Güneş için gölgeden çık

GÖLGENİN 5 YIKIMI

1-Seni daima bir başkasının ışığı var edebilir

2-Kendi başına değer üretemezsin

3-Başarın görünmez, iz bırakamazsın

4-Gölgesi olduğun kaynağa muhtaçsın

5-Güneşe bakan gölgeleri göremez

Gölge; Işığın, kendinden doğan ama ışığın yok edemediğidir.

Gölge, aydınlıktan rahatsız olanın, sığınağı da olabilir. 

Ziya Paşa; ışıktan rahatsız olanlara seslenir; “erbabı kemali çekeme nakıs olan / Rencide olur dide-i huffaş ziyadan.

Burada bir yandan ışıktan rahatsız olan gölgenin habitatı yarasayı hatırlatır diğer yanda kendinden (Ziya- Işık) şikayetçileri eksiklikle suçlar ve olgunluk ehlini çekemezliklerinden dem vurur.

Gölge, bir olayın, duygunun bıraktığı iz, hatırda kalan etkisini de anlatır bize. 

Ya da kendi başına güneş olamayanın birinin gölgesinde yaşayıp gitmesi…

Parlak bir başarının üzerine düşen leke de gölgedir o başarıya…

O karaltı, beklentiyi karşılamama halidir. İtibarı zedeleyen kuşkunun adı olur gölge

Şöhretinin üzerine gölge düşenin bilinirliği azalır.

Gölge, dokunulmazdır. Ancak başka bir ışık gelir ve gölge zail olur. Düştüğü yerden gidince ardından iz bırakmaz.

Neticede; güneşin sana gelmesini istiyorsan, gölgeden çık!

   GÖLGELERDE ÇÜRÜMEK SENİN KADERİN MİDİR?

DEVAMINI OKU

Saygı yoksa ikna olmaz

GÜVENİLİR OLMANIN 5 ŞARTI

1-Sözün ile özün bir olsun

2-Söylediğini yap ve yapabileceğini söyle

3-Sen kani değilsen beni iknaya çalışma

4-Saygıyı güven oluşturur, sevgi pekiştirir.

5-Önce sen bana güvenmelisin.

İkna; başkalarını, fikirlerini, düşüncelerini, eylem ve kararlarını değiştirmeye razı etme becerisidir.

Kanaat ettirme, kanaat verebilme, güven aşılayabilme, sözünü dinletebilme, kısaca inandırma başarısı

İkna, tek başına uzlaşma değildir ama uzlaşmanın ön şartıdır. Uzlaşma için paylaştığımız fikre dair daha yığınca detay vardır.

Fakat ikna olmadan ön kabul sağlanamayacak gerisi, tüm taraflar için zaman kaybından ibaret olacaktır.

Karşılıklı uyum sağlayabilenler arasında bir fikre kani olmak (ikna edilmişlik) daha kolaydır. Zira can kulağı ile dinleyebilmek, içtenlikle onay istemek, tutarlılık devrededir.

Saygı, ikna sürecinin ayrılmaz parçasıdır. Saygı yoksa ikna olmaz. Olan; tek taraflı dayatmadır.

İknayı; güven, kararlılık ve heyecan getirir. Çatışmacı, saygısız, hoşgörüsüz, kasıntı, kalitesiz insanlar ikna edici olamaz.

Usul, esasa mukaddemdir der eskiler. Yani, usul, yöntem, esastan önce gelir ve iknanın usulü, saygıdır.

    SAYGI DUYMADIĞIN, SENİ İKNA EDEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Değer, uğruna bedel ödenebilendir

DEĞERLER TOPLUMUNUN 5 ÖZELLİĞİ

1-Kurallar ön plandadır.

2-İlkeli insanlar el üstünde tutulur

3-Liyakat aranır, yetenek yüceltilir

4-Krizlerle kolay baş edilir

5-Hukuk, adalet toplumda hakimdir

Değer; paha, kıymet… Bir şeyin gerekliliğini, önemini belirtmeye yarayan niceliksel veya niteliksel ölçü. O şeyin kıymetine denk düştüğü kabul edilen karşılık…

Üstün nitelikli kişi veya şey… Nesnelerin veya olayların bir toplum, bir sınıf veya bir insan yönünden taşıdığı önemi belirleyen nitelik…

Erdemin dayandığı kıymet… Değer, uğruna bedel ödenebilendir.

Varlığı değerden farklı kılan, onun var olmak için mevcudiyetidir.

Her varlık, değer taşımaz. Değer; o varlığa atfedilendir. Kriz dönemlerinde değerlerin önemi çok daha fazla öne çıkar.

Zira buhran dönemleri, çiğnenmiş değerler manzumesidir.

Çürümüşlüğün salgın hale gelmesidir. Ancak değerler üzerinden yükselmek toplumu yükseltir.

Yeniler. Hayat verir.

Toplum, değerlerini kaybettiğinde çürüme başlar, ilkeler yok olur.

Yan yollara sapılır ve toplumsal barış yerini kaosa terk edebilir.

       DEĞERLERİNE SAHİP ÇIKABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Fırsatçılar için rehber

KİŞİLERİN BENCİLLEŞMESİ

TOPLUMLARI ÇÖKERTİR

1-Kurnazlık; nimeti kendine alıp,

2-Külfeti öteleme hastalığı…

3-Bencillik ile birleşince;

4-Toplumu kemiren zehir olur.

5-Böylesi fırsat değil düpedüz çakallıktır…

Eğer değer yaratmayan iş süreçlerinizi düzeltmek yerine, faturayı çalışanınıza kesmek istiyorsanız, doğru yere geldiniz.

Eğer “kriz algısı” ile oluşan dumanlı havadan yararlanacak kurt iseniz; tedarikçinize borç takmak için neden bekleyesiniz ki…

Eğer enflasyonu tırmandırmak isterseniz, tarladaki malı markette 25 katına satmak için bundan güzel ülke ve zaman olabilir mi?

Eğer alın teriyle üretmek size zor geliyorsa, paradan para kazanmak için daha ne bekliyorsunuz?

Eğer kazandığından fazlasını harcama histerisine kapıldıysanız, borç aldığınız parayla saadet sürmekten sizi kim alıkoyabilir ki…

Eğer ürettiğinden fazlasını tüketme hastalığınız nüksettiyse, rantiye olmak kadar şehvetli ne olabilir?

Eğer nimeti alıp külfeti ötelemek istiyorsanız, ekonomi içten ve dıştan sorunla derle boğuşurken bunu ancak bu ülkede hayata geçirebilirsiniz.

Ya da kaybederken kazanmak yerine, birlikte üretilen ekonomide daha çok ve daha uzun yıllar kazanabilirsiniz.

FIRSATÇI OLMAK ZORUNDA MIYIZ?

DEVAMINI OKU

Borca sadakat şart

NİMETİ ALIP KÜLFETİ ÖTELEMEK

1-Birine borcunu ödedi diye,

2-Madalya takılmaz.

3-Ancak borcunu ödemeyenin hayatını,

4-Zorlaştırmayınca da kendiliğinden ödemez.

5-Çalışan adalet tam da bu yüzden şart.

Kurnaz toplumların en belirgin özelliklerinden biri, nimetleri kovalarken külfetlerinden sıyrılma gayretidir.

Krizlerde, toplumun kurnaz kesiminin davranışları daha da belirgin hale geliyor. Kriz geldiğinde, kimi iyi durumdadır, kimi değildir.

Borçla yakalananların bazısı vadesi gelmiş 10 bin lirayı ödeyemediğinden diğeri de 10 milyon lirayı denkleştiremediğinden batmıştır. Bu, krizin doğasıdır.

Fakat krizin belki de sebebini oluşturan başka bir tutum vardır. O da krizi bahane edip “nasılsa kimse ödemiyor” deyip, durumu uygun iken kendi borcunu ödememektir.

Her kriz, krizzede kadar ahlaksız krizzade de türetir.

Bu kurnaz ve ahlaksız krizzedeler yüzünden alacağını tahsil edemeyen dürüst işadamları da, firmasını kurtarma ihtimali olmasına rağmen dibe vurup batmıştır.

Yasalar, borçluyu, borcuna sadık kalmaya zorlar. Hele ki alacaklın devlet ise borcundan kaçmanın imkanı yoktur.

Ancak iyi bir hukuk bizi böylesi bir açmazdan çıkarabilir.

         ALACAĞINA ŞAHİN BORCUNA KARGA MISIN?

DEVAMINI OKU

Kurumsaldan durumsala

KURUMSAL MISIN DURUMSAL MISIN?

1-Salgın, ekonomik kriz; değerleri unutturdu.

2-İlkeler, kurallar rafa kalktı.

3-Kurumun kaderi kişilere bağlandı.

4-Duruma göre davranır olduk.

5-Çürüme, bozulma, çökme yaşıyoruz.

Kurumsallık; bir kurumun, bir kuruluşun, işletmenin veya markanın şahıslara bağımlı olmadan faaliyetlerini sürdürebilmesi ve geliştirebilmesini sağlayan bir yapıya sahip olması işlemine denir. Kişilere mahkûm olmama hali…

Durumsallık; ‘tüm koşullarda uygulanabilecek en iyi yönetim şekli yoktur’ tezine dayanır ve yönetici kural koymaz, kurala uymaz esnekliğini savunur.

Yönetici ilkelere göre değil olaylara göre davranır.

Duruma göre en etkili yöntem kullanılmalıdır. Kurumun kaderi, kişilere terk edilmiştir.

Türkiye, önce salgın ve sonra da ekonomik kriz yüzünden kurumsallıktan hızla uzaklaşır oldu.

Yıllarca uğraşıp didinip var ettiğimiz kurumlar bozulmaya çökmeye çürümeye terk edilir oldu.

Günün getirdiği sorunlarla baş edebilmek için ilkeler, kurallar, etik dahil tüm kurumsal değerler unutulup durumu kurtarmanın yolları aranır oldu.

Devletin yerleşik kurumları dahi, liyakatsiz kişilerin elinde durumsallaştı, durumun gerektirdiğini yapmaya zorlandı, ilkesizleştirildi.

        SENİN KURUMUN DURUMU MU İDARE EDİYOR?

DEVAMINI OKU

İri olmak diri olmak

AKILLI İLE KURNAZ FARKI

1-Ortaklıkların %15’i 5 yıl sürüyor

2-Uzun sürelilerin oranı %5

3-Akıllıların ortaklığı sürüyor da;

4-kurnazların ortaklığı, hasılatı paylaşana dek.

5-Ortağını dolandırma.

Küresel riskler katar katar üzerimize gelirken kaçınılmaz bir şekilde işbirliği-güç birliği de gündemimize oturuyor.

KOBİ cenneti Türkiye’de ne yazık ki ölçek ekonomisiyle başımız hoş değil.

Azıcık aşım, Kaygusuz başım deriz ancak her biri kendi ölçeğindeki 1,3 milyon şirketin ancak binde düzeyindekileri büyüktür. ama ekseriyeti küçüktür.

Güç birliği, değişen rekabet şartlarında hayatta kalmanın yoludur ancak diğerine güvensizlik yüzünden yetersizdir.

Oysaki Anadolu Kaplanlarını bölgesel güce dönüştürmek için buna ihtiyacımız çok yüksek. Biliyoruz ki yörede nitelikli

KOBİ, bölgesel güç ve küresel marka olmak için ortaklık şart.

Fakat ortağını dolandırmamak da şart…

İnanç iklimimiz ortaklığa uygun aslında…

Mesaj gayet net; “Allah buyuruyor ki: biri diğerine ihanet etmediği müddetçe, iki ortağın üçüncüsü ben olurum. Biri arkadaşına ihanet etti mi ben aralarından çekilirim.”

Bu coğrafyada işbirliği yapmayana yer bırakmıyor küresel haydutlar…

    İNSAN ORTAĞINDAN NEDEN KURTULMAK İSTER?

DEVAMINI OKU

Gölgelerin gücü

BELÂ, GÖLGEYE AŞIKTIR

1-Gölge, ışıktan nasibini almama halidir.

2-Şeffaflık ışığı gölgeye mahal vermez.

3-Kurumlarımızı hesap verebilir,

4-Şeffaf kılarsak,

5-Kötülüğün yeşereceği gölge kalmaz

Dostoyevski’nin ilginç bir duası vardır; “Allah’ım bana baş edemeyeceğim bir şey vermeyeceğini biliyorum. Sadece bana bu kadar güvenmeseydin diyorum.” İlginç bir dua…

Gücü bir üst siklete taşıyınca rekabet ikliminin değişmesi, sürecin tanımından gelir. Düşük gelir grubunda baş edebildiğiniz dertler, üst ligde dönüşmüş, belalar da ölçek değiştirmiştir.

Yolsuzluk, rüşvet, irtikâp benzeri belalar, her iklimde, her inanç sisteminde, her coğrafya ve gücün geliştiği her yapıda ola gelmiştir.

Tedbiri alınmadıkça büyümüş, ülkeleri, kurumları helak etmiştir.

Bunların özrü olmaz. Risk gerçekleşir, tedbir devreye girer ve kirlenme, daha yüksek standartlı düzenlemeleri davet eder.

Kayıp yılları hatırlıyorum; 1990’larda bu gerçeği en uzun yoldan öğrendik. Maliyetini 2001 kriziyle herkes ve her kesim ödedi.

Ancak antikorlarını da geliştirdik.

Daha şeffaf yapılar, hesap verebilirlik, kurumsal yönetişim ilkeleri gibi modern kavramlar oluşturduk.

Yine yapmalıyız.

         SÜREKLİ GÖLGEDE YAŞAMAK İSTER MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Buradan çıkış yok

DİJİTAL LANET Mİ?

1-Banka, telekom, mağaza aboneliklerine

2-Giriş son derece kolay ancak

3-Çıkış neredeyse imkânsız gibi

4-Müşterisini dijital tuzağa çeken firmayla

5-İlişki kesmek bu kadar zor olmamalı

Giderek artan ve müşteri aleyhine gelişen bir tutum var; sisteme giriyor ama çıkamıyorsunuz.

Sistem dediğim şu; abonelik, hizmet sözleşmesi, hesap sahibi olmak ve benzeri işlemler…

İster telekom firmaları olsun ister bankalar, sizi bir kez bilgisayar sistemine kaydetmiş ise ilişkinizi kesemiyor, almadığınız hizmete para ödemeye mecbur bırakılıyorsunuz.

Bankalar mesela; diyelim ki kredi kartınızı iptal edeceksiniz… Bunun için ulaşabileceğiniz telefon numarası veya posta adresi yoktur.

Sesli yanıt sistemleri üzerinden telefon tuşlarını beyhude tuşlayıp durursunuz.

Telekom şirketleri mesela; internet iş modelimizi dönüştürdü. Tıpkı diyalize bağlı yaşayan diyabet hastaları gibi cihazlar ile hayatımızı sürdürüyoruz.

Aldığınız bir hizmetten mutlu değilseniz, çıkmayı deneyin… Ucunda 5 yıl cihaz olmayan hattımı iptal etmeme rağmen yıllardır yüklü faturalar gelmeyi sürdürmüştü.

Önerim şudur; mahkemeler verilmeyen hizmetin parasını talep edenleri cezalandırsın,

   aboneleri değil. ABONELİKTEN ÇIKMAK NEDEN ZOR?

DEVAMINI OKU

İyi adama bir iki soru

İYİLİK ve KÖTÜLÜK

1-İyilik ile kötülük arasında tercihe zorlandığında,

2-tarafsız kalmak, kötü tarafı seçmektir.

3-İyi biri olmak, taraf olmaktır.

4-Doğruya, güzele, iyiye.

5-Taraf olduğun iyilik mi kötülük mü?

Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin?

Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz. Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne?

Doğrusun, söylersin düşündüğünü, Ama düşündüğün ne? Yüreklisin, Kime karşı? Akıllısın, Yararı kime?

Gözetmezsin kendi çıkarını, Peki, gözettiğin kiminki?

Dostluğuna diyecek yok ya, Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle: Düşmanımızsın sen bizim,

Dikeceğiz seni bir duvarın dibine…

Ama madem bir sürü iyi yönün var,

Dikeceğiz seni dibine iyi bir duvarın,

İyi tüfeklerden çıkan, İyi kurşunlarla vuracağız seni. 

Sonra da gömeceğiz, İyi bir kürekle, İyi bir toprağa…

Bertolt Brecht’in; iyi niyetin “gerek şart” olduğu ama asla “yeter şart” olmadığını anlatan klasikleşmiş şiiri…

İyi insan” ve “düşman” kavramları üzerinden kurduğu; tezat (oksimoron) sanatının şaheser örneği…

           SEN İYİ İNSAN, KİME YARAR İYİLİĞİN?

DEVAMINI OKU