Ceza kalksa da suç yaşar

SUÇ VE CEZA

1-Suç işleyen sevinmesin.

2-Ceza er veya geç yoldadır.

3-Adalet bir gün ona ulaşır.

4-Zalim; bedel ödeyecektir.

5-Zulüm arttığı yerden kopar.

Suçlunun güçlü hale geldiği toplum, çürümeye başlamış demektir.

Hammurabi, bundan 3 bin 800 yıl önce Babil sokaklarına diktiği tabletlerle cezayı tanımlayan ilk kral olmuştur.

Suç tanımları yaparak cezayı yasalara bağlamakla kalmamış, “ben bu yasayı bilmiyordum” bahanesini sonsuza dek ortadan kaldıran; “yasaların biliniyor olması ön kabulünü” icat etmiştir.

Hammurabi’den bir örnekle; hırsızlık, yakalanma halinde suç sayılıyor.

Yakalanmayan suçlu kabul edilmediği gibi ceza da gerektirmiyordu.

Cezanın 3 temel işlevinden söz eder çağdaş hukuk;

1-tekrarını önlemek, 

2-işleyeni ıslah, 

3-toplumu yönlendirme…

Aslında üçü de bir düzenin varlığına, bu düzenin korunmasına yönelik ruh taşımaktadır.

Neticede ceza kaldırılabilir olsa da suçinsanın içinde sonsuza dek yaşar.

Cezası çekilmemiş her cürüm, ya henüz yasayla tanımlanmamış veya henüz ortaya çıkarılmamıştır.

Hiç kimsenin işlemediği suçun masumu sayılmaması tam da bu yüzdendir.

Suçlular bugün ceza görmüyorsa, suçları ortadan kalkmaz.

Adalet gecikebilir fakat suç er veya geç cezasıyla buluşur, ceza er geç gelir.

 BU SUÇLAR CEZASIZ KALIR MI SANIRSIN?

DEVAMINI OKU

Komşun açken uyuma

YOKSULLUK VE YOKSUNLUK…

1-Karşılığını veremeyecek birine;

2-Bir iyilik yapmadıkça,

3-Mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.

4-“Yardım edilmiş yoksullar” yerine;

5-“Giderilmiş yoksulluk” ayırtına varanlara selam olsun.

Yoksulluk; “bir şeylerden yoksun olmak” haline denir.

Kimine göre bu günlük bir “kalori” hesabıdır.

Kimine göre de hane halkının, bilmem kaç bin liralık kazancı olamaması.

Kimisi de bilgisizliği, ilgisizliği yoksunluk olarak tanımlıyor.

İnsanın ihtiyaçları sınırlı fakat istekleri sonsuz.

Kaynakları kısıtlı fakat iştahı sınırsız…

Kısıtlı kaynaklarla sonsuz istekleri arasındaki “temel ihtiyaçlarını” karşılayamama hali de yoksulu şekillendiriyor.

Bunu Korona bize gösterdi.

Yükselen değerleri topluma dayatıp, bir şekilde kendi içinde dengeye gelmiş ihtiyaç tatminini bozduk.

Sonsuz istekleri “ihtiyaçmış gibi” gösterip, buna ulaşamayanları zaten yoksullaştırdık.

Hâlbuki inancımız, “komşusu aç iken uyuyan, bizden değildir” diyordu.

Onlar için zekat kurumumuz var oysa…

Şükür ki yoksulu gözeten zekâtını fazlasıyla veren, binlerce hayırseverimiz var.

İyi ki de varlar…

Ama yoksula sırt çevirmeyi marifet sayan da çok.

Yoksul da acıkır. Yoksulun çocuğu yatağa aç girmesin.

Yardımı esirgemeyelim…

BİR YOKSUL ÇOCUĞA YARDIM  YAMAYI DÜŞÜNÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

Bilgiyi kirletmeyin

YALANI NASIL TEŞHİS EDERSİN?

1-Yalancının mumu yatsıya dek yanarmış.

2-Sen yatsıyı bekleme, onu teşhis et.

3-Eğer biri konuşurken sıkça yemin ediyorsa;

4-Bil ki sözü yalandır.

5-Ancak kirli bilgi, yemine ihtiyaç duyar.

Bir yetkili düşünün…

Söylediği doğru çıkmıyor, ‘medya yüzünden böyle oldu’ diyor.

Bir görevli düşünün; görevini kötüye kullanıyor, ‘yanlış anlaşıldım’ diyor.

Bir insan düşünün, beyanı yalan çıkıyor.

Artık ona güvenir misiniz?

Yalan beyan, çağımızın illeti… 

Bilginin kirletilmesi.

Bilgi bir kez kirletilince güveni de ortadan kaldırıyor.

Güvensizlik itibarı zedeliyor.

Bireyler arasında çatışmayı körüklüyor.

Peki, bunlar yalan söyleme cesaretini nereden buluyorlar?

Yalanı, aptallığı, beceriksizliği veya kötü niyeti ortaya çıkınca insan utanmaz mı?

Yalan, alışkanlık haline gelebilir.

Böyle olunca bizler, yalancının teflon kaplı yüzün boyasını dökmedikçe, sapla samanı birbirine karıştırır, sonra da, “hayret, niçin bu noktaya geldik?” diye tepki gösteririz.

Rakamlarla oynayan, gerçekleri saptıran kadroların işini güçleştirmek gerekiyor.

Aman bana bulaşmasınlar mantığı, bu insanlara cesaret veriyor.

Sonuçta şeffaf maskelerle dolu arenada verdiğimiz maskeli balo, bizi yalan denizinde boğabilir.

 YALANLARDAN MUZDARİP MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

İnsan ne zaman utanır?

UTANMANIN 5 ERDEMİ

1-Kusur fark edilmiştir

2-Bilgeliğe giden yol utanmadan geçer

3-Vicdan yarasının dışavurumudur

4-Kabahatten ders çıkarılmışlıktır

5-Utanan zulüm barındırmaz

Kalbin diriliği utanabilmekten gelir.

Kusuru başkası fark edince mi yoksa kişi kusurunu kendi idrak edince mi?

Bu muazzam derinlikli bir sorudur.

Başkasının fark ettiği utanç, toplumsal yargılar manzumesinin eseridir, kabahatler kanununa girer, cezası hafiftir.

Zaten utanarak hafifletici indirimlerden yararlanmışsındır.

Ancak kişi kendi kusurunu kendisi fark edip utanıyorsa, bu bilgeliğe giden yolun işaretidir.

Tövbekâr olmanın ilk basamağı, yüceliğin başlangıcıdır.

Zira bu insanlar için utanmamak kadar utanç verici hiçbir şey olamaz.

Utanmak, yüreğin tereddüdü, vicdan yarasının dışavurumudur.

Utanma, beynin baş köşesine nakşedilendir.

Sevinci unutursun ama utanç anlarını hayır!

Beynin sana onu hatırlatır; bir daha utanılası duruma düşmemen için.

Senin sen kalabilmen için. Hatanın bir maliyeti olduğunu kavraman için…

Müjde bekleyebilir ama utanma, acildir, kalıcı hafızadadır.

Utanan, zulüm barındıramaz.

Kalbin diriliği utanabilmekten gelir.

Utanmazlardan köşe bucak sakın kendini…

  SENCE UTANMAYAN BİRİ  YÜCELEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Etiketlerde sıfır salgını

UTANMIYOR MUYUZ?

1-Enflasyonu saldık gitti.

2-Herkes enflasyondan beslenir oldu.

3-Etiketleri keyfi sıfırlarla donattık.

4-Fiyatlandırma davranışını bozduk

5-Sıfır, liranın da etiketin de vebasıdır

Enflasyonun en büyük yıkımı, ahlak üzerinde olur.

Nimeti alıp külfeti bir başkasına yıkma, yaygın hale gelir.

Fiyatlandırma davranışı bozulur. Maliyetler ile fiyat arasındaki bağ kopar, keyfi hale geliverir.

Nitekim bizde de öyle oldu.

Dikkat ettiniz mi; fiyat etiketlerinde çok sayıda sıralı sıfır oluştu.

Etin fiyatı 600 idi, derken 800 oluverdi, biftek filan ise anından 900 liraya fırlayıverdi.

Ette durum böyle de giyimde farklı mı? Geçenlerde ucuzluğun kalesi olan Tahtakale’de dolaşıyordum; Bir sıra etiketler aynen şöyle sıralanıyordu; 100, 200, 300, 400

Bu nasıl bir fiyatlandırma davranışıdır? 

Etiketlerdeki veba gibi bu sıfırlar

Önce fiyat etiketlerine dadanıyorlar, sonra da liranın üzerine kuruluyorlar.

Kayıp yıllar dediğim 90’larda; yüksek enflasyon zamanlarında her 3-4 yılda bir, liramız fazladan sıfır alıyordu.

Bugün 20 liranın karşılığı olan 20,000,000 lira dahi vardı.

Şimdi aynı sıfırlar, kurnazların eliyle etiketlerde kendini göstermeye başladı.

Enflasyon bugün artık ekonomiden ziyade sosyolojinin konusu ve toplumsal çürümenin ifadesi.

Sıfırı tüketeceğiz bu gidişle

  SIFIRLARINDAN UTANMIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bu hale nasıl geldik?

TOPLUMSAL ÇÖZÜLME

1-Değerler toplumundan ilişkiler toplumuna evirildik.

2-İş ahlakı bozuldu.

3-Toplumsal sorunlar devasa boyutta.

4-Ahlak, etik, hak hukuk zedelendi.

5-Ya düzeleceğiz ya düzeleceğiz.

Son çeyrek yüzyılda, toplumsal çözülmenin geldiği nokta; dikkat çekici…

Böyle bir nesil ile ne yapılır?

1-İktidara oy verir, muhalefetten hesap sorar.

2-Düello mertliğinde değil, trolluk pususundadır.

3-Kendine benzemeyenden nefret eder.

4-Farklı olandan ölesiye korkar.

5-Bilgi sahibi değildir, her konuda kanaat serdeder.

6-Merak etmez, birilerine biat ile yetinir.

7-Akıllı değil, kurnazdır. Nimeti alır, külfeti öteler.

8-Özgün olanı değil, taklidi sever.

9-Ödülden ziyade ceza ile çalışır.

10-Sabrı bilmez, panik ve telâş içindedir.

Böylesi bir nesille bir ülkenin zenginleşmesi, büyüme veya kalkınması kolay mıdır?

Mümkün müdür?

Önerim şudur ki böylesi insanları;

Altın olsa kesenizde,

Bal olsa kâsenizde,

Para olsa kasanızda tutmayın, uzak durun…

İçinden geçilen ekonomik krizin, enflasyonun bize yüklediği külfetler, siyasetin geldiği çözümsüzlük, tüm bu tutum ve davranışlarımızdan kaynaklanıyor.

  HALİMİZİ  GÜZELLEŞTİRELİM Mİ?

DEVAMINI OKU

Kötüye güç aktarma

MOBBİNG TERFİ SİSTEMİ

1-En iyi kamçılayanı terfi ettirirsen;

2-Liyakat senden kaçar.

3-Liyakati kırbaçlı sadakatin emrine verirsen;

4-Eninde sonunda batacaksın.

5-Mobbing patronun sorumluluğundadır.

İşletmelerde giderek artan bir bela var; sistematik mobbing.

Bezdirim dediğimiz bu olgu, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması…

Yetki verilince zalimleşen yöneticiler, bezdirimin en büyük paydaşları…

Her 4 erkekten 3’ünün mobbinge (alay) uğradığı, kadınların bezdirim yanı sıra tacize maruz kaldığı ortamlar ne yazık ki işletmede huzur bırakmıyor, ofisler kanserli koğuşu halini alıyor.

Gördüğüm şudur; iyileri özenle ayrı tutarak diyorum ki çok sayıda patron, işletmesindeki mobbingin ana sebebi, baş sorumlusudur.

En iyi kamçılayanı terfi ettirir, çalışanı ezeni teşvik eder, mobbingi bilse de ses çıkarmaz.

Öyle ki arada çalışana zulmedenleri teşvik eder, terfi verir.

Kötülere güç aktararak işletmesini güya iyi yönettiğini sanır.

Korkutarak, bağırarak; kötüye güç aktararak organize kötülüklerin yuvası haline gelir.

Böylesi işletme; nitelikli çalışanı tutamaz, liyakat kaçar, mobbing iktidar olur.

Parmak sallayanlardan uzak durun.

  BAĞIRARAK YÖNETENLERDEN, PARMAK SALLAYANLARDAN  MUSTARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

Abartı; dürüst insanların yalanıdır

ABARTMANIN 5 BULGUSU

1-İnsan neyi eksik hissederse onu abartır

2-Abartı kıvamını yitirmiş gerçekliktir

3-Dürüst insanlar da abartabilir

4-Geçici bir illüzyondur

5-Yere göğe sığdıramadığın bir ‘hoşçakala’ sığıverir

Eğer biri sıkça “abartmıyorum” diyorsa, bil ki abartıyordur.

Eğer biri sıkça “gerçekten” kelimesini kullanıyorsa, gerçeği abartıyor demektir.

Hak etmeyeni abartanlar, hak edeni küçümsüyor demektir.

Biri size değer veriyor fakat bunu abartıyorsa, büyük ihtimalle sizi kaybedecektir.

Zira, abartı, gerçekle yüzleşince eriyen mum gibidir.

Üstelik abarttığı gerçeği de itibarsızlaştırarak yapar bunu.

Yapmacık tutum, abartıyı da içerir.

Tevazuu abartanlar, kibir sahipleridir.

Dünyanın en mütevazı insanı benim” cümlesindeki gibi…

Zira abartılı tevazuardındaki kibri saklamayı başaramayacaktır.

Abartmak; yalancıların yöntemidir. 

Sözü zayıf ise yemin ile destekleme ihtiyacı doğar.

Yemin, abartıya dair en net işarettir.

Eğer bir kişi yemin ediyorsa, ağzından çıkan cümleler, abartılı olacaktır.

Burada abartı; gerçeğin taşan kısmıdır ve değeri yoktur.

GERÇEĞİ ABARTMADAN SÖYLEMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

İşe alırken kandır çıkarırken pusu kur

HOŞÇA KAL DEMENİN DE ADABI OLMALI…

1-Çalışanına değer vermeyen,

2-İşten insan çıkarırken;

3-Teknolojiye başvurur,

4-İletişim araçlarını kullanır.

5-Mertlik, ilkeli olmak yoktur hanelerinde…

İşe alım kadar işten çıkarma da o kurumun kalibresini belirler.

İnsan kaynaklarının (İK) kalitesi de bu süreçte ortaya çıkar… 

Çalışanından korkan, onunla gönül bağı kurmamış işletmeler, işten çıkarmayı; “pusu” kültürüne indirger.

Tuzak kurar, habersiz giriş kartını iptal eder. 

Evine tebligat gönderir, süt izninde kovar.

Böylesi şirket çalışanı da kuruma sadakat beslemez; ”ben zamanımın şu kadarını bunlara kiralıyorum.

Bunlar da bana ‘genişletilmiş alım gücü’ sağlıyor.” İşinin hakkını veren İK’cılar ise işten çıkarmayı yasaya, edebe göre yapar, yüz yüze konuşur.

Sebebini bildirir, el sıkışır.

Yönetim danışmanı Hülya Mutlu; ‘hoşça kal demenin de bir adabı olmalı’ diyor.

Zaten işsiz bıraktığın insanın özgüvenini sarsmaya, utanca boğmaya, onun ruhunda yar açmaya ne gerek vardı?

Bu tutum çalışan sadakati geliştirmez, kalan personeli de tedirgin eder sadece.

İLKELİ, KURUMSAL PATRONLUK BU MUDUR?

DEVAMINI OKU

İnsan neden mutsuz olur?

ERDEMİN 5 ERDEMİ

1- Erdem; kendine yetecek kadar tam’lıktır

2-Cesaret ister, fazilet gerektirir

3-İyi ile kötü ayırtına varıp iyiyi tercihtir

4-Yanlışın karşısına çıkabilmektir

5-Çıkarıyla arasında duranı ezmemektir

Köpek uçamamaktan mutsuz mudur?

Hayır, duyumsayamaz olduğu zaman mutsuzdur.

İnsan; aslanı boğazlayamamaktan ve olağanüstü şeyler yapamamaktan mutsuz mudur?

Hayır, insan bunun için yaratılmış değildir.

O ancak utancını, iyiliğinibağlılığınıadilliğini yitirdiği zaman mutsuzdur.

Ahlaki yetkinlik, iyiye yöneliş ve kötüden kaçışın getirdiği ruhsal sağlamlık; erdemdir.

Eğer güç aktardığınızda adil davranıyor ve gücünü yönetiyorsa, erdemlidir.

Eğer bir insan, iyi ile kötünün ayırtına varıp, iyiyi tercih ediyorsa; erdemlidir.

Eğer bir insan çıkarlarıyla arasında duranı ezip geçmiyor, onun da hakkını, hukukunu koruyorsa erdemlidir.

Erdemlilik, yürek ister.

Cesaret ister, yanlışın karşısına çıkma cüreti gerektirir.

Kendi kabiliyet alanı içinde erdemiyle davranan, gerçek mutluluğa erişmiş demektir.

Erdem ile yola çıkanın varacağı yer; bilgelik olacaktır.

Erdemli olmaya çalışma, erdemin dostu ol.

Erdem, sadece kendine ihtiyaç duyacak kadar tamlığı ifade eder.  

ERDEMDEN DAHA DEĞERLİ NE OLABİLİR?

DEVAMINI OKU