Bilginin efendisi değilsen kölesisin



MAHREM DEĞİLSEN MAHRUM OLURSUN
Bilgi güçtür. Onu elinde tutana avantaj sağlar.
Elindeki cihaz bilgi fabrikası gibi.
Ama bu bilginin mahremiyeti?

Gezegende 7,5 milyar insan yaşıyor. İlginçtir, dünyadaki sim kart ve tablet sayısı, dünya nüfusunu aştı.

Öyle ki her saniye 2 çocuk doğarken 10 sim kart aktif hale geliyor. Bütün insanlık kapsama alanında artık.

Herkesin, her yerden, her yere, her şeyle, her zaman bağlanabildiği bu dünyada oluşan riskleri ve doğan fırsatları bilmez isek, başımıza neler gelir? Söyleyeyim, bilgi kirliliği mağduru ve başkalarının bilgisinin kurbanı oluruz. Kapsama alanında olmak, aynı zamanda kapsandığınızı da gösterir. Yalnızca para işlemlerinde değil, sosyal medya paylaşımları ve konum cihazları sayesinde ardınızda bıraktığınız iz, zaten sizin mahremiyetinizi “kendi elinizle ifşa” niteliğinde…

Kendi ürettiğin bilginin mahremiyetini koruyamazsan, özgürlükten mahrum olursun. FARKINDA MISINIZ?

DEVAMINI OKU

İşte büyümenin gerçek formülü

Aslında formül çok sade; birleşip büyümek, büyüyüp birleşmekten çok daha iyidir. 2 ile 5 hacmindeki iki şirket, ayrı ayrı 3’e katlanıp birleşirlerse ulaşacakları değer, 133 birim ise… Bu iki şirket önce birleşip 7 hacmine ulaştıktan sonra 3’e katlandığında ulaşacakları değer 343 birim olur. İlkokul matematiği kadar basit bu.

Madem ki dünya bizi yenilenmeye zorluyor, bu yeni yolda yeni ayakkabılarla yürümek daha akıllıca olmaz mı?

Zihin yapımızı; ‘azıcık aşım, kaygısız başım’ ölçeğinden taşırsak? Misal; daha fazla işbirliği ve işbölümüne gitsek?

Birlikte iş yapma becerisi, bir yandan ölçek ekonomisini oluştururken diğer yanda kabiliyet havuzunu geliştiriyor, pazar risklerini azaltıyor ve rakiplere karşı üstünlük sağlıyor. Sorun; iyiler ittifakı olmayışında… Ortalık KOBİ dolu ama işbirliği yapanlar, çabucak BOBİ (büyük ve orta boy işletme) olabiliyor. BÜYÜMEK İSTEMİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Beni gücümde dene

Zayıfken insan, daha adildir; zira adalete muhtaçtır.

Çünkü mağdur edilmiştir; “gücün taşrasına” düşmüştür. Adalet talebi, zulme uğramama ihtiyacıyla örtüşmüştür.

Zayıfken insan, üretken olmak zorundadır. Çünkü hayatta kalma repertuarı genişlemiştir, sıra dışı yöntemleri bu refleksiyle daha kolay keşfedebilecektir.

Zayıfken vefalı olmak zorundadır. Zayıflığı doğuran dışlanmışlık , “bir güce vefa göstererek” aşılabiliyordur.

Zayıfken dürüst olmak, fazla bir değer ifade etmez. Dürüst kalma zorundaki biri; karıştırılır ilkeli canlı insanla.

Asıl sınav; güç aktarıp, o insanı gücünde denemektir.

Güçlü insan, bu gücü kullanırken gösterir gerçek kimliğini.

Bu testten geçemeyenlere ise kötü insan diyorum ben. Toplumu kemiren, kamusal alanda sorun çıkaran, işletmede kaynakları heba eden, düzen tanımaz, istilacı ruh hali temsilcileri… Kural ihlali, hak gaspı, sorumsuzluk, ötekine eziyet, çalışanına mobbing, kötülüğünü gücünden alanlar…

    GÜÇ AKTARILINCA KÖTÜLEŞENLERDEN MİSİNİZ?

DEVAMINI OKU

Ben başlamazsam, ancak durdurulabilirim

TUTUNAMAYANLAR yazarı Oğuz Atay, böyle der… Nitekim başlamadığı için tutunamadı da…

Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ; uçağa başlatılmadı.

KARAKURT lokomotifimizin 22 mühendisi başlatılmadı.

KİLLİGİL Paşa, Şakir ZÜMRE; silaha başlatılmadı.

Devrim otomobili ilk yerlimiz idi, başlatılmadı.

ANADOL’a başlamıştık, sevildi ama sürdürülmedi.

BANDIRMA FEZA KULÜBÜ rokete başlatılmadı.

Lagari, Hezarfen ve diğer vizyoner insanlarımız…

NİHAYET savunma sanayiinde başlayabildik; Uçak, gemi, tank, helikopter, SİHA, SİDA, roket, denizaltı ve diğerleri…

Sırada şimdi UZAY var. Kendi S-400’ümüz, kendi F35’imizvar.

Biran önce başlamazsak tutunamayabiliriz.

DEVAMINI OKU