Fakir şirketlerin zengin patronları

PATRONU DEĞİL ŞİRKETİ KURTARSAK?

1-Böylece işini iyi yapan ile

2-Kötü yöneten patronu ayırt ederiz

3-Ekonominin kıt kaynaklarını;

4-Ülke yararına daha etkin kullanırız

5-Şirketleri güçlendiririz

Türkiye, fakir şirketlerin zengin patronlarıyla dolu… Sermayeleri yeterince güçlü olmayınca ekonomideki sıkıntılardan hastalanıyor, zor duruma düşebiliyorlar.

Bu; servet sahibi ama geliri düşük yapıyı dönüştürmek için şimdiden daha uygun zaman var mı?

Biliyoruz ki sahibi zengin olup kendisi fakir olan şirketin nefesi çabuk tükeniyor. Sermayesini servet yapan patron, soba ateşine çıra oluyor.

2001 krizini hatırlıyorum. Bir ilimizin ticaret ve sanayi odasında “şirketlerin krizden çıkış yolları” konulu konferans vermek için bu ile gitmiştim.

Biraz geç kalınca salona en geç giren ben olmuştum. Konuşmam çok kısa sürmüştü; “hanımlar beyler, binanın bahçesi lüks otolarınızla dolu.

Oysa siz ilk iş; işçileri eve göndermeyi seçmiş ve işsizliği şişirip krizi tetiklemişsiniz.’

     ACABA SERVETİ SERMAYAYE KATAMAZ MIYIZ?

DEVAMINI OKU

Zor zamanları yönetmek

NE DEM BAKİ NE GAM BAKİ

1-Yaşadığın zor günler sürgit olamaz

2-Tıpkı iyi günlerinin olmadığı gibi

3-Kendi krizinden çıkış rotası çiz

4-Umudunu hiç kimse çalamaz

5-Belirsizlik içinde yol almayı dene

İyi günde herkes dost. Durgun suda herkes kaptan. İşler yolunda giderken herkes iyi…

Ancak hayatın gereceğiyle zor zamanda yüzleşirsin.

Belli ki gündelik şartlar hayli zor. Hatta sürgit kriz içinde bir ekonomide, hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı, yarınsızlık ortamında morallerimiz bozuk.

Bunlardan daha da kötüsü; insanların gelecek beklentisini kaybetmesi, belirsizlik yumağı içinde kalmaları…

İşte tüm bunlardan kurtulmanın yolu; 1-Umudu asla kaybetmemek ve 2-kendine zor zamanlara dair bir rota çizmek…

Bilgeler; ‘ne dem baki, ne gam baki’ der. Sefa da cefa da geçicidir. 

Şartlar çok zor olsa da bilmemiz gereken, zor anların geçeceğidir.

Burada fark, kötü koşullar içinde senin en iyi yapabildiğine odaklanmak, zor zamanlarını yönetmek ve kendi geleceğine bir kapı aralamak.

Çıkan her şey iner, dar günün ömrü az olur.

Sen şimdi kendi geleceğine sahip çıkmazsan seni yönetemeyenin becerileriye sınırlanırsın.

Her durumda bir çıkış olduğunu bil ve ona göre davran.

 HANGİ KARANLIK GECE VAR Kİ SABAH OLMAMIŞ?

DEVAMINI OKU

Hepimiz aynı gemideyiz ama…

FEDAKÂRLIK PAYLAŞIMI;

FEDA sana KÂR bana olmasın.

Fırtına tekneyi salladığında,

1’nci sınıftaki yolcuların söylemidir;

‘Hepimiz aynı gemideyiz.’

Aynı gemideyiz de güverte yüzü göremeyen insanlarımız ne yapsın?

Bu kelimelerle başlayan cümleyi genelde kaptan köşkündeki yöneticilerden duyarız. Genelde 1’inci sınıf yolcularının batmaya yakın yaptığı çağrıdır.

Cümle böyle başlıyorsa bil ki senden FEDAKAR olman istenecektir.

Şüphesiz hepimiz aynı gemideyiz ama… Devamı gemideki yolculardan gelsin;

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz sürekli güvertedesiniz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama siz farklı göğe bakıyorsunuz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama servis edilen yemekler farklı.

Hepimiz aynı gemideyiz ama kürek çeken hep biz oluyoruz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama tekne batınca aynı denizdeyiz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama seni filikan bekler bizi simit.

Hepimiz aynı gemideyiz ama sizin masanızda olamıyoruz.

Hepimiz aynı gemideyiz ama buzdağını göremeyen sizsiniz.

Tamam haklısınız anladık; hepimiz aynı gemideyiz ancak;

     NEDEN BİZLER GÜVERTE YÜZÜ GÖREMiYORUZ?

DEVAMINI OKU

Üzülme ömrü yokuşlum

YARIN DAİR 5 UMUT

1-Ne dem baki, ne gam baki

2-Bahtımız elbet açılır

3-Kurtuluş, gayrete aşıktır

4-İyi doğru güzel yok edilemez

5-Halimizi iyileştirince kriz gider

Gün ortasında karanlığı hak etmiyoruz.

Yokluk senin peşinde mi? Ekmeğinde aşında mı? Baharında kışında mı? Yaz ayında kışı yaşamak neyin nesi? Ülkeler salgın sonrası ekonomilerinde baharı yaşayamaya başladı.

Oysa bizim halimize bak? Dolar bile 8,75 oldu, 9’a dayandı.

Yazımızı kışa çeviren acaba nedir? Bu yazı karamsarlık yazısı değil, aksine bir sorgu bombardımanı

Acaba eller ekonomilerini düze çıkarmaya başlamışken bizdeki faiz, kur, enflasyon üçgeninde neden azap çekilir? S

iyasi kirlilik her geçen gün artıyor ve yönetimdeki çürümüşlük, ekran eğlencesi haline geliyor. Sormalıyız; bunları hak ettik mi?

Belki de hak ettik ama işini hakkıyla yapanların içinde bulundukları bu azap nedir? Hırsızı, arsızı, çapsızı ile gün ortasında karanlık yaşıyoruz. Kayırmacılığa son versek?

Bilimi iktidar yapsak? Onca nitelikli insanımıza görevleri tevdi etsek? Peki, yazdaki bu kış havası geçer mi? Elbette…

Bu ulus neler gördü, ne krizler atlattı. Bunu da atlatacağız. Fakat gafletin, konforun bedelini ödeyerek…

             YOKUŞLARDA SUSAMAK ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Değişmek yetmiyor dönüşmek gerek…

DÖNÜŞÜMÜN 5 GEREKLİLİĞİ

1-Artık değişim yetmiyordur

2-İş, iletişim, ilişki süreçleri değişmiştir

3-Yeni bir dünya kurulmuştur

4-Pazar şartları farklılaşmıştır

5-Aynı kalırsan silineceksindir

Ya dönüşüm ya ölüm zamanı.

Değişim; belli bir süreç içinde yer alan değişikliklerin tümü.

Dönüşüm; daha iyi bir yarın uğruna dünü geride bırakmak…

Kriz zamanlarında değişim gereklidir ama dönüşüm şarttır.

İş süreçleri, iletişim süreçleri, ilişki süreçleri ve daha önce var olmayan bilgi süreçleri; olağanüstü değişim içinde iken artık değer üretmeyen her şeyi; yeni iklime dönüştürmeli.

İş yapma kuralları, tedarik zincirleri değişti. Yönetim de üretim de değişmek zorunda. Hatta dönüşmek zorunda

Aksi halde bırakın gelişmeyi, değişmeyi, ayakta kalınamaz.

Bundan 25 yıl önce Fortune Global listesinde yer alan 500 şirketten yarısı artık listede yer almıyor. Dönüşüm çağında 2030’a dek şimdiki en büyük 500’ün yarısı liste dışı olacak.

Değişimde geriye gitmenin yolu, yerinde saymak idi. Ancak dönüşen dünyada bunu başaramayanlara bir yarın yoktur.

        DEĞİŞENLERDEN MİSİN DÖNÜŞENLERDEN Mİ?

DEVAMINI OKU

Krizde olmadığını sanıp krizlerden korkuyoruz

KRİZİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Varlığı tehdit etmesi

2-Acil müdahale gerektirmesi

3-Ani değişikliklere zorlaması

4-Mevcut yapıların yetersizliği

5-Korku – paniğe yol açması

Kriz fırsat barındırır da;

Görenedir görene…

Köre nedir köre ne…

Kriz bir ülkenin, kurumun, bireyin işleyiş biçimini tehdit eden veya hayatını tehlikeye sokan, acil karar verilmesi gereken, uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilimli durumdur.

Aslında işler uzun süredir yolunda gitmiyordur fakat hayat bir şekilde devam ediyor, gün kurtarılıyordur. Ama süreçler bunalımda, bireyler de buhran yaşamaktadır.

Buna rağmen kriz kelimesi dillerde değildir fakat hayatın içindedir. Krizin maliyetini arttıran zaten bu gaflettir.

Ol mahiler ki derya içredür deryayı bilmezler’ der Hayali… Balık, kriz deryasındadır fakat onu bilmemektedir.

Hatta tüm kriz uyarılarını yok sayabilmek ve tedbirde geç kalabilmektedir.

Gerçi krizi hayati sorun hale getiren, krizde olmadığını sanıp, krizlerde korkmak ama hiçbir şey yapamamak halidir.

Kriz fırsat barındırır. Ama bu durum; Görenedir göre neKöre nedir, köre ne

       KENDİ KRİZİNİ FARKEDEBİLENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Evdeki gümüşleri sattık

EKONOMİDE ‘BALO’NUN 5 ÇIKTISI

1-Gayretsiz zenginlik

2-Hak edilmemiş tüketim

3-Yüksek enflasyon

4-Durgunluk, kriz

5-Satılan gümüşler

Ürettiğinden fazlasını tüketme.

Kazandığından fazlasını harcama.

Enflasyon; gücünü, hak edilmemiş tüketim iştahından, gayretsiz zenginleşme kurnazlığından alır. Balo havasında yiyip içtiğimiz 2000 yılını hatırlıyorum.

Ülkeye giren sıcak para, bankaların adeta saçtığı krediler ile har vurup harman savurmuş, ertesi 2001’de balo faturasını ödemek için evdeki gümüşleri satmak zorunda kalmıştık. Çökmüştük.

Enflasyona rağmen ülkeler yatırım yapabilir, gelişebilir. Sadece olası krizlere ve global ekonomiden gelecek olan tehditlere daha açık hale gelirler. Günümüzde olduğu gibi

Eğer verimli yatırımlar söz konusu ise zaten enflasyon, ne kadar yüksek olursa olsun, düşme eğilimine girecektir.

Ancak önemli ve öncelikli olmayan alanlarda harcama yapan yönetimler, yüksek enflasyon ortamında durgunluk gibi belâ ile tanışacaktır; stagflasyon

Anlamı şudur; zaten soluk soluğa iken kafayı bir kova suyun içine gömmüşsünüzdür. Bunun bir adım ilerisi vardır; slumpflasyon

Enflasyon içinde küçülürsünüz. Salgının da etkisiyle başımıza gelen, bunlar…

        SENCE BU BAŞIMIZDAKİ HANGİ TÜR BELÂDIR?

DEVAMINI OKU

Bana farklı bakış gerek

OYUNCUYU DEĞİL ÖYKÜYÜ DEĞİŞTİR

Yeni yolda eski ayakkabıyla yürüme.

Değişim, zihinde başlar.

Aynı kalmak adına her şeyi değiştiren;

değişmesi gereken sensin belki de…

Başarısızlığı önce kendinde aramalısın.

Krizler, değişim zamanlarıdır. Aynı kalamaz, farklı bakış açıları, yeni yollar, yeni insanlar devreye girer. Özellikle yeni personel alırken, değişim ihtiyacı belirginleşir.

Sorun şudur; farklı bakışı nasıl edinir, farklı olanı nasıl buluruz? Zira şirketin kulvar atlayabilmesi için farklı bakış açılarına ihtiyacı vardır.

Farklı olan daima tedirgin eder. O halde bu korkuları nasıl yeneriz? Ya yeni gelen benim işimi elimden alırsa? Ya farklı düşünce şirketin ritmini bozarsa?

Ya diğerleri etkilenirse? Tamam kaygılarımız var ama benzer şeyleri duyar, dinler, solursak; değişimi nasıl yakalayabiliriz ki?

Bir lider, bu sancılı değişimi yönetebilen kişidir zaten. İhtiyacı olan farklılığı bul ve bünyeye kat.

Değişim istenirken yapılan 3 temel hata; 1-Zihin yapısını sorgulamamak, 2-konfor alanlarından çıkamamak, 3-eski yolda yeni ayakkabıyla yürümek.

Değişim; yönetici veya çalışan değiştirerek değil, zihin yapısını değiştirmekle mümkündür. Sorun, müdürde değil, senin zihnindedir.

        DEĞİŞTİRİLMESİ GEREKEN SEN OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Kriz beklenmeden gelir

HER KRİZ FIRSATA DÖNÜŞMEZ

En ölümcül hata krizi kabul etmemektir.

Krize götüren zihin yapısı dönüştürülmeden

kök sebebe inilmeden çözüm gelmez.

Devamlı gündem değiştirmekle

kriz ertelenebilir ama engellenemez

Bir mekanizmanın mevcut konumunu ve geleceğini etkileyen hiç beklenmedik bir anda ortaya çıkan ve genelde önlem alınmakta geç kalınan olumsuz durumdur.

Ülkenin, ekonominin, örgütün üst düzey hedeflerini ve işleyişini tehdit eder. Uyum ve önleme sistemlerini yetersiz hale getiren gerilimli dönemlerdir kriz.

Krizle yaşamak, önemli ile öncelikli olanı ayırt etmekle mümkün.

Krizde çalışmak, ilerlemekten ziyade hayatta kalmaya odaklıdır.

Sürgit krizde yaşanmaz. Ezberler gözden geçirilir, alışkanlıklar çöpe atılır ve krize götüren zihin yapısı sorgulanır. Zaten kriz, eylemsizliğe izin vermez.

Ancak krize girdiği halde yönetim anlayışını değiştirmeyenler de değiştirilir. Zira hayatta kalmak en önemli amaç olmuştur. Krizle baş etmek 3 temel prensibe bağlı; 1-krizi kabullen, 2-kök sebepleri bul, 3-dönüşümü sağla.

Kriz, öngörüldüğü halde tedbir alınmıyorsa, buna gaflet veya hıyanet denir ki, sistemleri çökerten bu yönetim anlayışıdır.

Krizle karşılaşınca yapılan 2 temel hata; 1-krizi inkâr, 2-tedbiri geciktirmek.. Bu durumda kriz içinde kriz doğar. Krizden çıkış maliyetini arttırır, ülkeyi, sistemi, yapıyı felakete sürükler.

Krizi fırsata çevirmek için kök sebepleri bulmak zorunludur.

          KRİZİNİ KENDİN İNŞA EDİYOR OLMAYASIN?

DEVAMINI OKU

Afet fırsatçıları

ÖLÜMLERDEN BESLENMEYİN
Tıpkı Akbabalar gibi afet fırsatçıları var.
Kirayı arttıran, kendini görünür kılan.
Kendi krizini fırsata çevirebilirsin.
Ancak başkasının krizini fırsata dönüştürmek; alçaklık.

Soma’da 301 canımız gider, anında ortaya çıkarlar. Ankara’da 102 gencimiz katledilir, yine ortalığa dökülürler. Paris’te insanlık faciası yaşanır, yine üşüşürler posta kutumuza… Elazığ’da deprem olur, krizi fırsata çevirip kirayı arttırır, ya da şahsi reklamını yapar. Tek istekleri vardır; faciadan yararlanıp görünürlüklerini arttırmak.

Trajediler üzerinden reklam fırsatı doğurmak; akbaba davranışıdır. Japonya’da deprem olur, yardım ekipleri kurulur, sessiz sedasız para toplanır. Yardım yapanlar kendilerini saklar, sessiz sedasız ihtiyaç sahibine ulaşılır.

Van depreminde de vardı bu akbabalar, depremzedeler üzerinden depremZADE olma gayretiyle boy gösterdiler.

Türkiye’de afet hukuku da zayıf. ABD’de afet sonrası fiyat artışı yasaktır. Afet öncesi fiyat neyse onu belli bir süre değiştiremezsin. Elazığ’da ise evi kullanışsız hale gelenler kiraların katlandığından şikayetçi. Tıpkı afet sonrası İstanbul’da taksicilerin tarifeyi 3’e katlaması gibi.

   AFET HUKUKUNU GÜÇLENDİRMEK GEREKMEZ Mİ?

DEVAMINI OKU