Korona terbiye ediyor

SALGIN EN PAHALI EĞİTİM

#Korona her birimize özel eğitim

programı uyguluyor gibi.

Aşırılıklarımızı törpülüyor.

Hatalarımızı gösteriyor.

Ders üstüne ders veriyor.

Ancak bize en pahalı faturayı ödeterek…

Korona salgını yaşam tarzımızı derinden etkilemeye başladı.

Artık evde kalmak yadırganmıyor. Maskeli dolaşmaya alıştık ve daha az şeye ihtiyaç duyduğumuzun farkına vardık.

Bize haddimizi bildiren korona, eğitim maliyetini aldığı canlarla ödetiyor. Fiziksel mesafeye ihtiyacımız vardı, öğrendik.

Ellerimizi yıkamamız zaten gerekliydi, öğrendik. Çok fazla şeyi aynı anda istemenin gereksizliğinin farkına vardık. Ev bize yuva imiş; anladık.

Ailemize zaman ayırmak gerektiğini kavradık. Aşırıya kaçmanın maliyetini hatırladık. Tasarruf bilincinin hayati önemini hissettik.

Futbolcuya azamı ücret öderken sağlıkçıya asgari ücret lâyık görme hatasını bildik.

Daha fazla hastane, daha fazla silahtan daha hayatiymiş. Sürekli bizden vergi tahsil eden, bize ceza kesen kamunun; halka destek olması gereğini dünya örneklerinden gördük.

Fakirin yanında malından söz etmemeyi, hastanın yanında sağlığına övünmemeyi, dertlinin yanında ne kadar çok mutlu olduğunu haykırmamanın edep olduğunu gördük. İsrafın haram olduğunu anladık.

SEN NE DERSLER ÇIKARDIN?

DEVAMINI OKU

Rekabet kültürü

RAKİBİNE PUSU KURMA; MERT OL!

Yapıcı rekabet, mert işidir ve bizi geliştirir.

Yıkıcı rekabet, pusu işidir ve bizi de mahveder.

Rakibinle anlaşıp kartelleşmek ise toplumu zedeler.

Rekabeti, küresel ve centilmenlik boyutunda tanımlarsanız, ülkenizi, kurumunuzu ya da şirketinizi birinci lig ikliminde var edersiniz. Ancak rekabeti yıkıcı ve pusu üzerine kurarsanız, ülkeniz orta gelir tuzağına, kurumunuz ve şirketiniz de itibarsızlaşma sürecine girmiş demektir.

Pusu, akıldan ziyade kurnazlığı çağrıştırır. Mertlikten uzaktır. İstismar içerir. Karaborsacılıktan fırsatçılığa, koltuk istismarından rüşvet, irtikâp gibi bütün sosyal kirleticilere yataklık eder pusu…

Birinci sınıf Gelişmiş ekonomilerde rekabet algısının, kabile toplum düzeyinde olmaması gerekir. Bizde rekabet denince “ezeli rekabet” anlaşılır ve “en büyük filanca, başka büyük yok” klişesidir.

Rekabeti kim sevmez? Düelloya gücü ve yüreği yetmeyen sevmez. Bir de etik dışı kalmayı marifet sayan “imtiyaz obur” yapılar sevmez.

Rekabet; rakibi pusu kurup yok etmek veya rakiple anlaşıp halkı dolandırmak ikilemine saplanıp kalmış ise rekabet algımızı temelden sorgulamak

     gerekir. SİZCE GÜNÜMÜZDE MERTLİK ÖLDÜ MÜ?

DEVAMINI OKU

İcat yetmez onu pazarlaman şart

SATILMIYORSA NEDEN ÜRETTİN?

Pazarlama boyutu ihmal edilmiş ürün

teknik olarak üretilmemiş hükmündedir.

‘ben icat ederim insanlar satın alır’ fikrine kapılıp

iflas eden binlerce iş fikri biliyorum.

Ülke; start-up cenneti. Ortalık START dolu ama UP yok.

Sebeplerinden biri, girişimcilerin pazarlama becerilerine yeterli önemi vermemesi… Burada sorun, icat çıkaran veya iş fikri olanların, kendi ürünlerine adeta aşık olmaları ve  ‘bu ürünü nasılsa herkes alır’ yanılgısına düşmeleri.

Tesla buna en parlak örnektir. Onun pek çok projesini pazarlayan Edison, sadece ampul, gramofon gibi icatların değil, pazarlamaya dair kural koyan ve kullanan girişimci oldu. Never give the best first… (asla ilki en iyisi olmasın) diyerek icatlarını pazarlamada ürün versiyonunu icat etti.

Bizdeki parlak iş fikirlerinin ihmal ettiği de pazarlamayı ihmal etmeleridir. İcat, patent, lisans gerek şart olsa da yeter şart, pazarlama becerisi ve üretim için finansmana erişim yeteneğidir. Bunları sağlayan icatlar hayat buluyor.

          İŞ FİKRİNİ PAZARLAMAYI BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Başarı gayretten gelir

KOLAY DEMEDİK, MÜMKÜN DEDİK

Her gayret, başarı getirmeyebilir ama

tüm başarılar gayret edenlerden gelmiştir.

Başarısızlığın temel sebebi, denememek veya ilk denemede vazgeçmektir.

İnsanın anlam arayışında başarı, en önemli kavramdır. Başarının yolu, bunu amaç edinmek kadar, denemekten, gayretten, vazgeçmemektir.

Zeka, başarı için gerek şart olsa da yeter şart; gayrettir. Sürdürülebilir gayret er veya geç başarıyı getirecektir.

Oğuz Atay; ‘ben başlamazsam ancak durdurulabilirim’ der. Başlamak, gayret göstermektir.

Okulda, işte, siyasette, sanatta başarı talebi, bu amaç uğruna sarf edeceğimiz emekle mümkündür.

Yattığı yerde büyüyen tek şey, kabaktır o bile suya erişmek için yaprak açar, dal uzatır.

Başarısızlık; erken vazgeçmektir aslında. Başarısızlıkların %80’i ilk denemede vazgeçenlere aittir.

Dünya çapında başarı için söylenen 10 bin saat kuralı, bıkmadan usanmadan deneyen, gayret edenleri anlatır bize.

Muhammed Ali‘ye sormuşlar: “Kaç tane mekik çekiyorsun?” ‘Canım yanıncaya kadar çektiğim mekiklerimi saymam.

Sadece acı çekmeye başladığımda saymaya başlıyorum, çünkü sadece onlar sayılmaya değerdir ve başarıyı getirir.’

   SIRADAN GAYRETLE SIRADIŞI BAŞARI OLUR MU?

DEVAMINI OKU

Zafer gayrete aşıktır

YERİMİZ Mİ DAR YENİMİZ Mİ DAR?

Zenginliği, gayrete dayandırmak yerine

miras üzerinden anlatmayı seviyoruz.

“Bizim çocuk zeki ama biraz tembel!”

Başarısızlığımızın klişe bahanesi bu.

Oysa zafer daima gayret ile gelendir.

Başarı ile gayret arasında çok güçlü bağ vardır. Hiçbir zafer, gayretsiz başarılmamıştır. Zenginlik, miras kalabilir ama mirasyedi değilseniz, gayret göstermeniz gerekiyor.

Cennet vatan’ ile övünüp eylemleriyle ‘cinnet vatan’ inşa eder bir tutum içindeyiz. Petrolümüz var(!) ama yabancılar çıkartmıyor. Uranyum da öyle… Hele ki bor, bütün dünyayı sallayacağız ama…

Fındığın üçte ikisi bizde fakat fiyatını başkası belirler. Çayın iyisi bizde ama Zihni Derin’den bu yana fidanına bilim katamadık. Peki ya üniversitelere ne demeli?

Bin kişiye düşen prof sayısında ilk 10’a girdik. Ancak elin oğlu bizim ülkede bilim insanı, matematikçi bulamadığından, parayı gider Rusya’ya Yandex’e yatırır.

Faunası, florası, 4 mevsim, 7 iklim bizde, suyum, havam şahane ama endemiklerimizin bilgisini İsrail’den dileniriz.

Potansiyeliyle övünenlerin gayreti eksik kalınca, sıçrama başarılamaz. Ekonomimiz kayıt dışında, insanımız üretime kayıtsız olunca kayda değer başarı sağlayamıyoruz.

         GAYRET EKSİK İSE BAŞARI KADER OLUR MU?

DEVAMINI OKU

Bambu gibi büyümek

ZAFER; SABREDEBİLENİNDİR
Pek çok projemiz, sabırsızlık yüzünden yarım kalıyor.
Oysa başarı, yılların gerisinden gelebilir.
Fikir fidanı kök salmadan onu budayanlar başaramıyor. Sabreden ise ödülünü alıyor.

Bambu bitkisi, sabırla büyür. 5 yıl boyunca en ideal şartlarda dahi gelişme göstermez. Ardından sihirli bir el dokunmuş gibi birden bire günde 40-45 santim hızla büyümeye başlar ve 6 haftada 27 metreye ulaşabilir.

Yaşanan sihir değil, bambunun sabırla saldığı kökleri olduğu üzerinedir. Eğer sabır ve istikrarla bir alanda kök salar iseniz, başarı; kaçınılmazdır. Bizde bambu bitkisi yok ama kültürümüzde bunu karşılayacak türkülerimiz dahi vardır:

kuşburnu dikeniyim, dibine dökeniyim…’ Yıllarca durur ve dibine döker meyvesini… Buradan hayata dair çıkarabildim dersler vardır. Misal inovasyon… Bu alanda gayretimiz var fakat sabrımız eksiktir. Türk gibi işe başlıyor daha sonra bambu sabrı göstermeden netice bekliyoruz; Netice yok.

Söz bambudan açılmışken; kökler önemlidir ama senin de gayret göstermen gerekir. İnovasyondan medet uman bu alanda uygun iklimi de oluşturmalı ki bambu büyüyebilsin.

Nice şirket bilirim ki bambu ekmiş ve ertesi yıl netice alamadı diye vazgeçmiştir.

SABREDEMEZ MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU