Sanal tacizciye dur!

Vatandas.iys.org.tr

Bu site size; kimlerin sms gönderme

ve arama izni olduğunu gösteriyor.

e-devlet veya telefon numaranızla girin.

Karşınıza size cepten ulaşabilenlerin listesi gelecek.

Gereksizleri eleyin.

Dijital lanet sizi bir kez yakalamaya görsün, kurtulmanız hayli zor. İzinsiz arama veya sms gönderme yasayla suç haline gelmiş olsa da şirketler, spamcılar bunu dinlemiyor.

Kamunun hizmeti bize tacizciye dur deme imkanı verdi.

vatandas.iys.org.tr adresine e-devlet veya cep telefonu numaranızı yazarak giriyorsunuz. Güvenlik onayından sonra karşınıza bir liste geliyor.

Kimlere izin verdiğiniz, kimlerin sizi arama imkanına sahip olduğunu görüyorsunuz.

Bunları inceleyip dilediğinizin sms gönderme veya arama iznini iptal edebiliyorsunuz. Ben kullandım; sms ve aramalarıyla taciz edenleri sildim.

Buna rağmen arayan olursa yasal hak arama sürecine girerim. Önerim; bu hizmeti kullanmanız…

WhatsApp bilgilerinizi kullanacak diye endişe ediyorsunuz ancak telinizi, bilgilerinizi bizzat sizler, sitelere, mağaza veya her isteyene veriyorsunuz.

Unutmayın; siz kendinizi görünür kıldıkça, onlar da size diledikleri gibi sms ve arama ile ulaşmak isteyeceklerdir. Bilgine saygı duy, zarar görme.

          KENDİNİ BU KADAR GÖRÜNÜR KILMASAN?

DEVAMINI OKU

Akıllı ol, ukala değil

YARIM DOKTOR CANDAN EDER

YARIM USTA BİNADAN EDER

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanlar;

Bu sözüm size; Lütfen akıllı olun, ukala değil.

Cehaleti çoğaltmayın.

Gerçek uzmanların sesini bastırmayın.

Farkında mısınız; ortalık uzmandan geçilmiyor.

Tahsili veya birikimi olsun olmasın, mikrofon uzatılan, bir anda o konuya dair ‘uzmanca’ fikirler sıralayıveriyor. ‘Bilmiyorum’ diyene pek rastlamıyoruz. Konu ne kadar yeni, karmaşık olsa bile anında ‘uzmanca ukalalık’ dökülüveriyor.

Yeter ki gündemden bir konu olsun bu…

Sorun Korona ise herkes tıp alimi kesiliyor.

Sorun deprem ise anında jeolog oluyorlar.

Konu kaya gazı ise anlı şanlı profesör dahi, uzmanlık alanı farklı olsa da sanki kırk yıldır bunu çalışmış gibi ötüveriyor.

Ötmek diyorum zira derinliksiz, klişe kelimeler ve oradan buradan kulağına çalınmış cümleleri aktarıyor TV ekranına.

Yeter ki şöhretli biri olsun. Şöhreti ona her konu hakkında konuşma yetkisi tanıyormuşçasına… Akıllı olmak harikadır. Ancak ukala olmak; değildir. Fikri fukara olan ukala olur.

Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olanla aydınlanma olmaz. Gelin, gerçek uzmanlara sözü bırakın ve zihin kirletmeyin.

          SEN ARTİSTSİN, TIP UZMANI DEĞİLSİN Kİ?

DEVAMINI OKU

Şişik ego oyun bozar

EKOSİSTEM Mİ?

EGOSİSTEM Mİ?

Biri sıkça ekosistem diyorsa, bunu diyenin egosuna bak.

Üretimi artırmak mı istiyor, egosuna meze mi arıyor?

Bizdeki ekosistem denemelerinin başarısızlığı

altında işte bu egolar yatıyor.

Fikri; çilesini çekip üretmeyip, ondan bundan kopyalayan; sloganlara meraklı olur. Her moda kavramı alıverir ve içini boşaltıverir. Tıpkı ekosistem kelimesi gibi…

‘Batılı sözünü çok ediyor, başarıların altında bu kavram var. O halde biz de dilimize sakız edersek, bu iş tamamdır.’

Aslında değil. Ekosistem; bir bölgede bulunan, canlı, cansız varlıkların karşılıklı oluşturdukları sistemin adı….

Etkileşimle gelişen olgular sayesinde birlikte iş yapma, daha çok üretim, katma değer üretme.

Eğer sistemin unsurları aynı yönde hareket etmez, bu birliktelikten bazıları bireysel kazanç sağlama kurnazlığını seçerse, en iyi tasarlanmış ekosistem dahi egosistem halini alır.

Nedir bu EGOSİSTEM? Nimeti alıp külfeti öteleme kurnazlığı

Sorunu kendi sorumluluk alanı dışına itme kolaycılığı

Ekosistemin değer üreten parçası olmak yerine kendi egosunu besleme aracı haline getirme ahmaklığı

Şişirilmiş egolarla ekosistem kuramazsın.

Biri ekosistemden söz ediyorsa, egosuna meze arıyor olabilir.

  EKOSİSTEME GİRERKEN EGONU TERKEDER MİSİN?

DEVAMINI OKU

Evinde üşüyor musun?

GÖĞÜ ISITAMAZSIN

Aydınlatma, elektrik faturasının ancak %5’i tutuyor.

Asıl büyük maliyet; soğutma ve ısıtmadan geliyor.

Üstelik soğutma, ısıtma maliyetinin 3 katı.

Yalıtım sayesinde faturayı %50 azaltmak mümkün.

Soğuklar başladı. Her ne ile ısınıyorsanız, zamlar yüzünden giderek pahalı hale geliyor. Evinde kombi, kalorifer açmak yerine kazakla oturur hale geldik.

Peki, bu durum bizi daha verimli enerji kullandırmaya yönlendiremez mi? Misal şu anda oturduğunuz odaya bakın ve ısı kaynağınızın sizi mi yoksa gökyüzünü mü ısıttığını düşünün…

Göreceğiniz şudur; yalıtımsız evler sebebiyle göğü ısıtıyorsunuz. Çünkü evin yalıtımı ya eksik ya hiç hesaba katılmamış.

Yazın da soğuk olacak diye elektrik enerjisini, göğü soğutmak için harcıyor idik.

Oysa kadim binaları hatırlayın. Kalın dış duvarlar ve önünde rahatça oturacak cumba pencereler

Mimarisi ve estetik yanı sıra  bu kalınlık, duvar için gerekliydi zira ısıtma soğutma yükleri pahalıydı.

Sonra petrol, doğalgaz, elektrik yaygınlaştı, duvarlar inceldi. Isıtma ve soğutma araçları her eve girdi. Ama şimdi faturalar cep yakıyor.

Atalarımız gibi 50 cm duvar örmek zorunda değiliz.

Modern yalıtım malzemeleriyle sorunu 8-12 santimle çözebiliyoruz.

        EVİNE YALITIM YAPMAYI DÜŞÜNMEZ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Bizler enayi miyiz?

KURALA UYANI ENAYİ YERİNE KOYMAYIN

Vergimi zamanımda ödüyorum.

Trafik kurallarına uyuyorum.

Çevreyi kirletmiyorum.

Ancak kamu bunları yapmayanları;

sürekli “vergi affı” “varlık barışı” diyerek

desteklerse biz enayi miyiz?

Toplumu uygar kılan, hayatın akışını düzenleyen kurallardır. Ancak bu kurallar, bazılarına imtiyaz oluşturmamalıdır.

Trafikte kural dinlemeyen, çakarlı aracıyla makas atan, şeridinde gideni enayi yerine koyarcasına kural ihlal eden yığınca kural tanımaz var. Daha geçen yıl, olur olmazlara geçiş üstünlüğü tanıdılar. Ambulanstan öncelikliler var.

Başka bir enayilik, vergi barışında… Ekonomik sıkıntıya rağmen vergisini zamanında ödeyen, borcuna sadık olan, kamu ödemelerini aksatmayanları, ‘af, süre uzatma’ gibi etik dışı kararlarla enayi yerine koyuyorsunuz.

Helal, alın teri ile kazanan, kıt kanaat biriktirenler, ‘varlık barışı’ gibi kuralsızlara ödül veren kamu, dürüste ‘enayi’ demiş oluyor.

Engelli otoparkına araç koyan hadsizlere göz yumarsanız, kadına şiddeti iyi halden(!) salıverirseniz, suyu getiren ile testiyi kıranı bir tutarsanız, bu ülkede dürüst insanları enayi yerine koymuş olursunuz. Bunu neden yapıyorsunuz?

Bizler, vergi veriyor, kurala uyuyor, dürüst davranıyoruz.

        BİZİ ENAYİ SAYMAKTAN UTANMIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Abonelik tuzakları

BURADAN ÇIKIŞ YOK

Banka telekom mağaza gibi aboneliklere

giriş kolay ama çıkış neredeyse imkânsız.

Müşterisini dijital tuzağa çeken firmayla

ilişki kesmek bu kadar zor olmamalı.

Abonelik iptali tuzaklanmasın.

Giderek abartan ve müşteri aleyhine gelişen bir tutum var; sisteme giriyor ama çıkamıyorsun. Sistem dediğim şu; abonelik, hizmet sözleşmesi, hesap sahibi olmak ve benzeri işlemler…

İster telekom firmaları olsun ister bankalar, sizi bir kez bilgisayar sistemine kaydetmiş ise artık ilişkinizi kesemiyor, almadığınız hizmete para ödemeye mecbur bırakılıyorsunuz. 

Banka mesela; diyelim ki kredi kartınızı iptal edeceksiniz… Bunun için ulaşabileceğiniz telefon numarası veya posta adresi yoktur.

Sesli yanıt sistemleri üzerinden telefon tuşlarını beyhude tuşlayıp durursunuz. Telekom şirketleri mesela; internet, korona iş modelimizi dönüştürdü.

Tıpkı diyalize bağlı yaşayan diyabet hastaları gibi hayatımızı cihazlarla sürdürüyoruz. Aldığınız bir hizmetten memnun değilsen, çıkmayı dene.

5 yıl ucunda cihaz olmayan hattımı iptal etmeme rağmen yıllardır yüklü faturalar gelmeyi sürdürmüştü.  Mahkemeler; verilmeyen hizmetten para talep edeni cezalandırsın,  aboneleri değil…

        ABONELİKTEN ÇIKMAK NEDEN BU KADAR ZOR?

DEVAMINI OKU

Güncelle ya da yükselt

İYİLEŞTİREMİYORSAN YENİDEN TASARLA

Mevcut yapı, gün gelir işlemez olur.

Çünkü güncelleme ile yapılacakların bitmiştir.

O halde sistemi yükseltmek gerekecektir.

Salgın, bu fırsatı sundu bile…

Korona, ekonomileri kapatmakla kalmadı, mevcut yapıları da yeniden düşünmemizi sağladı. Neremiz çürük, hangi alanlar iyi ve neyi güncellemeliyiz neyi de yeniden tasarlamalıyız?

Bilgisayarı olanlar bilir. Zamanla sizin yazılımınız güncelleme (update) gerektirir, yaparsınız. Ancak bilgisayarınız yazılımı kaldırmadığı zaman, donanımınızı yükseltmeniz (upgrage) gerekecektir.

Salgın sürecinde pek çok güncelleme ihtiyacı doğdu… İsteklerimiz ile ihtiyaçlarımızı gözden geçirmemizi sağladı. Gördük ki bazı isteklerimiz abartı, bazı ihtiyaçlar ise sandığımızdan da önemliymiş.

İşletmelerimizde değer üretmeyen süreçleri fark ettik. Giderebildiklerimizi vardı fakat bazıları ancak yeniden yapılanmayla çözülebilecekti.

Güncelle derken korona restorasyonunu, yükselt derken ise sil baştan tasarımı kastediyorum. Günlük hayata dokunan yüzlerce kavram içinde dört dörtlük strateji önerim şudur; 1-korunasılar 2-güncellenesiler 3-yeniden tasarlanasılar ve 4-terkedilesiler. Aklın ve yüreğin birlikte karar verecektir.

     SENİ HAYATTA TUTAN SİSTEMİN GÜNCEL Mİ?

DEVAMINI OKU

Üretmeyen teknoloji

KLAVYE Mİ yoksa MOUSE MU?

Soru: “en fazla mouse’u mu

yoksa klavyeyi mi kullanıyorsun?”

Cevapların dağılımı ilginç;

%80 mouse, %20 klavye.

Klavye; genelde ÜRETİMİ,

mouse ise TÜKETİMİ temsil ediyor.

Neredeyse bütün dünya; kimi yoğun kimi kısmen teknoloji kullanıyor. Ama teknolojiyi üretmiyorsanız büyük ihtimalle tüketicisi olmuşsunuz demektir.

Bizde; üretim süreçlerinde akıllı ve gereği kadar teknoloji kullananlarımız azınlıkta… Sorun, üretmeyen teknolojinin tüketicisi olanlarımızda…

Çeyrek asır önce bilişim konferanslarında sıkça uyguladığım test şuydu; ‘Bilgisayarı olan el kaldırsın.’ Önceleri  tek tük ama sonraları, salonun neredeyse tamamı el kaldırır oldu.

Bilgisayarı olanlara şunu sorardım; ‘En fazla mouse’u mu yoksa klavyeyi mi kullanıyorsunuz?’  Gelen cevapların genel dağılımı ilginçti; %80 mouse, %20 klavye. Benim bu duruma yaptığım yorum klavyenin üretimi mouse’un tüketimi temsil ettiğiydi.

Gerçi mouse ile üretim yapan tasarımcı benzeri işler de söz konusu ama geneli fazlaca etkilemez. Bugün cep telefonları bilgisayarlaştıkça mouse’un yerini parmak aldı.

Şimdi soru şu; o parmaklar ile katma değeri olan ne gibi üretim yapıyoruz? Üretmeyen teknoloji bizi tüketiyordur.

     TEKNOLOJİ İLE ÜRETİCİ MİSİN TÜKETİCİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Başarabiliyormuşuz

GÖLGE ETME BAŞKA İHSAN İSTEMEM

Bu söz; Büyük İskender’in ziyaret ettiği;

fıçının içinde yaşayan Dijojen’e ait.

Elinde fenerle dolaşıp, ‘adam arıyorum’ diyen bilgeden mesaj var; farklı olanınızı, engellemeyin, yeter…

Yıllardır AR-GE ’ye milyarlarca dolar para akıtan bizlerin, arzulanan başarıya neden ulaşamadığımızı sorguladım.

Yasa sorunu vardı, çözdük, kaynak sorunu vardı, hallettik, teşvik eksikti verdik. Peki, neden AR’aştırdığımız kadar GE’liştiremiyoruz?

Kaçımız bu açmazın farkında bilmiyorum ancak emin olduğum şudur ki idrak gecikmesi var bizde…

Farklı olandan KORKU,

bize benzemeyenden NEFRET,

rakiple düello yerine PUSU,

akıl yerine KURNAZLIK,

sabır yerine TELÂŞ,

merak yerine BİAT,

bilgi yerine KANAAT

özgün yerine TAKLİT,

ödül yerine CEZA

İnovasyon, “eski köye yeni adet” getirmek ise, “yeni” alternatifleri üretmeye izin verilmesi gerekmez mi?

Bizler eğer idrak gecikmesi sorununu aşabilirsek, ihtiyaçları daha erken fark edecek, bunun doğal neticesinde gereken icatları  daha sık çıkarabiliriz.

100 gencimizin 1.8 milyar $’lık unicornu ile başarabildiğimizi gösterdik.

Şimdi bize düşen; daha niceleri başarı yolunda koşarken, gençlerimizin önünü kesmemektir.

      FARKLI DÜŞÜNEN GENÇLERDEN BU KORKU NİYE?

DEVAMINI OKU

Gülümsemeyi unutma

TEBESSÜM KANA EN HIZLI KARIŞAN İLÂÇTIR

Dünyanın en güzel hissi, birinin yüzündeki gülümsemenin sebebi olduğunu bilmektir.

Gülerken dahi ağlayacağını düşünüp surat asanlardan olma sakın.

Maliyeti sıfır, değeri sonsuz.

Herkesin kendine has hüznü olsa da gülümseme; her dilde her insanda aynıdır.

Güler yüzlü olmayan bir kişi dükkan açmamalıdır’ der Konfüçyüs.

Herkesin seni sevmesini istiyor isen; gülümse J Suratı sirke satanın etrafına yaydığı kötü enerjiyi bütün canlılar fark eder.

Somurtmayı adeta yüzüne yapıştıran insandan uzak durulur. Bir tebessümü insana çok görenler ile çalışmak zordur.

Üstelik güzel bir gülümseme, karanlık eve giren güneş gibidir. Sadece seni değil, evdeki herkesi aydınlatır.

Bizler mutlu olduğumuz için gülmeyiz, güldüğümüz için mutluyuz ve tebessüm mutluluğu; diğerine aktarmanın en doğal yoludur. Üstelik bedava

İnsan yüzü somurturken 46 kası kasar, gülümserken sadece 16 kası harekete geçer. Bu yüzden gülmek, somurtmaya göre daha az yorucudur.

Öyleyse diyorum ki bol bol gülümse. Hem parasız hem de bedeline paha biçilmez.

Gülmesini bilenler sorunlara sağduyulu, sağlam düşünce ve kültürlü bir gözle bakabilmelerini sağlayan sihirli anahtar sahibi olmuşlardır.

   NEDEN GÜNE GÜLÜMSEME İLE BAŞLAMIYORSUN?

DEVAMINI OKU