Algoritokrasi Çağı

ALGORİTMA; SANAL KANUN

1-Algoritmalar hayatımızı yönetiyor

2-Tercihlerimizi şekillendiriyor

3-Bizim yerimize karar veriyor

4-Demokrasinin yerine mi?

4-Algoritmacılar; yeni kanun koyucularımız…

Bir sorunu çözmek veya belirlenmiş bir amaca ulaşmak için tasarlanan yola, işlem basamaklarına algoritma diyoruz.

Dijital dünyanın yapı taşları bilgisayarlar ve onların üzerinde çalışan yazılımlar, hayatımızı yönetmeye başladı.

Algoritmalar artık bizim adımıza karar veriyor, günümüzü yönetiyorlar.

Şirketler, kurumlar algoritmaları üretim, fiyat belirleme, mal ve hizmet kalitesini arttırma gibi amaçlar için kullanıyorlar.

Müşteri İlişkileri Yönetimi’nden arama motorlarına dek her alanda algoritmalar, yapay zeka parçacıkları olarak devreye giriyor, e-ticarette satınalma süreçlerini, seçim tercihlerini yönlendiriyorlar.

İşin ilginç yanı, kimsenin seçmediği yöneticiler tarafından oluşturulan kurallarla çalışan algoritmaların, yeni bir yönetim anlayışını giderek yaygın hale getiriyor olmasıdır.

Bir bakıma yeni kurallar, bu algoritmaları yazanlar tarafından oluşturuluyor ve bunlar yeni kanun koyucular halini alıyor.

Bize de algoritmalara boyun eğmek düşüyor.

        BU SENİN TERCİHİN Mİ, ALGORİTMANIN MI?

DEVAMINI OKU

Niyetin kandırmak mı?

HAYVAN YULARINDAN

İNSAN SÖZÜNDEN TUTULUR

1-Müşterini sağma

2-Telefon sms ile ağına düşürme

3-Çalışanını istismar etme

4-Devletini dolandırma

5-Ortağını batırma

Sözün değerli olsun.

Kandırmak, aldatmak, üstünü örtmek, blöf yapmak, örtbas etmek, ihanet etmek, yalan söylemek, abartmak, hafife almak, kendine saklamak

Niyetini saklayarak “mış” gibi yapmak… Birini kasıtlı olarak kandırmak istediğimizde ona yanıltıcı mesajlar iletiriz.

Verileri ile oynar, duyarlılıkları ile oynar, bilerek, isteyerek yalan söyleriz.

Telefonlardaki sms mesajları, bankaların kredi mesajları, size sunulan yeni ücretsiz ürün abonelikleri.

Kandırdığımızda geçici olarak sorunu çözdüğümüzü sanırız.

Günü kurtarmışsınızdır. Ya da ‘kandırıldım’ deyip halkı kandırmaya devam etmek midir?

Vahşi yaşam birbirini kandırma üzerinedir.  

Eğer müşteriyi “paramı cebinde taşıyan kişi” diye tanımlıyor ve onu daha fazla “sağmayı” iş hedefi olarak almışsanız, bu niyetinizi müşteri de anlıyor.

Anlamasa da bir defa deneyimlemesi yetiyor. Sizi ve sizin gibileri bloke etmeye başlıyor.

Ekonomileri çöküntüye götüren, iş ahlakındaki çürümedir.

Etik ve vicdanı bir tarafa atınca,  kandırmak yaygınlaştı.

KANDIRDIĞINDAN KANDIRILMAYI BEKLER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Kurallı serbest piyasa

UYULMAYAN KURAL PİYASAYA YÜKTÜR

1-Piyasalara dair yeterince kuralımız var

2-Sorun bu kurallara uyulmaması

3-Denetim yetersiz olunca,

4-Kurala uyan enayi oluyor

5-Kuralsızlar ise kral oluyor

Temel sorun şu; ekonomi politikte serbest piyasa, çözdüğünden daha fazla sorun çıkarabiliyor ve “kontrol” kaçınılmaz olabiliyor.

Hele ki küresel krizle sonuçlanan kontrolsüz serbest piyasa güçlerinin ulaştığı tahrip gücü, nükleer savaşa eşdeğer yıkımlarla boy ölçüşebilir.

2015 Nobelini kazanan Jean Tirole, birkaç güçlü şirketin bulunduğu endüstrilerin nasıl anlaşılabileceğini açıklığa kavuşturma üzerine çalışmış bir iktisatçı. Tezi; serbest piyasa ama o kadar da serbest değil. Düzenleme şart.

Peki, düzenlemeler (regülâsyonlar) neden bu kadar önemli? Serbest piyasanın kuramcıları bize “bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler” diyordu.

Sonra yeni teorisyenler geldi ve bize “her şeyi yoluna koyan görünmez elden” söz etti.

Ancak son çeyrek yüzyılda görünmez elin davranışlarını sorgulayan gelişmeler yaşadık.

Üzerimize gelen bu görünmez elin, kimin sırtını sıvazlayacağı, kimin suratına yumruk indireceğini kestiremez olduk.

Ülkemize gelirsek;

           PİYASANIN KURALLARINA SAYGI VAR MI?

DEVAMINI OKU

Emeğin karşılığı var

EMEĞİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Ödülün hakkedilmişidir

2-Ganimet değil, helal kazançtır

3-Emeksiz yemek olmaz

4-Olsa da her öğün olmaz

5-Emeğe saygı duyan kazanır, kazandırır

Uğruna emek verilmemiş her kazanç, kolay harcanasıdır.

Bir amaca yönelik harcanana güç… İnsanın bilinçli olarak giriştiği çalışma süreci. Beden veya zihin ile bir hedefe ulaşmaya yönelik gösterilen gayret.

Bir şeyin yapılmasına, bir eserin ortaya çıkarılmasına sarf edilen çalışma süresi.

Emeğin karşılığı vardır. Boşa harcanmış emek dahi, bunu sarf edene bedensel performans, ruhsal olgunluk kazandırabilir. 

Emek çekilmiş her şey, olduğundan da değerli hale gelir.

İster özenle örülmüş bir duvar, ister özenle davranılmış bir ilişki, emeğin ödülüyle gelir. Bu da mutluluktur.

Yunus Emre, atandığı kadılığı terk ederek Taptuk’un dergahına 15 yıl odun taşıdı. Hepsi düzgün, budanmış idi.

Taptuk sordu; –Yunus, bunların eğrisi yok muydu? Cevap;, en yüce emeğin tanımıydı; –Bu kapıya eğri odun yaraşmaz.

Bu menkıbede dahi emeğin bir rızaya talip olduğu görülür.

Nitekim Yunus;  emeksiz yemeği dörtlükleştirir; “emeksiz zengin olanın / Kitapsız bilgin olanın / Sermayesi din olanın / Rehberi şeytan olmuştur.”

        EMEĞİN HAKKINI VERENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

İnanç zihni var eder

İNANCIN 5 GERÇEĞİ

1-İddiayı gerçeğe dönüştürür

2-Kayıtsız şartsız teslimiyettir

3-Bilgin inancının törpüsüdür

4-İnanç ihtiyaçtan doğar

5-İnsan inandığına güvenir

İnandığına dikkat et, zira ona dönüşeceksin.

İnanç; bir şeye, derinden bağlanma… O şeyin ne olduğundan bağımsız onunla bütünleşme duygusu

İnanç, insanı hayvandan ayıran en güçlü özelliktir. Öyle ki insanları da inandıkları şeye göre rahatça sınıflandırabilir, bütünleştirebilir, savaştırabilir…

Akılla onaylama, kalple bağlanma, ruhla bütünleşme…

Bir iddiayı, zihinde gerçek kılan şey, inancın ta kendisidir.

O artık iddianın ötesine taşmış, inanç sahibinin kendi gerçekliği halini almıştır.

İnsan, inandığına güvenir, güvendiğine inanır. Güven, inancın oluşturduğu enerjidir. İnanç; zihinle ilgilidir. Bilgiyle ve bilinçle çatışır. A priori’dir.

Denenmeden bilinendir. Bilgi gelir onu test eder, doğrular veya yanlışlar; geriye kalana da Posteriori bilgi deriz.

Artık o bir inancın ötesine geçmiş, zihnin yeni gerçeği olmuştur. Neticede inanç, gereklidir.

İstersen bir koli bandına inan, o duygudan dahi seni hayata ulaştıracak bir bağ kurabilirsin.

İnanıyorum, o halde varım. Tıpkı ‘düşünüyorum  o halde varım’ gibi…

    İNANDIĞINA DÖNÜŞECEĞİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Duyarlı olana rahat yok

DUYARLILIĞIN 5 KATKISI

1-Hayata dair olanlar üzerine düşünürsün

2-Acı hissediyorsan; canlısın

3-Başkasının acısını hissedebiliyorsan; insansın

4-Konfordan çıkarsın, çürümezsin

5-Gelişir ve yaşadığın toplumu yüceltirsin

Duyarlı olma hali, hassasiyet… Ben ve öteki arasında etkileşim… Ben’in dışındaki evrene karşı alıngaçlarının açık olması…

Farkındalık, hissediyor olma, empati, hemhal olabilme becerisi…

İnsan, onu kuşatan hayat ile daima etkileşim içindedir.

Her uyarı, tehdit veya fırsat olma eğilimi gösterir. Zamanla dışarıdan gelen uyarıları süzme, engelleme, tasnif etme veya yok sayma gibi pratikler geliştirir.

Duyarlılık, çıkarları söz konusu olduğunda aldırmazlığa dönüşüyorsa, burada bir ahlak sorunundan bahsedebiliriz.

Duyarsız, karşısındakinin dertlerine kulak asmayan, onu dinlemeyen, önem vermeyendir.

Böylesi bir insanın varacağı durak; yalnızlık, sevimsizlik olacaktır.

Rahatı bozulandır duyarlı olan… Toplumların tepkisizliği çoğu kez korkak veya duyarsız olmalarından değil, rahat olmalarıdır.

Konfor alanı, duyarlılığı zedeler. Neticede duyarlılık, insanı insan yapan, onu değerli kılan özelliktir.

Eğer acı hissedebiliyorsan, canlısın. Ancak başkasının acısını hissedebiliyorsan; insansın. Hem de duyarlı insan…

         SENİN DIŞINDAKİ DERTLERE UYARLI MISIN?

DEVAMINI OKU

Pusula iğnesine dikkat

İĞNEYE DAİR 5 DERS

1-İğneyi tutmasını bilirsen, batmaz

2-pusulada iğneyi oku, yönünü bul

3-Sözün iğnesi acıtır, uzak tut

4-Arının ağzında bal varken kuyruğunda iğnesi var 5-Akrebin iğnesi kendine dahi ölümdür

Pusulada iğneyi iyi okumazsan, ters yöne gidersin.

İğnenin bir ucu kuzeyi gösterse de zıt ucu güneye bakar…

Bazı insanlar bize pusula iğnesi gibidir. Onu izle, hedefine varırsın.

Bazı insanlar da bize pusula iğnesinin diğer ucu gibidir; nereyi gösterirse aksi istikamet senin yolun olsun.

Kelimenin sivrisi, sözün iğnelisi, duyunca acıtanıdır. Konuşurken iğneler dost. Acıtır. Batan sözün adıdır; iğne… İşitince batar da… K

ulağına zerk ettiği kelimenin içeriğine bakacaksın; bazısı ilaçtır bazısı zehir…

Dosttan gelen iğneye, acıtsa da heves et.

Yüze dost kalbe düşmanın iğnesinden de sakın… Samimiyetsizliği sezebilmelisin.

Arının iğnesi acıtsa da bala dalalet eder. Akrebin iğnesi ise kendisi dâhil ölüme dairdir. İğneleri ayırt etmeyi öğren.

Neticede; hayat iğneye dikkat et der bize… Unutma ki ağzında bal olan arının ardında iğnesi hazır bekler.

Dosttan gelen iğneli her söz acıtır fakat zihninin şifası olabilir.

İğne, eğer ehil elde değilse, kullananına zarar verecektir.

        HİÇ İĞNEYİ KENDİNE BATIRDIĞIN OLDU MU?

DEVAMINI OKU

Haris her şeyi ister

HIRSA KARŞI 5 TEDBİR

1-Hırsı al, gayreti koy

2-Karartma gözünü, kızartma yüzünü

3-Pusulandan sapma

4-Rıza ve had bil

5-Hırsın şifası; kanaattir

Haris; had bilmez, ölçüsü yoktur, vurup alır, durmaz, bitmez, verilince “daha” der…

Demiri pas, insanı hırs öldürür derler. Haddini aşan; zıddına dönendir hırs…

Bir koltukta çok karpuzdur bazen…

Çok kucaklayayım derken tümünü döküp saçmaktır hırs. 

Yoksul; çok şey isteyebilir ama haris; her şeyi ister

Verilince de “daha” der. Zira hırs sahibi (muhteris) doymak bilmeyen canavar olmuştur.

Gayret, azim: amaç gerçekleşince dinen isteklerdir.

Hırs ise durmaz, bitmez, ta ki sahibini bitirene dek…

Azim yapar, hırs yıkar… Azim, talep eder. Hırs, vurup alır.

Hırs, had bilmez. Ölçüsü yoktur. Kantarın topuzu daima kaçar hırs sahibinde… Nimeti alır da külfetten kaçar. Öyle ki külfeti başkasının boynuna yıkar.

Başarısız insanların sığınağı hırs kalesidir.

Sürgit öfke üretir. İstekleri ile arasında duran her şeyi yakıp yıkmak ister… Kendine yaramayan her şey yıkılası, ona kazanç sağlamayan her şey; kahrolasıdır.

İnsandan hırsı al, gayreti koy; mutlu bireye varırsın.

         MUHTERİS OLMANIN BİR FAYDASI VAR MI?

DEVAMINI OKU

Dava; inanç manzumesi

DAVASI OLANIN 5 ÖZELLİĞİ

1-Derdini sakladığını yüceltirsin

2-Davan varsa o dava seni canlı tutar

3-Davanın peşinde koşarken yücelirsin

4-Davası barışı olanın kavgayla işi olmaz

5-Kavgayı dava edinenin de huzurla

Derdi dünya olanın, dünya kadar derdi olur. Dert, dava ettiğin her şeydir.

Ülkü diye dilimizde fazlaca tutunmayan bir karşılığı vardır Arapçadan gelen Dava kelimesinin… Güzel bir karşılıktı oysa…

Hatta Atatürk, manevi kızının adını Ülkü (dava) koymuştu. Onun davası Türkiye idi. Ülküsü de o oldu zaten.

Argoda dava, adı bende saklı sevgili demektir. “Yar ismini desem olmaz / düşer dillere dillere” der Emrah. Haklıdır da… Bu yüzde sevgilinin zamiri oluverir dava…

Kaldı ki bu zamir, sadece sevgili için de kullanılmaz.  Dillendirilmesi risk taşıyan mevzudan bahsetmek gerektiğinde “o davadan” söz edersin. Hem hatırlatmış hem de sırrını saklamış olursun.

Yine de şairane karşılığı, daha baskındır davanın… Harput folklorunda yüksek minare türküsü, bunun ispatıdır adeta; “Bülbülün gül ile har davası var / Ellerin benimle ne davası var.”

Neticede dava; değer ve inanç manzumesidir aklı ve vicdanı olana…

Barışı kendine dava edenin kavga ile işi olmaz.

Derdi kavga olanın da huzur ve barış ile…

       ŞU DÜNYADA SENİN KİMİNLE NE DAVAN VAR?

DEVAMINI OKU

Yüze dost kalbe düşman

SİNSİLERDEN UZAK TUTAN 5 TEDBİR

1-Sinsiliği fark ettiğin anda ondan uzaklaş

2-Sana verdiği hasarın tespitini yap

3-Düşmanına saygı duy, sinsilere merhamet besleme

4-Sinsilerin günahına asla bulaşma

5-Seni kullanmasına izin verme

Yüze dost kalbe düşman / Ben böyle yâri neylim

Bağırda yılan besleyenin sinsilikten yakınma türküsü bu…

Senin temiz kalpli olmak yetmez, kalbine; sinsileri, kahpeleri, sahtekarları, çürükleri sokmaman da gerekir.

Gerçek hayatta bazıları ortama ayak uydurarak, taşımadığı kimliğin, benimsemediği ideolojinin sahibi gibi görünmek isteyecektir.

Bukalemundan ödünç alınan bu tutuma, siyasetin dilinde “takiyye” deriz. Sinsi bir şekilde başka bir klanın içinde var olma, yaşama girişimidir bu.

Reklamlarda alt yazılar veya görsellerde saklı eşikaltı mesajları, sinsilik eseridir.  Taşımadığı karakter üzerinden kendini ifade edenler, en fazla rastlanan profillerdir…

Bunları teşhisin bir yöntemi de şudur; en fazla kendini hangi kimlikle ifade ediyorsa, en çok onun yokluğunu çekiyor, en çok onun sinsiliğindedir. Dikkat etmen gerek.

Sürpriz, iyi bir niyetle var olanı saklamaktır. Sinsilik değildir. Eğer sürpriz, çıkar sağlamak amacıyla niyet saptırması ise ona artık sürpriz değil, sinsilik deriz.

        HAYATINDA NE KADAR SİNSİ YAKININ VAR?

DEVAMINI OKU