Yarınını sahiplen

SAHİPLENMENİN 5 GETİRİSİ

1-Sahiplendiğini korursun

2-Sahiplenmek aidiyettir

3-Güç duygusudur

4-Sanatını, kültürünü sürdürürsün

5-Değerler toplumu haline gelirsin

Sahiplenmek, ülkenin yarınını inşa eder.

Sahiplenmek; bir şeye sahip çıkmak. Korumak, arka çıkmak, gözetmektir.

Sahiplenmek aidiyettir. Toplumsal değerlerin olmazsa olmazlarındandır.

Birliktelik hamurunun mayasıdır. Sahiplenmeyen kişi, toplum bencilleşir, ötekileştirir, vurdumduymazlaşır, görür ama görmezden gelir. İşitir ama katı bir sağırlığı vardır.

Farkındalığını kaybeder. Gözünün önünde yağmalar olur; bakar, geçer. Fakirleşir; cebindeki parayı saymayı unutur.

Onu var edenler ölür; anlayamaz bile. Sahiplenmek; güç duygusudur. İnsanın kendini en kurak toprakta bile serada görmesidir.

Sahiplendiğini büyütürsün. Gençlerini sahiplenirsin yarınını inşa edersin. Girişimcileri sahiplenirsin ülkene kulvar atlatırsın.

Çerçöpe meyleder çöplükleri sahiplenirsin; çöpler içinde kaybolmaya yol alırsın.

Zeki ve yetenekli insanlarını sahiplenirsin, ufukların efendisi olursun.

Sanatını, kültürünü sahiplenirsin toplumuna çimento olursun.

Mitlerine hikayene sahip çık.

Bir toplum; ancak değerlerine sahip çıkarak onu var eder.

      SEN BU HAYATTA NEYİ SAHİPLENİYORSUN?

DEVAMINI OKU

İnsan ne zaman utanır?

UTANMANIN 5 ERDEMİ

1-Kusur fark edilmiştir

2-Bilgeliğe giden yol utanmadan geçer

3-Vicdan yarasının dışavurumudur

4-Kabahatten ders çıkarılmışlıktır

5-Utanan zulüm barındırmaz

Kalbin diriliği, utanabilmekten gelir.

Kusuru başkası fark edince mi yoksa kişi kusurunu kendi idrak edince mi?

Bu muazzam derinlikli bir sorudur. Başkasının fark ettiği utanç, toplumsal yargılar manzumesinin eseridir, kabahatler kanununa girer, cezası hafiftir.

Zaten utanarak hafifletici indirimlerden yararlanmışsındır.

Ancak kişi kendi kusurunu kendisi fark edip utanıyorsa, bu bilgeliğe giden yolun işaretidir. Tövbekâr olmanın ilk basamağı, yüceliğin başlangıcıdır.

Zira bu insanlar için utanmamak kadar utanç verici hiçbir şey olamaz.

Utanmak, yüreğin tereddüdü, vicdan yarasının dışavurumudur.

Utanma, beynin baş köşesine nakşedilendir.

Sevinci unutursun ama utanç anlarını hayır! Beynin sana onu hatırlatır; bir daha utanılası duruma düşmemen için. S

enin sen kalabilmen için. Hatanın bir maliyeti olduğunu kavraman için…

Müjde bekleyebilir ama utanma, acildir, kalıcı hafızadadır.

Utanan, zulüm barındıramaz. Kalbin diriliği utanabilmekten gelir.

Utanmazlardan sakın kendini…

     SENCE UTANMAYAN BİRİ YÜCELEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Bir hikayen var mı?

HİKAYENİN 5 GETİRİSİ

1-Bireylere ortak ufuk oluşturur

2-Yarına dair fikirler üretir

3-Uygarlık talebi netleşir

4-Kürede kendine yer edinirsin

5-Değerler toplumu olursun

Sözü dinlenen ulusların kendi hikayeleri var.

Hikaye yazamayan, başkasının hikayesini yaşar.

Hayat hikayeler üzerinden yürür. Hikâye yazan, hikayesini değerler zinciri üzerine kuran; geleceği inşa eder. Hikâyesi olmayan başkasının yazdıklarını yaşar.

Bir ülke kendi hikâyesini yazarak yol alır. Onu anlatarak dilden dile dolaşır.

Gençliğini, insanlarını, yarınını güçlü argümanları ile besler. Olaylarını bilim üzerine inşa eder. Toprakları toprak olmaktan çıkar birer zenginlik abidesi haline gelir.

Küresel mecrada söyleyecek sözü olur, dinlenir, değerlenir, yükselir, taş üstüne taş koyar. Milli değerlerini yüceltir, taşeronluğa değil, üretime odaklanır.

Her alanda üretimi birincil kılar. Başkasının hikâyesini yaşayanlar; ellerindekileri birer birer kaybeder. Kaybettiklerinin farkına varamaz.

Değer erozyonuna uğrar. Sürekli önüne havuç konulur.

Havucu kemirirken yarınını kemirir.

Ülke hikayesiz kalınca, ortak ufka bakamaz, gelecek inşasında zorlanır, yarına dair tereddütleri oluşur, zemin kaybeder.

     HİKÂYE YAZMAYI BIRAKANLARDAN MISIN?  

DEVAMINI OKU

Genç yaşların 8 kararı

GENÇ OLMANIN FIRSATLARI

1-Genç bilebilseydi, yaşlı yapabilseydi

2-Zihin dinçtir, merak tazedir

3-Evren şaşıracak şeylerle doludur

4-Çok şeyi yapabilme seçeneği vardır

5-Beceri kazanmanın altın yıllarıdır

Hayatın en dinamik yaşları gençlik yaşlarıdır. Bu yaşlarda yapılan birikimler ve alınan kararlar ömrün harcama basamaklarında yanınızda yer alır. Zira size bir yaşam kültürü olarak geri döner. İşte alınacak en etkili 8 karar;


1-Söyleyecek sözün olması için; kelime biriktir. Okumak, türkü dinlemek, şiir ezberi, en etkili kelime biriktiricisidir. Farkında olmadan kelime zengini olur, iyi konuşursunuz.

2-Yeni ufuklara açılmak için; hareket halinde ve sahada olmayı şiar edin. Bu, yürürken dahi öğrenmenizi sağlar.

3-Yatırım yapmayı öğren, birikimlerini yönetmeyi kavra. 

4-Büyük adımlar, küçük alışkanlıklarla şekillenir. Değer üreten alışkanlıkların olsun. Değersizleri hayatından çıkar.

5-Merakına sahip çık, onu elinden almak isteyenle savaş.

6-Senden daha akıllı, zeki ve erdemli insanlarla sohbet et.

7-Diploma gerekli olsa da yetersizdir. Becerilerin olsun.

8-En çok görüşeceğin 5 kişi, senin nasıl bir insan olacağını şekillendirecektir. Bu dost çevresini kurarken özen göster.

 8 KARARI SENİN YERİNE BAŞKASI VEREBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Kararlılık yararlı, kararsızlık zararlı

KARARLILIĞIN 5 MUCİZESİ

1-Herkes size yol açar

2-Engelleri aşma enerjisi barındırır

3-Rakiplerin dahi sana saygı duyar

4-Ödülü daima başarmaktır

5-Kararsızlığın zararından korunursun

Kararlılık; Kararlı olma durumudur. İstikrardır. Hedefe odaklanmaktır.

Disiplinli olmaktır. Kararlı insanların üstün bir enerji ve yetkinlikleri vardır.

Kararlılık başarının tuğlası, hayatı anlamı kılmanın yapı taşıdır.

Ülkenizde enflasyon vardır, kararlılıkla üzerinde durur aşağı çekersiniz.

Ülkede ekonomik kriz vardır, kararlılıkla mücadele eder, giderirsiniz.

Merkez Bankaları iletişimi güçlü tutmak istediklerinde ‘kararlılıkla’ kelimesini kullanır bu şu anlama gelir; ‘kararlılıkla üzerinde durulan ne ise maliyet ödense de yapılacaktır. Zira bu ifadenin olmadığı bir metin zayıf kalacaktır.

Hayatında yığınca dert vardır, önemliler arasından önceliklendirirsin ve kararlılıkla bu dertlerinden teker teker kurtulursun.

Kararlılık; iletişim dilidir. Yeri geldiğinde vurgulanır zira etki gücü yüksektir.

Kararlılık; herkes için olağanüstü güçlü ikna argümanıdır.

            KARARSIZLIKLARINDAN YORULMADIN MI?

DEVAMINI OKU

Hayatın öte yakası

SANATIN 5 MUCİZESİ

1-Bireyi, toplumu mutlu eder

2-Birbirimize yakınlaştırır

3-Bizi düşündürür, dengeler

4-Ben’i Öteki ile hemhal kılar

5-Beynimizi, yeteneğimizi keşfettirir

Dünya mükemmel olmadığı için sanat vardır.

Hayat; canlı, sağ olma durumudur. Yaşandığında variyet gösterir. Yaşamı canlı tutan ise anlam kazanmasıdır.

Anlamı ancak yaratıcı güçleri besleyerek yakalayabiliriz.

Giderek toplumun üzerine çöken sevgisizlik, çürüme, yozlaşma, yalandan uzaklaşmak; yaratıcı gücü ortadan kaldırmamak için elzemdir. Y

eni ufuklara açılmak, yaşam kirliliğinden arınmadan geçiyor. İşte bu nedenle sanat ve eğitim ile toplumun üretici güçlerinin neferi olma zorunluluğu vardır.

Sanatı dışlarsan, eğitim kabul etmez öğretimle yetinirsen, hayatın öte yakasına varamazsın.

Hayat, perdenin arkasında  / Hayatın öte yakasında
Şu gaflet yükü insana bak / Kendinden varlık cakasında

Yaşadığımız hayatın beri yakasında kaos var, sorun var, salgın var, hayatın bin bir türlü gailesi var.

Ancak hayata öte yakadan bakamıyorsak, üzerimize çöken sevgisizlik, çürüme, yozlaşma, yalandan uzaklaşamayız.

Toplumu iri ve diri tutan temel dinamiklerin başında eğitim ve sanat gelir.

        HAYATINDA SANATA YER VERİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Saygı ruhu yüceltir

SAYGININ 5 HİKMETİ

1-Saygı gören, saygı gösterir

2-Sevgi, saygısız yaşayamaz

3-Saygı satın alınamaz, kazanılır

4-Saygı düzenin anahtarıdır

5-Kendine saygı, disiplindir

Saygı kayığına binmeden sevgi denizi geçilmez.

Saygı; Değeri, üstünlüğü, yaşlılığı, yararlılığı, kutsallığı dolayısıyla bir kimseye, bir şeye karşı dikkatli, özenli, ölçülü davranmaya sebep olan sevgi duygusu, hürmet, ihtiramdır.

Saygının var olduğu bir zincir, değer üretme azmi taşır. Taşı taşın üzerine koyma enerjisi vardır.

Saygı görmek istiyorsan, saygı görmek istediklerine sen saygı göstermelisin.

Saygı hayatın basit bileşenlerinde gösterir kendini… İleri toplum sosyolojisini gösterir.

Bir başkasının hakkını ezmeyecek mimari yapılanma, kendine yeterlilik, ben’i değil biz’i önceleyen.. mütevazı, doğa ile dost…

İleri uygarlık bu değilse nedir? Sevgi ile birlikte anılır genelde…

Soru şudur, saygı mı sevgi mi önce gelir? Benim cevabım; önce saygıdır. Zira sevgi, saygı ile korunur, çerçevelenir, sürdürülebilir hale gelir.

Sevgi bağı, saygı olmadan fazlaca dayanamaz. Saygı, sevgiyi besleyen, koruyan, geliştirendir.

Saygı kayığına binmeden sevgi denizi geçilmez.

Saygı satın alınmaz, kazanılır. Saygı ruhu yücelten en önemli unsurdur.

         SAYGI GÖRMEMİŞ BİRİ, SAYGILI OLUR MU?

DEVAMINI OKU

Ektiğini biçeceksin

5 KRİTİK SEBEP-SONUÇ İLİŞKİSİ

1-Sevgi eken barış biçer

2-Nefret eken savaş biçer

3-Huzur eken saadet biçer

4-Kibir eken kaos biçer

5-Değer eken değer biçer

Bağırarak yönetenler; toplumu kutuplaştırıyor.

Ekmek; bir bitkiyi üretmek için toprağa tohum atmak veya gömmektir. Bir başlangıçtır. İlk adımdır. Yeşertme niyetidir, ürün isteğidir.

Bir tarlaya ne ekersen onu biçersin. Bilgi ekersin verimlilik biçersin. Teknoloji ekersin, hız biçersin. Sanat ekersin görsel bir şölen biçersin.

Ektiğin birikimindir, biriktirdiğindir. Çoğaltansa büyütür, eksiltense kaybolur.

Hayat ekini var olabilme yetisini; sevgiden, dürüstlükten, doğruluktan, huzurdan, iyilikten alır. Saygıdan yükselir.

Ekini; değerler toplumu olanın elinde gelişmişlik vardır. Dünyada söz sahibi olma iddiası vardır.

Kibri, karamsarlığı, huzursuzluğu, ayrılığı ekenin ocağı gün yüzü görmez. Talana, yağmaya açık olur. Gelenin gidenin yol geçen hanı olur.

Eğer nifak tohumu ekersen, ayrılık, iç savaş, kargaşa, kavga, kaos biçersin.

Toplum bir tarla ise eğer, bireyleri kutuplaştırır, sürekli azarlar, bağırır, çağırırsan; eninde sonunda insanları bir ötekine düşman hale getirir, ülkeyi perişan hale sokarsın.

        SEN NE EKTİĞİNE DİKKAT EDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Okumayı alışkanlık haline getirmek zor

OKUMANIN 5 FAYDASI

1-Cehaletini azaltır

2-Bilgelerle tanışırsın

3-Akıcı konuşursun

4-Kendini iyi ifade edersin

5-Kelime hazinen genişler

İlim, insanın yitik malıdır, nerede görse eğilir alır.

Okumak; sayfaya eğilip onu almaktır.

Bana okudun mu diye sormayın / Kitap okumadım insan okudum / Kitabı insandan ayrı görmeyin / İnsanı sınırsız umman okudum.”

Okumayı öğrenmek kolaydır da bunu alışkanlık haline getirmek; zordur.

Çileli iştir. Satırları izler durur gözlerin… Gözü bozar, beli kamburlaştırır, mürekkebi yalatır, uykusuz bırakır…

Ama buna değer. Zira her okuma ile bir önceki andan daha az cahil olacaksındır.

Bir şeyin anlamını çözersin; onu okumuş olursun. Tıpkı insan okumak gibi…

General Patton; can düşmanı Çöl Tilkisi Rommel’in Tank Savaşı kitabını, barut kokuları içinde çadırında bitirince şu cümleyi sarf eder; “kitabını okudum Rommel.” Aslında kitabından yola çıkarak Alman generalini okumuştur. Ve bu okumuşluğuyla onu yenmeyi başaracaktır.

Neticede okumak, insanı primattan ayıran en değerli eylemlerdendir ve hayatta kalma repertuarını genişletir.

         OKUMA ALIŞKANLIĞI EDİNMEYİ DÜŞÜNSEN?

DEVAMINI OKU

Taş yoksa kemer yok

DAYANIŞMANIN 5 GETİRİSİ

1-Taşlar birbirine dayanışırsa kemer olur

2-Kemer sağlamsa yük taşıyabilir

3-Kemeri ayakta tutan; kaynaşmadır

4-Kilit taşı, kemeri yönetendir

5-Her bir taş; kemerin kendisidir

Kemer; İki ucu birbirine bağlayan… Bele doladığımız bağ… Bir şeyleri tutsun diye kullanırız. Kemer olmasa, yükseğe taşınmış çok şey yere düşerdi. Kemer, yük taşıyandır.
Ekonomik olarak kemer sıkmak zorunda olan bir ulusa önerilecek olan; külfeti toplumun tüm kesimlerine eşit dağıtacak politikalar üretmesidir.

IMF’nin kemer sıkması; insansız ekonomi yaklaşımı taşır ve bireylerin ölümüyle fazlaca ilgili değildir. “Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer bağlayıp bir kişinin karşısında ayakta durmaktan iyidir.“  Gülistan eserinde  Şeyh Sadi Şirazi

Marco Polo, tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatıyor. ‘Peki köprüyü taşıyan taş hangisi?‘ diye sorar Kubilay Han. ‘Köprüyü taşıyan; şu taş ya da bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavsi‘ der Marco.

Kubilay Han sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra ekler: ‘Neden taşları anlatıp duruyorsun bana? Beni ilgilendiren tek şey; o da kemer…’ Marco cevap verir: ‘Taşlar yoksa kemer de yoktur.‘

            SENİN KEMERİNİN KİLİT TAŞI HANGİSİ?

DEVAMINI OKU