En büyük azınlık: engelliler

SOSYAL MESAFE Mİ SOSYAL DIŞLANMIŞLIK MI?

#Korona ile her birimiz geçici süre seyahat engelli olduk.

#EvdeKal Türkiye derken, zaten sosyal dışlanmışlık yüzünden evde bırakılan engelli yurttaşlarımızın halini daha iyi anladık.

OECD-AB ve Türkiye verilerine göre, dünya nüfusunun yaklaşık %15’i engelli bireylerden oluşuyor. Yani dünyada 1 milyar engelli var. Bu yüzden, dünyadaki “en büyük azınlık” olarak nitelendiriliyorlar. Türkiye’de ise Ulusal Engelli Veri Tabanına göre engelli birey sayısı 1.559.222. (Ancak resmi olmayan verilere göre %13 düzeyinde, 9 milyon civarında.

Bunların %27’si 0-21 yaş, %36’sı 22-49 yaş, %37’siyse 50-64 yaş arasında… Yaşla birlikte engellilik oranı artıyor: OECD ülkelerinde 20-34 yaş arasındaki engelli birey oranı %6. Bu oran 35-49 yaş arasında iki katına çıkıyor.

50-64+ yaş arasında %24’ü buluyor. 4 engelliden ancak 1’i yardım alabiliyor. AB ülkelerinde ilkokuldan sonra okulu bırakan engelli oranı %25. Bu oran İsveç’te %11’ken, Türkiye’de %60. AB’de %29,9’u yoksulluk/sosyal dışlanmışlık riski altında, Türkiye’de bu oran %77,1 gibi rekor düzeyde…

Son olarak; engellilerin %80’i gelişmekte olan ülkelerde… Korona, engellinin halinden anlamamıza yardım eder umarım.

           HER BİRİMİZ ENGELLİ ADAYI DEĞİL MİYİZ?

DEVAMINI OKU

Kirayı dondursak mı?

İNSANLI EKONOMİ İNSAFLI EKONOMİ

#Korona salgını ekonomide insanı keşfettirdi.

İnsaflı ekonomi; korona külfetini bölüşmeyi gerektiriyor.

İNSAF; yarılamak, ikiye bölmek demek.

Tıpkı nimeti bölüştüğümüz gibi.

İkinci kez eve kapanıyoruz. İşler; durma noktasında

Pek çok esnaf, siftah yapmadan günü geçiriyor.

Bazıları çoktan kapandı. Çalışanını eve göndereninden, dükkânını kapatana dek yüzbinlerce işyeri zor durumda. Bu süreç bize ekonomilerin rakamlardan ibaret olmadığını insan faktörünün hayati önemini fark ettirdi.

Siftahsızlık KİRA sorununu beraberinde getirdi.

Ev sahibi, ‘ödensin’ diyor. Kira ile geçinenler var.

Kiracı; ‘gelirim sıfırlandı, nasıl öderim?’ şikâyetinde… Kamu, böyle bir sorun yokmuş gibi davranıyor.

Oysa var ve kiralar ödenemiyor. O halde? Kirayı geçici dondurma yöntemiyle külfeti bölüşme, çözüm olabilir.

Mademki Korona, zengin fakir ayırt etmeden eşitlikçi zulmediyor, o halde oluşan külfeti herkes bölüşmeli ki bu insanlık dramından en az maliyetle kurtulabilelim. Kültürümüz; ‘insaf et efendim ben de insanım’ der.

İnsaf; yarılama (nıfs), yarıdan bölüşmek demek zaten.

      ÇEKEMEM BU DERDİ BÖLÜŞSEK Mİ SENİNLE?

DEVAMINI OKU

SOSYAL MEDYA özgür ama kirli bilgi kaynağı…

“GÜVENMİYORUM AMA GEREKLİ”

Sosyal medyalar; #Facebook #Instagram #Snapchat #Telegram #TikTok #Twitter #Whatsapp #Youtube hayatımızda büyük yer kaplıyor ama güvenmiyoruz.

En büyük sorun; yalancı hesaplar…

İNGEV TAM ve İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi işbirliği ile yapılan İnsani Gelişme Monitörü Araştırması; Türkiye’de halkın önemli çoğunluğunun sosyal medyayı aynı anda hem ÖZGÜR (%56)  hem SAHTE (% 61) diye tanımlıyor.

%48’lik kesim kendisini sosyal medyada pasif izleyici kabul ediyor. Gündemi dar ama aktif azınlık belirliyor. Geleneksel haber kaynakları önemli ama itibarları azalıyor. Görüşlerime uygun haber ve yorum paylaşırım diyenlerin oranı; %31. İnanmadığına tepki verenler %24.

Peki, sosyal medyayı hangi amaçlarla kullanıyoruz? Haber almak %88, Okuduğunu teyit; %88, Takipteki kişi kurumun görüşünü öğrenmek %77, Tanıdığımı merak; %72, Kendime dair olanları paylaşmak %60,

Ülkemde olup bitenlere dair kendi görüşümü paylaşmak; %54. Bu arada 55 yaş üstündeki kendi tanıdığını izlerken 18-34 yaş kendisini paylaşıyor.

           SENİN SOSYAL MEDYAYA BAKIŞIN NEDİR?

DEVAMINI OKU

Salgın fırsatçıları

İYİ GÜNÜN DOSTU KÖTÜ GÜNDE HANİ

Şeytana aşkla bakınca;

onu melek sanırsın.

Oysa değildir.

İşler yolundayken sana melek gibi görünmüş,

sen de onu sosyal paydaşın sanmışsın.

Ancak gerçek yüzünü, dar günde anladın.

Müşterindik, işletmenin gerçek kralı bizdik, velinimetindik.

Senin tedarikçindik, biz olmadan sen de yaşayamazdın güya.

Ortağındık, birbirimize sırtımızı dönebilir, dolandırmazdık.

Reklamlarda ‘her şey sosyal paydaşlar için’ diyordun hani…

Korona geldi, durum değişiverdi mi? ‘Krizi fırsata çevirme’ anlayışın bu mu? Onu söyleyenler, kendi krizini yönetmeyi kastediyordu. Başkasının krizinden fırsat çıkarmayı değil.

Sosyal paydaş; hissedarın, müşterin olsun olmasın senin bu ekosistemde ulaştığın herkesi kastediyordu. Salgın süreci gerçek yüzünü ortaya çıkardı.

Kendini kurtarma adına bizi ateşe atman, ne yaman çelişki… Ürettiğin mala, verdiğin hizmete fahiş zam yapıyorsun.

Nasılsa kullanmak zorunda’ diyerek bizlerin evine korkunç faturalar gönderiyorsun. Raftaki malını ‘nasılsa almak zorundalar’ diye zamlıyorsun…

Sahi, sen kimsin? Bu kadar iblis olmayı nasıl başarıyorsun?

Korona geçecek ,bizler bu şeytani tutumu unutmayacağız.

Tıpkı müşterisini tedarikçisini sosyal paydaşını düşünenleri

         bileceğimiz gibi… GERÇEK YÜZÜN BU MUYMUŞ?

DEVAMINI OKU

Külfeti bölüşelim mi?

ÇEKEMEM BU DERDİ, BÖLEK SENİNLE…

Karşılığını veremeyecek birine; bir iyilik yapmadıkça, mükemmel bir gün yaşamış sayılmazsın.

Hele ki #korona günlerinde, salgın sürecinde…

Külfetleri paylaşım kültürünü yeşertmeliyiz.

Korona bize ayna tuttu ve kusurlarımızı gösterdi.

Neyimiz eksik olduğunu anlattı. Yardımlaşmanın keyfiyet olmayıp zorunluluk olduğunu ilham etti.

Karun kadar malın olsa ne fayda

Virüs, zulmetmekte herkese eşitlikçi davranıyor.

Anladık ki bu süreçte her birimiz sorumluluk sahibiymişiz.

Kimimiz evine dahi gitmeden hastanede hizmet verirken, kimimiz evde kalarak salgın hızını kesmeye yardım ediyor.

Olanın olmayana, bilenin bilmeyene borcu olduğu söylenir.

Ancak şimdi bunun hayattaki karşılığını görmeye başladık.  Salgın sürecinde komşu yardımlaşması arttı, patron işçi ilişkisi işbirliğine doğru evirildi, kamu yapması gerekenleri kavramaya başladı. Ev sahibi-kiracı arasında dert bölüşme kültürü yeşerdi. Kan ağlayan esnaf, birbirini gözetir oldu.

Yine bu süreçte derdi paylaşmayanların insafsızlığına da tanık olduk. Fırsat bu deyip suyu, gazı, elektriği zamlayan, müşterisine kazık atanları gördük. Onları unutmayacağız.

       KORONA İÇİN BUGÜN KİMİNLE NE PAYLAŞTIN?

DEVAMINI OKU

Bilgi-yoğun cehalet

ÇER ÇÖP BİLGİDEN UZAK DUR

Ortada bilgiden ziyade bilgisizlik varsa internet sayesinde bilgisizliği örgütlersin.

Teknolojiyi cehaletin emrine verdiğinde;

daha donanımlı ilkellikler elde edersin.

Nitelikli bilgi, asla ortalıkta değil. Sıradan değersiz bilgi ise hemen her yerde bizimle. Misal Internet’te, birbirinin neredeyse kopyası fikirler, bilgiler, düşünceler, uçuşup duruyor. Eğer daha önce o konuda siz de bir şeyler üretmişseniz, bunları da aynı yerlerde buluyorsunuz.

Peki işe yarıyor mu? Pek sanmıyorum. Neticede ortada çok fazla bilgi dolaşsa da “nitelikli bilgi” son derece az.

Bir başka sıkıntı, işe yarayacak bilgi arayışındaki süreçlerin tuzaklarla dolu olmasında yatıyor. Kendiniz bile üretmiş olsanız, karışınıza çıkan bilginin referanssızlığı yüzünden kafanız karışabiliyor.

Eskilerin bir sözü vardır; “köyün girişinde uydurduğun yalana, köyün çıkışında seni de inandırırlar”.

Sizin “yeterince referansı olmayan” ham bilginiz, bir süre sonra, diğerleri tarafında da kullanılınca, siz de bu “ham bilgiyi”, eskisinden daha “nitelikli (!)” sanıyorsunuz.

Oysa başkasının kopyalaması bilginize nitelik kazandırmıyor sadece “daha yaygın” hâle getiriyor.

     NİTELİKSİZ BİLGİ SENİN İŞİNE YARIYOR MU?

DEVAMINI OKU

İstek mi ihtiyaç mı?

DAHA MÜTEVAZI YAŞA Kİ

BAŞKALARI DA VAR OLABİLSİN

Hayat bize ihtiyaçlarımızı sunar, isteklerimizi değil.

#Korona minimal yaşamın gereğini bize hatırlatıyor.

İsteklerinin peşinde koşarken hayatı kendine zindan etme.

Bir virüs gelir, sana ayna tutar. O boy aynasında sana dair olanları görürsün.

Neyi yakıştırmışsın neyi abartmışsın, net görürsün. İhtiyaçların sınırlı olduğunu hatırlarsın.

İsteklerin seni hangi borçların altına soktuğunu, başına açtığı dertleri kavrarsın. Hele ki evine hapsedildiğinde, zenginliğin senin içinde olduğunu fark edersin.

Sahip oldukların aslında sana sahipmiş.

Derdini sakladıklarının külfetini daha net anlarsın.

Misal gardırobunda kullanmadığın he çok giysin var? Peki ya ayakkabılar? O tişörtü kaç kez kullandın? Varsa evin? Yoksa mülk hevesin?

Korona hayat tarzı bize sesleniyor; minimal yaşa ki dert edineceğin şeylerin sayısı azalsın. Daha hesaplı davran ki borç yüzünden mahzun olma.

Daha az  tüket ki gelirin sana yetebilsin. Acaba evinde kullanmadığın ne çok eşya vardır senin?

Hayat sana ihtiyaçlarını veriyor zaten. İsteklerini değil…

İsterken dikkat etmelisin; çünkü o istek sana verilebilir.

Dilek tutarken dikkat et, gerçekleşebilir.

Bu yüzdendir ki ‘hayırlısıysa olsun’  tevekkülü önerilir bize.

          HANGİ İHTİYACIN VAR Kİ KARŞILANMAMIŞ?

DEVAMINI OKU

Eleştirin yapıcı olsun

KUSUR ARIYORSAN BÜTÜN AYNALAR SENİN

Gözlerin dünyayı gözler de kendini göremez.

Bu yüzden aynaya ihtiyaç olur.

Eleştiri; aynadır sana.

Ama aklında bulunsun;

SİLGİN kaleminden önce bitiyorsa, HATALI sensin.

Eleştiri belki güzel bir şey değildir ama gereklidir. Ağrı ile aynı işi görür. Çünkü ağrı; vücuttaki arızanın habercisidir.

Ben, övgüden ziyade eleştiriye ihtiyaç duyarım. Çünkü her eleştiri, bana tutulan aynadır. Ancak o sayede kusurlarım giderilir, kendimi geliştirme fırsatım doğar, zenginleşirim.

Fakat gereksiz, yerli yersiz eleştirinin fazla hükmü olmaz.

Altın kural şu; eleştiriyorsan en az 1 öneriyle yap bunu.

Önce iğneyi kendine batır sonra çuvaldızı ele batırırsın.

Dinlemeden, anlamadan eleştirme. Öneri sunmuyorsan sus.

YARGI yerine ANLAMA gayretin olsun. Eleştirdiğin şey belki de senin anlayamadığındır. Mevlana Mesnevi DİNLE kelimesiyle başlar. 2 kulakla 2 dinle, 1 ağızla 1 kez eleştir.

DOZUNU kaçırma, USLUBUN yumuşak olsun, kırıcı değil…

Unutma ki basit insanlar kendilerinin anlama yeteneklerinin üstüne çıkan her şeyi eleştirirler. Eleştiri kaldıracak kadar büyük değilsen, övülmeye değmeyecek kadar küçüksündür.

Eleştirmenlerin genelde başarısızlar olduğunu unutmayın.

HAKSIZ ELEŞTİRİN; GİZLİ ÖVGÜN OLABİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Ruhsal detoks zamanı

GÖRENEDİR GÖRENE

KÖRE NEDİR, KÖRE NE…

#Korona bize sırtımızdaki gereksiz yükleri fark ettirdi.

Çevremizi kirleten ilişkileri görmemizi sağladı.

Meğer pek çok şey, ihtiyacımız değilmiş.

Kör olma da gör bunları…

Salgın sürecinde üzerimize yük olmuş çok sayıda külfetin farkına vardık. Gördük ki pek çok harcamamız bize ihtiyaç gibi gösterilmiş. Oysa bunlar yalnızca isteklerimiz imiş.

İnsanın ihtiyaçları sınırlı istekleri sonsuz olduğuna uyandık.

Sırtımızda gereğinden fazla külfet, insan, sorun taşımışız.

Korona yüzünden ekonomik, sosyal, psikolojik ve fiziksel perhize girmişken, acaba bu yüklerden kurtulmak mümkün olabilir mi?

Bence korona temizliği zamanı… Tıpkı bayram temizliği gibi çevremizdeki, sırtımızdaki gereksizlerden arınma için altın fırsat sahibiyiz. Fuzuli harcamalarımızdan, değer üretmeyen ilişkilerden, kötü alışkanlıklardan, bize yük olan çevremizden kurtulmak pekala mümkün.

Fiziki mesafe tedbiri, bizi üzenleri hayatımızdan uzaklaştırmayı kolaylaştırabilir. Sürekli söylenen, kusurlarımızı ikide bir yüzümüze vuran, arkamızdan konuşan, yüze dost kalbe hain kişileri, Korona temizliği ile göndermek faydalı olacaktır.

Hazır perhiz yapıyorken ruhsal detoks şansını ıskalamayın.

SIRTINDAKİ KÜFEDEN KURTULMAK İSTER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Hepimiz aynı gemideyiz ama…

FEDAKÂRLIK PAYLAŞIMI;

FEDA sana KÂR bana olmasın.

Fırtına tekneyi salladığında;

1’nci sınıftaki yolcuların söylemidir;

‘Hepimiz aynı gemideyiz.’

Aynı gemideyiz de güverte yüzü göremeyen ne yapsın?

Bu kelimelerle başlayan cümleyi genelde kaptan köşkündeki yöneticilerden duyarız. Genelde 1’inci sınıf yolcularının batmaya yakın yaptığı çağrıdır. Cümle böyle başlıyorsa bil ki senden FEDAKÂR olman istenecektir. Şüphesiz hepimiz aynı gemideyiz ama… Devamı gemideki yolculardan gelsin;

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz sürekli güvertedesiniz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz farklı göğe bakıyorsunuz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama servis edilen yemekler farklı.

Hepimiz aynı gemideyiz ama kürek çeken hep biz oluyoruz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama tekne batınca aynı denizdeyiz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama seni filikan bekler bizi simit.

Hepimiz aynı gemideyiz ama sizin masanızda olamıyoruz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama buzdağını göremeyen sizsiniz.

Tamam haklısınız anladık; hepimiz aynı gemideyiz ancak;

     NEDEN BİZLER GÜVERTE YÜZÜ GÖREMiYORUZ?

DEVAMINI OKU