İlhamını kafesletme

İLHAMIN 5 KAFES TUZAĞI

1-Kafes sahibi gibi düşünürsün

2-İlhamın kafeste barınamaz

3-Mahalle baskısı, kafeslenmektir

4-Zihnin parmaklıklarla örülür.

5-İlhamın çalınır, merakın törpülenir

Merak; kafes parçalar.

Kafes; içindekini korusa da aslında bir hapishanedir.

Kafes sahibi ile kafeslenen aynı fikirde olmayabilir.

Kafes altın dahi olsa, bülbüle ‘ah vatanım’ dedirtecektir.

Kafes etrafı çevrili olandır. 

Hiledir, yeri gelir tuzaktır.

İster düşünce olsun ister beden; sınırlamadır.

Özgür düşünce kafese girmez.

Kafeslenen fikir, ilham barındırmaz.

Çevrenize baktığınızda  ilham yerine kafes görürsünüz.

Aslında bir çevreniz yoktur, çevrilisinizdir.

İlham düşmanı kafes önce merakınızı budar.

Sonra kafesin parmaklıklarına çarpar her yaratıcı düşünceniz…

Okul öncesi eğitimde başlar zihin kafeslenmeye…

Günde ortalama 402 soru soran çocuk; ‘Bu ne? Bu nedir?’ diye sorup durur içindeki evreni anlamak için.

Önce ailesi, sonra çevresiokulu; onun meraktan oluşan kanatlarını budar ve üniversite kapısına geldiğinde soru 1’e iner; ‘sınavda ne çıkacak?’

İlhamı budanmış insana; ‘büyüdün’ derler. Aslında büyümemiş; kafeslenmiştir.

Kafes bir kez örülmeye görsün etrafına; yaşam enerjin yol olur.

KENDİNİ KAFESLENMİŞ HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Bağımlılık salgını

BAĞIMLILIĞIN 5 KISITI

1-Beynin özgür düşünemez

2-Biat zihnini kaplar, aklın iraden gider

3-Ele güne muhtaç olursun

4-Bağlandığın bitince, bitersin

5-Konfor tuzağında çürürsün

İyiye bağlan ama bağımlı hale gelme

Bağımlılık; bir başka şeyle şartlanmış olma, o şeye bağımlı olma hali…

Öyle ki bir hazza, maddeye, kişi veya kişilere bağlanıp kalırız ve hayatımızın kalitesini, bağlandığımızın sınırları belirler.

Bağlan ama bağlandığına çok dikkat et.

Bağlan ama bağımlı olma zira bağımlılık kendi iradeni askıya almaktır.

Peki, neye bağımlı oluruz? 

Karamsarlığa bağımlı olursan hayatını kara bulutlarla öreriz.

Bencilliğe bağımlı oluruz, ‘ben’ üzerinden hayatı yönetir ama kaybederiz.

Bağımlı ekonomi, kazandığından fazlasını harcayan, ürettiğinden fazlasını tüketen bu yüzden dışa bağımlı hale gelip özgürlüklerini budayan ulusların düştüğü tuzak…

Kadın için bağımlılık, erkeğin eline bakma hali… 

Çocuk için bağımlılık, yetişkinliğe dek süren geçici bir süreç olmalıdır.

Aile için bağımlılık, kendi ayakları üzerinde duramama ve bir başka aileye, siyasi partiye sürgit muhtaç olmaktır.

Şirketin bağımlılığı, sürekli destekle ayakta kalabilmesidir.

Bir lider için bağımlılık, iktidar hırsının içinde boğulmaktır. 

SENİN BAĞIMLILIĞIN  NEYE VE KİMLEREDİR?

DEVAMINI OKU

Salih, ne gördün?

GÖZ ,DİKKATİN NAMLUSUDUR..

1-Dinlerken bütün bedenin kulak kesilir de

2-Dikkatle bakarsa zihnin göz bebeğin olur

3-Evrene açılan penceredir

4-Çevrelidir ki ışığı toplayabilsin

5-En büyük uçurum gözdür, düşenin parçası dahi bulunmaz

Gözdür cihanı gezer de gönül biriynen olur” der ozan.

Gözcüsü olursun cihanın. Gözlem yapar, kayda geçersin. 

Doğayı nişanlayan dikkat kurşunu, gözden çıkar.

Gider, hedefini bulur ve oradaki rengi, şekli avlayıp sana getirir.

Al gözüm, seyreyle Salih… Ne gördün kurudan yaştan, anlat hele…

Terazinin kefeleri de gözdür…  

Birine okkayı ötekine darayı koyarsın.

Her göz diğerine eşit durursa adalet sağlanır ancak.

Göz; çukurdur da. Çevrelidir. Çevrelenmiş, sınırlanmıştır.

Eğer öyle olmasaydı ışığı toplayamaz  yansıtamaz biriktirip zihne gönderemezdi.

Evin odalarından söz ederken kaç göz (oda) olduğu zikredilir.

Göz, dikkatin namlusudur.

Dinlerken bütün bedenin kulak kesilir de deruni bakarken tüm zihnin gözbebeğin olur.

Göz; evrene açılan penceredir.

Bu yüzdendir ki insan ve hayvan bedenindeki delik, nasıl ki evreni zihne ulaştırır, topraktan sızan suyu damağımıza getiren deliğe de göze deriz.

Yeryüzünün gözüdür göze… Göze gözün gibi bak.

CİHANA ÖTEKİNİN GÖZÜNDEN BAKABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sorumlulukla ödüllendir

EL BEBEK GÜL BEBEK

BÜYÜYÜNCE SOL BEBEK

1-Ayağına taş değmesine dahi izin vermiyor,

2-Adeta bir fanus içinde

3-Yetiştiriyoruz çocukları.

4-Bu yüzden açlık yokluk utanç gibi duygularla

5-Baş etmeyi öğrenemiyorlar.

Biz çocukları ailenin refahına ortak ediyoruz, hayatına değil. ‘Aman zorluk yaşamasın.’

Oysa insanı insan yapan; utanma, üzüntü, başarısızlık, kızgınlık, hayal kırıklığı gibi duygulardır.

Acar Baltaş; ‘utanma, suçluluk duygusu olmasa nasıl bir insan olacağını düşünebiliyor musunuz?’ diye sorar.

Çocukların olumsuz duygu yaşaması, zorlanması gerekir.

Küçüklükten beri bir işi yapmak onun işi olmalı.

Ödül almak için yapmamalı, o ailenin bir parçası olarak sorumluluklara katılmalı.

14’ünden itibaren yaz aylarında çalışmalılar ki paranın kıymetini anlasın, bir yetişkin dilini öğrensinler.

Sorumluluk alsın, kararlarının sonuçlarıyla karşılaşsınlar.

İnsan ilişkilerinde sınırın nereden geçtiğini görsünler.

Okula yetişme sorumlulukları dahi yok, servis bile kapıdan alıyor.

El bebek gül bebek yetiştirilen çocuklar, hayata atıldığında hazır olmadığı gerçekler karşısında soluveriyor.

Kendimize sormamız gereken şudur; acaba çocuğuma iyilik mi kötülük mü ediyorum?

ÇOCUĞUNUZ EN SON NE ZAMAN AÇ KALDI?

DEVAMINI OKU

Yapmadığın atışların tamamını ıskalarsın…

EYLEME GEÇMENİN 5 FAYDASI

1-Değer üretirsin

2-Paslanmazsın, yol alırsın

3-Çelişirsin

4-Gelişirsin

5-Özgür olursun

Hareket etmeyen zincirlerini fark edemez

Maharet iltifata tabidir, mazeret takdir edilmez

Wayne Gretzky böyle diyor. Devamı bizden gelsin;

Hiçbir şey yapmazsak bir şey olmasını bekleyebilir miyiz?

Halimizi güzelleştirmeden, ülkenin ahvali düzelebilir mi?

Bir çocuk, hiç adım atmadan yürüyebilir mi? Konfor içinde eylemsizlikle acaba nereye varırız?

Toprağı çapalamadan tarlada çabalamadan harmanda sözümüz geçer mi?

Elden gelen öğüne bel bağlarsak, karnımız sürgit doyabilir mi? T

üketerek büyümeyi sürdürürsek, fakirlikten çıkılır mı?

Cehalet limanında güvende miyiz?

Bilgi deryasına açılmadan beynimizi nasıl geliştirebiliriz ki?

Kazandığından fazlasını harcayan borçtan kurtulabilir mi?

Ürettiğinden fazlasını tüketen ithalat bağımlısı olmaz mı?

Devlet malı deniz yemeyen domuz kafasındakiler çürüdüklerini görmez mi?

Ahlakı dışlayıp kurnazlığı seçenler hayatı ıskalamaz mı?

                      BU EYLEMSİZLİKLE NEREYE

               VARABİLECEKSİN?

DEVAMINI OKU

Bırak çocuğun konuşsun

18 YAŞIMA DEK BENİ ANNEM SESLENDİRDİ

1-‘Sus küçüğün söz büyüğün.’

2-İyi de küçüğü susturup,

3-Onun adına sen konuşursan O nasıl büyüyecek?

4-Hem ona; ‘annesi’ diye hitap etmek niye?

5-Bir adı yok mu? Adını siz koymadınız mı?

Eğer konuşabiliyorsa, neden onun yerine sen?

Ağzı var dili yok çocuk yetiştirmek başarı mı? -Nasılsın yavrum? –İyi amcası, okuyor.

-Aç mısın? –Yedi geldi.

–Çay içer misin? –Yok, sevmez.

Çocuğuna sorulana sürekli kendisi cevap veren ailelere birkaç kelâmım var;

Öncelikle çocuğuna adıyla hitap edin: Anne; ‘annesi’ diye sesleniyor, Abla; ‘ablası’ diyor. Teyze; ‘teyzesi’ diye seviyor yeğenini.

Oysa onun bir adı ve o çocuğun nesi olduğunuz üzerinden iletişimi kurmak yanlış.

Unutmayın ki bir kızı hanımefendi yapacak olan; onun bize davranışlarından ziyade bizim ona nasıl davrandığımızdır.

Bir erkeğe beyefendi gibi davran, beyefendi olur.

Çocuk, kendini ifade edebilmeyi bebeklikte öğrenmiştir ve ona sorulan sorulara ana babasının cevap vermesine gerek dahi yoktur.

Bırakınız çocuğunuza sorulanlara kendisi cevap versin, sizin dublajınıza ihtiyacı yoktur.

Onun yerine konuşursanız, büyüdüğünde de sesini keseceklerdir.

   NEDEN ÇOCUĞUNA ALTYAZI GEÇİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Hoyratlığın yükselişi

KİBAR İNSANLAR ATLARINA BİNİP GİTTİLER

1-Ortalık Recep İvedik’lerle dolu…

2-Kaba, hoyrat, saldırganlık; genel tavır olmuş.

3-Eline güç geçiren, ötekini azarlar olmuş.

4-Oysa bize insanca davranmak gerekiyor.

5-Kibar ol.

Size de tuhaf gelmiyor mu? Nezaket ortadan kalktızarif insanlar buharlaştı adeta.

Ortalık hoyratlık simgesi Recep İvedik’lerle doldu.

Kibar davranmak yerine saldıranyasalara saygı duymazkurala uymaz bir tutum geliştirdik.

Hoyratlığın yaşı filan da yok. Genç-yaşlıkadın-erkekkentli-köylü hemen her kesimden insan, ötekine ya hoyratça davranıyor, onu azarlıyor

Kırmızı ışıkta geçen araca ‘ne yapıyorsun?’ demeye gör; inip gelip sizi dövebiliyor. Yere çöp atanı ikaz edince sizi darp edebiliyor.

Trafik, eline güç verilmişlerin içindeki ilkelliği ortaya çıkaran en önemli ortam.

Zira bir zırh içinde dolaşıyor ve ilk zulmünü yayalara yapabiliyor.

Ceza? Aksine; ödüllendirilir gibi ya takipsizliğe uğruyor veya karakol kapısında sırtı sıvazlanıyor.

İşini yapmayan memura mı denk geldiniz? ‘İstediğin yere şikayet et’ diye küstahlaşabiliyor.

Haklı da… Onu şikayet edeceğin üst makam, ondan da hoyrat davranabiliyor.

Özetle, hoyratlık yükselen değer oldu. Oysa biz görgü dersi konulsun istedik.

        AZARLANMAKTAN BIKMADINIZ MI?

DEVAMINI OKU

İçindeki bayramı keşfet

BAYRAMIN 5’İ Bİ’YERDESİ

1-Bayramlaşmaya en yakınlarından başla

2-Komşularınla bayramlaş

3-Çocuklara mini hediyeleri unutma

4-Ziyaret listesi yap

5-Bayram yoksula da gelir; unutma

“Haydi barışalım, bayrama geldim.”

Bayram, millî, dinî veya özel olarak önemi olan ve kutlanan gün veya günlerdir.

Bizim kültürümüzde bayram; mutluluk, sevinç, barış, kardeşlik, küskünlüğün giderildiği, gönüllerin birbirine aktığı günler demektir.

Ramazan Bayramı özelinde artık orucun bittiği ve bayramlaşmanın, hediyeleşmenin günüdür.

Çocuklar için bayramlıkların, yetişkinler için en güzel elbiselerin giyildiği, yüzden tebessümün daim olduğu, aile büyüklerinin hal hatırı sorulup gönüllerinin alındığı gündür.

Mezar ziyaretleriyle ölmüşlerimizin yâd edildiği günlerdir bayramlar…

Eski Türkçede ‘padram’ kelimesinden günümüze gelen bayramın sözlük anlamı; ‘tekrarı beklenen mutluluk’tur.

Arapça, Süryanicede karşılığı olan iyd, avd gibi kelimeler de ‘tekrar dönmek’ anlamını taşır.

Sonuçta bayramlar, mutluluk, sevinç ve barışma gibi yüce duygulara dönmek, bunu tekrarlamak fırsatı sunan özel günlerimizdir.

Böylesi bir günde yapılacaklar kadar yapılmaması gereken eylemler de vardır; somurtmak, küsmek, barışmamak…

  BUGÜN KİMLERİN YÜREĞİNE BAYRAMI GETİRDİN?

DEVAMINI OKU

Sokaklar çocuk doğurmaz

ÇOCUKLARA KIYMAYIN EFENDİLER

1-Sokak çocuğu yoktur.

2-Sokakta yaşamaya gayret eden çocuk vardır.

3-Bugün 23 Nisan neşe doluyor insan.

4-Neşemiz daim olması için;

5-Çocukları sapığın sokağın insafına terk etmesek?

Bugün 23 Nisan… Neşe doluyor insan

Yine de bu neşe, buruk bir neşe.

Zira sokakta yaşamak zorundan olan resmi 42 bin fakat kayıtdışı olanlarla tahminen 100 bini aşkın çocuk var.

Bunlar sistemin yok saydığı, Çocuk Esirgeme Kurumu’muzun yetişemediği ve Türkiye sathına yayılan coğrafyadaki çocuklarımız…

Bu arada Çocuk Esirgeme Kurumu’na bu bayram ziyarette bulunsak, yardımlarımızı esirgemezsek ne güzel olur.

Biz yardımı esirgemeyelim ki onlar kimsesiz çocukları esirgeyebilsin, koruyabilsinler

Bayram günü neşenizi kaçırmak istemem ama bilmemiz gereken şudur; çocukları sistem korumuyor, hakim, savcı, avukat korumuyor.

23 Nisan’da makamına gelen çocuğa su dahi ikram etmeyen aile bakanı mı koruyacak?

Tacizcileri serbest bırakan, hakim, savcı ve avukatlar da tutuklansın.

Sorum şudur; neden iblisten yanasınız?

23 Nisan’ı sözde mesajlarla kutlamak yetmiyor, onların farkına varmak, acılarını hissetmek ve korumak, esirgemek gerekiyor.

  ÇOCUK KÜÇÜK DİYE ACISI DA KÜÇÜK MÜ SANIRSIN?

DEVAMINI OKU