Yanı başındaki haydut

TOPLUM ZARARLILARI

1-Kriz sürecinde daha fazla göze batar oldular.

2-İşlerini kötü yapanlar, bezdirimciler.

3-Sen çalışırken yan gelip yatanlar.

4- Aldığı parayı hak etmeyenler.

5-Kötü yönetenler, kötüleri kollayanlar.

Ürüne zarar veren kımıl ya da süne zararlısı gibi,

işini kötü yapanları toplum zararlıları diye niteliyorum.

Kamuözel fark etmez; üretenin baş belalarıdır bunlar….

Onları her yerde görebilirsin.

Bazen gişede bilet satandır, garson, banka görevlisi, taksi şoförü veya devlet memuru

Azami ücret talebiyle asgari iş yapma kurnazlığındadır.

Bazen bizzat sizin yöneticinizdir.

Hem işi bilmez hem de kurumun kaynaklarını, makamının gücü sayesinde sömürür.

İşletmeye değer katmadığı gibi üreteni de bizar eder

İki adım ötedeki spor salonuna kurumun arabasıyla gider.

Bazen işletmenizin insan kaynaklarının başıdır.

İş tanımının gerektirmediği yetkinlikleri arar durur iş başvurularında…

Bazen çağrı servisindekidir. S

eni özensiz dinler, düzensiz cevaplar, çözdüğünü sandığından fazla dert açar başınıza…

Bazen bu haydutlar, çalışma arkadaşınızdır. 

Siz işinizi tam yapabilmek için çırpınırken, o takım oyununu savsaklar.

Sizi yarı yolda bırakır, hayatın ritmini aksatır. Sorum şudur;

  KÖTÜLERİ NEDEN ISRARLA HAYATIMIZDA TUTUYORUZ?

DEVAMINI OKU

Görgü eğitimi şart

GÖRGÜ KURALLARI DERSİ ŞART OLDU

1-Kuralsız toplum;

2-Çürümeye mahkûmdur.

3-Ortalık kaba, hoyrat davranışlarla dolu.

4-Okullarımıza görgü kuralları dersi konulsun.

5-Bu sayede ötekine saygılı bireyler yetiştirebiliriz.

Hoyratlık, her yeri kaplamış durumda… 

Sokakta, iş yerinde, evde, her yerde, görgü kurallarına duyulan ihtiyaç artıyor.

Okullarımızda şiir, musiki, estetik, resim, felsefebeden terbiyesi ve güzel sanatları çıkardı.

Böylece bugünkü hoyratlığımızı inşa ettik.

Medeniyet talebinden vazgeçtik.

Zarafeti kovduk, sanatı harcadık.

Musikiye sağırlaştık.

Estetiği katlettik.

Görgü kurallarını unuttuk.

BENcilleştik.

ÖTEKİne yabancılaştık,

Nihayet Recep İvedik 7’ye vardık.

Oysa eskiden okullarda görgü kuralları öğretilirdi. İşte birkaç örnek; 

Ayakta bir şeyler yiyip içilmez. 

Başkasının kusuru ile alay edilmez.

Emanet eşyalar geciktirilmez.

Pazarlık yaparken mal kötülenmez.

Telefon eden önce kendini tanıtır.

Hiçbir yere ağızda sigara ile girilmez.

Alay ve kötüleme ima ile bile yapılmaz. 

Toplu yerlerde yüksek sesle konuşulmaz. 

Başkasının lafı kesilmez.

Aksırırken ağız elle kapatılır. 

Yere tükürülmez. Araba kullanırken sinyal verilir.

Çekirdek kabuğu yere atılmaz. 

Hoyratlık, toplumsal çürümedir.

MUTLU MUYUZ BU HOYRATLIKLARIMIZDAN?

DEVAMINI OKU

Enflasyondan kaçan lira borsa sığınmacısı

GELENLERİ NEDEN SİLKELİYORSUNUZ?

1-Borsada 7 milyonu aşkın yatırımcı var.

2-Çok fazla iniş çıkış yaşanıyor.

3-Seçime doğru daha da artacak.

4-Sistem küçükleri korumalı.

5-Oysa gelen silkeleniyor, kamu seyrediyor.

SPK’ya soruyorum; halka arz olanların denetimi?

Maaşını çekip halka arzlara koşanlara soruyorum; şirketleri ölçüp biçerken hassas davranıyor musun?

Şirketlere soruyorum; yatırımcı masası çalışıyor mu?

Firmalara soruyorum; yeni gelen yatırımcılar panikleyip size başvurduklarında cevap alıyor mu?

Aracı kurumlar size soruyorum; Eğitiyor musunuz?

Kamuya soruyorum; Elini taşın altına sokuyor musun?

Yatırımcılar size soruyorum; satın aldığınız şirketin kasasında ne kadar para var?

Borcu ne kadar biliyor musunuz?

Sizi büyüten şirketlerin en ufak bir likidite krizinde başına neler gelebileceğini araştırıyor, soruşturuyor, merak ediyor musunuz?

Yüzde 10 aşıklarına soruyorum; borsada her gün %10 getiri peşinde koşan; %10 aşkına kapılanlara soruyorum: Ayrılıklar da aşka dair değil mi?

Keriz silkeleyenlere sorum: Korkmuyor musunuz?

Enflasyondan kaçan Lira; borsaya sığınıyor ama…

 KERİZ SİLKELEMEYE UTANMIYOR MUSUNUZ?

DEVAMINI OKU

Paylaşanlar kazanıyor

SÜREKLİ ALAMAZSIN, VERMEN DE GEREKİR

1-İnsan; biriktirdiklerine değil;

2-Paylaştıklarına sahiptir.

3-Salgın bize paylaşmanın hayati önemini gösterdi.

4-Olan; olmayana, 5-Bilen; bilmeyene borçludur.

Salgın ve kriz; ihtiyaçlarımız ile isteklerimiz arasındaki farkın kavramamızı sağladı.

Gördük ki isteklerimiz aşırıya kaçmış ve ihtiyaçlarımız sandığımızdan da az sayıda imiş.

Salgın sürecinde fark ettiğimiz bir husus da paylaşmak

Charles Eisenstein; ‘Kutsal Ekonomi’ kitabıyla 8 milyar insanın paylaştığı gezegen için, vahşi kapatalist olmadanüzmedenkirlenmedenbaşka bir varoluş mümkün diyor.

Daima almaya ve yolsuzluğa yönelik tavırları terk ederek…

Sürekli alamazsın; çoğu kez vermen de gerekiyor.

İnsan, biriktirdikleriyle değil, paylaştıklarıyla zengindir…

Bu yüzden alış-verişin ötesinde, ‘armağan’ etmek şart.

Ekonominin neyini kutsuyor Charles?

Diyor ki; bakmayın şu anda dünyanın içindeki bu ‘güçler çağı’ afrasına tafrasına.

Herkesin daha mutlu ve daha zengin olduğu bir dünya pekala mümkün.

Yeter ki uydurduğumuz ve kendimizi inandırdığımız yalanların efsunundan kurtulalım.

Kirlilikten, yolsuzluktan arınalım, gerçeğin bize düşen ödevini bilelim.

MEZARA İYİLİKTEN BAŞKA NE GÖTÜREBİLİRSİN?

DEVAMINI OKU

Bezdiri yaygınlaşmasın

EN İYİ KIRBAÇLAYANI TERFİ ETTİRME

1-Krizlerde dayanışma artacaktı dedik,

2-Neredeyse tam aksi oldu.

3-Mobbing (BEZDİRİ) artıverdi.

4-Patronlar; çalışanları yönettiğini sandığınız;

5-Kamçılılardan, işletmenizi koruyun..

Krizler ve korona bize ayna tuttu ve pek çok hatamızı yüzümüze vurdu. 

Bencilliğin zararlarını gösterdi, dayanışmanın bize sağlayacağı faydalara işaret etti.

Kimimiz bundan ders çıkardır ama kimileri de zora girince, zulmünü artırmayı seçti.

Bunlardan biri de işyerlerindeki korona atamaları

En iyi kırbaçlayanı terfi ettirmek gibi…

Hal böyle olunca kırbaçlı yöneticiler yüzünden insan kaynakları eriyor, zaten çalışma hayatının krizde olduğu süreçte işyeri gerilim alanı haline geliyor.

Liyakati; kırbaçlı sadakatin emrine verirsen; eninden sonunda batarsın.

Mobbing ya da bezdiri, bir grup insanın bir kimseye, bir başka gruba sosyal kabadayılık yapması anlamını taşır.

Bugün mobbing işyerinin baş belası olmaya başladı. 

Patronların yanılgısı, çalışanı disiplinde tutan kırbaçlı yöneticileri atadıklarında, kendileri için tehdit oluşturan liyakati, hedef almaları…

İlk iş olarak şirketin en kabiliyetlilerini bezdirmeleri

Kurumda; ‘gücü güce yetene’ ortamı oluşturma: gerilim üretir ve çok kolay batarsın!

NEDEN MOBBİNGCİYE YÖNETTİRİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Duyarlılık zamanı

HASSASİYETİN 5 ÖDÜLÜ

1-Daha sağlıklı bir toplum oluşur.

2-Bencillik gider dayanışma gelir.

3-İşbirliği iş bölümü gelişir.

4-Büyük başarılar zemin bulur.

5-Toplumsal barış sağlanır.

Ben yerine “biz” oluruz.

Ülkene, topluma, çevrene, havaya, suya, canlıya…

İnsanları hassasiyetleri bir arada tutar, onları diğer canlılardan ayırır.

Çevrene hassasiyet gösterirsen yaşanılır bir yer haline getirirsin.

Eğitimine hassasiyet gösterirsen; yarınını inşa edersin.

Sanayie hassasiyet gösterirsen gelişmişliğini artırırsın.

Duyarlılıkları azalan bir toplum yalnızlaşır, taşralaşır, çoraklaşır.

Gelecek yılların önde koşan ülkeleri toplumsal duyarlılıkları yüksek olanlar olacak. Y

aşadığı coğrafyayı koruyan, kollayanlar…

Olsun, bitsin, o da olur şu da olur diyenler gerileyecek hatta taşeron haline gelecek.

Toplumda; ‘ben ve öteki’ farkındalığıyla, ben’i geri çekip, öteki’ni öncelersen, başkasının derdiyle dertlenirsin.

Bu da iki şeyi gerçekleştirir. 

1-Toplumun dayanışma katsayısı artar, 

2-Ben kavramı yerini biz kavramına dönüştürür.

Böylece işbirliği ve iş bölümü gelişir, bireysel başarıları, toplumsal başarılar izler.

Komşusu aç iken uyumaz, gelir dağılımı düzelmeye başlar.

Duyarlılık ziyadesiyle yüce bir duygudur.

BAŞKASININ DERDİYLE DERTLENİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Enayi yerine konmak…

ENAYİ SANDILAR BİZİ

1-Uyur idik uyardılar,

2-Diriye saydılar bizi.

3-Koyun olduk ses anladık,

4-Sürüye saydılar bizi.

5-Dürüst kaldık diye enayi mi olduk?

Yıllarca prim yatıran, vergiyi zamanında ödeyenler hesabını sorar bir gün.

Sen vergini zamanından ödersin, son ödeme tarihi uzatılır, dürüst davrandığın için enayiden sayarlar.

Çalışır, çabalar prim ödersin, erken emekliliği çıkar, EYT’si gelir, yıllarını harcarsın enayiden sayarlar.

Trafikte kurala uyarsın, yandaki emniyet şeridini kullanırken sen sıranı beklersin, enayiden sayarlar.

İmara tımara hürmet gösterirsin, imar affı çıkarıp seni kurallara uyduğundan dolayı enayiden sayarlar.

Kendini yetiştirir, eğitimde dirsek çürütürsün, seni değil yandaşı kadro alır, seni enayiden sayarlar.

İş kurarsın, üretir, istihdam yaparsın, teşviki bir çakal yandaşa verirler, seni enayiden sayarlar.

Günde en az 8-10 saat çalışırsın, paranı hak edersin, seçmenini seruma bağlar, seni enayiden sayarlar.

Yasaya saygın vardır, kurala özenirsin, yandaşını kayırır, suçunu görmez; seni enayiden sayarlar.

İşin için krediye başvurursun, sana ‘yok’ derler, yandaşı kredilendirilir, seni enayiden sayarlar.

İhracat yaparsın, dövizine el koyarlar, sen de kendi dövizinin dilencisi olursun, seni enayiden sayarlar.

Say say bitmez; enayi yerine konuluyoruz ülkede…

  DÜRÜST DAVRANMAK ENAYİLİK MİDİR?

DEVAMINI OKU

Kötülere birkaç sözüm var

ŞEYTANIN AVUKATI OLMAK MI

ŞEYTANA AVUKAT KESİLMEK Mİ?

1-Sosyal medyada;

2-Ne zaman kötüleri eleştiren şeyler paylaşsam;

3-Onları koruyanlar türeyiveriyor.

4-Kötüyü, yanlışı, çirkini savunanların sayısı;

5-Sandığınızdan fazla.

Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içindedir derler.

Sosyal medya; insanın içindeki kötülükleri görünür kılıyor..

Korona sürecinde bizler maske takınca bazılarının maskesi düşüyor demiştim.

Bu; sosyal medya üzerinden yaptığım paylaşımlarda kendini gösteriyor.

Ne zaman iyiliğe örnek paylaşsam altında çapanoğlu arayanlar sıraya giriyor adeta.

Ancak daha da beteri ne zaman kötüye, çirkine, yanlışa dair bir olay veya görsel paylaşsam, onları savunanlar bir anda ortaya çıkıyor.

Savunmalara bakıyorum; vicdansızlık kadar akılsızlık örnekleriyle dolu cümleler ve çok kez hakaretler söz konusu oluyor.

Kimi, ‘ben buradayım, beni fark et’ gibi güdülerle, kimi de sırf kendini fenomen yapma gayretiyle tuhaf eleştiriler hatta hakaretler yapıyor. 

İsimsiz trolleri anlarım da işi gücü mesleği ortada iken kötüleri savunanları anlamak mümkün değil.

Üstelik bunu yaparken, kendilerini gerçeğin peşinde koşan, zehir hafiye  gibi gözünden hiçbir şey kaçmayan tutumları…

Komikten öte düşündürücü olan budur. Güya gerçeği arıyor ama iblisten yana saf tutuyor.      

SÜREKLİ KÖTÜLERİ TUTMAK   ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Yasalarla aldatma

YASAL AMA HELAL Mİ?

1-Yasalar ve piyasa şartları ne olursa olsun,

2-Gayriahlaki iş ve uygulamalar kabul edilemez.

3-Helalleşmek;

4-Dava kazanmaktan daha üstündür.

5-Çünkü her yasal hak; helal değildir…

Asıl olan, hakkın helal edilmesi olmalıdır.

Asıl olan helalleşmek olmalıdır.

Helalleşmek, mahkemede dava kazanmaktan daha üstün olmalıdır.

Alev Alatlı böyle diyor; ‘Çünkü her yasal hak, helal değildir ve olamaz.’ Misal; imar ruhsatı almış bir müteahhit, şehrin ufkuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama helal değildir.

21’inci Yüzyılın en yaman toplum projesi, helal olanı, yasal olanla örtüştürmektir.

Seçimle gelen ve yasal yetkilerle donatılmış bir siyasetçi düşünün, bu kişinin kısa sürede ve anormal bir şekilde zenginleşmesi, parayla oynar hale gelmesi belki yasalara uygun olabilir ama helal midir?

Bir işadamı düşünün, vergi ödememek için, yeminli yeminsiz mali müşaviriyle yasaların boşluklarını sonuna dek kullanır.

Sonra da vicdanını rahatlatmak için devlete okul bile yaptırır ama helal midir?

Bir belediye başkanı, meclis üyesi hepsi yasal imar ruhsatlarıyla dere yatağına bina yaparlar, bunların tümü yasal olabilir ama helal midir?

Helal ile yasal olanı karıştırıyor olmayasın?

ÇAKTIĞIN KAZIK YASAL OLABİLİR AMA HELAL Mİ?

DEVAMINI OKU

Söylenme, söyleş…

MIRILDANIP DURMA

1-Veren olgun, alan uygun olunca,;

2-İletişim sağlanabilir.

3-Söylemiyor, söyleniyorsan;

4-Çatışma doğar, anlaşma olmaz.

5-Korkak söylenir, cesur söyler, söyleşir.

“Ketmetme yegân yegân söyle..”

Söz ola kese savaşı / Söz ola kestire başı

Söz ola ağulu aşı / Yağ ile bal ede bir söz

Yunus Emre böyle sesleniyor yüzyıllar öncesinden.

Dediği şu; sözüne dikkat et

Neden?

Çünkü söz; bizimle öteki arasındaki en etkin iletişim aracıdır.

Çoğu kişi, düşüncesini açık ve seçik söylenmez.

Onun yerine söylenir, durur.

Mırıldanır, kem küm eder, meramını anlatmaz, anlatamaz.

Ya korkudandır bu ya da eleştirilmekten korktuğu için böyle davranır.

Söylenenin kaçırdığı şudur; mesajın her ne ise karşı tarafa gitmemiştir.

Senin söylenmen de hiçbir işe yaramamıştır.

Bu durumda iletişimsizliğin maliyetini sen üstlenirsin.

Oysa söyleyebilsen, karşı taraf mesajını alacak ve sen de düşüncene bir karşılık bulabileceksin.

Etrafınıza bakın; mırıldanıp duran nice insan görürsünüz.

Eleştirinin düşmanlık olarak algılandığı toplumlarda, söylenenler fazla olur.

Misal hükümetten yana dertlisin, bunu  doğrudan söylemek yerine söylenir durursun.

Oysa söyleyebilsen ve karşı taraf da dinleyebilse, söyleşme başlayacak.

Mırıldanan toplumlar çatışma üretir, barış değil…

   SEN SÖYLEYEN MISIN SÖYLENEN Mİ?

DEVAMINI OKU