Bizler enayi miyiz?

KURALA UYANI ENAYİ YERİNE KOYMAYIN

Vergimi zamanımda ödüyorum.

Trafik kurallarına uyuyorum.

Çevreyi kirletmiyorum.

Ancak kamu bunları yapmayanları;

sürekli “vergi affı” “varlık barışı” diyerek

desteklerse biz enayi miyiz?

Toplumu uygar kılan, hayatın akışını düzenleyen kurallardır. Ancak bu kurallar, bazılarına imtiyaz oluşturmamalıdır.

Trafikte kural dinlemeyen, çakarlı aracıyla makas atan, şeridinde gideni enayi yerine koyarcasına kural ihlal eden yığınca kural tanımaz var. Daha geçen yıl, olur olmazlara geçiş üstünlüğü tanıdılar. Ambulanstan öncelikliler var.

Başka bir enayilik, vergi barışında… Ekonomik sıkıntıya rağmen vergisini zamanında ödeyen, borcuna sadık olan, kamu ödemelerini aksatmayanları, ‘af, süre uzatma’ gibi etik dışı kararlarla enayi yerine koyuyorsunuz.

Helal, alın teri ile kazanan, kıt kanaat biriktirenler, ‘varlık barışı’ gibi kuralsızlara ödül veren kamu, dürüste ‘enayi’ demiş oluyor.

Engelli otoparkına araç koyan hadsizlere göz yumarsanız, kadına şiddeti iyi halden(!) salıverirseniz, suyu getiren ile testiyi kıranı bir tutarsanız, bu ülkede dürüst insanları enayi yerine koymuş olursunuz. Bunu neden yapıyorsunuz?

Bizler, vergi veriyor, kurala uyuyor, dürüst davranıyoruz.

        BİZİ ENAYİ SAYMAKTAN UTANMIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

İşte büyümenin gerçek formülü

ORTAKLIK KÜLTÜRÜ DAHA FAZLA KAZANDIRIYOR

Bölgesel güç, küresel marka

olmak için ortaklık şart.

Üstelik birleşerek büyümek,

büyüyünce ittifak kurmaktan

çok daha fazlasını sağlıyor

Aslında formül çok sade; Birleşip büyümek, büyüyüp birleşmekten çok daha iyidir. 2 ile 5 hacmindeki iki şirket, ayrı ayrı 3’e katlanıp birleşirlerse, ulaşacakları değer 133 birim ise…

Bu iki şirket önce birleşp 7 hacmine ulaştıktan sonra 3’e katlandığında ulaşacakları değer; 343 birim olur.

İlkokul matematiği kadar basit bu. Mademki dünya bizi yenilenmeye zorluyor, bu yeni yolda yeni ayakkabılarla yürümek daha akıllıca olmaz mı?

Zihin yapımızı “azıcık aşım, kaygusuz başım” ölçeğinden taşısak? Misal; daha fazla işbirliği ve işbölümüne gitsek?

Birlikte iş yapma becerisi, bir yandan ölçek eknomisini oluştururken diğer yanda kabliyet havuzunu geliştiriyor.

Pazar risklerini azaltıyor ve rakiplere karşı üstünlük sağlıyor.

Sorun; iyiler ittifakı olmayışında… Ortaklık KOBİ dolu ama işbirliği yapanlar çabuak BOBİ (büyük ve orta boy işletme) olabiliyor.

BÜYÜMEK İSTEMİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Abonelik tuzakları

BURADAN ÇIKIŞ YOK

Banka telekom mağaza gibi aboneliklere

giriş kolay ama çıkış neredeyse imkânsız.

Müşterisini dijital tuzağa çeken firmayla

ilişki kesmek bu kadar zor olmamalı.

Abonelik iptali tuzaklanmasın.

Giderek abartan ve müşteri aleyhine gelişen bir tutum var; sisteme giriyor ama çıkamıyorsun. Sistem dediğim şu; abonelik, hizmet sözleşmesi, hesap sahibi olmak ve benzeri işlemler…

İster telekom firmaları olsun ister bankalar, sizi bir kez bilgisayar sistemine kaydetmiş ise artık ilişkinizi kesemiyor, almadığınız hizmete para ödemeye mecbur bırakılıyorsunuz. 

Banka mesela; diyelim ki kredi kartınızı iptal edeceksiniz… Bunun için ulaşabileceğiniz telefon numarası veya posta adresi yoktur.

Sesli yanıt sistemleri üzerinden telefon tuşlarını beyhude tuşlayıp durursunuz. Telekom şirketleri mesela; internet, korona iş modelimizi dönüştürdü.

Tıpkı diyalize bağlı yaşayan diyabet hastaları gibi hayatımızı cihazlarla sürdürüyoruz. Aldığınız bir hizmetten memnun değilsen, çıkmayı dene.

5 yıl ucunda cihaz olmayan hattımı iptal etmeme rağmen yıllardır yüklü faturalar gelmeyi sürdürmüştü.  Mahkemeler; verilmeyen hizmetten para talep edeni cezalandırsın,  aboneleri değil…

        ABONELİKTEN ÇIKMAK NEDEN BU KADAR ZOR?

DEVAMINI OKU

Güncelle ya da yükselt

İYİLEŞTİREMİYORSAN YENİDEN TASARLA

Mevcut yapı, gün gelir işlemez olur.

Çünkü güncelleme ile yapılacakların bitmiştir.

O halde sistemi yükseltmek gerekecektir.

Salgın, bu fırsatı sundu bile…

Korona, ekonomileri kapatmakla kalmadı, mevcut yapıları da yeniden düşünmemizi sağladı. Neremiz çürük, hangi alanlar iyi ve neyi güncellemeliyiz neyi de yeniden tasarlamalıyız?

Bilgisayarı olanlar bilir. Zamanla sizin yazılımınız güncelleme (update) gerektirir, yaparsınız. Ancak bilgisayarınız yazılımı kaldırmadığı zaman, donanımınızı yükseltmeniz (upgrage) gerekecektir.

Salgın sürecinde pek çok güncelleme ihtiyacı doğdu… İsteklerimiz ile ihtiyaçlarımızı gözden geçirmemizi sağladı. Gördük ki bazı isteklerimiz abartı, bazı ihtiyaçlar ise sandığımızdan da önemliymiş.

İşletmelerimizde değer üretmeyen süreçleri fark ettik. Giderebildiklerimizi vardı fakat bazıları ancak yeniden yapılanmayla çözülebilecekti.

Güncelle derken korona restorasyonunu, yükselt derken ise sil baştan tasarımı kastediyorum. Günlük hayata dokunan yüzlerce kavram içinde dört dörtlük strateji önerim şudur; 1-korunasılar 2-güncellenesiler 3-yeniden tasarlanasılar ve 4-terkedilesiler. Aklın ve yüreğin birlikte karar verecektir.

     SENİ HAYATTA TUTAN SİSTEMİN GÜNCEL Mİ?

DEVAMINI OKU

Üretmeyen teknoloji

KLAVYE Mİ yoksa MOUSE MU?

Soru: “en fazla mouse’u mu

yoksa klavyeyi mi kullanıyorsun?”

Cevapların dağılımı ilginç;

%80 mouse, %20 klavye.

Klavye; genelde ÜRETİMİ,

mouse ise TÜKETİMİ temsil ediyor.

Neredeyse bütün dünya; kimi yoğun kimi kısmen teknoloji kullanıyor. Ama teknolojiyi üretmiyorsanız büyük ihtimalle tüketicisi olmuşsunuz demektir.

Bizde; üretim süreçlerinde akıllı ve gereği kadar teknoloji kullananlarımız azınlıkta… Sorun, üretmeyen teknolojinin tüketicisi olanlarımızda…

Çeyrek asır önce bilişim konferanslarında sıkça uyguladığım test şuydu; ‘Bilgisayarı olan el kaldırsın.’ Önceleri  tek tük ama sonraları, salonun neredeyse tamamı el kaldırır oldu.

Bilgisayarı olanlara şunu sorardım; ‘En fazla mouse’u mu yoksa klavyeyi mi kullanıyorsunuz?’  Gelen cevapların genel dağılımı ilginçti; %80 mouse, %20 klavye. Benim bu duruma yaptığım yorum klavyenin üretimi mouse’un tüketimi temsil ettiğiydi.

Gerçi mouse ile üretim yapan tasarımcı benzeri işler de söz konusu ama geneli fazlaca etkilemez. Bugün cep telefonları bilgisayarlaştıkça mouse’un yerini parmak aldı.

Şimdi soru şu; o parmaklar ile katma değeri olan ne gibi üretim yapıyoruz? Üretmeyen teknoloji bizi tüketiyordur.

     TEKNOLOJİ İLE ÜRETİCİ MİSİN TÜKETİCİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;

fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.

Elinde fenerle dolaşıp, ‘adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var; farklı olanınızı, engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE ’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik. Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?

Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT

özgün yerine TAKLİT,

ödül yerine CEZA

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi?

Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik.

Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

      FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKU NİYE?

DEVAMINI OKU

Gülümsemeyi unutma

TEBESSÜM KANA EN HIZLI KARIŞAN İLÂÇTIR

Dünyanın en güzel hissi, birinin yüzündeki gülümsemenin sebebi olduğunu bilmektir.

Gülerken dahi ağlayacağını düşünüp surat asanlardan olma sakın.

Maliyeti sıfır, değeri sonsuz.

Herkesin kendine has hüznü olsa da gülümseme; her dilde her insanda aynıdır.

Güler yüzlü olmayan bir kişi dükkan açmamalıdır’ der Konfüçyüs.

Herkesin seni sevmesini istiyor isen; gülümse J Suratı sirke satanın etrafına yaydığı kötü enerjiyi bütün canlılar fark eder.

Somurtmayı adeta yüzüne yapıştıran insandan uzak durulur. Bir tebessümü insana çok görenler ile çalışmak zordur.

Üstelik güzel bir gülümseme, karanlık eve giren güneş gibidir. Sadece seni değil, evdeki herkesi aydınlatır.

Bizler mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için mutluyuz ve tebessüm mutluluğu; diğerine aktarmanın en doğal yoludur. Üstelik bedava

İnsan yüzü somurturken 46 kası kasar, gülümserken sadece 16 kası harekete geçer. Bu yüzden gülmek, somurtmaya göre daha az yorucudur.

Öyleyse diyorum ki bol bol gülümse. Hem parasız hem de bedeline paha biçilmez.

Gülmesini bilenler sorunlara sağduyulu, sağlam düşünce ve kültürlü bir gözle bakabilmelerini sağlayan sihirli anahtar sahibi olmuşlardır.

   NEDEN GÜNE GÜLÜMSEME İLE BAŞLAMIYORSUN?

DEVAMINI OKU

Sıradanlık sorun mudur?

KEM ALÂT İLE KEMALÂT OLMAZ

Kötü aletlerle mükemmel iş çıkaramazsın.

Sıradan uğraşlara sıra dışı başarı gelmez.

Vasat gelir tuzağı sıradanlıklarla kurulur.

Sıradanlık; ikinciyi geçmektir.

İkinciyi geçersen ikinci olursun.

Bence evet… Bilgeler, kötü aletler ile mükemmel iş yapılmaz derler. Doğrudur. Sıradan, özensiz gayretlerin ürettiği iş, sıradan olur ve büyük başarılar getirmez.

Sıradan olmak, vasat gelir tuzağıdır ve Türkiye’nin bu vasatlıktan çıkması, bireylerin sıradışı gayretleriyle mümkün olacaktır.

İşi her ne ise onu savsaklayan, uyarılarına rağmen çayı getirirken tabağına taşıran, aldığı ihaleyi kötü bitiren, devlette ise ‘bugün git yarın gel’ diye vatandaşı savuşturan… Saymakla bitmez.

Herkes böyle mi? Asla… İşini özenerek yapan ve değer katan insanlarımıza saygı duyarım. Onların gayretiyle zaten başarılar sağlanabiliyor.

Fakat sorun, çoğunluğun işi kötü yapması… Kendini geliştirmemesi… Ana dilini dahi kötü kullanması. Yaptığı her neyse onu aşk ile yapmaması.

Vasat olmak; bir tercihtir. Kader değildir. Eve gelen ustaya bak:

Derhal fark edersin sıradanlığını veya işin ehli olduğunu

Sıradanlar, ödül beklemesin. Sıradışı başarı onları bulmaz.

Şükür; sıradışı başarılılarımız var. Sorun; sayıları yetersiz.

SIRADAN İŞLER YAPIP SIRADIŞI OLABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Çamurlu ayaklarla yeni yıla girmeyin

BUNLARI ESKİ YILDA BIRAKIN

Yalancıları

Sizi umursamazları

Sürekli eleştireni

Değer üretmeyeni

Saygısızları

Stres kaynaklarınızı

Sizi kullananları;

Çamur niyetine 2020 paspasına silin . 2021’e taşımayın ve huzur bulun.

Yeni yıl başladı. Gelenin gideni aratmadığı bir yıl olması için dilek tutmak yetmez, eylem de gerekir. 2021’e dair umutlarla doluyuz ancak…

Umut her şeydir fakat bir yöntem değildir. Yeni yılda bize umudun yanı sıra yöntem gerekecektir. Önerim şudur; Bizi 2020’de alaşağı eden her şeyi geride bırakmak…

Biliyorum, kolay değil. Çoğu sorun, ayağımıza yapışmış çamur gibi. Ancak paspas, çamurlu ayakkabılar için var. 2021’e girerken paspas kullanınız:

Değer üretmeyenleri, sizi üzenleri, gereksiz eleştirenleri, saygısızları, sizi kullananları, yüze dost kalbe düşmanları, yalan konuşanları, sizi strese sokanları, kurnazları, hayat parazitlerinizi, toplum zararlılarını, ayaktaki çamur gibi düşünün.

Bunları paspasa silin. Bunu elbette yapabilirsiniz.

 ÇAMURLARINDAN KURTULMAYI DÜŞÜNÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU