Alın teri kurumadan emeğin hakkını ver…

EMEĞİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Nimeti hak ediştir

2-İş başarandır

3-Zaman değirmenidir

4-Bedeni, zihni yorgun bırakır

5-Hakkını almazsa daima sorundur

Emeksiz yemek olmaz. Olsa da her öğün olmaz.

Bu söz, toplumsal barışın korunmasına dair bilgeliği sunar bize.  

Emeğin kaynağı, bilinçli eylemdir.

Bilinç amacı, eylem ise gayreti simgeler. Emek, yorgun bırakır.

Emek, kalori tüketir. Emek, zaman değirmenidir.

Emek; vücudun her azasında olandır. Herhangi bir aza, bedeni hayatta tutma amacının gerektirdiği emeği göstermez ise, sorun çıkar.

Emeği genelde pazularla ilişkilendirsek dahi vücuttaki 2 ortam, kafile başı olur. 1-beyin, 2-kalp

Uykuda tüm diğer organlar düşük yoğunluklu emek moduna geçse dahi bu ikisi sürgit çalışmak zorundadır.

Rüyada dahi beyin yoğun emek harcar.

Kalbin bir saniyelik molasına, kalp krizi deriz.

Neticede emek, ödülün hakkedilmişidir.

Ganimetten farkı, emek oluşturmuştur. Uğruna emek verilmemiş her kazanç, kolay harcanasıdır.

Emeksiz yemek olmaz. Olsa da her öğün olmaz.

Emeğin hakkını anında ver…

        EMEĞİNİN KARŞILIĞINI ALABİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Hak yiyerek oruç açılır mı?

AŞİRET DEVLETİ DEĞİLİZ Kİ

1-Çakarlı araçlar çoğaldı.

2-Trafikte imtiyazlı sınıf doğdu.

3-Belki yasal ama helal midir?

4-İftara yetişmek için hak yemek olur mu?

5-Trafiği durdurup yol almak ayıp değil mi?

Yer; Dolmabahçe. İftara dakikalar var. Trafik adeta kilit.

Taksim’den Beşiktaş’a doğru araçları sağa sola savuşturan bir ekip arabası ve arkasından gelen çakarlı çakarsız en az 15 araç.

Aralarında transfer minibüsleri, en arkada ise ambulans dahi var.

Belli ki filanca bakanı ya da çok önemli kişiyi iftara yetiştiriyorlar.

Ama bir sorun var; trafikteki araçları durmaya zorlayıp, hatta stadın önünde karşı yönü de işgal edip ilerliyorlar.

Plakalara bakıyorum; polis aracı ve ambulans dışındakiler sivil plaka.

Çakarları, kornaları, tehditkar el işaretleriyle diğer araçları dura zorlayarak ilerleyip, gözden kayboluyorlar.

Sorum şudur; acaba bu bakan veya bakmayan, her kim ise, trafikteki insanların hakkını yiyerek açacağı orucun Hak nezdinde makbul olduğunu mu sanıyor?

Aşiret devleti görüntüsünde bu davranışın hangi makul, vicdani, dini ve medeni izahı var?

İmtiyazlı kesimlerin, cakasından, çakarından geçilmez ise bu nasıl bir adalettir?

Bu ilkelliğin izahı sizce nedir?

    SİZCE HAKLA ÇELİŞKİ, HALKLA İLİŞKİ MİDİR?

DEVAMINI OKU

Kötüye güç aktarma

MOBBİNG TERFİ SİSTEMİ

1-En iyi kamçılayanı terfi ettirirsen;

2-Liyakat senden kaçar.

3-Liyakati kırbaçlı sadakatin emrine verirsen;

4-Eninde sonunda batacaksın.

5-Mobbing, patronun sorumluluğundadır.

İşletmelerde giderek artan bir bela var; sistematik mobbing.

Bezdirim dediğimiz bu olgu, bir grup insanın, bir kimseye veya başka bir gruba sosyal kabadayılık yapması…

Yetki verilince zalimleşen yöneticiler, bezdirimin en büyük paydaşları…

Her 4 erkekten 3’ünün mobbinge (alay) uğradığı, kadınların bezdirim yanı sıra tacize maruz kaldığı ortamlar ne yazık ki işletmede huzur bırakmıyor, ofisler kanserli koğuşu halini alıyor.

Gördüğüm şudur; iyileri özenle ayrı tutarak diyorum ki çok sayıda patron, işletmesindeki mobbingin ana sebebi, baş sorumlusudur.

En iyi kamçılayanı terfi ettirir, çalışanı ezeni teşvik eder, mobbingi bilse de ses çıkarmaz.

Öyle ki arada çalışana zulmedenleri teşvik eder, terfi verir.

Kötülere güç aktararak işletmesini güya iyi yönettiğini sanır.

Korkutarak, bağırarak; kötüye güç aktararak organize kötülüklerin yuvası haline gelir.

Böylesi işletme; nitelikli çalışanı tutamaz, liyakat kaçar, mobbing iktidar olur.

     BAĞIRARAK YÖNETENLERDEN MUSTARİP MİSİN?

DEVAMINI OKU

Kovmak mı veda mı?

HOŞÇA KAL DEMENİN DE BİR ADABI OLMALI

1-İşe alırken adeta iğne deliğinden geçir,

2-İşten çıkarırken edebiyle değil adeta kovala…

3-Bu tutum kovulanı üzer,

4-Kalanı da tedirgin eder…

5-Veda ederken onur kırmak niye?

Kapanan, geliri düşen  işletmeler çok sayıda insanı evine gönderdi.

Her ne kadar kağıt üstünde işsizlik azalmış gösterilse de işsiz bırakma yaygın.

İşe alım kadar işten çıkarma da o kurumun kalibresini belirler.

İnsan Kaynakların (İK) kalitesi de bu süreçte ortaya çıkar.

Çalışanından korkan, onunla gönül bağı kurmamış işletmeler, işten çıkarmayı; ‘pusu kültürüne’ indirger. Tuzak kurar, habersiz giriş kartını iptal eder.

Evine tebligat gönderir, süt izninde kovar.

Böylesi şirket çalışanı da kurumuna sadakat beslemez; ‘ben zamanınım şu kadarını bunlara kiralıyorum. Bunlar da bana genişletilmiş alım gücü sağlıyor.’

İşinin hakkını veren İK’cılar ise işten  çıkarmayı, yasaya, edebe göre yapar, yüz yüze konuşur. Sebep bildirir, el sıkışır.

Unutulmasın ki ‘Hoşça kal demenin de bir adabı olmalı

Zaten işsiz bıraktığın insanın özgüvenini sarsmaya, utanca boğmaya, onun ruhunda yara açmaya ne gerek var ki?

Kovmak yerine şık veda etsen?  Edep Ya Hû

   BÖYLESİ PATRON BİR GÜN İŞİNDEN OLMAZ MI?

DEVAMINI OKU

Eleman alırken abartma

EY İK ARADIĞIN NEDİR?

1-Eleman arayan insan kaynaklarına bakın,

2-Aranan niteliklerin abartıldığını görürsünüz.

3-Yeni mezundan tecrübe,

4-Bekçiden yabancı dil isteyeni var.

5-Patronlar İK’nıza dikkat edin, batabilirsiniz.

İşini iyi yapan insan kaynaklarına sözüm yok.

Diğerlerine sözüm odur ki eleman ararken talep edilen nitelikleri abartanlar: gerçek amacınız nedir?

İş ilanı üzerinden itibar açlığı giderilir mi? Şayet aradığın ‘eleman’ ise hayır…

İlanlara bakın; giderek abartıldığını fark edersiniz.

İngilizceden bihaber misiniz? İş ilanında “ileri derecece” bilenini arayınız. Pozisyon ambar sayımı olsa bile.

Sebep? “Herkes bilenini arıyor, biz de yazalım dedik.”

Peki, işe yarıyor mu bu ilanlar?

Bir eczane ilanı; “ECZANEDEN ÇALIŞACAK / 15-16 yaşlarında, tercihen bayan, 4 yıllık kimya, biyoloji veya sağlık bölümünden mezun bayan eleman alınacaktır. Mür; … Eczanesi…

Ya özgeçmiş kuyusu kariyer sitelerine ne demeli?

Yeni mezunlara iş ilanları üzerinden uygulanan zulme bakın; “en az 5 yıl iş tecrübesi…”

İyi de ilk işvereni sen olmaz isen bu genç nasıl “tecrübe” sahibi olacak?

Kanaat budur ki böylesi sapkın iş ilanlarını itibar açlığı çekenler veriyor. Yazık!

    ARADIĞIN ELEMAN MI YOKSA FİYAKALI CV Mİ?

DEVAMINI OKU

Ne çok silgi var!

SİLGİ DİYARINDA KALEM OLMAK

1-Ortalık; elindeki silgiyle her kaleme koşan kötülerle dolu.

2-Bir fikir üretmeye gör,

3-Anında kötüleyen biri bitiveriyor.

4-Neden? Çünkü silmek kolay yazmak zor.

5-Tüketmek kolay üretmek zor.

#KamuSpotu #SerefOguz_KamuSpotu

#kötü #silgi @serefoguz

Renkler ustası Ranga Guru, öğrencisinin yaptığı resmi halk değerlendirsin diye meydana astırır ve tuvalin yanına bir kalem ile not bırakır; ‘lütfen beğenmediğiniz yerlere çarpı işareti koyun.’

Ertesi gün resim; çarpı işaretleriyle dolar.

Yine aynı öğrenciden başka bir resim yapıp aynı meydana asmasını ister.

Bu defa tuvalin yanında şu not yazılıdır; ‘lütfen hatalı yerleri düzeltin.’ Netice; kimse düzeltmeye yanaşmamıştır.

Kıssadan hisse şudur; karalamak kolaydır ama yapıcı olmak; bilgi, özen, emek ister.

Sosyal medyada pek çok fikir sergileniyor.

Çok az insan bu fikirlere katkı sunuyor veya teşekkür ediyor.

Çoğunluk; o fikri karalamak ve önereni aşağılamak yolunu seçiyor.

Neden? Çünkü kendi fikir üretmeyenin yaptığı en kolay şey; yapanı karalamak

Ne zaman iyiliğe örnek paylaşsam; altında çapanoğlu arayan birileri türeyiveriyor.

Ancak daha da beteri ne zaman kötü örnekleri paylaşsam, aynı kişiler, onları savunuveriyorlar.

Elinde kötülük silgisiyle dolaşana önerim şudur; Yapma!

         SÜREKLİ KÖTÜLERİ TUTMAK ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Diyanet bunu yaparsa…

İLK EMİR ‘OKU’ AMA

1-#Enflasyon sadece paramızı değil,

2-Davranışlarımızı da deforme ediyor.

3-#Diyanet’in kitaplarında etiket söküldü.

4-Kur garantili kitap etiketine geçmişler.

5-OKU’mayı teşvik, etiketin altında kaldı.

Türkiye Diyanet Vakfı İstanbul Cağaloğlu Kitabevi’ne gittim.

Yolum Cağaloğlu’na düşünce uğrar, kitap bakar satın alırım.

Bu defa gittiğimde binlerce kitabın tüm etiketlerinin ya kazındığını ya da söküldüğünü gördüm.

Hiç birinde fiyat göremeyince kasadakilere sordum; ‘etiketlerle baş edemiyoruz bu yüzden kaldırdık.’

İyi de fiyatlarını bilmez isem nasıl satınalma kararı veririm?

Siz beğenin biz ekrandan bakalım.’

Tabiidir ki pratik bir yöntem değildi.

Benim aklımı kurcalayan 96 bin camisi, 130 bin imamı, 162 bin personeli olan Diyanet’in, ilk emri ‘OKU’ olan dine diyanete hizmet ederken fiyat etiketi derdine düşmesi

Enflasyon sadece paranın değil bizi de deforme etmeye başlamış ki kasada boş oturana dek fiyat etiketi dahi yapıştırmaya üşenir hale gelmişiz.

Ayrıca 16,1 milyar TL bütçeyle Diyanet, kitapta kâr maksimizasyonu yapmamalı.

Binlerce kitabın etiketini; ‘uyanık esnaf’ gibi sökmek yerine yeniden fiyatlandırıp pekala kitap satışını sürdürebilirlerdi.

DİYANET İŞLERİ KİTAPTA ETİKET GÜNCELLER Mİ?

DEVAMINI OKU

Krizden çıkış zamanı

5 AŞAMADA KRİZDEN KURTULMAK

1-‘Devlet malı deniz yemeyen domuz’ deme

2-Ürettiğinden fazlasını tüketme

3-Kazandığından fazlasını harcama

4-Enflasyon külfetini herkese eşitçe dağıt

5-Çalma, çırpma, liyakati göreve getir

Ekonomi, enflasyon pençesinde kıvranıyor.

Her ne kadar adına ekonomik kriz denmese de ağır koşullar altında halk yaşamaya çalışıyor.

Gelir dağılımı bozulmuş, dar gelirliler açlığın sınırına dayanmış iken daha ağır kriz şartları yolda.

Üst üste 2 çeyrek küçülünce, ekonomik kriz resmileşecek.

Ancak bu noktaya varmadan kriz havası dağılabilir mi?

Elbette… Bunun için ekonominin ehilce yönetilmesi gerek.

Enflasyonu tetikleyen kurun ‘garanti’ ile ve maliyetli freni yerine piyasalara güven veren yönetimle bunu yapmalıydık.

Enflasyonla mücadele ise asıl tedavi olmalıydı fakat seçim sürecindeki hükümetin bunu yapması, ekonomi açısından doğru olsa da siyaseten ‘kamikaze intiharı’ sayılıyor.

Hal böyle olunca kriz sürecinden çıkış; seçimden sonra gelecek olan iktidara kalıyor ve onların da yapacakları belli; Kendine IMF olmak

Yani; acı reçete, ücretleri dondurmak, zamları otomatiğe bağlamak, faizi olağanüstü artırmak, popülizme son vermek, kemer sıktırmak, emekli, memur, işçiye zor zamanlar yaşatmak ve devlet malını müsrifçe kullanmamak.

      SİZCE BU İKTİDAR KRİZİ ÇÖZEBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Hiperenflasyon

ENFLASYONUN 5 KRİTİK GÜNAHI

1-Kazandığından fazlasını harcamak

2-Ürettiğinden fazlasını tüketmek

3-Yabancının parasıyla konfor sürmek

4-Yandaşa candaşa kaynak aktarmak

5-’Devlet malı deniz yemeyen domuz’ demek

Enflasyon, fiyatlar genel düzeyinin sürekli artışıdır.

Hiperenflasyon ise 3 hanelere erişen yüksekliğin ifadesi…

Türkiye, tıpkı Kayıp Yıllar 90’lardaki gibi hiperenflasyonun pençesinde kıvranıyor.

Döviz kurundaki tırmanış, Merkez Bankası’nın faiz saplantısı, ekonomi yönetimi basiretsizliği petrol, doğalgaz ve emtia fiyatlarındaki küresel gelişmeler bugün bizi hiperenflasyona taşıdı.

Ancak enflasyon artık zihnimizde ve davranışlarımızdaki ur halini almış durumda.

Ürettiğimizden fazlasını tükettik, ithalatı patlattık.

Kazandığımızdan fazlasını harcadık, borca battık, kamu kaynaklarını yakınlarımıza peşkeş çektik, iş ahlakını zedeledik. ‘Devlet malı deniz yemeyen domuz’ dedik.

Şimdi bu günahların bedelini ödemeye başladık.

Herkes ve her kesim, enflasyon külfetini bir diğerinin sırtına yükleme kurnazlığında.

Yönetimin enflasyonla mücadele niyeti yok.

Hal böyle olunca her geçen gün ülkeyi büyük bir krize adım adım sürüklüyoruz.

Allah sonumuzu hayır etsin…

         BU YÖNETİM ENFLASYONU DÜŞÜREBİLİR Mİ?

DEVAMINI OKU

Karaborsayı hortlatma

YERALTI EKONOMİSİNİN ZARARI

1-Girdileri ucuzlatıp üretimi arttırmadan,

2-Fiyatları dondurursan; karaborsa hortlar

3-Tezgahaltı alışveriş başlar

4-Aracı kazanır devlet vergisinden olur

5-Vatandaş karaborsacının pençesine düşer

Karaborsa; yeraltı ekonomisinin alışveriş aracıdır.

Fiyatı otorite tarafından belirlenmiş bir malın, daha yüksek fiyattan gizlice alınıp satılmasıdır.

Peki, nereden çıktı bu karaborsa lafı?

Enflasyonla savaşı etiketler üzerinden verme yolunu seçen hükümetin, et, un, yağ, süt gibi 20 temel gıda ürününde fiyatları sabitlemeye hazırlanıyor.

Bunu yaptıklarında olacağı şudur; satıcı, tezgah altından o gıda ürünlerini daha pahalıya satacak, üretici o malları daha pahalıya sevk edecek.

Böylece bir yeraltı ekonomisi doğacak, gölge fiyatlar oluşacak.

Nereden mi biliyoruz? Çok açık; geçmişte bunu denemiş ve karaborsa yağ, karaborsa şeker, karaborsa un piyasası oluşturmuştuk.

İşe yaradı mı peki? Ucuzluk getirdi mi? Hayır.

Aksine gölge fiyatlar yüzünden fahiş fırsat kârları oluştu.

Enflasyonla savaş, etiketler üzerinde verilmez.

Tarlada, fabrikada, lojistikte, değer zincirinde verilir.

Mazot, enerji, gübre, yemde zamları geri al, girdilerin fiyatını sabitlemeye bak.

       ENFLASYONU İNDİRME NİYETİNİZ VAR MI?

DEVAMINI OKU