Geleceğe mektup yaz

SEVGİLİ GÜNLÜK; BEN NELER YAPMIŞIM?

Günlük tutmak, geleceğe yazılmış mektup gibidir.

Dünümüzdeki bizi, günümüze taşır.

Zihin yapımızdaki değişimin aynasıdır. Dünkü ben ile bugünkü ben’in iletişimidir

Günlük tutmak, zamanın içine anı saklama yöntemidir. Geleceğe yazılmış, alıcısının yazarı olduğu mektup gibidir.

Gelecekten bugüne retrospektif bakışla, neleri tutmaya değer bulduğunun kayıtlarıdır. Kişiye özel yazılardır.

Geleceğin güzel yanı, aniden değil gün be gün gelmesidir.

Zaten gelecek kaygısıyla baş edebilmek başka türlü mümkün değildir. Bir sabah uyandığında koca gelecek başına yağsın istemezsin. Günlük; bu gün be gün gelen yarının da nasıl yaşandığı, düne aktarım kayıtlarıdır.

Günlük tutmak; geçmişte gelecek kaygılarıyla nasıl baş edebildiğinin rota notlarıdır. Ben günlük tutan biriydim.

Her yılbaşı ECE ajandası satın alır, her gece o gün ne yaşadığımı, olaylar hakkında fikirlerimi, başıma gelenlere karşı sergilediğim tutumu yazıp durdum. Kolay mı? Değil.

Her akşam yatağa girmeden önce günün muhasebesini yapmak, sürdürülebilir ve nitelikli gayret gerektiriyordu.

Ancak ödülü muhteşemdi. Misal 10 yıl önce bugüne dair sayfaya bakınca ileri mi geri mi gittiğimi söyler günlük.

        DÜZENLİ GÜNLÜK TUTMAYA NE DERSİN?

DEVAMINI OKU

Korkular yönetilebilir

KORKU; BASTIRILMIŞ

DUYGULARIN FERYADI

Eğer yönetebiliyorsak korku

hayatta kalmanın sigortası gibidir.

Ancak korkularımız bizi yönetiyorsa

aynı hayat zindana dönüşecektir.

Korkağı zalim yapan da budur.

Benim için korku; bilinmezliktir. Öğrenirim ve uçuverir. Kalıcı korku, sürgit cehaletten gelir. Korkularım sayesinde hayatımı sigortalarım. Ancak içlerinden biri beni ele geçirmeye kalkınca, onunla yüzleşmeyi seçerim.

Korku, bastırılmış duyguların feryadıdır çoğu kez.

Size gelmekte olan bir arslan da korku verebilir.

Ancak bu korku düzeyine, ortada arslan olmadan da erişebilir insan. Yeter ki korkmasın… Beyin, vücutta sıkı yönetim ilan eder. İki silahı vardır; 1-kaç, 2-savaş. Kimileri 3’ncü seçenekten söz eder; saklan

Korkunun zayi ettiği erdemlerden biri de korkağı yalancı yapmasıdır. Kendini meşrulaştırmak adına başkalarını korkutmaya meyilli olur ve bir korkaktan zalim üretebilirsiniz

Gerçi korkaklar hiçbir zaman zafer abidesi dikmese de korkaklığı bulaşıcı hale getirme yetilerini hafife almamak gerekir.

Ekonominin korkusu; kriz, şirketin korkusu; iflas, liderin korkusu; itibarsızlık, öğrenci korkusu; imtihandır.

Yönetebiliyorsak faydalıdır.

        HENÜZ YÜZLEŞMEDİĞİN KAÇ KORKUN VAR?

DEVAMINI OKU

Keşke’lerinden kurtul

NEVRUZ; YENİ GÜN, YENİLEN!

Bahar, kışa galip geldi. ‘Keşke’lerinden arındı.

Şimdi “iyi ki’” diyor; “bahara eriştim.”

Keşke’lerin listesini yapman ve onları

“İyi ki”ye çevirmen için fırsattır #Nevruz

Bugün Nevruz. En köklü ve kadim bayramlarımızdan biri…

Yeni gün demek, yeni yıl demek, baharın fiilen başladığı gün demek… Bu yarıkürede hayat, tabiat; yenileniyor, kışın keşke’lerinden arınıyor. Tereddütlerinden arınıyor.

Her gün bir sürü keşke dizebiliyoruz peş peşe; Keşke sabah erken uyansaydım, keşke bugünü dünüm gibi boş geçirmeseydim, keşke okulda bunu öğrenseydim, keşke ekonomide hatalar yapmasaydık… Keşkeler, keşkeler

Doğaya bak; sesini dinle, gayretini gör ve hayret et… Bu nasıl bir enerjidir ki kışın tüm yılgınlıklarını, pişmanlıkları yıkımlarını geride bırakabiliyor. Doğayı taklit et, yeter.

Mesela bu günü kendin için ‘keşkeler envanteri’ çıkarmak için kullanabilirsin. Yapacağın tek şey; dışarı çıkmak, pencereden bakmak ve doğanın gayretine tanık olmak

Kışa galebe çalmak için bıkmadan usanmadan yenilenme mucizesini, kendine devşirmek, pişmanlıklarınla barışmak ve keşke’lerin yerini alacak ‘iyi ki’lerini bugün tanımlamak…

 ‘İYİ Kİ NEVRUZ GELDİ’ DİYECEĞİN NELERİN VAR?

DEVAMINI OKU

Erteleme; bugün yap!

YARINA KALAN YAPILMAYACAKTIR

Bir insan ‘yarın yaparım’ dediği an;

o iş sonsuzluk çukurunu boylar.

Ertelemek, yarını borçlandırmaktır.

Yarın geldiğinde, bu borcu gününden tahsil eder.

Erteleyen, ziyandadır.

Yarına bırakıyorsan bil ki kıyamete dek yapılmayacaktır.

Ertelediğimiz her gün için yarını borçlandırırız. Yarın da geldiğinde, günümüzden hakkını alır. Bugünün aklı ile geleceğin ‘ben’inin zamanını haksızca işgal etmiş oluruz.

Ertelemek, uyuşturur, fakat yüzleşmen kaçınılmaz olur.

Hayattan zaman kazandığını sanırsın, oysa aldanıyorsun.

Sorunları ertelemek, çözümü ertelemektir. Neticesi; artan çözüm maliyeti olacak. Çalışmayı ertelemek daha fazla gayret gerektirecek, sevdiğinle olmayı ertelemek; asla yinelenmeyecek mutlulukları harcamak demektir.

Ekonomide reformu, çözümü ertelemek, krize davettir.

Şirketler hayati kararı ertelerse iflasa sürüklenecektir.

Çalışmayı erteleyen talebe, cesaretini erteleyen patron, kariyerini erteleyen genç, ödemeyi ömrü ile yapacaktır.

Sevmeyi erteleyen, sevilmeye zaman bırakamayacaktır.

Öğrencinin ertelediği ödev, kırık nota, hocanın ertelediği ise yapışkan, genişleyecek cehalete davetiyedir aslında…

       SENCE AZRAİL GÖREVİNİ ERTELER MİDİR?

DEVAMINI OKU

Dilini boz müziğini çürüt o toplumu esir edersin

ANADİLİNİ BİLİYOR MUSUN?

Ana sütü kadar hak ve helal anadilini

bilmiyorsan, kainatta kendini eksik ifade edersin.

Hele ki kendi müziğinden de kopmuşsan,

gelir geçer zamanın esiri olmuşsun demektir.

Bir toplumu tutsak etmek isterseniz dilini bozarsınız.

Dili gibi müziğini çürütürseniz, aynı sonucu alırsınız.

Bir ülkenin türkülerini yakanlar, kanun yapanlardan daha değerlidir. Zira kanunlar zamanla değişse de müzik, o ülke kültürünün ses ile inşasıdır.

Mimari? O da donmuş musikidir zaten. İnsan ruhunu incelten, hoyratlıkları törpüleyen, kulağı gürültüden arındıran, estetik duyguları okşayan, zevkleri rafineleştiren yönü ile müzik, bizleri şekillendirir.

Ham mermeri alır, nota darbelerini murç olarak kullanır ve taşın içindeki insanı bulur, ortaya çıkarır, ruhunu serbest bırakır. Onu yontar, yüceltir.

Pablo Neruda’yı anmadan geçemeyiz; “Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler ve gönlünde incelik barındırmayanlar…”

Memleketin ahvalini türkülerden sor demiyor muyduk zaten…

   ANA DİLİNLE ÖZGÜN MÜZİĞİNLE ARAN NASIL?

DEVAMINI OKU

Öğrenme ömür öğütür

BUGÜN HAYATA DAİR NE ÖĞRENDİN?

Bizler öğrenerek hayatta kalırız.

Ömür boyu eğitim;

yürürken dahi öğrenme becerisidir.

Bildiğini sanan biliyorum diyen öğrenemez.

Her gün cehaletinden bir parçayı eğit.

Öğrenme, zaman değirmenidir. İçinde bir ömrü öğütür.

Her yeni bilgi ile daha da yaşlanır, her farklı beceri ile daha da mükemmelleşir, her yenisiyle giderek olgunlaşırsın.

Ancak mükemmelliğin sonucunda daima entropi artacaktır.

Entropi; öğrendiklerinle değiştirdiğin zihin yapının; bir daha eski ham haline asla ve asla dönemeyecek olmasıdır.

Bir parça şeker, un ve yağ ile helva yapabilirsin fakat hiçbir güç, helvadan yola çıkıp başlangıçtaki şekeri, unu ve yağı; eski haline getiremeyecektir. Ateş helvanın öğrenme yöntemidir ve sönen bir ateşten geriye ancak kül kalır ki mükemmellik kavanozuna konulandır bu… Sana lazım olan…

Öğrenme; hayata tutunma halatını her an yeniden örmek demektir. Bizler öğrenerek hayatta kalırız.

Yürürken dahi öğrenebilen hale gelenler; birer öğrenme makinesine dönüşür ve hayatını, hayatları ancak onlar yönetebilir.

Öğrenmeyenler? Onlar boşa geçen ömürle öğrenen olurlar.

Her gün yeni şeyler öğrenmeye, söylemeye, anlamaya bak!

       SEN NE ÖĞRENDİĞİNİN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Cinsiyet eşitliği şart!

8 MART DÜNYA KADINLAR

GÜNÜ KUTLU OLSUN

Kadını dışarıda bırakan hiçbir sistem,

sürdürülebilir olamadı, olamıyor, olamayacak.

İşte, siyasette, sosyal hayatta

cinsiyet eşitliği sağlamalıyız…

Dünya Gazetesi Yazı İşleri, 8 Mart gazetesini Türkiye’nin ekonomisine ve düşünce hayatına yön veren kadınlarla birlikte hazırladı. Cinsiyet eşitliği için 8 adım sıralandı:

1-iş, siyaset, sosyal hayatta daha fazla kadın lider olsun.

2-Kadınlar borçlanmaktan korkmamalı, girişimci olmalı.

3-Eşitlik beklemekle gelmiyor, daha katılımcı olunmalı.

4-Ayrımcılığı zihinde sonlandırmak için eşitlikçi dil şart.

5-Yeni normalin lokomotifi kadınlar olacak. Fırsat kaçmasın.

6-Kadınlar arasında dayanışma olmalı Rol modeller çoğalsın.

7-Bilim ve teknolojide kadın temsiliyeti artırılmalı.

8-Erkekler cinsiyet eşitliğinde samimi olmalı.

Dünya genelinde cinsiyet eşitliği için çalışan yığına kurum var fakat çözülmesi en zor konulardan biri de eşit işe eşit ücret uygulanmayışı…

En gelişmiş toplumlarda dahi erkek 100 birim kazanırken kadına 80 birim ödeniyor.

Cinsiyet eşitliğini sağlama programlarının çoğu, kültürel bariyerlere ve bun karşı direnen kadın-erkeklere takılıyor ne yazık ki…

         DÜNYAYI KADINLAR GÜZELLEŞTİREMEZ Mİ?

DEVAMINI OKU

Uyarıları alıyor musun?

“ÜŞÜTME OĞLUM, ÜSTÜNÜ İYİ GİYİN KIZIM”

Ana&Baba uyarıları; rüzgara siper,

hastalıklara karşı koruyucu hekimliktir.

Yasakların kalkıyor olması, kendimize

kural koymanın önemini arttıracaktır.

Üşütmek; soğuk havanın saldırısına maruz kalmaktır.. Hastalıkların kol gezdiği bu dönemde anne sözü çınlar kulaklarda; ‘Üşütme oğlum’, ‘Üstünü sıkı giyin kızım.’

Üstünü örten bu sıcak ses… Rüzgara siperdir annenin bu uyarısı. Aslında büyüklerin yaşanmışlıkları, uyaranlarıdır.

Kulağımıza dolan, duyduğumuzda fazlaca aldırış etmeyip geçiştirdiğimiz uyarılar, sağlıklı kalmaya yönelik altın değerinde ikazlar, koruyucu hekimlik tavsiyeleridir.

Koronanın kol gezdiği bugünlerde, yasakların da kalkıyor olması, kendimize kural koymanın önemini arttıracaktır.

Tam da bu noktada, bize değer verenlerin uyarılarını duyabiliyor olmak, ileri farkındalık kabiliyeti olacaktır.

TV ekranından kamu otoritesinin uyarılarına aldırmazsın.

Maske, Mesafe, Temizlik… Sana slogan gibi gelirse…

Seni, senden daha fazla düşünen ebeveyninin uyarılarına aldırmaz isen, risklere açık hale gelirsin. Başkalarında istatistik gibi duran, senin başında hastalık halini alacaktır.

       UYARILARA GAFİL OLMAK İYİ BİR ŞEY MİDİR?

DEVAMINI OKU

Noktalamaya dikkat!

NOKTAYI KAYBEDERSEN NE OLUR?

Noktalama işaretleri, cümle kurarken

kendimizi net ifade etmeye yarar.

Bunları yerli yerinde kullanmazsak

iletişimin kalitesi düşer.

Bir nokta; ‘göz’ü, ‘kör’ edebilir.

İnsanoğlu bir gün; Virgülü kaybetti: Söyledikleri birbirine karıştı. Noktayı kaybetti: Düşünceleri uzayıp gitti, ayıramadı onları.

Ünlem işaretini kaybetti bir günde:
Sevincini, öfkesini, bütün duygularını kaybetti.

Soru işaretini kaybetti bir başka gün: Soru sormayı unuttu.
Her şeyi olduğu gibi kabul eder oldu. İki noktayı kaybetti bir başka gün; hiçbir açıklama yapamadı.

Hayatının sonuna geldiğinde; elinde sadece tırnak işareti kalmıştı. “İçinde de başkalarının düşünceleri vardı yalnızca.“ Alex Kanevsky.

Bu güzel metin, noktalama işaretlerinin önemine dair en güzel örneği teşkil eder. Bugün bizler noktalama işaretlerine fazla özen göstermiyoruz.

Oysa yazı dilinin daha anlaşılır olabilmesi için bunları yerli yerinde kullanmayı bilmeliyiz.

Okullarda bu dersleri alıyor fakat hayatta uygulamayınca ya ihmal ediyor veya terk ediyoruz. Bir nokta, ‘göz’ü ‘kör’ eder derlerdi eskiler.

Kendini iyi ifade etmek için noktalama işaretlerine özen göstermeli, yerli yerince kullanmalısın.

         NOKTALAMA İŞARETLERİNİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Hoyratlığın yükselişi

KİBAR İNSANLAR ATLARINA BİNİP GİTTİLER

Ortalık Recep İvedik’lerle dolu…

Kaba, hoyrat, saldırganlık; genel tavır olmuş.

Eline güç geçiren, ötekini azarlar olmuş.

Oysa bize insanca davranmak gerekiyor.

Size de tuhaf gelmiyor mu? Nezaket ortadan kalktı, zarif insanlar buharlaştı adeta. Ortalık Recep İvedik’lerle doldu.

Kibar davranmak yerine saldıran, yasalara saygı duymaz, kurala uymaz bir tutum geliştirdik.

Hoyratlığın yaşı filan da yok. Genç-yaşlı, kadın-erkek, kentli-köylü hemen her kesimden insan, ötekine ya hoyratça davranıyor veya onu azarlıyor

Kırmızı ışıkta geçen araca ‘ne yapıyorsun?’ demeye gör; inip gelip sizi dövebiliyor. Yere çöp atanı ikaz edince sizi darp edebiliyor.

Trafik, eline güç verilmişlerin içindeki ilkelliği ortaya çıkaran en önemli ortam. Zira bir zırh içinde dolaşıyor ve ilk zulmünü yayalara yapabiliyor.

Ceza? Aksine; ödüllendirilir gibi ya takipsizliğe uğruyor ya da karakol kapısında sırtları sıvazlanıyor.

İşini yapmayan memura mı denk geldiniz? ‘İstediğin yere şikayet et’ lafı ile küstahlaşabiliyor.

Haklı da… Onu şikayet edeceğin üst makam, ondan da hoyrat davranabiliyor. Özetle, hoyratlık yükselen değer oldu.

Oysa biz görgü dersi konulsun istedik.

        SİZ DE AZARLANMAKTAN BIKMADINIZ MI?

DEVAMINI OKU