Yetenek tohum gibidir

YETENEĞİ GELİŞTİREN 5 ADIM

1-Mevcut olanla yetinmemek

2-Güçlü çalışma disiplinine sahip olmak

3-Sürdürülebilir gayreti olmak

4-Öğrenmeyi sürekli hale getirmek

5-Doğal beceriyle yükseleceğin alanlara yönelmek

Yetenek, içimizde uyuyan tohum gibidir. Uyandırır ve beslersen çınar olur. Değilse varlığını bilmeden ölür gidersin.

John Locke, insanın boş bir çerçeve olarak dünyaya geldiğini savunur. Boş çerçeve, yeteneklerle çevrelenmiştir ama toplum ve ortam, o çerçeveyi doldurur.

Ya bir şahesere çevirir veya karalamalarla dolu bir tuval olarak kalır.

Tartışma, yeteneğin doğuştan gelip gelmediğidir. Gelen kısmı da var fakat geliştirilen kısmı, daha önemlidir.

Erken yaşta fark edileni makbuldür. Çünkü her yeteneğin bir olgunlaşma süreci vardır.

Doğuştan gelen olağanüstü yetenekleri fark edecek çevre olmalıdır ki ona yetenekli diyebilmeli insan… Herkesin sağır olduğu bir toplumda güzel ses yeteneği ölüp gidecektir.

Neticede; yetenek, peşinden koşulası bir şeydir. Onu önce sen keşfedeceksin. Geç fark edilenine, ziyan olmuş yetenek denir.

Neye yatkınsan, bırak ona aksın ruhun

Bırak aklın kayıp gitsin yeteneğin; bedeni onu izler nasılsa…

       YETENEKLERİNİ FARK EDEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Dağınıklıktan kurtul

DAĞINIKLIKTAN KURTULMANIN YOLLARI

1-Önceliklendirmeyi öğren

2-Günün akışına dair program oluştur

3-Kolaylaştırıcı, yardımcı faktörleri artır

4-Uyarı mekanizmaları geliştir

5-Hayatını yönetmeyi amaç edin

Saat 3 oldu mu? Uff Randevuya Geç kaldım.
Acaba anahtarlarım nerede? Telefonumu yanıma aldım mı? Kayıp materyaller, kaçırılan randevular

Çok sık tekrarladığınız oluyor mu? Kafa karışıklığı, ilgisizlik, kaygı, önceliklendirmeleri yapamamak

Dağ gibi biriken işler karşısında bunalmış hissetmek. İhtiyacın olduğunda aradığını bulamamak

Zamanı yönetememek… hepsi dönüp dolaşıp dağınıklık merkezinde birleşiyor. Dağınıklıktan kurtulmak bir ihtiyaçtır.

Ne zaman dağınıklığın hayat kalitesini düşürdüğü, hedeflere ulaşmadan uzaklaştırıldığı görülür, işte o zaman bundan kurtulmanın yolları yaratılır.

Tamamen değiştirilemese bile organize edilir, en aza indirilir. Kaotizmin içinde boğulmak yerine gelişimin kapıları açılır.

Üstelik bu sadece birey için değil, toplum için de geçerlidir. Yönetimde, ekonomide, şirkette işler dağınıksa, verim alınamaz, yönetilemez, krizden çıkılamaz.

     DAĞINIKLIKLARINI YÖNETEBİLİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Alet işler el övünür

ELİN 5 DİKKATİ

1-El en yakını kadar en uzağı tanımlar

2-El açar dilenir, el altında tutarsın

3-El verir, yetenek aktarırsın

4-Elin işe yatkındır, elinden bir şey gelmez

5-Ele güne rezil olmak da var

El aldığın ise tuttuğun yol olur.

El, 14 boğumlu 5 parmak ile beyni, gözden sonra en çok meşgul edendir.

El koyarsın sürece… Baskılarsın, el altında tutarsın kitleleri…

Yetmez, ilin, yurdun, ülken olur elde ettiğin topraklardır.

Tuhaftır, el; en yakını olduğu kadar en uzağı da tanımlar; elden gelen öğün olmaz o da vaktinde bulunmaz.

Ele güne rezil olursun elinden gelen bu kadar ise.

Elin eşeğini ıslık çalarak arar, el eliyle yılan tutarsın da kendi elin incinmesin diye maşa kullanırsın.

Elden bir şey gelmek; kabiliyetin en güzel tanımıdır.

Elin her işe yatkındır, yeteneğinle anılırsın.

El açar dilenir, işine çok yarayanı el altında tutarsın.

El vermek; yeteneğini bir sonrakine aktarmanın adı olur.

Kimden el aldığın ise tuttuğun yolun adı oluverir. 

Mürşit uçmaz, mürit uçurur derler. Ancak mürşit de bir başka bilgeden aldığı el ile bunu yapabilir. Usta-çırak için de geçerlidir el vermek

Eller tarih yazar. Yaşlandıkça insanların elleri derin çizgiler taşır. Nasırlı eller emeğin elleri, üretimin ispatıdır.

  MERAK ETTİM SEN HİÇ NASIRLI EL GÖRDÜN MÜ?

DEVAMINI OKU

İş kazası kimin işi?

YASA YETMEZ İNSAN ŞART

1-Günde 172 iş kazasında;

2-Dört işçi ölüyor 6’sı iş görmez hale geliyor.

3-Yasa kadar bizlerin;

4-Kendi güvenlik hakkımızı savunmamız,

5-Bunu sağlamayan patronları buna zorlamamız şart.

Her cinayetin failleri ve maktulleri olur.

İş kazalarını kurbanlara ağıt üzerinden götürme kolaycılığındaki bizler, işyeri güvenliğinde çalışanların payı olması gerçeğini ne yazık ki bilmiyor, dile getiremiyoruz.

Bu cinayetlerden yalnızca yasaları ve denetimsizliği sorumlu tutarak 85 yıl geçirdik ve acı sonuçlar ortada;

İş kazlarında Avrupa birincisi, dünya üçüncüsü bir ülke…

Eğer siz işyerlerini patronların “mini krallığı” gibi tarifleyip, riskleri bile bile madene, işyerine giriyor iseniz, en güçlü iş güvenliği yasası dahi, kapıda kalır, işe yaramaz.

Eğer siz biat kültüründe, üstelik hayatı risk altında olan siz iken, güvenlik açıklarını görerek bile bile o işyerinde çalışıyorsanız, bilinçsiz patronun suç ortağı değil misiniz?

Eğer çalışan bu “cesareti” gösteremiyorsa, sendika, eğitmiyorsa, devlet yetkin denetim yapamıyorsa, mühendisinden işçisine kadar herkes (Bana bir şey olmaz) mantığı ile çalışıyorsa daha çok görürüz iş cinayetlerini…

         İŞYERİNDEKİ RİSKLERİ GÖREBİLİYOR MUSUN?

STK

DEVAMINI OKU

Bizden insan sadakati mi Bilen insan liyakatı mı?

LİYAKAT YOKSA SADAKAT İŞE YARAMAZ

1-Karar süreçlerin liyakat sahibi

2-Bilen insanlardan oluşmalı

3-Her sözüne ‘peki’ diyenlerin

4-Sana ‘sadık’ olabilir ama

5-Onlarla alacağın kararlar sonunu getirebilir

Elbette bilen insan liyakati… Çünkü bilgiyle yönetiyor.

Üstelik bizden insanın sadakati bir yere kadar. Hatta bugün sana sadık olan çabukça bir başkasına sadık olur.

Ancak sorun şu ki bilen insanı yönetmek zor. Talimatla çalışmaz, ikna edilmesi gerekir. Ona ‘şunu yap!’ dediğinde söze ‘ama…’ ile başlar ve liyakatini konuşturur, bıktırtır.

Oysa bizden insana vereceğin her talimat; ‘peki…’ sözcüğü ile başlar, yönetilmesi kolay görünür fakat sonuç?

Bilen insan” ile “bizden insan” arasında tercih, çoğu kez “bizden ve güvenilir aile bireyi” yönünde kullanılıyor.

Aklı başında olanların en fazla yapabildiği, “eşitler arasında birinciliği”, aile bireyine verme tercihindedir.

Oysa şirketin ve ailenin işini görecek, iyi yetişmiş gençler, “aile bireyi kadar güven telkin edemediğinden” dışarıda tutulabiliyor.

TERCİHİN LİYAKAT MI SADAKAT Mİ?

DEVAMINI OKU

Fakir şirketlerin zengin patronları

PATRONU DEĞİL ŞİRKETİ KURTARSAK?

1-Böylece işini iyi yapan ile

2-Kötü yöneten patronu ayırt ederiz

3-Ekonominin kıt kaynaklarını;

4-Ülke yararına daha etkin kullanırız

5-Şirketleri güçlendiririz

Türkiye, fakir şirketlerin zengin patronlarıyla dolu… Sermayeleri yeterince güçlü olmayınca ekonomideki sıkıntılardan hastalanıyor, zor duruma düşebiliyorlar.

Bu; servet sahibi ama geliri düşük yapıyı dönüştürmek için şimdiden daha uygun zaman var mı?

Biliyoruz ki sahibi zengin olup kendisi fakir olan şirketin nefesi çabuk tükeniyor. Sermayesini servet yapan patron, soba ateşine çıra oluyor.

2001 krizini hatırlıyorum. Bir ilimizin ticaret ve sanayi odasında “şirketlerin krizden çıkış yolları” konulu konferans vermek için bu ile gitmiştim.

Biraz geç kalınca salona en geç giren ben olmuştum. Konuşmam çok kısa sürmüştü; “hanımlar beyler, binanın bahçesi lüks otolarınızla dolu.

Oysa siz ilk iş; işçileri eve göndermeyi seçmiş ve işsizliği şişirip krizi tetiklemişsiniz.’

     ACABA SERVETİ SERMAYAYE KATAMAZ MIYIZ?

DEVAMINI OKU

Organizasyon dehşet

AVARA KASNAK MISIN?

1-Değer üretmeyen

2-Güç aktarmayan

3-Ama sistemi geren ve boşa dönen parçaya avara kasnak denir

4-Siz; boşa çalışan, çalışır gibi görünen

5-Kendini tekrar eden sistemlerin parçası olmayın

Adamın biri arkadaşıyla yolda giderken elindeki çakısıyla parmağını keser. Biraz ötede bir özel sağlık kurumu vardır.

Adam “ben şurada pansuman yaptırayım” der.

İçeri girince, karşısına iki kapı çıkar.

Birinde ‘HASTALAR’, ötekinde “YARALILAR’ yazılıdır. Yaralılar kapısından girer.

Yine iki kapı vardır. Birinde ‘ET’, ötekinde ‘KEMİK2 yazar. Et kapısından girer. Yine iki kapı… Birinde ‘ÖNEMLİ’ ötekinde ise ‘ÖNEMSİZ’ yazıları vardır.

Önemsiz yazandan girince bir anda kendini sokakta bulur. Arkadaşı sorar: ‘Nasıl, sana iyi baktılar mı?’ 

Adam cevap verir: ‘Hayır, ama organizasyon dehşet!’

Türkiye; ‘dehşet organizasyonlar’ cenneti(!) durumundadır.

Değer üretmeyen istemleri ayıklamadıkça organizasyonel ‘dehşetler’ bizi orta gelir tuzağına mahkûm edecektir.
Sorun, yeterince üretememektir ve ortada üretilen değer yoksa organizasyonel mükemmelliğin hiçbir anlamı yoktur.

         MÜKEMMELSİNİZ AMA NE İŞE YARARSINIZ?

DEVAMINI OKU

Eylemsizlik haracı

DEĞER ÜRETMEDEN BİZİ SÖMÜRENLER

1-Milyonlarca yan gelip yatan

2-Devletten geçinen var

3-Onların yüzünden her birimiz

4-Günde 2 saat fazladan çalışmak zorunda

5-Eylemsizlik belasının ülke faturası ağır

Eylemsizlik cisimlerin hareket durumlarını koruma eğilimleridir. Maddeler için ortak özelliktir. Newton tarafından “1. hareket yasası” olarak ifade edilir.

Bu yasa, bir cisim üzerine etkiyen dış kuvvetlerin bileşkesi (net kuvvet) sıfır olduğu zaman cismin hareket durumunun değişmeyeceğini söyler.

Evrensel yasadan ironiyle söz edişimin sebebi; bazılarının bunu kullanarak nasıl “haksız gelir” elde ettiğine dairdir.

Hiçbir değer katmadığı halde, eylemsizliğini gelire dönüştüren yapılardan söz ediyorum.

Misal, eylemsizlik elektrik faturalarında var. Taşıma bedeline bakıyorsun santraldan eve taksi ile mi gelmiş?

Okuma bedeline bakın, fatura başında Yasin mi okumuş?

Değer zincirine değer katmadığı halde sırf kademede duruyor diye (eylemsiz) para kazananlar ortalığı kapladı.

Ben bunlara değer yaratmayan iş süreçleri diyorum.

Siz kabzımal, aracı, tefeci, tembel memur, komisyoncu, noter, sigortacı, hantal kamu, borsacı da diyebilirsiniz.

         EYLEMSİZLER SİZİ DE SÖMÜRÜYOR MU?

DEVAMINI OKU

Metal yakalılar geliyor

ROBOTLARLA BİRLİKTE YAŞAMAK

1-Bize 7/24 hizmete hazırlar ama

2-İşlerimizi elimizden alacakları da ortada

3-Dünyada robot istihdamı başladı bile

4-İşsiz sayısı neye varır?

5-Cevap arasak iyi olur

Robot hakları henüz yok ama eli kulağında…

Robotun hakkı mı olurmuş? Eğer üretiyor ve bunu yaparken yapay da olsa zekâ kullanıyorsa; evet

Yakın zamanda MIT laboratuvarlarından bir deney; akıllı oyuncaklarla yarım saat geçiren deneklerin; daha sonra robotlara bıçak tornavida gibi kesici aletlerle zarar vermeleri istenmiş ama denekler bu talebi reddetmiş.

Siri bir yapay zekâ ürünü, cep telefonu uygulaması… Sorduğuna cevap veriyor, elinden geldiğince yardım ediyor. Onunla hakaret üslubuyla konuşulunca bizzat ben rahatsız oluyorum.

Kol kuvveti yerine kullanılan endüstriyel robot dönemi bitti. Şimdi avukatlıktan, ekonomistliğe, doktorluktan garsonluğa dek pek çok mesleğin metal yakalılara, yani robotlara devredileceği günlere doğru yol alıyoruz.

Sokakta, evde, devlet dairesinde, özel sektörde, belediye hizmetinden eğitmenliğe dek pek çok alanda, akıllı robotlar aramızda olacak. Üstelik, insan formunda…

      AKILLI ROBOT ARKADAŞLARA HAZIR MISIN?

DEVAMINI OKU

İş ahlâkının 10 ilkesi

HER YASAL HAK HELAL Mİ?

1-Yasalar piyasa şartları ne olursa olsun

2-Gayriahlaki işler kabul edilemez

3-Dava kazanmak iyidir de

4-Helalleşmek bundan üstündür

5-Çünkü her yasal hak helal değil

1– İş, ahlakıyla yapılırsa meşrudur.

2– Helal kazancın adil  paylaşımı esastır.

3– İş hayatı hak ve adalet ekseninde şekillenir.

4– Birliktelik dayanışmayla yeniden inşa edilir.

5-Tecrübe yeni girişimcilere aktarıldıkça çoğalır.

6– Kanaat eden bereket bulur.

7– Servet mülkiyet değil emanettir.

8– Kazancın niceliği değil niteliği esastır.

9– İşveren ve işgören ilişkisi hak adalet merhamet üzeredir.

10– Rekabet iyilik ve güzellikte yarışmaktır.

Türkiye İktisadi Girişim ve İş Ahlakı Derneği İGİAD’ın belirlediği iş hayatımızın sınır taşlarına dair 10 ilke bunlar.

Ciroya, kâra, ihracata, inovasyona ödül verenlerimiz var ama ahlaka ödül veren tek sivil toplum örgütümüz bu…

Başkan Ayhan Karahan, ‘iş dünyasında ahlaki uygulamalarda hukuk eksikliği giderilmeli’ görüşünde…

Doğrudur; işi ahlakla yapmak, bir maliyet gibi görünse de aslında sürdürülebilir iş yapmanın dinamiğidir.

AHLAK YOKSA ADALET OLUR MU?

DEVAMINI OKU