Feraset, sağduyuyu ifade etmek için çok özel bir kelimedir ve sağduyudan fazlasını içerir.

Doğuştan gelen ve herkesçe aynı biçimde duyulanı dile getiren ortak duyuş. Common Sense…

Öğretilmemiş ama öğrenilmiş… Gözlemler sonucu insanın içinde oluşan ve doğuştan gelen kavrayış gücüyle işlenen bilgelik

Yüksekçe bir binadan atlamadan da öleceğini bilirsin. Deneyimlemen gerekmez.

Zihninde buna dair a priori kabilinden ön yargı vardır ve buna feraset deriz, sağduyu, sezgi deriz.

Hal böyle olunca önyargıları eleştirmek yerine, 1-işe yarayan ve 2-maliyeti yüksek diye ayırmak, daha uygun olur.

Günün pratiğinden süzülerek gelen pek çok bilgi, deneyim, gözlem; sağduyu kabında birikir ve bunları kullanan insanlar, feraset sahibi olur.

Ferasetin bir nimeti de fayda üretmesidir. İş tulumu giymiş bir dahi, sorun çözen bir yönetici, durugörü sahibi bir bilgedir.

Aklın kapıcısı, şüpheli fikirlerin güvenlik bariyeri, hatasavardır. Ferasetini yitiren, hata yapacaktır.

    SEN ANLAYIŞI, SEZGİLERİ YÜKSEK BİRİ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sen niye dürüstsün?

SİLGİ DİYARINDA KALEM OLMAK

1-İş etiğine uyan kurnazlığa sapmayan

2-Yasal davranınca enayi yerine konulmayan

3-Dürüstlerini hırpalamayan toplum olmalı

4-Dürüstlük olması gerekendir

5-Yanlış olan dürüstü enayi zannetmektir

Şener Şen; ‘Namuslu’ filminde, söyleniyor; ‘En namuslu sözler, en namussuzların dilinde…’

Biz namusu, dürüstlük olarak alıp günümüzde olan bitene göz gezdirelim;

Acaba dürüstlük niçin bu kadar değerli hale geldi?

Zaten normal olan dürüstlük değil midir? Madalya mı takmalı dürüste?

Sorun, etik olmanın, namuslu tutumun, dürüstlüğün rekabet zaafı gibi algılanmasında…

Vergisini zamanında ödeyeni, aflarla enayi yerine koyar, hazine arazisini işgal etmeyip yasal davrananı ahmak sayarsan, borcuna sadık olanı; işini bilmez kabul edersen, çalıp çırpmayana değersizleştirirsen dürüst nadir olur.

Şener Şen filmde parasını soyguncuya kaptıran bir mutemedi canlandırır. Çevresi, ailesi dahi onun dürüst olabileceğini düşünmez. Parayı zimmetine geçirdiğini savunurlar. Üstelik bu inançla ona olan itibarları artıverir.

Namussuz diye bilinmek bir anda tüm ilgiyi üzerine toplar.

Yıllardır onu hakir görüp alay edenler saygıda kusur etmez. Gerçeğine kimseyi inandıramaz parayı çalmış gibi davranır.

   SENCE DÜRÜSTLÜK NEDEN ENAYİLİK OLUVERDİ?

DEVAMINI OKU

Dilemek ve dilenmek

DİLEMEK İLE DİLENMENİN 5 FARKI

1-Dilemek, Allah’tan istemektir

2-Dilenmek, kuldan talep etmektir.

3-Dilemek; iki avuç açarak olur

4-Dilenmek; tek elle avuç açarak

5-Veren el alan elden üstündür

Kuldan isteme; verirse minnet, vermezse zillet.

Allah’tan iste; verirse nimet, vermezse hikmet.

Dilemek ile dilenmek aynı kökten gelse de bir ‘n’ harfi, çok şeyi değiştiriyor. Kimden dilediğine dikkat etmeli insan.

İki elle dilemek, duadır, Allah’tan istemektir, dilemedir.

Tek elle istemek; kuldan dilemektir, dilenmek, dilenciliktir.

Zira kul verse minnet altına girersin, vermezse zillet olur yani horlanırsın. İki elle istemek, verilse de verilmese de olumlayabilirsin.  Duan kabul olur; nimete erişirsin. Duan kabul olmaz ise bunda bir hikmet var dersin, düşünürsün.

Dilemek, sahip olmaya giden yolun başlangıcıdır. Bilinir ki dilek tutarken dikkat etmeli… Riski; gerçekleşmesidir.

Bu yüzden denir ki hayırlı olanı dilemeli insan… İste, verilir. Kendin için olduğu kadar başkası için de iste.

Ancak bu sayede toplumsal barışı sağlar, bencillik, haset, kıskançlık gibi hastalıkların da koruyucu hekimliği sağlanmış olacaktır.

Elbette kuldan da istenir de bunu sürgit olursa, konfor oluşturur ve konfor çürütür, insanı dilenci yapar. Dikkat!

         DİLEK TUTARKEN DİKKAT EDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Övme övülme şehveti

ŞEHVETİN 3 TÜRLÜSÜ

1-Cinsel şehvet; eline diline beline dikkat!

2-Yeme içme şehveti; sağlığına dikkat!

3-Övme övülme şehveti; Nice imparatorlukları yıkmıştır.

Haddi aşan övgü tahrip eder.

Övgüyü abartma ki yalakalığa dönüşmesin.

Methetmek (övmek) bir insanı, başarıyı; güzel sıfatlarla kuşatmak demektir.

Eğer methedilen bu sıfatları taşıyor ve buna layık ise sorun yoktur. Hatta “hakkını vermek” güzel bir tutumdur, iyi sıfatları teşvik gücü vardır.

Ancak layık olmadığı halde methedilmeyi istemek, kişiyi içten içe zehirleyen bir hastalığa dönüşüverir.

Methedilme illetine kapılanın sonu; peşi sıra kuyruğa giren, olası başarısızlıkları ve hatalarıdır.

Kendisini dev aynasında görür, iltifat bağımlısı olur ve bunu görenler onu övgü kurşunuyla vuracaktır.

Övülme kadar, övme arzusu da abartıldığında hastalığa dönüşür.

Buna riya (yaranma) denir ve övülen kişiyi de yoldan çıkaran neticeler doğurur.

Dikkat edin; övülme kadar övme de bir tür ruhsal şehvettir. Birbirinizi överken abartmayın.

Övmek, bir diğerini boğazlamaktır. Haddini aşan övgü, hataları görünmez kılar, düşmanı sinsileştirir, bedeni çürütür.

Daha fazla övgüye bağımlılık geliştirir. Erdemi yok etmek istiyorsan, sahibini, sürekli öv.

       ABARTIRSAN; ÖVGÜ MÜ OLUR RİYAKÂRLIK MI?

DEVAMINI OKU

İnsan neden mutsuz olur?

ERDEMİN 5 ERDEMİ

1- Erdem; kendine yetecek kadar tam’lıktır

2-Cesaret ister, fazilet gerektirir

3-İyi ile kötü ayırtına varıp iyiyi tercihtir

4-Yanlışın karşısına çıkabilmektir 5-Çıkarıyla arasında duranı ezmemektir

Köpek uçamamaktan mutsuz mudur? Hayır, duyumsayamaz olduğu zaman mutsuzdur.

İnsan; aslanı boğazlayamamaktan ve olağanüstü şeyler yapamamaktan mutsuz mudur? Hayır, insan bunun için yaratılmış değildir. O ancak utancını, iyiliğini, bağlılığını, adilliğini yitirdiği zaman mutsuzdur.

Ahlaki yetkinlik, iyiye yöneliş ve kötüden kaçışın getirdiği ruhsal sağlamlık; erdemdir.

Eğer güç aktardığınızda adil davranıyor ve gücünü yönetiyorsa, erdemlidir.

Eğer bir insan, iyi ile kötünün ayırtına varıp, iyiyi tercih ediyorsa; erdemlidir.

Eğer bir insan çıkarlarıyla arasında duranı ezip geçmiyor, onun da hakkını, hukukunu koruyorsa erdemlidir.

Erdemlilik, yürek ister. Cesaret ister, yanlışın karşısına çıkma cüreti gerektirir.

Kendi kabiliyet alanı içinde erdemiyle davranan, gerçek mutluluğa erişmiş demektir.

Erdem ile yola çıkanın varacağı yer; bilgelik olacaktır.

Erdemli olmaya çalışma, erdemin dostu ol.

Erdem, sadece kendine ihtiyaç duyacak kadar tamlığı ifade eder.

       ERDEMDEN DAHA DEĞERLİ NE OLABİLİR?

DEVAMINI OKU

Toplantıya davet adabı

MÜHLET VERMEK HÜRMET GÖSTERMEK

1-Davet ettiklerini sıkboğaz etme

2-Onlara mühlet ver

3-“Toplantım var, atla gel” deme

4-Bu terbiyesizliktir

5-Kibir göstergesidir, davetlilere saygısızlıktır

Toplantı ve etkinlik düzenlerken davet ettiklerinize az mühlet tanımak, davet adabına uymaz.

Davet için az mühlet vermek, sıkboğaz etmek, bugünden karar verip, yarın insanları toplantıya davet(!) etmek kabalıktır.

Eskiden bu daveti şirketler kendileri yapardı. Şimdi PİAR firması kullanıyorlar ve buna rağmen koca koca firmalar, ünlü insanlar, çoğu kez hayati önemde etkinliklerine misal; “yarına” davetiye çıkarabiliyorlar

Herkesin yarını doluymuş, başka işleri varmış, onlar için önemli değildir. Zira ‘filan bakandan ancak olur gelmiştir’ patron ancak onay çıkarmıştır. Zaten insanoğlu nefesini tutmuş o daveti(!) beklemektedir.

Az mühlet, davet ettiklerinize hakarettir. Onların zamanına saygısızlıktır. Sizin bu aptallığınız, konuklarınıza karşı küstahlıktır.

Uygar toplumlarda short notice, büyük terbiyesizliklerden biri kabul edilir ve iş yapma kültüründe çok “ayıp” sayılır.

Davet verenin kalitesi, zamana gösterdiği saygıdan bellidir.

  ‘DAVETİM VAR ATLA GEL’ DEMEK; AYIP DEĞİL Mİ?

DEVAMINI OKU

Tutmayı bil ki tutunabilesin

TUTMAK VE TUTUNMAK

1-Tutmak aktif, tutunmak pasif

2-Tutmak için iradenin dümeni sende

3-Tutunmak hayatta kalma gayretindir

4-Tutmaya bak ki tutunacak dal arama

5-Zira tutmadığına tutunmak zorunda kalırsın

Hayatımızdan tutmayı çıkardığımızda, pusulamızı kırmış oluruz.

Başı koparılmış tavuk gibi dolaşıp durur, amaçsızlık illetiyle yiter gideriz.

Ömer Hayyam, taraf tutmaya dair araba örneğini sunar bize; bir arabayı al, 4 tarafına 40 at koş. Kamçıla dur, sürekli kıpırdayan araba; hiçbir yere gitmez.” Rubainin ikinci mısraında önerisi gelir; “atları arabanın bir tarafında tut ki yol alabilesin.”

Hayatımdan tutmayı çıkardığımda, her gördüğüm parlak şeyi gagalayan horoza dönerdim.

En son işittiğim doğru, en son okuduğum kitap iyi, en yakındaki en güzel olurdu.

Tutmak, maliyettir. Ağırlığını taşımak zorundasın.

Tuttuğun kanat dahi olsa, eğer uçamayacaksan, tavuk gibi yükünü taşırsın.

Ancak kartallar taşıdığı kanat ile zirvenin yolunu tutabilir. 

Misal öfke, elinde tutanı yakan maliyettir. Tıpkı zehri kendi içip öfkelendiğinin ölmesini ummak gibi

Tuttuğuna dikkat et; buna değer mi? Ne kadar yer kaplıyor? Alternatif maliyeti nedir? Onu elde tutmakla meşgul ettiğin elin, başka hangi değerliyi tutamamaktadır?

         TUTMAYIP TUTUNAMAYANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Değer verebilen ol

DEĞER İLE FİYAT FARKI

1-Fiyat; arz ile talebin buluşumu

2-Değer; insanın içinde oluşan yargı

3-Fiyat; nicelik, değer; nitelik

4-Fiyat; maddi karşılık

5-Değer; manevi kıymet

Değer; uğruna bedel ödenebilendir.

Paha, kıymet… Bir şeyin gerekliliğini, önemini belirtmeye yarayan niceliksel veya niteliksel ölçü.

O şeyin kıymetine denk düştüğü kabul edilen karşılık… Üstün nitelikli kişi veya şey.

Nesnelerin veya olayların bir toplum, bir sınıf veya bir insan yönünden taşıdığı önemi belirleyen nitelik

Erdemin dayandığı kıymet

Fiyat ile değerin farkı da yine aynı dinamikten doğar.

Fiyat bir şeyin arz ve talebinin buluşma noktasıdır. Değer ise o şeyin, fiyattan bağımsız taşıdığı özniteliktir.

Fiyat nicelik, değer niteliktir.

Değer, bir yargıdır. Ölçersin biçersin, fayda veya zararına bakarsın, güzel mi çirkin mi kararını verirsin. S

onra tüm ölçülebilen şeyleri geriye atar, içinde oluşan yargıya “değer” dersin.

Ya da değersizleştirirsin.

Değer aynı zamanda bir silahtır da… Birine düşmanlık besleyerek değer kazanabilirsin.

Çünkü düşman, seni de var eder. Birine verilecek en büyük ceza; onu değersizleştirmektir ki bu genelde o kişiyi veya kavramı görmezden gelmekle mümkün olur.  Değer bilen ol!

       SANA DEĞER VERENİ DEĞERSİZLETİRİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Kiminle beşibiyerdesin?

EN YAKIN BEŞLİNİN 5 ETKİSİ

1-Onlara dönüşürsün

2-Beyinleriniz senkronize olur

3-Ortak huylar edinirsin

4-Zekilere daha zeki

5-Aptallarla aptallaşırsın

Unutma; en fazla fakit geçirdiğin 5 kişinin ortalaması olacaksın.

İnsan, birlikte en çok zaman geçirdiği 5 kişinin ortalaması olurmuş. ‘Ruh halleri mürekkepse biz samandan kağıdız.

En yakınımızdaki üç-beş kişi damlıyor üzerimize…’  Yazar Jim Rohn’ın bu sözü, bilimsel araştırmalarla da doğrulanmış…

Ne kadar zeki, yetenekli, erdemli olursan ol; yan yana geldiğin insanlara dikkat etmelisin. Sosyal ilişkilerde tıpkı bileşik kaplardaki sıvı düzeyi gibi, yakın çevrenle etkileşip aynı düzeyde buluşacaksınız.

Kaldı ki senin sağlam olman yetmez, çürüklerden de uzak durmalısın. Yaylada armut toplamış, rafıma koymuştum. İçlerinden çürük olan, diğer sağlam armutları da çürütüvermişti.

Sosyal beşibiyerde kuralına gelince… Birlikte çok zaman geçirdiğinde, huyu, suyu, zihin yapısı, etik duruşu, dil düzeyi, kaygı, korku veya sevinçlerini de benimsemeye başlıyor, ünsiyet ediyorsun.

Önerim, aynı zincire dizileceğin beşibiyerdeyi iyi seçmen

Senden daha değerlilerle aynı sıraya dizilmen, çürük, çarık, değer üretmeyeni yakın halkandan çıkarman, iyileri koyman.

       KÖRLE YATIP ŞAŞI KALKTIĞIN OLUYOR MU?

DEVAMINI OKU