Seni yarattım ya…

BAYRAM; YOKSULLARA DA GELİR

Bizler; ‘yardım edilmiş yoksullar’ değil,

‘giderilmiş yoksulluk’ istemeliyiz.

Bizler; biriktirdiklerimizle değil,

Paylaştıklarımızla yoksulluğu yenebiliriz.

Bugün yoksulla bayramı paylaşsak…

Adamın biri karlı bir kış günü, son model arabasıyla giderken camına yaklaşan bir kız çocuğu görür.

Ayakları çıplak kızın soğukla nasıl baş edebildiğini ve hayatta kalabildiğini  merakla, içi sızlar.

Tam da bir şeyler yapacakken, yeşil ışık yanar ve gaza basar. Ama vicdanı kırmızı ışıkta kalmıştır;

‘-Allahım; bu yoksullar neden var ve yoksullara yardım için neden bir şeyler yapmıyorsun? Ve içine o anda bir ses ilham olur; ‘Seni yarattım ya!

Hayırseverlerimizi özenle ayrı tutarak diyorum ki; Yoksullarımızı görmezden geliyor, iş ve aş vermiyor, önemsemiyor, ‘hâlin nicedir?’ diye sormuyoruz.

Halbuki bize; ‘komşusu aç iken uyuyan bizden değildir’ demişlerdi. Zekât kurumumuz vardır. Fitre vardır. Bayram sadece bizlere değil yoksula da gelir.

  BAYRAMDA YOKSUL İÇİN NE YAPACAKSIN?

DEVAMINI OKU

Şüphe oluşmaya görsün

ŞÜPHENİN 5 KEMİRGENİ

1-Gerçeğe ararken yorar

2-Düştüğü yürekte huzur bırakmaz

3-Giderilene dek zihni meşgul eder

4-Güvensavardır.

5-İtibarı zedeler, inancı törpüler

Şüphe büyük çiledir. Düşmeye gör, kavurur.

Şüphe; inandırmayı bıraktırmayacak kadar yakın, körü körüne inandırmayacak kadar uzak

Bir kez içinize düştü mü her şeyi sorgulamaya başlarsınız. Şaibe karışır  düşüncelerinize.

Şüphenin en yakın arkadaşları; korku, panik, hatalar, bağımlılıklardır.

Şüphe düştüğü yerden huzuru alır. Yerine kaygı, endişe, soru işaretleri bırakır.

Bir ülkenin en önemli kurumlarına ilişkin şüphe oluşmuşsa itibarı sorgulanır, yaptığı her işte, attığı her adımda, söylediği her sözde art niyet aranır.

Kuşku, gerçeğinden beter yıkım bırakabilir insanlar, kurumlar hatta devletler üzerinde… Şüpheye düşenin davranışı; tereddüttür. Emin olamamaktır.

Şüphelendiği her kimse, onun iyi niyetine karşı kör olacaktır. Şüphe, gerçeği aramanın da başlangıç noktasıdır.

Şüphe duymayan, hakikati bulamaz.

Ancak aşk abdest gibidir, şüpheye düşerse bozulur. Yine de şüphe ile yaşanmaz, şüphe ile düşünülür.

Şüphe, duyguların değil, zekanın bir kusurudur. Sadece giderilerek tedavi edilebilir.

      GÜNLÜK HAYATINDA ŞÜPHECİ BİRİ MİSİN?

DEVAMINI OKU

Sevelim, sevilelim…

SEVGİNİN 5 MUCİZESİ

1-Evren sevgiden yaratılmıştır

2-En katı kalbi dahi yumuşatır

3-Çatışmayı bitirir, barışı getirir

4-Ötekini var eder

5-Hayata anlam katar

Seviyorsan bugün sor bugün ara;

Yarına kim öle kim kala…

Sevgi ve güvenden sızmayan ışık; karanlıkları inşa eder. Sabahları uykudan uyandıran sevgi ve güvendir.

İnsanı yaşama katan, günü tiril tiril yaşatan… Zorlukları aştıran…

İmkansızlığa karşı dirençli hale getiren… Görünmez fakat hissedilir. Elinle tutamazsın ancak tebessümüne dağılır. Dokunamazsın ancak duruşuna yansır.

Bir ülke sevgi ve güveni inşa ediyorsa geleceğinin temellerini güçlü kılar. Haksızlıklarla mücadele eder.

Kültürel değerlerini korur, kendine ve halkına sahip çıkar. Bir çocuğun sofrasında güven ve sevgi varsa; şiddeti, bağımlılıkları, hayatın tadını köreltenleri uzak tutar yaşamından…

Yaratır, hayata katkı sağlar. Güveni ve sevgisi elinden alınan her kim ve her ne olursa olsun; yaratıcılığını, hayata katkısını, yaşamla uyumunu kaybeder. Günleri zindan olur.

Şems’ten; ‘En çok kimi seviyorsan, seni en çok o yorar ki bu tuhaftır. Seni en çok kim yoruyorsa en çok onunla huzur bulursun ki bu daha  tuhaftır.’

Evren, sevgiden yaratılmışsa bu sevgisizlik niye?

      SEVGİSİNİ GÖSTEREN MİSİN SAKLAYAN MI?

DEVAMINI OKU

İlhamını kafesletme

İLHAMIN 4 KAFES TUZAĞI

1-Kafes sahibi gibi düşünürsün

2-İlhamın kafeste barınamaz

3-Mahalle baskısı, kafeslenmektir

4-Zihnin parmaklıklarla örülür.

5-İlhamın çalınır, merakın törpülenir

Merak; kafes parçalar.

Kafes; içindekini korusa da aslında bir hapishanedir.

Kafes sahibi ile kafeslenen aynı fikirde olmayabilir.

Kafes altın dahi olsa, bülbüle ‘ah vatanım’ dedirtecektir.

Kafes etrafı çevrili olandır. Hiledir, yeri gelir tuzaktır. İster düşünce olsun ister beden; sınırlamadır. Özgür düşünce kafese girmez.

Kafeslenen fikir, ilham barındırmaz. Çevrenize baktığınızda  ilham yerine kafes görürsünüz.

Aslında bir çevreniz yoktur, çevrilisinizdir. İlham düşmanı kafes, önce merakınızı budar. Sonra kafesin parmaklıklarına çarpar her yaratıcı düşünceniz…

Okul öncesi eğitimde başlar zihin kafeslenmeye… Günde ortalama 402 soru soran çocuk; ‘Bu ne? Bu nedir?’ diye sorup durur içindeki evreni anlamak için. Önce ailesi, sonra çevresi, okulu; onun, meraktan oluşan kanatlarını budar ve üniversite kapısına geldiğinde soru 1’e iner; ‘sınavda ne çıkacak?’

İlhamı budanmış insana; ‘büyüdün’ derler. Aslında büyümemiş; kafeslenmiştir.

Kafes bir kez örülmeye görsün etrafına; yaşam enerjin yol olur.

        KENDİNİ KAFESLENMİŞ HİSSEDİYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Kırmızı çizgiye dikkat

KIRMIZI ÇİZGİNİN 5 GEREKÇESİ

1-Sınırları belirler

2-Değerleri çerçeveler

3-Ötekine had bildirir

4-Bizi biz yapandır

5-Toplumsal barışı sağlar

Ekonominin kırmızı çizgisi;

enflasyon, işsizlik ve yüksek faizdir.

Kırmızı çizgi hayatın her alanında acil durum ifadesidir.

Trafikte uyulmadığında hayat bitirir. Hayatın kırmızı çizgileri, toplumların birlikte yaşamalarının kurallarıdır…

Demokrasideki özgürlüklerin kırmızı çizgisi, bir diğerinin özgürlük sınırıdır. Kırmızı çizgi, üzerinde sıkı durulan ve taviz verilmeyen bir tavır veya tutumdur.

Bir insan hangi alanlarda taviz vermez ise o alanlar onun kırmızı çizgisidir.

Ekonominin kırmızı çizgisi; enflasyon, işsizlik ve yüksek faizdir. Sağlığın kırmızı çizgisi; hayatiyeti koruyanlardır.

Trafikte kırmızı çizgi; eğer araç kullanıyorsan, yayaların güvenliği, sen yaya isen kırmızı ışığa riayettir.

Ahlakın kırmızı çizgisi; temel ahlaki değerlere itaat, yasaların kırmızı çizgisi; kuralları çiğnememektir.

Vücudun kırmızı çizgisi; kalptir ve kalp kıran, kırmızı çizgiyi ihlal etmiştir.

Ülkenin kırmızı çizgisi; sınırları olduğu kadar, o ülkenin toprak bütünlüğü ve uluslararası arenadaki itibarıdır.

Kırmızı çizgileri olan, ötekinin kırmızı çizgilerine dikkat etmeli. Aksi halde çizgi ihlali, çatışmaların sebebi olabilir.

         KIRMIZI ÇİZGİLERİN VAR MI VE NELERDİR?

DEVAMINI OKU

Birbirimizi dinliyor muyuz?

DİNLEMENİN 5 FAYDASI

1-Ötekini anlarsın

2-Öğrenirsin

Tanış, biliş olursun

4-Diyalog kurarsın

5-Çatışmayı önlersin

Konuşan; bildiğini yineler.

Dinleyen; yeni şeyler öğrenir.

Dinlemek erdemdir

Konuşuyoruz ama birbirimizi anlamıyoruz. Sorduğumuz sorular bazen karşımızdakinin yüzünde soru işareti olarak kalıyor.

Gözlerimiz mekanlarda, beynimiz binlerce mesajın içerisinde dolaşıyor. Odaklanamıyor, kanalize olamıyoruz. Verimliliğimiz düşüyor.

Evde, işte, sokakta, kamusal alanda, özelde… Birbirini dinlemeyen insanların eserleri ile her an karşılaşabiliriz.

Merdiven yapar; adım aralığı yoktur, söz söyler; anlamı yoktur. Hayata akar duruşu yoktur. Yönetir ama yönettiğinin ihtiyacını bilmez, çünkü onu dinlemez.

Diyaloglarımıza bakın; biri konuşurken onu dinlemiyor, sıra bize geldiğinde ne konuşacağımızı düşünüyoruz. Monolog, dinlemeden konuşmaktır ve iki monolog, bir diyalog etmez.

Dinlemek, konuşmaktan daha büyük erdemdir. 2 kulağımız var ama 1 ağzımız var. 2 dinle 1 konuş sözü boş değildir.

Üstelik konuşan, bildiğini tekrarlar da dinleyen, yeni şeyler öğrenir. Bireylerin birbirini dinlemediği toplumlarda daima çatışma alanları olacaktır.

Gelin biliş olalım / Zoru kolay kılalım’ der Yunus Emre. Sözünü dinlesek, fena mı olur?

         DİNLEMEME KUSURUNUN FARKINDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Hayata seyirci olma

HAYATA KATILMANIN 5 GETİRİSİ

1-Kendi hayatını düzenlersin

2-Ömrünü değerli kılarsın

3-Toplumu geliştirirsin

4-Kalıcı iz bırakırsın

5-Mutluluk üretirsin

Hayatın müsveddesi yoktur.

Karalama yaşayıp temize çekemezsin.

Dünyada hiç kimse, seyirci koltuğuna oturan cesur insanları alkışlamaz.

Alkışlar, hep sahneye çıkanlar içindir… Hangi alanda olursa olsun, oyuna katılmayıp seyirci olanlar sadece izler, pasif davranır, çoğu kez hayatın nimetleri dışında kalırlar.

Hayatın seyircisi olmayanlar, kendi öykülerini yazar. Çevresine bakar, toplumu ayakta tutar, değerleri yüceltir.

İnsana insan olma özelliğini katan anlamı bulur. Hayatın seyircisi olanların çocukları potansiyellerine erişemez.

Bireysel ekonomisi çöker, cebindeki para ile spekülatörlerin malzemesi olur. Evini kilit tutmaz, hırsızı çok olur. Karışanı, yönlendireni boldur. Tutamayacağı kadar öğüde maruz kalır.

Hayata katılmak, ondan hak talebini meşru kılar. Hayatın seyircisi; fazlaca hak talebi olamaz. Olsa bile ona yüklenecek sorumluluklar ağır gelecektir.

Soru şudur; insan neden hayata seyirci kalır? Tembellik mi konfor mu? Her ikisi de bize verilmiş en değerli ödül olan hayatı ıskalamaktır. Karalaması yoktur, temize çekilmez.

        HAYATIN KATILIMCISI MISIN SEYİRCİSİ Mİ?

DEVAMINI OKU

Üzülme ömrü yokuşlum

YARIN DAİR 5 UMUT

1-Ne dem baki, ne gam baki

2-Bahtımız elbet açılır

3-Kurtuluş, gayrete aşıktır

4-İyi doğru güzel yok edilemez

5-Halimizi iyileştirince kriz gider

Gün ortasında karanlığı hak etmiyoruz.

Yokluk senin peşinde mi? Ekmeğinde aşında mı? Baharında kışında mı? Yaz ayında kışı yaşamak neyin nesi? Ülkeler salgın sonrası ekonomilerinde baharı yaşayamaya başladı.

Oysa bizim halimize bak? Dolar bile 8,75 oldu, 9’a dayandı.

Yazımızı kışa çeviren acaba nedir? Bu yazı karamsarlık yazısı değil, aksine bir sorgu bombardımanı

Acaba eller ekonomilerini düze çıkarmaya başlamışken bizdeki faiz, kur, enflasyon üçgeninde neden azap çekilir? S

iyasi kirlilik her geçen gün artıyor ve yönetimdeki çürümüşlük, ekran eğlencesi haline geliyor. Sormalıyız; bunları hak ettik mi?

Belki de hak ettik ama işini hakkıyla yapanların içinde bulundukları bu azap nedir? Hırsızı, arsızı, çapsızı ile gün ortasında karanlık yaşıyoruz. Kayırmacılığa son versek?

Bilimi iktidar yapsak? Onca nitelikli insanımıza görevleri tevdi etsek? Peki, yazdaki bu kış havası geçer mi? Elbette…

Bu ulus neler gördü, ne krizler atlattı. Bunu da atlatacağız. Fakat gafletin, konforun bedelini ödeyerek…

             YOKUŞLARDA SUSAMAK ZORUNDA MISIN?

DEVAMINI OKU

Hayata yeniden açılmak

HAYATIN 5 ALTIN KURALI

1-Müsveddesi yok, temize çekemezsin

2-Ya yaşar ya da ıskalarsın

3-Kattığın değer kadar sana döner

4-Zamanına özen, hayatını değerli kılar

5- Hayat 1 gündür, o da bugündür

Uzun dönem kapalı kalmalar sonrasında hayata açılmak, yeniden hayatın akışı içinde yer almak; belli zorunlulukları da beraberinde getirir.

Eğer salgın hastalık nedeni ile turizm sezonunu kapatmışsanız, tekrar açıldığınızda; sahili temizlemeniz gerekir. Zira doğa da insanların atıkları da zehirlemiştir doğayı…

Çevresel atıklar, güzelim doğanızı bıraktığınız gibi bulmamanıza sebep olabilir. Ne kadar özen gösterirsek hayat da bize o kadar açar kollarını…

Özenimiz kadar hayat bizi kapsayacaktır.  Özensizliğimiz kadar da hayatın taşrasına itiliveririz. Hayata açılmak; engin bir görüş, disiplinler arası uyum, hoşgörü barındırır.

Eğitimden bir örnek; uzun süredir eve kapanan ve uzaktan eğitimle iki boyutlu ekrana bakan çocuklarımız

Ders dışında da cep veya tablet ile oyun oynuyor, içerik izliyor. Kapalı kalınan sürede üçüncü boyutu, derinliği unutmaya başladılar.

Ya da evinde düz zeminde yürürken hiçbir engelle karşılaşmayıp dışarıya açıldıklarında denge sorunları yaşayabiliyorlar.

Hayat; ona kattığımız değer, gösterdiğimiz özen kadardır.

     SEN KENDİ HAYATINA NE DEĞER KATABİLDİN?

DEVAMINI OKU

Bağımlılık salgını

BAĞIMLILIĞIN 5 KISITI

1-Beynin özgür düşünemez

2-Biat zihnini kaplar, aklın iraden gider

3-Ele güne muhtaç olursun

4-Bağlandığın bitince, bitersin

5-Konfor tuzağında çürürsün

İyiye bağlan ama bağımlı hale gelme

Bağımlılık; bir başka şeyle şartlanmış olma, o şeye bağımlı olma hali…

Öyle ki bir hazza, maddeye, kişi veya kişilere bağlanıp kalırız ve hayatımızın kalitesini, bağlandığımızın sınırları belirler. Bağlan ama bağlandığına çok dikkat et.

Bağlan ama bağımlı olma zira bağımlılık kendi iradeni askıya almaktır. Peki, neye bağımlı oluruz? Karamsarlığa bağımlı olursan hayatını kara bulutlarla öreriz.

Bencilliğe bağımlı oluruz, ‘ben’ üzerinden hayatı yönetir ama kaybederiz.

Bağımlı ekonomi, kazandığından fazlasını harcayan, ürettiğinden fazlasını tüketen bu yüzden dışa bağımlı hale gelip özgürlüklerini budayan ulusların düştüğü tuzak…

Kadın için bağımlılık, erkeğin eline bakma hali… Çocuk için bağımlılık, yetişkinliğe dek süren geçici bir süreç olmalıdır.

Aile için bağımlılık, kendi ayakları üzerinde duramama ve bir başka aileye, siyasi partiye sürgit muhtaç olmaktır.

Şirketin bağımlılığı, sürekli destekle ayakta kalabilmesidir.

Bir lider için bağımlılık, iktidar hırsının içinde boğulmaktır.

      SENİN BAĞIMLILIĞIN NEYE VE KİMLEREDİR?

DEVAMINI OKU