Aynayı tuttum yüzüme

NAZAR KILDIM BEN ÖZÜME
Aynayı tuttum yüzüme. Kendim göründüm gözüme…
Gördüm ki Korona işin bahanesiymiş;
Ben halimizi düzeltmedikçe dünya düzelemiyormuş.
Dünyayı tüketirken aslında kendimizi tüketiyormuşuz.

Korona, artık kullanışsız hale gelen ezberlerimizi bozdu.

İnancımız bize; ‘aşırıya kaçma’ dedi, kaçtık. İhtiyacından fazlasına talip olma dedi, olduk.

Eline, diline, beline sahip çık dedi, aldırmadık. Bencil olma, ötekine saygı duy dedi, tınmadık.

Bir sabah Korona kapıya dayandı, tüm benliğimiz tehdit altında iken, kendimize çekidüzen vermemiz gereği ortaya çıktı.

Bize haddimizi bildirdi ve gördük ki haddimizi bilince, gezegen daha yaşanılır hal alıyormuş. Sokaklarda dağ keçileri dolaşabiliyor, asfalt çiçek açabiliyor, hava- su temizleniyormuş.

Gördük ki silahtan çok sağlık için para harcamalıymışız.

Gördük ki ötekine düşmanlık beslemek yerine dostluk gelişebiliyormuş.

Gördük ki uğruna onca insanın öldüğü petrol, o kadar da ölümcül önemli değilmiş.

Gördük ki rahat bırakırsak tabiat düzelebiliyor, küresel ısınma, iklim değişikliği yavaşlayabiliyormuş.

Gördük ki şah ile geda, başkan ile yurttaş, zengin ile fakir aslında eşitmiş.

Nihayet aynada gördüğümüzün halini düzeltmedikçe virüs çekip gitmez imiş.

SAHİ, GERÇEK VİRÜS KİMMİŞ?

DEVAMINI OKU

Koronanın öğrettikleri

GÜÇ-SABIR-AKIL
Değiştirebileceklerimizi değiştirebilmek için GÜCE
Değiştiremeyeceklerimize tahammül için SABRA
Neyi değiştirebileceğimiz ile neye sabredeceğimizi ayırt edebilmek için AKLA ihtiyacımız var.

1-Aşırıya kaçma,

2-ihtiyacından fazlasının peşinden koşma.

3– Bitleri baytları yiyemezsin, gıdayı üretmek zorundasın.

4-Ellerini sık sık yıka, tuvalet kağıdı ne yediğinden önemli.

5-Petrol için savaşmanıza gerek yok, üretim durunca işe yaramıyor.

6-Avrupa Birliği göründüğü kadar eğitimli değil.

7-Hayvanat bahçesindeki canlıların ne çektiğini sen de yaşa.

8-Sosyal medya birbirimize yaklaştırıyor ama panikletiyor.

9-Gerektiğinde evden de çalışabilirsin.

10– Evde hayat var.

11-Bilim olmadan asla.

12-Salgına çare; politikacıdan veya şöhretlerden değil, bilim insanlarından gelecek.

13– Sağlık çalışanları hayati öneme sahip.

14-Dışarıda çalışma zorunda olanlara saygı duy.

15-Rahat bırakırsak tabiat düzelecek.

16-Virüs zengin-fakir, genç-ihtiyar, sağcı-solcu ayırmıyor.

17-İnsan lüks ve aşırı tüketmeden de hayatta kalabiliyor.

18-Daha fazla hastane, daha fazla silahtan daha hayatidir.

19-Başkasına yardım, aslında kendine yardımdır.

20-Komşu aç iken uyumaman gerekir.

21-Düşmanlıklar unutulabilirmiş.

         SENİN KORONADAN ÖĞRENDİKLER NELER?

DEVAMINI OKU

Bilime itibar artıyor

NEWTON MU ÖNEMLİ, HİLTON MU?
Korona öncesi; ‘Hilton, yanında kırt tane Newton çalıştırır’ diye alay edenlerimiz vardı.
Şimdi Newton’ların önemi anlaşıldı.
Ancak bilim, #korona ile başa çıkacaktır.

Korona, insanlara unuttukları insanlığı hatırlatmada önemli rol oynuyor. Haddini aşana haddini bildiren, isteklerini ihtiyaç sayana hırslarından uzak durmayı öğreten Korona…

Her birimizin kendini eve kapattığı süreçte bir başka olgu, bilime bakışımızdaki dramatik değişikliktir. Her ne kadar hala ekranlarda bazı zevzekler boy gösterse de bilimsel verilere daha fazla kulak kabartır olduk.

Dilimize bilimsel kelimeler girmeye başladı. Özellikle tıp alanında otorite bilim insanlarını dinler, onların kayıplarına bir başka üzülür olduk. Bunlar, şüphesiz güzel gelişmeler.

Neticede bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan, her konuda konuşan ve cehaletini yayanları teşhis etmeye başladık. Vatandaş ölümün kol gezdiği dünyada bilimin ne kadar değerli olduğu gerçeğini fark etti.

Çünkü insanlığı tehdit eden bu virüsü, siyasetçinin veya her şeyi dine bağlayanların, şöhretlerin değil ancak bilimin çözebileceğini kavrayabildik. Mesleği inancı ne olursa olsun hepimiz;  umudumuzu bilime bağladık.

              HİÇ BİLENLE BİLMEYEN BİR OLUR MU?

DEVAMINI OKU

Korona sonrası dünya

HANGİ GELECEK BAŞIMIZA GELECEK?
1-Barbarlığa geçiş mi?
2-Devlet kapitalizmi mi?
3-Radikal sosyalizm mi?
4-Paylaşımcı toplum mu?
SİZCE; Korona sonrası dünya, acaba nasıl şekillenecek?

Görünen o ki salgın sonrasında dünya bir daha asla eskisi gibi olmayacak. Ekonomiden sosyolojiye, işten yönetime dek her alanda kırılmalara, köklü değişikliklere tanık olacağız.

İnsanlık dramının henüz ortasında iken konuşulması erken ama korona sonrasında oluşacak dünya için 4 senaryo var;

1-Barbarlığa geçiş, 2-daha acımasız bir devlet kapitalizmi, 3-Çok radikal devlet sosyalizmi, 4-Karşılıklı yardımlaşma ve uzlaşmaya dayalı büyük bir topluma dönüşüm… Belki 5’inci farklı gelecek… Sizce hangisi daha muhtemel görünüyor?

Benim cevabım; 4 senaryonun da korona sonrası dünyada var olacağıdır. Her ülke kendi kültürel refleksi, sosyolojisi ve hiyerarşi anlayışıyla bu 4, belki de 5 farklı halin aynı anda var olacağına dairdir.

Bize gelince? Bunun cevabını kamu spotu okurlarına sormak isterim. Gönlüm her ne kadar 4’üncü senaryodan yana olsa da korona sonrasında ülkemi bekleyen yapı, nereye evirilecek?

Belki ‘aynı kalacak’ diyen olacaktır. Ama bu seçeneğin gerçekleşme ihtimali zayıf…

        SEN NASIL BİR DÜNYA HAYAL EDİYORSUN?

DEVAMINI OKU

Şimdi okuma zamanı

OKUDUĞUNU PAYLAŞ BİZ DE ÖĞRENELİM
Evde olmak kimine can sıkıntısı kimine de boş zaman sundu.
TV izlemek, sosyal medyada kendini heder etmek mümkün.
Ancak daha çok kitap okumak kendini geliştirmek için altın fırsat.

Korona Virüsü bizi evimize kapadı. Uzaktan çalışma mümkün dedi. Evden çıkma, evinde kal dedi. Biz de buna uyduk, evi keşfetmeye başladık. Kimimiz hobilerine zaman ayırır oldu.

Kimileri de can sıkıntısından şikayet etmeye başladı. Oysa salgın günlerinde can sıkıntısını giderecek yığınca eylem var ve kitap okumak, bunların başında yer alıyor. Virüs dışarıda pusuya yatmış durumda…

Kitap içeride, kapağını açmamızı bekliyor. Evimizde mevcut kitapları gözden geçirmek varsa okuduklarımızı yeniden okumak ve çocuklarımızın kitapları dahil her ne var ise arada karıştırmak, harika uğraş olur.

Okuma yazma bilmeyenle kitap okumayan arasında teknik olarak hiçbir fark yoktur. Hiçbir kimse, kitap okuduğu için hasta olmamıştır. Aksine; kendini geliştirmiş olaylara daha geniş açıdan bakma becerisi elde etmiştir.

Okulların dahi eve alındığı Korona günlerinden en güzel uğraş kitap okuma ve hatta bir şeyler yazıp çizmek olabilir. Dene, seversin.

Okuduğunu özetler, evdeki insanlarla paylaşır, gelişirsin.

KİTABI ŞİMDİ DEĞİLSE NE ZAMAN OKUYACAKSIN?

DEVAMINI OKU

Seni uzaktan sevmek…

GÜVENMEYİ ÖĞRENİYORUZ
Uzaktan çalışma, karşılıklı güven ilişkisi gerektirir
Uzaktan eğitimde öğrenci kopya çeker mi?
Evden çalışan kaytarır mı?
Güvensizliğin maliyeti yerine
Güvenme riskini üstleneceğiz.

Korona virüsü, yakındakinden uzak durmayı, sosyal mesafe kavramını öğretti. Gözün görmediğine gönlün katlanması gerektiğini hatırlattı.

Mevcut sistemde birlikte çalışırken güvensizlik üzerine kurulu sistemler ürettik. Çalışan göz önünde dahi iken onun boynuna kart taktık, turnikelerden geçirip işe ne zaman gidip, çıktığını kontrol ettik. Y

akından eğitimde sınavda kopya çekmesin diye her öğretmenimizi Mahmut Hoca yaptık. Yine de karşılıklı güvensizlik bizleri bugünkü ‘ötekileştirme’ tutumundan alıkoyamadı.

Ancak şimdi durum değişiyor. Yan yana iken birbirine güvenmeyen insanlar, uzakta iken karşılıklı güveni geliştirmek zorunda.

Çalışan evde kaytarıyor mu? Öğrenci sınavda kopya çekiyor mu yoksa dersi izlemiyor, oyun mu oynuyor? Hele ki evden çalışmanın kuralları nasıl oluşacak?

Dilediğin derinlikte ve detayda yasa hazırla, gözünün görmediğine güvenmez isen bu sistem verimli olamayacak. Yakındakine bile güvenmeyen uzaktakini nasıl sevecek ve ona güvenecek? İşte mesele bu.

       GÖZ ÖNÜNDE OLMAYANA GÜVENEBİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sokağa çıkma Türkiye

KORONA BULAŞTIRICISI OLMA
Salgınla mücadelede en etken tedbir; tecrit.
İşi ve görevi gereği sokağa çıkmak zorunda değilsek, bizlere düşen sorumluluk; evde oturmak.

Korona virüsü pusuya yatmış, bulaşacak insan arıyor. Gözle görülmüyor diye ‘bana bir şey olmaz’ gafleti içindekiler yüzünden yayılma hızı artabiliyor. Yaşlılara getirilen yasak herkes için geçerli olmalı. Pek çok insan şu anda evde ve sorumluluk sahibi. Fakat virüse karşı bilinç sahibi olsa dahi dışarı çıkmak zorunda olan yüzbinlerce vatandaşımız var.

Virüsün matematiği son derece basit; kendini taşıyacak ve içinde yaşayacağı canlı peşinde… İtalya’nın durumu bize ibret vermesi gerekirken güvenlik görevlileri hala birilerini sokağa çıkmaması için ikna etme gayretinde. Oysa şimdi bu gibilerin ‘toplum düşmanı’ ilan edilmesi gerektiği görülüyor.

Salgına karşı başarının sağlık sistemlerinin gücünden ziyade halkın kurallara uymasından geldiğini, binlerce ölü vererek kavrayabildik. Kamu spotlarıyla halka ezberletilen 14 kural bizlerin salgına ‘kuryelik’ yapmamamız için ne derece hayati olduğunu açıklıyor.

Bu kurallar içinde belki de en önemlisi; ‘kurallara harfiyen uy’ ilkesidir. Evde hayat var diyenlere kulak vermeliyiz.

HAYAT EVDE SEN NEREDESİN?

DEVAMINI OKU

Evde kal hayatta kal

ÖLÜM SAĞLIĞA ZARARLIDIR
Evde kalmak, karantinada kalmaktan iyidir.
Bakanlık 14 kural yayınladı.
TV’lerdeki cahilleri izlemek yerine bunları ezberle.
En hayati kuralın; ’14 KURALA UY’ olduğunu unutma.

Tedbirlilerin yaşama şansının daha yüksek olduğu bir salgın sürecinden geçiyoruz. Evde kalmak, koronaya karşı alınacak en büyük tedbir. Ancak sorumsuzlar yüzünden ne yazık ki sağlık personeli ve kurala uyanlar da risk altına sokuluyor.

Salgının ciddiyetini kavramayanlarımız son derece fazla.

Yaşlılara getirilen sokağa çıkma yasağı, herkese uygulansın.

Sağlık sistemi hızla yayılan virüs karşısında yetersiz kalır.

Tıpkı herkesin parasını çekmeye çalışması halinde en güçlü bankanın dahi dayanamayacağı gibi… Bu yüzden virüsten yana çıkmayalım, ona karşı çıkalım ve evde vakit geçirelim.

Dışarı çıkmak zorunda olanlarımızın değerini bilelim. Onlar sayesinde bu salgının toplumsal maliyeti azalabilecektir.

Bu bir meydan savaşı. Gözle dahi görülemeyen ama dehşet güçlü bir düşman var karşımızda… Devletimizi yönetenler bütçe nakit dengesi gözetmeden, evde gelirsiz kalanlara kaynak sağlamalı, bu süreçte şirketlerin iflası önlenmeli. Zaman; maaş kira elektrik su gaz gıda masraflarını ortak karşılama zamanıdır.

EVDE KALSAN ÖLÜR MÜSÜN?

DEVAMINI OKU

İnsanlık krizi bu

ÇEKEMEM BU DERDİ BÖLEK SENİNLE
#Korona zulmetmekte son derece eşitlikçi.
Herkese, her kesime maliyet yüklüyor.
Oluşan faturayı bölüşmek gerekiyor.
Zira hiç kimse tek başına bunun altından kalkamaz.

Korona salgını ülkemizi de sarsmaya başladı. Açıklanan önlem paketi, finansal kriz mantığıyla hazırlanmış. Oysa bu bir var kalma sorunu ve çok derin tedbirler gerekiyor.

1-KİRALAR dondurulsun, evde gelirsizlik külfeti paylaşılsın.

2-Gaz, su, elektrik faturaları ve aidatlar biraz dondurulsun.

3-İşsizlik Fonu tam da bu dar günlerde tamamen kullanılsın.

4-Ücretsiz-ücretli izin yerine yarı maaşla külfet bölünsün.

5-Evde çalışma imkanı memur dahil yapabilenlere tanınsın.

6-Çalışmak zorunda kalanlar için sağlık tedbirleri alınsın.

Mademki Korona zengin-fakir, beyaz-siyah ayırt etmeden herkesi dinine, diline, ırkına, rengine, makamına, siyasi görüşüne bakmadan etkileyebiliyor; o halde o mücadelede maliyeti eşit bölmeliyiz ki ülkemiz bu salgını atlatabilsin.

Çalışanını ücretsiz izne çıkaranlar yarı maaş ödesin. Geliri olmayanın gider saatleri çalışıyor. Kirası, faturası, gıdası…

Bu günler, sosyal paydaşlarınızla dayanışma vaktidir. İyi örnekleri oluştu bile; müşteri, tedarikçi, çalışanını kollayan.

          KÜLFETİ BÖLÜŞMEYİ DÜŞÜNÜR MÜYDÜN?

DEVAMINI OKU

Kurnazlık virüsü

NİMETİ ALIP KÜLFETİ ÖTELEMEK
#Korona sürecinde akıllı ile kurnazı ayırt edelim.
Virüs krizini fırsata çevirme gayretindeki alçakları fark edelim.
Toplum olarak kurnazlığı terk edip akıllı olmalıyız.

Korona virüsü, bizleri fabrika ayarlarımıza geri döndürme sürecine sokuverdi. Akıl yerine kurnazlığı seçenlerin bunu sürdürme imkanı olmadığını görüyoruz.

Gün geçmiyor ki  yasal çerçeve içinde kurnazlık örneği haber olmasın. En güçlü yasa dahi, ona uymak yerine onu delmek için kafa yoran kurnazlar yüzünden ortalığı şeytani inovasyon örnekleriyle dolduruyor.

Karantina arabasından indirilen imtiyazlılar, ortağını dolandıran, şirketinin için boşaltan, devletine vergi takan, müşterisine kazık atan ve bunu yaparken kendini akıllı sanan andavallılar…

Toplumu çürüten bu tutumlar korona sürecinde daha belirginleşiyor. Türkiye, vasatlık tuzağından kurtulacaksa, iş yapma kültürünü de “kurnazlık” ekseninden uzaklaştırıp “akıl odağına” yaklaştırmak zorunda…

Akıllı ile kurnaz, aynı kıyafetle karşımızda duran ikiz kardeşlere benzer ama hayat, onların ayırt edilmesini zorunlu kılar. Olağanüstü süreçten geçen ülkemizde kurnazları teşhis ve tecrit edelim. Virüsten de beterler zira…

KURNAZ MISIN AKILLI MISIN?

DEVAMINI OKU