Enerjini yitirme

ENERJİNİN 5 ARTISI

1-Hayatın anahtarıdır

2-Değer üretirsin

3-Seni Kolay yıkamazlar

4-Verimli yaşarsın

5-Güç devşirirsin

Enerjini yoğunlaştır, gücünü biriktir ve kazan.

Yeter ki enerji vampirlerinden uzak dur.

Bir toplum enerjisini yitirdiğinde, üretme kabiliyetini, hayata katılma yeteneğini, bakış açısındaki zenginliği, düşünebilme imkânlarını kaybeder.

Kendisine yeni öykü üretemez, var olan sarmallar içinde biteviye döner durur.

Bir insan enerjisini yitirdiğinde bezginlik kulvarına düşer.

Oblomovlaşır, hayata tutunma gayreti azalır, hatta yiter.

Enerji umuttur, yarın talebidir. Geleceğe bakıştır. Enerji iş yapabilme kabiliyetidir. Donanımdır. Enerjisiz insanın ne çevresine ne de kendisine faydası yoktur.

Enerji, ekonomik hayatta alım gücünün yükselmesidir. Sosyal ve kültürel hayatta belirginleşme sonucu doğurur.

Enerjisi yükselen toplum, olmayanı dahi var eder ve onu yaşatır.

Uygarlığa katkı sunar, bireylerini mutlu ve muzaffer eder.

Peki, enerjiyi yitirme derken, neyi kastediyorum? Çok net; gayretini daim kıl, enerjini emenleri çevreden uzaklaştır.

Enerji vampirleri, size gelir, hüznünü kusar ve sizde var olan enerjiyi emer. Size de hayatın hüznü, tortusu kalır.

         ENERJİ VAMPİRLERİNDEN UZAK DURSAN?

DEVAMINI OKU

Şahı korumanın bedeli

HAYAT OYUNU İÇİN 5 SORU

1-Şah adına neleri feda edersin?

2-Kendini eksilterek nereye kadar?

3-Plan ve strateji yeterli midir?

4-Hayatta zar da yok mudur?

5-Şah mısın, piyon musun?

Tüm cevaplar sende…

Satranç oyunu, şahı korumak üzerine döner. Tahtada beyaz ve siyah taraflar vardır ve her iki taraf da rakibin şahını mat etmek amacındadır.

Şah devrildi mi oyun bitmiştir. Piyonlar, atlar, vezir, kale… Yetkinlikleriyle tek amaca yönelmiştir; tehdit altındayken şahı korumak

İlk feda edilen piyonlardır. Sonra filler, atlar, kaleler, vezir

Bir şirketin, bir ülkenin, bir insanın hayatını satranç oyunu üzerinden anlatacak olsam; kendime şu soruyu sorardım; ‘neleri feda edip nelerle yürümeli?

Satranç federasyonu görevim süresince ve sonrasında da hayatın oyunu olarak satrancı gördüm. Stratejin olmalı, her hamle düşünülmeli ve pek çok hamle sonrası hesaba katılmalı

Ancak hayat bana gösterdi ki zar da var. Sanki tavla, hayata daha uygun düşüyor gibi.

Ama Dede Efendi köçekçesinde mesaj veriyor; ‘cehar attım şeş oynadım / Yine felek yendi beni…’

Satranca dönersek, şahı korumak uğruna neleri feda ettiğimize bakıp şu soruyu sormalıyız kendimize;

      ŞAHI KORUMAK KENDİMİZİ FEDAYA DEĞER Mİ?

DEVAMINI OKU

Kararına irade göster

İRADENİN 5 GÜCÜ

1-Aldığın kararı gerçek kılarsın

2-Şartlar seni engelleyemez

3-Her zaman kendin kalırsın

4-Çelik irade zorluk tanımaz

5-Kader sana yol açar

Bütün iyilik ve kötülüklerimiz irademizin eseridir.

İrade; bir şeyi yapıp yapmamaya karar verme gücü, istençtir.

Karar ise; bir iş veya sorun hakkında düşünülerek verilen kesin yargıdır.

Nice kararlar, ne kadar doğru olsa da bu kararın ardına onu gerçekleştirecek irade konulmadığı için sonuç vermemiştir.

Karar alır ancak  hayata geçirecek iradeyi göstermezsek, yolumuz yarım kalacaktır.

Karar bir tutumdur. Sakin olmayı, istikrarlı ve ölçülü olmayı gerektirir. Kararlarımızın doğruluğunu irade üzerinden ölçeriz.

Bir ülke kararlar alıyor ancak bunu gerçekleştirecek iradeyi gösteremiyorsa, gelişme liginin sonuna itilecektir.

Kaderiniz; karar anlarında biçimlenir.

Doğru karar verip vermediğini anlamak, gerçekleştirmek için göstereceğin iradeyle mümkün olabilir. İradesi güçlü insan, her şart altında kararını uygulayan ve başarandır.

Aceleyle karar verme, o zaman senin de herkesten farkın kalmaz. Seni yüceltecek olan aldığın karar kadar bunu gerçekleştirecek iradeyi gösterebilmen olacaktır.

      KARARINI GERÇEKLEŞTİRECEK İRADEN VAR MI?

DEVAMINI OKU

Zarf mazrufa göredir

VİTRİNİNE YAKIŞAN 5 ŞEY

1-Gerçek benlik, iç güzellik

2-Erdem, güzel ahlak

3-Cömertlik

4-Gayret

5-Değerler

Her şeyini vitrinine koyanın satacak malı azalmış demektir. Sonuçta mazruf, zarfa göre olmalı.

Mazruf; zarfın için konulandır. Zarflanandır. Tıpkı vitrin gibi…

Hayat artık öyle bir hal aldı ki neyi vitrine çıkarırsak çıkaralım, içi görünüyor.

Sana zarf geliyor ama açıp bakmıyorsun bile; içindekini ezberlemişsin çünkü…

Zarfın kalitesi mazrufu aşarsa; zarfa da yazık, zarfı açacak olana da yazık.

Vitrin dükkanın sattığını aşıyorsa, hayata değer sunamıyorsun demektir.

Vitrin mi? Her malın sergilendiği yer. Camla ayrılan teşhir mekânı… Sergen

Görünmesini istediğini sergilemeye yarar. Vitrini iyi olmayanın satışı düşük olur derler. Vitrine ne koyduğun, barındırdığın değeri ifade eder.

Ancak her şeyini vitrine koyanın, satacak malı azalmış demektir. İ

nsan, biriktirdiği değeri sergilemek ister.

Kabiliyetinden fazlasını sergileyenin, vitrini cazip olabilir fakat sürekli olmaz.

Vitrin; gösterdiğindir. İyi görünmek için gerçekten iyi olmak gerekir.

Hayatın vitrinine her şey konulur mu? Misal aşk? Mahremiyettir konulmaz ama koyanlar hayli fazla…

      HER ŞEYİNİ VİTRİNİNE KOYANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Vazifeni yapar mısın?

GÖREVİN 5 FONKSİYONU

1-İşbirliği ve iş bölümü sağlar

2-Toplum refaha yönelir

3-Hak ve sorumluluk dengelenir

4-Uygarlığı geliştirir

5-İnsanı, toplumu terbiye eder

Vazifeni bilmek ve yapmak mutluluktur.

Vazife; görev, ödev demektir. Görev, içinde bulunduğumuz zamanın bizden istediği şeydir. İnsanın başkalarından beklediği şey sanıp kendinin yapmayacağını sandıklarıdır.

Oysa hayat, emir-komuta zinciriyle yürümüyor. Herkesin, her kesimin uygarlığa, topluma, ailesine ve kendisine karşı yapacağı görevleri, ödevleri vardır.

Kaldı ki vazife; büyük bir şey yapmak değil, gerekeni yapmaktır. Herkesin herkes karşısında görevleri vardır.

Halbuki hiç kimsenin doğrudan doğruya hiçbir hakkı yoktur. İnsandaki vazife duygusu en büyük terbiyeci güçtür.

Zengin ülkeler, vazife tanımının düzgün yapıldığı ve ödevlerin yerine getirildiği için zengin…

Yoksul ülkelerde görev bilinci gelişmemiştir. Nimeti alıp külfeti öteleme pratiği vardır, kurnazlık genel kültürdür.

Şirketin vazifesi, ürettiği ürün veya hizmeti sağlamasıdır.

Liderin görevi, izleyenlere vadettiği refahı, huzuru, işi, aşı sağlamasıdır.

İşçinin görev tanımı bellidir de yöneticinin vazifesi, emretmek değil, görevleri çalışana sevdirmektir.

        SEN VAZİFELERİNDEN KAÇANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Kendini aldatmasan?

KENDİNİ ALDATMANIN 5 ZARARI

1-Yeteneklerini küçümsersin

2-Hataların kalıcı hale gelir

3-Fırsatlarını budarsın

4-Olmadığına dönüşürsün

5-Gerçekle yüzleşmen zorlaşır

BEN kendini aldatırsa ÖTEKİ de kaybedilir.

İnsanın en kolay aldatabildiği; kendisidir. Çünkü arzu ettiği şeylerin gerçek olduğuna, olacağına inanma eğilimindedir.

Aldatma; uyumsuz, olumsuz özelliklerini görmezden gelmesi gizlemesidir.

Bunu, benliğini korumak için yapıyor olabilir. Hatta bilinçli ön plana çıkarabilir de…

Fakat tüm bunlar olup biterken hasar tespiti yapmaz. Zira karşılaşacağı durumla yüzleşmek istemez.

Kendinden en kolay kaçış yolu; olumsuzlukların bize ait değilmiş gibi davranmaktır. Ötekine yıkarak farkındalık alanından uzaklaşır, sorunları yaşıyorum ama yaşamıyormuş gibi davranıyoruz. 

İşte bu durum, daha sonra hayatımızın tüm hücresine yerleşiyor.

Bir lider kendini aldatırsa, hasarı; kaybettiği, çürüttüğü kitlesi olur.

Bir ülke kendini kandırıyorsa, kaybı; geleceği olur.

Bir öğrenci bunu yapıyorsa, istikbalini, bir sanatçı kendini kandırıyorsa sanatını yitirecektir.

Sorunu kendi sorumluluk anının dışına ötelemek kötüdür de en yıkıcı olanı, bunu kendine karşı yapmaktır, telafisi asla yoktur.

         KENDİNİ DAHA NE KADAR KANDIRABİLİRSİN?     

DEVAMINI OKU

Üzülme ömrü yokuşlum

YARIN DAİR 5 UMUT

1-Ne dem baki, ne gam baki

2-Bahtımız elbet açılır

3-Kurtuluş, gayrete aşıktır

4-İyi doğru güzel yok edilemez

5-Halimizi iyileştirince kriz gider

Gün ortasında karanlığı hak etmiyoruz.

Yokluk senin peşinde mi? Ekmeğinde aşında mı? Baharında kışında mı? Yaz ayında kışı yaşamak neyin nesi? Ülkeler salgın sonrası ekonomilerinde baharı yaşayamaya başladı.

Oysa bizim halimize bak? Dolar bile 8,75 oldu, 9’a dayandı.

Yazımızı kışa çeviren acaba nedir? Bu yazı karamsarlık yazısı değil, aksine bir sorgu bombardımanı

Acaba eller ekonomilerini düze çıkarmaya başlamışken bizdeki faiz, kur, enflasyon üçgeninde neden azap çekilir? S

iyasi kirlilik her geçen gün artıyor ve yönetimdeki çürümüşlük, ekran eğlencesi haline geliyor. Sormalıyız; bunları hak ettik mi?

Belki de hak ettik ama işini hakkıyla yapanların içinde bulundukları bu azap nedir? Hırsızı, arsızı, çapsızı ile gün ortasında karanlık yaşıyoruz. Kayırmacılığa son versek?

Bilimi iktidar yapsak? Onca nitelikli insanımıza görevleri tevdi etsek? Peki, yazdaki bu kış havası geçer mi? Elbette…

Bu ulus neler gördü, ne krizler atlattı. Bunu da atlatacağız. Fakat gafletin, konforun bedelini ödeyerek…

             YOKUŞLARDA SUSAMAK ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Davası yok tasası yok

DAVASI OLANIN 5 ERDEMİ

1-Uygarlık talebi vardır

2-İz bırakmak ister

3-İyi, güzel ve doğrudan yanadır

4-Davası barış olan savaş istemez

5-Dava; olgunlaştırır

Davası büyük olmayan, küçük dertlerde boğulur.

Derdi dünya olanın dünya kadar derdi olur.

Dert; dava ettiğin her şeydir.

Çözüme ihtiyaç duyulan sorunlar, dava konusu demektir.

Dava; çözüm aranandır.

Hukuk; bir yargı organına başvurmak olarak tanımlar.

Felsefede dava; öne sürülerek savunulan düşüncedir. İnançla çerçevelenmiş amaç, gerektiğinde uğrunda ölünecek gaye

Özünde sorun vardır davanın. Sorun yoksa dava yoktur. Davası olmayanın tasası da yok demektir.

Kimi açlığı dava eder kendine, kimi de ahlâkı

Ülkü diye dilimizde fazla tutunamayan kelime vardı, unuttuk, kullanmaz olduk.

Argoda dava; ‘adı bende saklı’ sevgilidir. Dillendirilmesi risk taşıyan mevzudan bahsederken ‘o davadan…’ söz edersin.

Dava; çözüm iddiası taşımalıdır. Davası yok tasası yok insanlar, genelde konfor tuzağında çürüme riskine sahip olanlardır.

Sorun, kendine neyi dava edeceğindir. Eğer memleketin selametini dava edersen, onun için çaba sarf edersin.

Dava öylesine kutsal bir kavramdır ki davadan dönen sevilmez, değersizleşir.

      KENDİNE DAVA ETTİĞİN BİR ŞEY VAR MI?

DEVAMINI OKU

Havanı arada değiştir

HAVA DEĞİŞİMİNİN 5 FAYDASI

1-Umutların tazelenir

2-Ufkunu görürsün

3-Karabasanın kara bulutların dağılır

4-Bilim ışıldar, bağnazlık geriler

5-Kaygılar yerine neşe&coşku gelir

Bize hava değişimi gerek.

Her geçen gün iklim değişikliğinin dünyayı nasıl etkilediğine tanık oluyoruz.

İklime bağlı olarak mevsimler kayıyor, hava bizi başkalaştırıyor. Kapalı, bulutlu, kasvetli havanın bizi depresif yaptığı ortada.

Ancak arada havamızı değiştiren, güneş oluyor, umut oluyor. Ben yaylada yaşıyorum ve hava beni son derece etkiliyor.

Bulut yere inince kasvet göğe yükseliyor. Güneş açınca havam değişiyor. Hayata iklimin kattıkları veya çaldıkları, gayet belirgin.

İş aleminde hava değişiyor, büyüme yaşanıyor. Yönetimde hava değişiyor, yarınlara daha farklı bakıyorsun.

Ülkenin havası değişiyor, alçak basınç iklimi gidiyor, güneşli günler geliyor, umut, heyecan kaplıyor ortalığı…

Liyakat geliyor kayırmacılık karabasanı gidiyor. Bilim ışıldıyor, bağnazlık uzaklaşıyor.

Adalet güneşi açıyor, hırsızı arsızı, çapsızı uzaklaştırıyor. Enflasyon karabulutu kalkıyor, faiz kâbusu eriyor, döviz heyulası sakinleşiyor.

En güzeli de senin havan değişiyor.

Umutsuzluk sisi eriyince, ülke de sen de ufku görüyorsun…

       HAVANDA DEĞİLSEN DEĞİŞTİRMEYİ DENESEN?

DEVAMINI OKU

Acemiye yönettirme

ACEMİLİĞİN 5 RİSKİ

1-Ustalaşma külfeti yüksektir

2-Vereceği zarar büyüktür

3-Öğrenme maliyeti vardır

4-Acemiyi seçersen liyakat küser

5-Hayatı, sistemi bitirebilir

Herkes ektiğini biçer acemi bahçıvanlar hariç

Acemi; işe yeni girmiş, henüz bir şeyler öğrenmekte olandır.

Bir yerin, bir kentin yabancısıdır. Acemilik döneminde yapılan hatalar göze gelmez.

Acemi kritik noktalarda görev almaz. Zira değil hata, kritik noktada atacağı her acemi adım dahi krize yol açabilir.

Diplomasının mürekkebi henüz kurumamış acemi cerraha, beyin ameliyatı yaptırmazsın. Önce usta cerraha çırak yapar, acemilik dönemini eğiterek geçirtirsin.

Ancak acemi birine aynı hastanenin yönetimi verebiliyor hatta yüksek makamlara getirebiliyorsunuz.

Sürekli yeni görevlendirmeler yapılıyor, üst üste değişmeler geliyorsa, acemilik kol geziyordur. Her acemilik, maliyettir. Çünkü öğrenme sürecindesindir.

Ancak kamu yönetiminde acemiliğin vereceği zarar, inanılmazdır. Seni taşıyan aracı acemi sürücüye verir misin?

Şirketini acemi yöneticiye teslim eder misin? Peki ya kamudaki bir koltuğu, üniversite kürsüsünü, acemi birine bırakır mısın? Bırakırsan ne olur?

Yüksek maliyeti öder, acemiye de sürdürülebilir başarı fırsatı vermemiş olur, onu da yönettiklerini de harcarsın.

         ACEMİLİĞİN RİSKİNİ GÖZE ALABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU