Gitmeyi bilmek…

İKİ AYAĞIYLA MAYINA BASMIŞ

GİBİ BIRAKIP GİDEMİYORSUN

1-Zamanı gelince gitmeyi bilmek gerek.

2-Mayına basanın dramını düşün;

3-Kalsan, çürümeye gönlün razı değil.

4-Gitsen, varlarını terk edeceksin.

5-En zor ikilem bu işte..

Ve hemen gidemedim, Ve artık gidemedim,

Ve sonra hiç gidemedim

Edip Cansever böyle diyor.

Gitmesi gereken ne düşünür bilinmez ama kalmaya heveslileri, şiirin devamında uyarmakta gecikmez şair;

Kurtuluş’ta son durakta bir tramvay ölüsü sanki ben; öylece kalakaldım…

Eğer söz konusu ilişkiler ise, genelde, gidenin kaçak, kalanın korkak olduğu bir kavramdır; gitmeyi bilmek

Fakat gidilecek yeri değer üretmek diye tanımlarsanız, sistemin yorgunluğuna (entropi) varırsınız.

Hele ki her şeyin hızla değiştiği dünyada…

Bazıları gitmeyi bilmemeyi; “geriye gitmenin en hızlı yolu” diye tanımlar.

Doğrudur…

Daha iyi bir yarın uğruna dünden gitmeyi bilmiyorsan, bugün başın belada demektir. 

Gidebilmelisin, zamanında…

Şimdi yayladan çekip giderken Edip Cansever ile gitmeyi bileyim dedim bu kısa yazıdan;

Hepimiz kalakaldık Elimizde tetiği çekilmeyenNamlusu yönsüz bir tabanca gibi

ZAMANI GELİNCE GİTMEYİ BİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

İnekler sağılmıyor

SEN AĞA BEN AĞA… İNEĞİ KİM SAĞA?
Yaylaya Yeşil Yol yaptık, beton arttı…
Oysa amacımız; turist gelsin üretim artsın idi.
Yaylaya süt götürülür mü? Götürüyoruz artık.
Meralar; inekleri değil, betonu otlatıyor.

15 yıldır yazın en az 1 ayımı yaylalarda geçiririm. İnternet sayesinde burada çalışırken dağ bayır dolaşır, tabiattaki değişimi, sosyo-kültürel farklılaşmayı gözlemlerim.

Son 10 yıldan bu yana gördüğümü şudur; hayvan sayısı azalmış beton sayısı çoğalmış. Beton da bize süt vermiyor. Bunun için inek gerek, koyun keçi gerek

Artık İnek sağılmıyor, daha doğrusu onları sağıyoruz da sayıları azalıyor. Merayı, yemi bahane edip süte hasret ulus haline geliyoruz. Tarım sanki utanılacak bir şeymiş gibi; ‘efendim zengin olmak için bilişimde teknolojide üretici olmak bize yeter’ gibi tuhaf fantezilere saplanıyoruz.

Oysa Korona, gıdanın ne denli hayati olduğunu bir kez daha gösterdi bize. Ülkede güçlü sanayi mutlaka olmalı fakat yalnızca makineler ile çocuklarımıza sofra donatamayız. Silahla vatanı koruruz ama içecek suya da ihtiyaç var.

Sorum şu; Biz tarımdan uzaklaşmalı mıyız? Yaylamıza şehirden süt götürülür mü?

İnek sağamıyorsak bizi inek gibi sağan yabancılar çıkar.

         BİZ ÜRETMEZSEK BESİN NEREDEN GELECEK?

DEVAMINI OKU

Tarlaya dönüş yolunda

EKMEDEN BİÇEMEZSİN
Tarım, #korona sürecinde önemini gösterdi.
Geçimlik tarım yerine bilgi yoğun tarım gelişiyor.
Bitler baytlar iyi de onları yiyemiyoruz.
Ekmeden biçilmiyor ve tarımsal üretim şart.

Artık yayladayım. Kaçkarlar’ın tepelerindeki kulübemdeyim.

Korona sürecinde uzaktan çalışma hayatımıza girdiğinden beri, koca ofis binalarının, otoparkların, asansör, toplantı odaları, kafeterya ve ofislerin, evdeki bir yemek masasına sığabildiğini fark ettik… Ben de şimdi internet erişimi olan her yerin, ofis olabileceği kolaylığıyla yayla kulübemdeyim.

7 iklim, 4 mevsim, faunası, florası, suyu, havasıyla Cennet Vatanın her yanında hayat var. Ancak çalışmak, üretmek şartıyla…

Pek çok insan, tarıma yönelmeye başladı. Parasını değerlendirmek isteyenlere, döviz, altın, borsa, konut, oto seçenekleri dışına taşmalarını, tarıma uygun arazilere yönelmelerini tavsiye edip duruyorum.

Gördüğüm, tarlaya dönüş yolunda pek çok insanın arayışta olduğudur. Tarım, daha da önem kazandı ve geleneksel geçimlik tarım yerine bilgi odaklı tarımın özellikle genç kuşaklar tarafından ilgi görmesi, Türkiye’nin şansı

Daha şimdiden arazi arayanlar, arazisine müşteri arayanlar çoğalmaya başladı. Bu bir şans.

    TARIMSAL ÜRETİM OLMADAN DOYABİLİR MİYİZ?

DEVAMINI OKU