Ne çok silgi var!

SİLGİ DİYARINDA KALEM OLMAK

1-Ortalık; elindeki silgiyle her kaleme koşan kötülerle dolu.

2-Bir fikir üretmeye gör,

3-Anında kötüleyen biri bitiveriyor.

4-Neden? Çünkü silmek kolay yazmak zor.

5-Tüketmek kolay üretmek zor.

#KamuSpotu #SerefOguz_KamuSpotu

#kötü #silgi @serefoguz

Renkler ustası Ranga Guru, öğrencisinin yaptığı resmi halk değerlendirsin diye meydana astırır ve tuvalin yanına bir kalem ile not bırakır; ‘lütfen beğenmediğiniz yerlere çarpı işareti koyun.’

Ertesi gün resim; çarpı işaretleriyle dolar.

Yine aynı öğrenciden başka bir resim yapıp aynı meydana asmasını ister.

Bu defa tuvalin yanında şu not yazılıdır; ‘lütfen hatalı yerleri düzeltin.’ Netice; kimse düzeltmeye yanaşmamıştır.

Kıssadan hisse şudur; karalamak kolaydır ama yapıcı olmak; bilgi, özen, emek ister.

Sosyal medyada pek çok fikir sergileniyor.

Çok az insan bu fikirlere katkı sunuyor veya teşekkür ediyor.

Çoğunluk; o fikri karalamak ve önereni aşağılamak yolunu seçiyor.

Neden? Çünkü kendi fikir üretmeyenin yaptığı en kolay şey; yapanı karalamak

Ne zaman iyiliğe örnek paylaşsam; altında çapanoğlu arayan birileri türeyiveriyor.

Ancak daha da beteri ne zaman kötü örnekleri paylaşsam, aynı kişiler, onları savunuveriyorlar.

Elinde kötülük silgisiyle dolaşana önerim şudur; Yapma!

         SÜREKLİ KÖTÜLERİ TUTMAK ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Diyanet bunu yaparsa…

İLK EMİR ‘OKU’ AMA

1-#Enflasyon sadece paramızı değil,

2-Davranışlarımızı da deforme ediyor.

3-#Diyanet’in kitaplarında etiket söküldü.

4-Kur garantili kitap etiketine geçmişler.

5-OKU’mayı teşvik, etiketin altında kaldı.

Türkiye Diyanet Vakfı İstanbul Cağaloğlu Kitabevi’ne gittim.

Yolum Cağaloğlu’na düşünce uğrar, kitap bakar satın alırım.

Bu defa gittiğimde binlerce kitabın tüm etiketlerinin ya kazındığını ya da söküldüğünü gördüm.

Hiç birinde fiyat göremeyince kasadakilere sordum; ‘etiketlerle baş edemiyoruz bu yüzden kaldırdık.’

İyi de fiyatlarını bilmez isem nasıl satınalma kararı veririm?

Siz beğenin biz ekrandan bakalım.’

Tabiidir ki pratik bir yöntem değildi.

Benim aklımı kurcalayan 96 bin camisi, 130 bin imamı, 162 bin personeli olan Diyanet’in, ilk emri ‘OKU’ olan dine diyanete hizmet ederken fiyat etiketi derdine düşmesi

Enflasyon sadece paranın değil bizi de deforme etmeye başlamış ki kasada boş oturana dek fiyat etiketi dahi yapıştırmaya üşenir hale gelmişiz.

Ayrıca 16,1 milyar TL bütçeyle Diyanet, kitapta kâr maksimizasyonu yapmamalı.

Binlerce kitabın etiketini; ‘uyanık esnaf’ gibi sökmek yerine yeniden fiyatlandırıp pekala kitap satışını sürdürebilirlerdi.

DİYANET İŞLERİ KİTAPTA ETİKET GÜNCELLER Mİ?

DEVAMINI OKU

Krizden çıkış zamanı

5 AŞAMADA KRİZDEN KURTULMAK

1-‘Devlet malı deniz yemeyen domuz’ deme

2-Ürettiğinden fazlasını tüketme

3-Kazandığından fazlasını harcama

4-Enflasyon külfetini herkese eşitçe dağıt

5-Çalma, çırpma, liyakati göreve getir

Ekonomi, enflasyon pençesinde kıvranıyor.

Her ne kadar adına ekonomik kriz denmese de ağır koşullar altında halk yaşamaya çalışıyor.

Gelir dağılımı bozulmuş, dar gelirliler açlığın sınırına dayanmış iken daha ağır kriz şartları yolda.

Üst üste 2 çeyrek küçülünce, ekonomik kriz resmileşecek.

Ancak bu noktaya varmadan kriz havası dağılabilir mi?

Elbette… Bunun için ekonominin ehilce yönetilmesi gerek.

Enflasyonu tetikleyen kurun ‘garanti’ ile ve maliyetli freni yerine piyasalara güven veren yönetimle bunu yapmalıydık.

Enflasyonla mücadele ise asıl tedavi olmalıydı fakat seçim sürecindeki hükümetin bunu yapması, ekonomi açısından doğru olsa da siyaseten ‘kamikaze intiharı’ sayılıyor.

Hal böyle olunca kriz sürecinden çıkış; seçimden sonra gelecek olan iktidara kalıyor ve onların da yapacakları belli; Kendine IMF olmak

Yani; acı reçete, ücretleri dondurmak, zamları otomatiğe bağlamak, faizi olağanüstü artırmak, popülizme son vermek, kemer sıktırmak, emekli, memur, işçiye zor zamanlar yaşatmak ve devlet malını müsrifçe kullanmamak.

      SİZCE BU İKTİDAR KRİZİ ÇÖZEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Hiperenflasyon

ENFLASYONUN 5 KRİTİK GÜNAHI

1-Kazandığından fazlasını harcamak

2-Ürettiğinden fazlasını tüketmek

3-Yabancının parasıyla konfor sürmek

4-Yandaşa candaşa kaynak aktarmak

5-’Devlet malı deniz yemeyen domuz’ demek

Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artışıdır.

Hiperenflasyon ise 3 hanelere erişen yüksekliğin ifadesi…

Türkiye, tıpkı Kayıp Yıllar 90’lardaki gibi hiperenflasyonun pençesinde kıvranıyor.

Döviz kurundaki tırmanış, Merkez Bankası’nın faiz saplantısı, ekonomi yönetimi basiretsizliği petrol, doğalgaz ve emtia fiyatlarındaki küresel gelişmeler bugün bizi hiperenflasyona taşıdı.

Ancak enflasyon artık zihnimizde ve davranışlarımızdaki ur halini almış durumda.

Ürettiğimizden fazlasını tükettik, ithalatı patlattık.

Kazandığımızdan fazlasını harcadık, borca battık, kamu kaynaklarını yakınlarımıza peşkeş çektik, iş ahlakını zedeledik. ‘Devlet malı deniz yemeyen domuz’ dedik.

Şimdi bu günahların bedelini ödemeye başladık.

Herkes ve her kesim, enflasyon külfetini bir diğerinin sırtına yükleme kurnazlığında.

Yönetimin enflasyonla mücadele niyeti yok.

Hal böyle olunca her geçen gün ülkeyi büyük bir krize adım adım sürüklüyoruz.

Allah sonumuzu hayır etsin…

         BU YÖNETİM ENFLASYONU DÜŞÜREBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Karaborsayı hortlatma

YERALTI EKONOMİSİNİN ZARARI

1-Girdileri ucuzlatıp üretimi arttırmadan,

2-Fiyatları dondurursan; karaborsa hortlar

3-Tezgahaltı alışveriş başlar

4-Aracı kazanır devlet vergisinden olur

5-Vatandaş karaborsacının pençesine düşer

Karaborsa; yeraltı ekonomisinin alışveriş aracıdır.

Fiyatı otorite tarafından belirlenmiş bir malın, daha yüksek fiyattan gizlice alınıp satılmasıdır.

Peki, nereden çıktı bu karaborsa lafı?

Enflasyonla savaşı etiketler üzerinden verme yolunu seçen hükümetin, et, un, yağ, süt gibi 20 temel gıda ürününde fiyatları sabitlemeye hazırlanıyor.

Bunu yaptıklarında olacağı şudur; satıcı, tezgah altından o gıda ürünlerini daha pahalıya satacak, üretici o malları daha pahalıya sevk edecek.

Böylece bir yeraltı ekonomisi doğacak, gölge fiyatlar oluşacak.

Nereden mi biliyoruz? Çok açık; geçmişte bunu denemiş ve karaborsa yağ, karaborsa şeker, karaborsa un piyasası oluşturmuştuk.

İşe yaradı mı peki? Ucuzluk getirdi mi? Hayır.

Aksine gölge fiyatlar yüzünden fahiş fırsat kârları oluştu.

Enflasyonla savaş, etiketler üzerinde verilmez.

Tarlada, fabrikada, lojistikte, değer zincirinde verilir.

Mazot, enerji, gübre, yemde zamları geri al, girdilerin fiyatını sabitlemeye bak.

       ENFLASYONU İNDİRME NİYETİNİZ VAR MI?

DEVAMINI OKU

Önerisiz eleştirme

KUSUR ARIYORSAN BÜTÜN AYNALAR SENİN

1-Gözlerin dünyayı gözler de kendini göremez

2-Bu yüzden aynaya ihtiyaç olur.

3-Eleştiri; aynadır sana.

4-Ama aklında bulunsun;

5-SİLGİN kaleminden önce bitiyorsa HATALI sensin

Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir. Ağrı ile aynı işi görür. Çünkü ağrı; vücuttaki arızanın habercisidir.

Ben, övgüden ziyade eleştiriye ihtiyaç duyarım. Çünkü her eleştiri, bana tutulan aynadır. Ancak o sayede kusurlarım giderilir, kendimi geliştirme fırsatım doğar, zenginleşirim.

Fakat gereksiz, yerli yersiz eleştirinin fazla hükmü olmaz.

Altın kural şu; eleştiriyorsan en az 1 öneriyle yap bunu.

Önce iğneyi kendine batır sonra çuvaldızı ele batırırsın.

Dinlemeden, anlamadan eleştirme. Öneri sunmuyorsan sus.

YARGI yerine ANLAMA gayretin olsun. Eleştirdiğin şey belki de senin anlayamadığındır. Mevlana Mesnevi DİNLE kelimesiyle başlar. 2 kulakla 2 dinle, 1 ağızla 1 kez eleştir.

DOZUNU kaçırma, USLUBUN yumuşak olsun, kırıcı değil…

Unutma ki basit insanlar kendilerinin anlama yeteneklerinin üstüne çıkan her şeyi eleştirirler. Eleştiri kaldıracak kadar büyük değilsen, övülmeye değmeyecek kadar küçüksündür.

Eleştirmenlerin genelde başarısızlar olduğunu unutmayın.

ÖNERİSİZ ELEŞTİRİN GİZLİ ÖVGÜN OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Sözün; senedindir

SÖZE DAİR 5 KURAL

1-Söz ola kese savaşı

2-Söz ola kestire başı

3-Söz ola ağulu aşı

4-Yağ ile bal ede bir söz

5-Tutulan söz itibar getirir tutulmayan söz itibar yitirir Ağzından çıkanı; kulağın duysun ve gereğini yap.

Tutamayacağın sözü verme. Verdiğin sözü de tut.

Enflasyon inecek diyorsan; indir

Döviz düşecek diyorsan; düşür

Ülke büyüyecek diyorsan; büyüt

Ne söz verdiysen yerine getir.

Zira verdiğin sözü bizler hatırlayabiliyoruz.

En ummadığın keşf eder esrar-ı derûnun / Sen herkesi kör âlemi sersem mi sanırsın.’

Ziya Paşa böyle sesleniyor; İçindeki sırları bazen en ummadığın kişi keşfeder. Sen herkesi kör ve bütün insanları sersem mi zannediyorsun?

Verdiğin söz, senin senedindir. Her senet; vadesi geldiğinde ödenecektir.

Eğer ödenmezse, bir şekilde senden tahsil edilecek.

Siyasetçi isen sandıkta bu sözün hesabı sorulacaktır.

Ticaret erbabıysan mahkemede soluğu alırsın, kapına icra dayanacaktır.

İnsan olarak ağzından çıkanı kulağın duymalı, aksi halde sana bunu duyururlar.

Sözü senet olanın verdiği sözü yerine getirmesi halinde güvenilirliği artar.

İtibarı yükselir.

Ancak verdiği sözü tutmayanın saygınlığı yiter, itibarı gider, çer çöp olur.

              VERDİĞİ SÖZÜ TUTANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Aşırı konfor çürütür

ÇÜRÜMENİN 5 DİNAMİĞİ

1-Akıl dumura uğrar, işlevsizleşir

2-Sebep-sonuç ilişkisi yok olur

3-Doğru-yanlış ekseni silikleşir

4-İyi-kötü ayırtı bulanıklaşır

5-Çürüme başlamışsa durdurulamaz

Konfor; çürümeyi başlatan unsurdur.

Yapının bozulması, kokuşma… Çürüme, kendiliğinden olmaz. Yapıyı bozan etkenler vardır.

Maddenin bütünlüğüne saldırı, çoğu kez maddenin onu kabulüyle başlar. Hiçbir çürük, bunu kendi başına yapmamıştır.

Mutlaka o yapının kendi içine aldığı çürüteni, çürütenleri olacaktır.

Bir düşünce temelsiz ve kanıtsız kalınca çürür, çürütülür.

Dayanağını yitiren her şey gibi… Yıpranır, çöker, onu bütünlüğünde tutacak bağlar yok olmuştur.

Çimentosuz harç gibi, kum ve çakıl dağılır, bina çöker.

Çürüme, organizmaya has bir yaşam döngüsüdür. Toplum organizması, çürümenin en dramatik yaşandığı alandır.

Bireyler arasındaki onları bir arada tutan değerler zayıflar, bağlar kopmaya başlar ve ahlak çimentosu erir. Artık o toplum çürümeye başlamış demektir.

Bireyin çürümesi de değer kaybıyla oluşur. Önce  vicdanı susturur. Sonra konfor devreye girer. Aşırı konfor, çürütür. Hem de lime lime yapar tüm benliğini insanın…

        KONFOR TUZAĞINA DÜŞENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Hatasız dost olmaz

GERÇEK DOSTUN 5 ÖZELLİĞİ

1-Güç günde yanında olmuştur

2-Çağrılmadan gelendir

3-Sana daima gerçeği söyler

4-Çıkarı için seni satmaz

5-Kusuruna rağmen onu seversin

Dostun matematiği; sevinci ikiye katlar, acıyı ikiye böler.

Güven, sevgi, yakınlık ve gönüldaşlık… Eğer bir kişide toplanmışsa, ona dost deriz.

Sırtını yaslayacağın, destini (elini) tutan ve en iyi anlaşabildiğindir dost.

Düşman kavramına en uzak olandır.

Zamanla içi başka anlamlarla doldurulan dost kelimesi, bir şeye aşırı ilgi duymanın ifadesi oldu, arkadaşın dayanıklısı, sahibine sevgi gösteren hayvanı kapsar şekilde anlam genişlemesi yaşadı.

Farsçadan dilimize miras; kadim anlamıyla; en yakın olandır.

Tek yumurta ikizinden de yakın olabilendir.

Kardeşten ileri, sevgiliden beridir.

Dostuna dost, düşmanına düşman olan; her halükarda seni seven de döven de odur.

Sever; çünkü destindesin. Söver çünkü sana kızma hakkı vardır. Döver çünkü seni uyarma ayrıcalığını sonuna dek kullanabilendir.

Hataya gelince…Zorlukla denenmemişi dost edinme.

Eğer istekleriyle arasına girmene rağmen seni harcamamışsa o gerçek dosttur.

Sana gelince; sen onun hatasını görüp kabullenebiliyorsan; dost olmuşsundur.

        İYİ GÜNÜN DOSTU, KÖTÜ GÜNDE HANİ?

DEVAMINI OKU

Kamu zararlısı

KAMU YARARI GÖZETİRKEN KAMUYA ZARAR VERME

1-Liyakatsiz kamu kımıl zararlısından beter.

2-Kararı elinde tutanın bilgisizliği,

3-kamu yararı gözeteyim derken,

4-Kamuya zarar verebiliyor

5-Çözüm; liyakati tercihte

Kamu yararı; kamu adına yarar sağlamayı tanımlar.

En azından kamunun zarara uğratılmaması anlamı taşır.

Hatta “kamu yararı gözeterek” atılan her adımın toplum ve ülke adına daha hayırlı sonuçlar vereceği düşünülür.

Kamu yararı gözetmeyene de “kımıl zararlısı” gözüyle bakılır. Kamu yararı iyi de; ‘kamu’dan ve ‘yarar’dan, kimin ne anladığı önemli.

Eğer kamu diye ait olduğun sosyal sınıf veya çıkar grubunu tanımlıyorsan, üreteceğin fayda da ona göredir.

Misal “kamu” diye sana oy verecekleri tanımlıyor ve gerisini iplemiyor olabilirsin.

General Motors’un Amerikan halkına pompaladığı kamu yararı” tanımı şuydu; “GM için iyi olan, Amerika için de iyidir.” Böyle olmadığını ancak, GM batınca kavrayabildiler.

Yarar kavramı da göreceli… Yakın tarihimizdeki pek çok ekonomik yaptırıma bakın; yarar diye alınmış çoğu karar, “zarar” getirmiştir.

Finans bilmeyen yargıcın finansal etkileri olan hayati kararlar vermesi, ticaretten bihaberin yasa diye yasak getirmesi gibi…

LİYAKAT SAHİBİ MİSİN?

DEVAMINI OKU