Elden bekleme, sen yap

ÇARESİZSENİZ; ÇARE SİZSİNİZ

1-Çare üretmek yerine, elden çare dilenmek…

2-Muhtaca yardım etmek bizim hasletimiz.

3-Ancak sürekli başkasından yardım beklemek niye?

4-“Herkesten iste, verenden daha çok iste.”

5-Oysa çare sende…

Afetler sürecinde tuhaflıklar oluştu.

Kimi yardım ediyormuş gibi, kimi de yardıma ihtiyacı varmış gibi davranıyor.

Dert herkeste ancak bazıları çareyi elden bekleme kurnazlığına, çaresizliğine(!) bağlamış.

Özdemir Asaf; DÜŞÜNGÜ şiirinde

hepsinin gelmesini bekleme 

Bir kişi gelmeyecek’ diyor; ‘Sen alışmayasın diye,

Korkmayasın diye, Düşünesin diye…

Kendine yetmen için

Herkesin kendinden kaçacağı yerlerde

Sen kaçmayasın diye 

Sen tam kalasın diye Hepsinin gelmesini bekleme

Sen var olasın diye 

Bir kişi gelmeyecek

Sen, bir olasın diye.’

Çareyi elden ummanın ıstırabını, bundan daha güzel anlatan şiir yoktur bana göre.

Sorum şudur; neden dertlerinin çözümünü, elden, ailedenakrabadan, belediyeden, devletten beklemeyi seçiyorsun?

Çareyi sürgit başkasından bekleyenlerde şunu gözlemledim; ‘herkesten isteverenden daha çok iste…’

Bu çaresizlikten ziyade kolaycılıktır.

Tabii muhtaca yardım ediyoruz edeceğiz ama sana değil.

ELİN SIRTINA SÜREKLİ YÜK OLMAK ERDEM MİDİR?

DEVAMINI OKU

Bilgiyi kirletmeyin

YALANI NASIL TEŞHİS EDERSİN?

1-Yalancının mumu yatsıya dek yanarmış.

2-Sen yatsıyı bekleme, onu teşhis et.

3-Eğer biri konuşurken sıkça yemin ediyorsa;

4-Bil ki sözü yalandır.

5-Ancak kirli bilgi, yemine ihtiyaç duyar.

Bir yetkili .düşünün…

Söylediği doğru çıkmıyor, ‘medya yüzünden böyle oldu’ diyor.

Bir görevli düşünün; görevini kötüye kullanıyor, ‘yanlış anlaşıldım’ diyor.

Bir insan düşünün, beyanı yalan çıkıyor.

Artık ona güvenir misiniz? Yalan beyan, çağımızın illeti… 

Bilginin kirletilmesi.

Bilgi bir kez kirletilince güveni de ortadan kaldırıyor.

Güvensizlik itibarı zedeliyor.

Bireyler arasında çatışmayı körüklüyor.

Peki, bunlar yalan söyleme cesaretini nereden buluyorlar?

Yalanı, aptallığı, beceriksizliği veya kötü niyeti ortaya çıkınca insan utanmaz mı?

Yalan, alışkanlık haline gelebilir.

Böyle olunca bizler, yalancının teflon kaplı yüzün boyasını dökmedikçe, sapla samanı birbirine karıştırır, sonra da, “hayret, niçin bu noktaya geldik?” diye tepki gösteririz.

Rakamlarla oynayan, gerçekleri saptıran kadroların işini güçleştirmek gerekiyor.

Aman bana bulaşmasınlar mantığı, bu insanlara cesaret veriyor.

Sonuçta şeffaf maskelerle dolu arenada verdiğimiz maskeli balo, bizi yalan denizinde boğabilir.

YALANLARDAN MUZDARİP MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

İnsan ne zaman utanır?

UTANMANIN 5 ERDEMİ

1-Kusur fark edilmiştir

2-Bilgeliğe giden yol utanmadan geçer

3-Vicdan yarasının dışavurumudur

4-Kabahatten ders çıkarılmışlıktır

5-Utanan zulüm barındırmaz

Kalbin diriliği utanabilmekten gelir.

Kusuru başkası fark edince mi yoksa kişi kusurunu kendi idrak edince mi?

Bu muazzam derinlikli bir sorudur.

Başkasının fark ettiği utanç, toplumsal yargılar manzumesinin eseridir, kabahatler kanununa girer, cezası hafiftir.

Zaten utanarak hafifletici indirimlerden yararlanmışsındır.

Ancak kişi kendi kusurunu kendisi fark edip utanıyorsa, bu bilgeliğe giden yolun işaretidir.

Tövbekâr olmanın ilk basamağı, yüceliğin başlangıcıdır.

Zira bu insanlar için utanmamak kadar utanç verici hiçbir şey olamaz.

Utanmak, yüreğin tereddüdü, vicdan yarasının dışavurumudur.

Utanma, beynin baş köşesine nakşedilendir.

Sevinci unutursun ama utanç anlarını hayır!

Beynin sana onu hatırlatır; bir daha utanılası duruma düşmemen için.

Senin sen kalabilmen için.

Hatanın bir maliyeti olduğunu kavraman için…

Müjde bekleyebilir ama utanma, acildir, kalıcı hafızadadır.

Utanan, zulüm barındıramaz.

Kalbin diriliği utanabilmekten gelir.

Utanmazlardan köşe bucak sakın kendini…

 SENCE UTANMAYAN BİRİ  YÜCELEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Etiketlerde sıfır salgını

UTANMIYOR MUYUZ?

1-Enflasyonu saldık gitti.

2-Herkes enflasyondan beslenir oldu.

3-Etiketleri keyfi sıfırlarla donattık.

4-Fiyatlandırma davranışını bozduk

5-Sıfır, liranın da etiketin de vebasıdır

Enflasyonun en büyük yıkımı, ahlak üzerinde olur.

Nimeti alıp külfeti bir başkasına yıkma, yaygın hale gelir.

Fiyatlandırma davranışı bozulur.

Maliyetler ile fiyat arasındaki bağ kopar, keyfi hale geliverir.

Nitekim bizde de öyle oldu.

Dikkat ettiniz mi; fiyat etiketlerinde çok sayıda sıralı sıfır oluştu.

Etin fiyatı 300 idi, derken 400 oluverdi, biftek filan ise anından 500 liraya fırlayıverdi.

Ette durum böyle de giyimde farklı mı?

Geçenlerde ucuzluğun kalesi olan Tahtakale’de dolaşıyordum; Bir sıra etiketler aynen şöyle sıralanıyordu; 100, 200, 300, 400

Bu nasıl bir fiyatlandırma davranışıdır? 

Etiketlerdeki veba gibi bu sıfırlar

Önce fiyat etiketlerine dadanıyorlar, sonra da liranın üzerine kuruluyorlar.

Kayıp yıllar dediğim 90’larda; yüksek enflasyon zamanlarında her 3-4 yılda bir, liramız fazladan sıfır alıyordu.

Bugün 20 liranın karşılığı olan 20,000,000 lira dahi vardı.

Şimdi aynı sıfırlar, kurnazların eliyle etiketlerde kendini göstermeye başladı.

Enflasyon bugün artık ekonomiden ziyade sosyolojinin konusu ve toplumsal çürümenin ifadesi.

Sıfırı tüketeceğiz bu gidişle

SIFIRLARINDAN UTANMIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bu hale nasıl geldik?

TOPLUMSAL ÇÖZÜLME

1-Değerler toplumundan ilişkiler toplumuna evirildik.

2-İş ahlakı bozuldu.

3-Toplumsal sorunlar devasa boyutta.

4-Ahlak, etik, hak hukuk zedelendi.

5-Ya düzeleceğiz ya düzeleceğiz.

Son çeyrek yüzyılda, toplumsal çözülmenin geldiği nokta; dikkat çekici… Böyle bir nesil ile ne yapılır?

1-İktidara oy verir, muhalefetten hesap sorar.

2-Düello mertliğinde değil, trolluk pususundadır.

3-Kendine benzemeyenden nefret eder.

4-Farklı olandan ölesiye korkar.

5-Bilgi sahibi değildir, her konuda kanaat serdeder.

6-Merak etmez, birilerine biat ile yetinir.

7-Akıllı değil, kurnazdır. Nimeti alır, külfeti öteler.

8-Özgün olanı değil, taklidi sever.

9-Ödülden ziyade ceza ile çalışır.

10-Sabrı bilmez, panik ve telâş içindedir.

Böylesi bir nesille bir ülkenin zenginleşmesi, büyüme veya kalkınması kolay mıdır? Mümkün müdür?

Önerim şudur ki böylesi insanları;

Altın olsa kesenizde,

Bal olsa kâsenizde,

Para olsa kasanızda tutmayın, uzak durun…

İçinden geçilen ekonomik krizin, enflasyonun bize yüklediği külfetler, siyasetin geldiği çözümsüzlük, tüm bu tutum ve davranışlarımızdan kaynaklanıyor.

HALİMİZİ  GÜZELLEŞTİRELİM Mİ?

DEVAMINI OKU

Kötüye güç aktarma

MOBBİNG TERFİ SİSTEMİ

1-En iyi kamçılayanı terfi ettirirsen;

2-Liyakat senden kaçar.

3-Liyakati kırbaçlı sadakatin emrine verirsen;

4-Eninde sonunda batacaksın.

5-Mobbing patronun sorumluluğundadır.

İşletmelerde giderek artan bir bela var; sistematik mobbing.

Bezdirim dediğimiz bu olgu, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması…

Yetki verilince zalimleşen yöneticiler, bezdirimin en büyük paydaşları…

Her 4 erkekten 3’ünün mobbinge (alay) uğradığı, kadınların bezdirim yanı sıra tacize maruz kaldığı ortamlar ne yazık ki işletmede huzur bırakmıyor, ofisler kanserli koğuşu halini alıyor.

Gördüğüm şudur; iyileri özenle ayrı tutarak diyorum ki çok sayıda patron, işletmesindeki mobbingin ana sebebi, baş sorumlusudur.

En iyi kamçılayanı terfi ettirir, çalışanı ezeni teşvik eder, mobbingi bilse de ses çıkarmaz.

Öyle ki arada çalışana zulmedenleri teşvik eder, terfi verir.

Kötülere güç aktararak işletmesini güya iyi yönettiğini sanır.

Korkutarak, bağırarak; kötüye güç aktararak organize kötülüklerin yuvası haline gelir.

Böylesi işletme; nitelikli çalışanı tutamaz, liyakat kaçar, mobbing iktidar olur.

Parmak sallayanlardan uzak durun.

BAĞIRARAK YÖNETENLERDEN, PARMAK SALLAYANLARDAN  MUSTARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

Abartı; dürüst insanların yalanıdır

ABARTMANIN 5 BULGUSU

1-İnsan neyi eksik hissederse onu abartır

2-Abartı kıvamını yitirmiş gerçekliktir

3-Dürüst insanlar da abartabilir

4-Geçici bir illüzyondur

5-Yere göğe sığdıramadığın bir ‘hoşçakala’ sığıverir

Eğer biri sıkça “abartmıyorum” diyorsa, bil ki abartıyordur.

Eğer biri sıkça “gerçekten” kelimesini kullanıyorsa, gerçeği abartıyor demektir.

Hak etmeyeni abartanlar, hak edeni küçümsüyor demektir.

Biri size değer veriyor fakat bunu abartıyorsa, büyük ihtimalle sizi kaybedecektir.

Zira, abartı, gerçekle yüzleşince eriyen mum gibidir.

Üstelik abarttığı gerçeği de itibarsızlaştırarak yapar bunu.

Yapmacık tutum, abartıyı da içerir.

Tevazuu abartanlar, kibir sahipleridir.

Dünyanın en mütevazı insanı benim” cümlesindeki gibi…

Zira abartılı tevazuardındaki kibri saklamayı başaramayacaktır.

Abartmak; yalancıların yöntemidir. 

Sözü zayıf ise yemin ile destekleme ihtiyacı doğar.

Yemin, abartıya dair en net işarettir.

Eğer bir kişi yemin ediyorsa, ağzından çıkan cümleler, abartılı olacaktır.

Burada abartı; gerçeğin taşan kısmıdır ve değeri yoktur.

GERÇEĞİ ABARTMADAN SÖYLEMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Hak yiyerek oruç açılır mı?

AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ Kİ

1-Çakarlı araçlar çoğaldı.

2-Trafikte imtiyazlı sınıf doğdu.

3-Belki yasal ama helal midir?

4-İftara yetişmek için hak yemek olur mu?

5-Trafiği durdurup yol almak utanılası değil mi?

Yer; Dolmabahçe.

İftara dakikalar var.

Trafik adeta kilit.

Taksim’den Beşiktaş’a doğru araçları sağa sola savuşturan bir ekip arabası ve arkasından gelen çakarlı çakarsız en az 15 araç.

Aralarında transfer minibüsleri, en arkada ise ambulans dahi var.

Belli ki filanca bakanı ya da çok ünlü kişiyi (VİP) iftara yetiştiriyorlar.

Ama bir sorun var; trafikteki araçları durmaya zorlayıp, hatta stadın önünde karşı yönü de işgal edip ilerliyorlar.

Plakalara bakıyorum; polis aracı ve ambulans dışındakiler sivil plaka.

Çakarları, kornaları, tehditkar el işaretleriyle diğer araçları dura zorlayarak ilerleyip, gözden kayboluyorlar.

Sorum şudur; acaba bu bakan veya bakmayan, her kim ise, trafikteki insanların hakkını yiyerek açacağı orucun Hak nezdinde makbul olduğunu mu sanıyor?

Aşiret devleti görüntüsünde bu davranışın hangi makul, vicdani, dini ve medeni izahı var?

İmtiyazlı kesimlerin, cakasından, çakarından geçilmez ise bu nasıl bir adalettir?

Bu trafikteki çakarlı çakarsız ilkelliğin izahı nedir?

 SİZCE HAKLA ÇELİŞKİ, HALKLA İLİŞKİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

Bir hezarfen göçtü

BİLGİ HER YERDE BİZE BİLGE GEREK

1-İnsan hayatında bilgeler olmalı.

2-Onlar ufuk açar, yol gösterir.

3-Olağanüstü gayretin sahibidirler.

4-Söylemle yetinmez eylemle var olurlar.

5-Ersin Arıoğlu benim bilge dostumdu.

Hezarfen; ‘bin yetkinlik sahibi’ demek.

Tarihe bakın, ziyadesiyle örneğini görürsünüz.

Kendi hayatınıza bakın; nadir de olsa vardır etrafınızda, eğer farkını fark edebilirseniz

Benim hayatımdan hezarfen diyebildiğim birkaç yüce insan geçti.

Bunlardan biri, dün defnettiğimiz Dr. Ersin Arıoğlu idi. Rahmetle…

BİLİM; İnşaat dalında doktorası, İTÜ’de hocalığı ve mühendislik alanından sayısız araştırma, inceleme…

FELSEFE; Hayatı anlamlandıran her alanda tefekkür, nitelikli tartışma ve sohbetleriyle etkili bir bilge…

SİYASET; Bir dönem milletvekilliği ve bu sürede onlarca araştırma, önerge, teklif, hazırlama, sunma.

GİRİŞİMCİLİK; İş dünyasına çok değerli bir şirket olan Yapı Merkezi’ni kurdu, yönetti, kazandırdı.

MÜESSİR; Eser sahibi demektir. Devasa projelerin insanı. Avrasya Tüneli, finiküler en sık kullandıklarım.

DİPLOMASİ;  Uluslararası Kriz Grubu yöneticiliği, fahri konsolosluk, yığınca madalya, nişan, berat…

VİZYONER; Bilim Merkezleri kurduk ağabeyimle.

EĞİTİMCİ; Kendinden sonraki nesli eğitip onların sağlam temellerde yürümesini sağlamak… Minnetle…

SİZİN DE ERSİN BEY’İNİZ OLDU MU?

DEVAMINI OKU

İnsan neden mutsuz olur?

ERDEMİN 5 ERDEMİ

1- Erdem; kendine yetecek kadar tam’lıktır

2-Cesaret ister, fazilet gerektirir

3-İyi ile kötü ayırtına varıp iyiyi tercihtir

4-Yanlışın karşısına çıkabilmektir

5-Çıkarıyla arasında duranı ezmemektir

Köpek uçamamaktan mutsuz mudur?

Hayır, duyumsayamaz olduğu zaman mutsuzdur.

İnsan; aslanı boğazlayamamaktan ve olağanüstü şeyler yapamamaktan mutsuz mudur?

Hayır, insan bunun için yaratılmış değildir.

O ancak utancını, iyiliğinibağlılığınıadilliğini yitirdiği zaman mutsuzdur.

Ahlaki yetkinlik, iyiye yöneliş ve kötüden kaçışın getirdiği ruhsal sağlamlık; erdemdir.

Eğer güç aktardığınızda adil davranıyor ve gücünü yönetiyorsa, erdemlidir.

Eğer bir insan, iyi ile kötünün ayırtına varıp, iyiyi tercih ediyorsa; erdemlidir.

Eğer bir insan çıkarlarıyla arasında duranı ezip geçmiyor, onun da hakkını, hukukunu koruyorsa erdemlidir.

Erdemlilik, yürek ister.

Cesaret ister, yanlışın karşısına çıkma cüreti gerektirir.

Kendi kabiliyet alanı içinde erdemiyle davranan, gerçek mutluluğa erişmiş demektir.

Erdem ile yola çıkanın varacağı yer; bilgelik olacaktır.

Erdemli olmaya çalışma, erdemin dostu ol.

Erdem, sadece kendine ihtiyaç duyacak kadar tamlığı ifade eder.  

ERDEMDEN DAHA DEĞERLİ NE OLABİLİR?

DEVAMINI OKU