1 lira mı 1 dolar mı?

LİRAYI 5 İTİBARSIZLAŞTIRAN

1-Kaygı; Enflasyonda param erir

2-Güvensizlik; Yönetim ne yapar bilmem

3-Belirsizlik; Her an bir şey olur

4-İnançsızlık; $ yükselir TL yerinde sayar

5-Kuşku; Hayatım zora girer

Bugün 1 liranız mı olsun isterdiniz? Yoksa 1 dolarınız mı?

Türkiye’de halkın yarıdan fazlası 1 dolarının olmasını istiyor.

1 lira ile bir ekmek alamıyorsunuz. Ekmek 1 lira 75 kuruş.

Yani kendi paranızla kuru ekmekle bile karın doymuyor.

1 dolar 8,39 TL.  Bir dolar ile 4,8 ekmek alabiliyorsunuz.

Elin parası ile 4 defa kuru ekmekle karnınızı doyuruyor 139 kuruş da sizde kalıyor. Ülkede halk maaşını alır almaz döviz alıyor. Hatta dövizini çekiyor yastığının altında saklıyor.

Bunu nasıl anlıyoruz? Döviz mevduat hesapları 12 Şubat’ta 235,6 milyar $ seviyesindeydi. 16 Nisan itibari ile 225 milyar $’a indi. Fakat dolar 7,03’ten 8,39’a çıktı. Halk dövizini bozduruyor olsa idi kur düşerdi. Kur düşmediği gibi tırmanışa geçti. 10 milyar $’lık döviz mevduat hesaplarında azalma olacak ve kur yükselecek; Bu nasıl mümkün olur?

Paramızla kuru ekmek dahi alamıyorsak, liramızın olmasının ne anlamı var. Elin parasını talep ede ede değerlendirip duruyoruz. Yüzde 19 faiz veriyoruz ona bile itibar eden yok.
       SİZ DE LİRASINDAN KAÇANLARDAN MISINIZ?

DEVAMINI OKU

Sahte ezber kulaktan döner

EKONOMİDE 5 SAHTE EZBER

1-Sürdürülebilir kalkınma

2-Yüzde 5 enflasyon hedefine sadakat

3-Yüksek faize karşıyız

4-Gıda komitesi fiyatları düzeltecek

5-2023 hedeflerine varacağız

Ezberin sahtesi kulaktan döner

Sahte ezber; dilindedir ama yüreğinde değildir.

Tıpkı sahte gülücük gibi… Ezberin sahtesi; kullanışsız hale gelmesindendir. Hayatta karşılığı kalmamıştır fakat varmış gibi davranırsın. Bu değer üretmeyen ezberin alışkanlıklarla mumyalanmış ve hayatta tutulmaya çalışılan na’şı gibidir.

Nehir çoktan kurumuştur ama sen üzerindeki köprüye bakım yapmakla meşgulsün. Hayatta karşılığı olmayan her eylem, sürdürülebilir olamaz. Bu, ezberin dahi olsa…

Diline pelesenk olmuş ama ruhundan nefes, bedeninden refleks, aklından değer taşımayan ezberlerinden kurtul. Kurtul ki bu sahte ezberlerin seni yol almaktan alıkoyuyordur.

Çocuklara saygın yoktur, sevgin eksiktir, ilgin azdır ama dünyaya çocuk bayramını sen hediye etmişsindir.

Cennet annelerin ayağı altındadır sahte ezberinde. Fakat annen huzurevinin yolunu tutmuştur bile…

Vatan, bayrak sevgisi, sahte ezberler ile kuşaklararası nakledilemez.

Ağızdan çıkan sahte ezber; kulaktan döner. Yürekten çıkan ise kalbe, kalplere varır.

     SAHTE EZBERLERİNDEN KURTULMAYI DENESEN?

DEVAMINI OKU

Aptallık büyük maliyet

APTALLIĞIN 5 GÖSTERGESİ

1-Hatada ısrar

2-Tedbirsiz cesaret

3-Maliyetli öğrenme

4-Yanlışta tekrar

5-Bakar körlük

Hata öğreticidir ama onu yinelemek aptallıktır.

Aptalların cenneti akıllılar için cehennemdir.

Aptallığı ben: Farkında olduğun yanlışları tekrar tekrar yapma gibi bir durum olarak adlandırıyorum kendimce, basit bir tabir olsa da.. 

Ben yıllarca işe insan aldım. Yüzlerce insana şunu söyledim; “eğer hata yapmazsan, seni kovarım zira iş yapmıyorsun demektir.

Ancak aynı hatayı ikinci kez yaparsan seni yine kovarım. Çünkü aptallarla çalışmak istemem.” Korkmayan, ya aptaldır ya da haddinden fazla cesurdur.

Eğer korku; akıl ile izdivaç eder ve cesaretle bütünleşirse, bu karışımdan bir kahraman üretirsiniz.

Fakat tedbirsiz şekilde fünyeyi kurcalayan birinin cesaretinden ziyade aptallığına işaret edilir. Zira korku kaynağı küçümsenmiştir.

Hatada ısrar, aptallığın tanımıdır. Bir kez hata yaptığında, bu öğrenmenin en maliyetli fakat en işe yarar olanıdır.

Derler ki başkalarının hatalarından ders çıkarmak, indirimli tarifeden öğrenmektir.

Ancak kendi hatalarından öğrenmek, zamlı tarife olsa da en yararlısıdır. Kurumsal aklın olmadığı yerde, halk aptal yerine koyulacaktır.

        APTALLIĞIN MALİYETİNDEN BIKMADIN MI?

DEVAMINI OKU

Neden dolandırılıyoruz?

DOLANDIRICIYI UZAK

TUTAN 5 TUTUM

1-Bedavaysa uzak dur

2-Hızlı kazançsa yaklaşma

3-Hediyeyse sorgula

4-Borçlandırıyorsa kalsın

5-Haksız zenginlikse kalsın

Külfetsiz nimet peşinde koşma…

Çok basit; Gayretsiz zenginlik, hak edilmemiş tüketim cazip olduğu için… En genel anlamıyla, aldatmak amacıyla yapılan tüm eylemlerdir dolandırıcılık…

Bir dolandırıcı, yalan söyler, güveni kullanır, kazanç vaat eder. Bir dolandırılan, bu yalana kanar, sorgulamadan güvenir, kazancı hak edip etmediğini sorgulamaz.

Dolandırıcıyı, hırsız ve hayduttan ayıran taraf şudur; dolandırılan da işin içindedir. Bedava peynir sadece fare kapanında bulunur. Ürün bedavaysa aslın ürün sensin.

Güven istismarı olan her yerde dolandırma vardır. Kamu da dolandırır. Konut edindireceğim der, milyonları dolandırır. Zorunlu tasarruf der, milyarları çar çur eder.

Konut, döviz, borsa, kripto para… Her nerede çıkar vaat eden enstrüman varsa orada dolandırıcılar da olacaktır.

Sahte umutlarla haksız kazanç peşinde koşarsan, dolandırılacağın kesindir.

Zira seni dolandıranla aynı zihin yapısında buluşmuşsundur.

Bir ülkede milyar dolarlık dolandırıcılık yaşanıyorsa, eksik olan nimet-külfet dengesi kaybı, ahlak erozyonu, hukuktur.

    KÖŞE DÖNME HEVESİNİ SORGULAMAYI DENESEN?

DEVAMINI OKU

Evdeki gümüşleri sattık

EKONOMİDE ‘BALO’NUN 5 ÇIKTISI

1-Gayretsiz zenginlik

2-Hak edilmemiş tüketim

3-Yüksek enflasyon

4-Durgunluk, kriz

5-Satılan gümüşler

Ürettiğinden fazlasını tüketme.

Kazandığından fazlasını harcama.

Enflasyon; gücünü, hak edilmemiş tüketim iştahından, gayretsiz zenginleşme kurnazlığından alır. Balo havasında yiyip içtiğimiz 2000 yılını hatırlıyorum.

Ülkeye giren sıcak para, bankaların adeta saçtığı krediler ile har vurup harman savurmuş, ertesi 2001’de balo faturasını ödemek için evdeki gümüşleri satmak zorunda kalmıştık. Çökmüştük.

Enflasyona rağmen ülkeler yatırım yapabilir, gelişebilir. Sadece olası krizlere ve global ekonomiden gelecek olan tehditlere daha açık hale gelirler. Günümüzde olduğu gibi

Eğer verimli yatırımlar söz konusu ise zaten enflasyon, ne kadar yüksek olursa olsun, düşme eğilimine girecektir.

Ancak önemli ve öncelikli olmayan alanlarda harcama yapan yönetimler, yüksek enflasyon ortamında durgunluk gibi belâ ile tanışacaktır; stagflasyon

Anlamı şudur; zaten soluk soluğa iken kafayı bir kova suyun içine gömmüşsünüzdür. Bunun bir adım ilerisi vardır; slumpflasyon

Enflasyon içinde küçülürsünüz. Salgının da etkisiyle başımıza gelen, bunlar…

        SENCE BU BAŞIMIZDAKİ HANGİ TÜR BELÂDIR?

DEVAMINI OKU

Hayat pahalılığı kâbusu

ENFLASYONUN 5 TAHRİBATI

1-Değerler erozyonu

2-Çürüme belirtisi

3-Denge bozulması

4-Adaletsiz vergi

5-Büyüme yerine şişme

TÜİK varken kim korkar enflasyondan?

Vatandaş korkuyor.

Rakamları değil ekonomiyi düzelt.

Enflasyonu Turgut Özal; “hayat pahalılığı” olarak öğretti bize… Elindeki parayla daha az şey alabiliyorsan, fiyatların artışından, hayatın pahalı hale geldiğinden, enflasyondan söz etmiş olursun.

Enflasyon, yüzde ile ölçülür. Eğer aylık enflasyon %1 ise o ay içinde fiyatlar genel seviyesi, bir önceki aya göre yüzde 1 oranında artmış demektir. Yıllık enflasyon %10 ise geçen yıl 100 liraya alabildiklerini şimdi 110 liraya alabiliyorsundur.

Enflasyon ülkede hızlandığında, ekonomide çözülme başlamış demektir. Enflasyon, sürgit artıyorsa, yakınlarda bir yerde ekonomiyi kriz bekliyordur.

Ülkenin üretim kabiliyeti ve ihracat yapısına göre bu süre 18 ay ile 24 ay arasında değişebilir. Enflasyonu yapışkan kılan, fiyatların sürekli artacağı beklentisidir.

Ayrıca enflasyondan geçinenleri de unutmamalı; fırsatçılar, tefeciler, kolaycılar, üretmeyenler, alternatifsizler

Enflasyonu çözmeden diğer ekonomik sorunlarla başa çıkamazsın. Nimet-külfet dengesi bozulur, yönetimin gücü erimeye başlar. Kâbus şimdi bizde…

        ENFLASYON KÂBUSUNDAN MUZDARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

En kritik soru: Neden?

‘SORU’NUN 5 GETİRİSİ

1-Cevaba ulaştırır

2-İletişimi sağlar

3-Sırrı açığa çıkarır

4-Sırça köşkü yerle bir eder

5-Beyni keşfe çıkarır

Aslolan iyi sorudur; cevabı da barındırır.

En aptalca soru; sorulmayandır. Sorunun aptalcası olmaz. Yersizi olur, haddi aşanı olur, cüreti olur ama aptalı olmaz.

Soru; taleptir, itmektir, dürtmektir. Derununda sakladığın sırrını açığa çıkarabilir, olayın mahremiyetini zedeleyebilir…

Soru; cevabı şekillendirendir. Kim, kaç, ne, niçin, nerede, neden, ne kadar, niye, nasıl… Derler ki 3 şey geri alınamaz;

1– atılan ok, 2-giden gençlik ve 3-ağızdan çıkan söz. Hele ki bu ağızdan çıkan söz; ‘neden?’ sorusu ise. Zihin değişir zira.

Her soru kutsaldır bana göre… Ancak her soru aynı delici güce sahip mermi değildir. Misal “NE?” sorusu, çocuğa aittir. “Bu ne?” diye ebeveynini bıktıran dediğimiz soru kümesi…

NASIL?” mühendisin sorusudur ve uygarlığın imarını sağlar.

NEDEN?” en kritiğidir. Evrenin mimarından ödünç alınmıştır.

Neden diye sormaya başlayınca, kök sebebe varır, imanın özüne ulaşırsın. Zira neden ile ulaşılan cevap, en üst düzey zihinsel tatmini sağlayacaktır. Hayata ‘neden?’ diye sormaya başlarsın ve cevabı kendiliğinden gelir; Sahi; neden olmasın?

    SEN; ‘NEDEN’ SORUSUNU SORANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Utanmak iyilik yetisidir

UTANCIN 5 ÖĞRETİSİ

1-Hatanın maliyetini kavratır

2-Sen kalabilmeni sağlar

3-Zulüm barındırmaz

4-Tevazuya sığınır

5-Güzel ahlak talebidir

Ar damarı çatlamışsa o damardan

tüm insani değerler akıp gidecektir.

Mani oluyor halimi takrire hicabım

Üzme yetişir firkatinle harabım

Şairin halini ifade etmeye yüzü varmıyor, utanıyor.

Ama anlatamıyor diye sen de üzmeyi bırak. Zaten ayrılık sebebiyle harap iken… Eğer bir hayatta; hata, yanılgı, pişmanlık ve utanma yoksa, o hayattan kayda değer hikaye çıkmaz. Zira hatalar bize iyileşme enerjisi verir.

Çık ve hatanı düzelt der. Bunu yaparken, pişmanlığını açıklar, utancını görünür kılar, utanır ve daha iyisini yapabilme, yenilenme fikrine varır. İyiler safında olmayı seçer.

Utanma, edebe dairdir. Güzel sanatlardandır. Utanabilen; insana yakın durandır. Utanmak, iyiyi ummak, dua talebidir.

Bir insanı içine çökertmek ister isen, onu bir ruhsal kara deliğe çevirmek istersen, ondan utanma duygusunu al…

Ar damarı çatlamış birinden artık, düzelmeye dair adım bekleme… Zira çatlayan ar damarından içindeki tüm iyilikler akıp gidecektir. Geriye; değersiz kullanılmış ömür kalacaktır.

        SEN HATASINDAN UTANABİLENLERDEN MİSİN?

DEVAMINI OKU

Yatağa aç girmek…

AÇLIĞIN 5 ÖĞÜDÜ

1-Harekete geç

2-Doyduğunda açlığı unutma

3-Acıktıklarının değerini bil

4-Açlığı arayışa çevir

5-Komşun açken uyuma

Açlık, en büyük kitle imha silahıdır.

Kavim göçü sebebi, ulusları çökertendir.

Açlık sınırı; yatağa aç girmektir. Açlık virüsü, koronadan da beter bir bela… Her gün 8 bin çocuğu öldürüyor. Üstelik aşısı da var; YEMEK. Ancak aşısına erişim zor çünkü; biz zengini doyuramadığımız için bu çocuklar aç. Uzaklarda arama bu çocukları. Acaba ülkemde kaç çocuk gece yatağa aç giriyor?

Aça dokuz yorgan örtsen, gene de uyuyamaz. Açlık sınırı: karnı aç iken uyuyamamaktır. Açlıktan ölmek, topluma yüz karası olarak yazılır.

Açlığı gideremeyen yönetimin sonu yakındır. Açlar ve toklar arasındaki savaşta zenginler kendilerini, teknolojinin ve silahların ardında gettolarında korumaya alacaktır. İşe yarayacak mı? Elbette hayır. Zengin kendisine 4,5 metrelik duvar öremeden aç; 5.5 metrelik merdiveni çoktan o duvara yaslamış olur.

Açlığın öğretisi;1-harekete geç, 2-doyduğunda açlığın geri geleceğini unutma, 3-acıktığın her şeyin değerini bil.

Aç kalmak, alçalmaktan iyidir; açlığı gıda giderir de alçaklığa çare; kesinlikle yoktur.

Aç, aşçıya kusur bulmaz, umduğu değil, bulduğudur yemeği…

         KARNIN TOKKEN AÇ HALİNDEN ANLAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Borç kamburunu büyütme

BORÇLANMANIN 5 ŞARTI

1-İhtiyacın olmayanı alma

2-El parasıyla borçlanma

3-Ödeyemeyeceğine talip olma

4-Borcun maliyetini hesapla

5-Acil durum planı hazırla

Borçlunun ödeme kolaylığı,

Alacaklının sabrı olsun.

Kambur; insanda isim bulur, eşyaya yansır eğri, büğrülüğü… Eşyada dışarıya taşan eğrilik, onun kamburudur. Yakışabilir. Zira düzü eğip bükmek, maliyettir de…

Deveye kamburu yük değildir. Hatta ona kambur değil, hörgüç der. Hele ki iki tanesini birden taşıyan çift hörgüçlüye, daha çok kıymet biçilir. Kamburu, onun su deposudur

Ancak kambur aslında derttir, sırta binmiş yüktür. Taşınması çok zor, saklanması imkansız olandır. Sırtı düz olanı hayatın yükü kadar, zaman değirmeni de kambur yapar. Çok çalışır kamburu oluşur, dert altında ezilir, kamburu çıkar.

Kambur kambur üstüne gelir bazen belâlar… Gelip de kalan derdin adı kambur olur.

Bir insanın mali kamburu; borcudur. Ele güne borçlandığıdır. Bir şirketin kamburu, üzerine binen taşıyacağından  fazla olan finans yüküdür.

Bir ülkenin kamburu, cari açığı, dış-iç borcudur. Borç, yiğidin kamçısı olsa da fazlası yiğidi yaralar hatta öldürebilir.

Şu anda neredeyse herkes, bir diğerine borçlu ve herkesin sırtı borç kamburunda. Tehlikeli gidişat!

       BU KADAR BORÇLA HANGİ YİĞİT YAŞAYABİLİR?

DEVAMINI OKU