‘Ben senin yerinde olsam…’

HEMHAL OLMANIN 5 ŞARTI

1-Kendini karşındakinin yerine koy

2-Duygularını hisset

3-Anladığını ona ifade et

4-Karşındakini yoğun yaşa

5-Ruhuna göç et, onunla bütünleş

“Hamdım, yandım, piştim” diyebilmen için..

Bu sözle başlayan cümle kadar boş, gereksiz, yaygın ve kullanışsız ifade var mıdır acaba?

Kadim kültürde “hemhal” kelimesi kullanılırdı. Günümüz dilinde “empati”… Hemhal, yani karşındakinin haliyle bütünleşme, onun haline bürünme.

O üşüyorsa senin de titremen, onun içinde volkanlar kaynıyorsa senin de kıpır kıpır olman anlamında…

Hamdım, yandım, piştim’ Pişene dek hemhal olamazsın. Pişmek ancak tüm değer yargılarından arınıp; karşındakine göç etmek ile mümkündür.

Ötekini anlar, daha da önemlisi yaşarsın. 3 kuraldan söz edilir;

1– bir insanın kendisini karşısındakinin yerine koyarak, olaylara onun bakış açısıyla bakma gayreti,

2-karşısındakinin duygu ve düşüncelerini doğru anlama ve hissetme,

3– Karşısındaki kişiyi anladığını o kişiye ifade etme… Ben bu üçlemeyi eksik bulurum. “hemhal” kelimesine doğru kayarak;

4-karşısındakini yaşama” boyutunu eklerim. Ancak bu durumda empati, işlevini icra edecek ve bütünleşme sayesinde sorun her ne ise kendiliğinden çözülecektir.

Birinin yerinde olmak budur.

         HEMHAL OLABİLDİĞİN KAÇ DOSTUN VAR?

DEVAMINI OKU

Okumayı alışkanlık haline getirmek zor

OKUMANIN 5 FAYDASI

1-Cehaletini azaltır

2-Bilgelerle tanışırsın

3-Akıcı konuşursun

4-Kendini iyi ifade edersin

5-Kelime hazinen genişler

İlim, insanın yitik malıdır, nerede görse eğilir alır.

Okumak; sayfaya eğilip onu almaktır.

Bana okudun mu diye sormayın / Kitap okumadım insan okudum / Kitabı insandan ayrı görmeyin / İnsanı sınırsız umman okudum.”

Okumayı öğrenmek kolaydır da bunu alışkanlık haline getirmek; zordur.

Çileli iştir. Satırları izler durur gözlerin… Gözü bozar, beli kamburlaştırır, mürekkebi yalatır, uykusuz bırakır…

Ama buna değer. Zira her okuma ile bir önceki andan daha az cahil olacaksındır.

Bir şeyin anlamını çözersin; onu okumuş olursun. Tıpkı insan okumak gibi…

General Patton; can düşmanı Çöl Tilkisi Rommel’in Tank Savaşı kitabını, barut kokuları içinde çadırında bitirince şu cümleyi sarf eder; “kitabını okudum Rommel.” Aslında kitabından yola çıkarak Alman generalini okumuştur. Ve bu okumuşluğuyla onu yenmeyi başaracaktır.

Neticede okumak, insanı primattan ayıran en değerli eylemlerdendir ve hayatta kalma repertuarını genişletir.

         OKUMA ALIŞKANLIĞI EDİNMEYİ DÜŞÜNSEN?

DEVAMINI OKU

Kültür işbirliği ve iş bölümüyle doğar

KÜLTÜR&DEĞER İLİŞKİSİ

1-Kültür toprak, değer tohumdur

2-Tohum, toprakla barışık olmalı

3-Kültür, toplumsal auradır

4-Değerler toplumu, kültürü var kılar

5-Değeri yitik toplum; yığınlaşır

Kültür; toplumun kalbi… Düşünce biçimi… Gelenekleştirdiği hayat tarzı… Yığından kümeye geçiren enerji… Toplumun çıktısıdır.

Ürettiği her şey, tükettiği her şey… Hayatı kavrayış tarzı… Bireylerin tohum olduğu toplumun ekini, ekincidir. Kültür; biriktirilendir.

Elle tutulamayan, gözle görülmeyen ama hissedilen, içine doğulan toplumsal auradır.

Birey bağlamında kültür; bir alanda kazanılan bilgi ve bilgelik değerleridir. 

Mikrop bağlamında  onun uygun üremesini sağlayan tüm koşulların bir araya geldiği ortamdır.

Kültür, işbirliği ve işbölümüyle doğar. Yıllar içinde mayalanır, gelişir, kapsayıcı olur ve bireylerin davranış kalıplarını şekillendirir.

Kültürü oluşturan, kurucu babalar, savaşçı büyükler ve sanatçı bireyler bütünüdür.

Bireyselliğin toplum içinde eritilip o topluma kazandırılan renktir, tattır, kokudur, sestir, hayatiyettir kültür…

         KENDİ KÜLTÜRÜNE SAHİP ÇIKIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Ocak; hayatiyettir…

OCAĞINA SAHİP ÇIK! ÇÜNKÜ…

1-Ocağın; hayatiyetindir, var kalmandır

2-Sana enerji sunandır

3-Hain hanede ise kapın kilit tutmaz

4-Ocağın, aile bütünlüğündür

5-Birliğindir, dirliğindir, vatanındır

Birinin ocağını batırmak istiyorsan, o haneye nifak sok. Birinin ocağını yapmak istiyorsan; dilini, töresini koru; yeter…

Birinden yardım istersin; ocağına düşersin. Zira ocak; hayatiyettir. Enerji saçandır.

Zaten ocağı batmak, yuvası yıkılmak demektir. Ailesi dağılan insanın ocağı söner. Çünkü ocaktaki ateşi sürdürecek kimse kalmamıştır.

Ocak, ailenin dirlik, birlik ve beraberlik sembolü olarak bilinir. Dilimizde hala gazla ısıtılan araç gerece ocak desek bile güçlü anlamı, aileye dair olandır.

Bizde ocak, kutsiyet taşır. Ocak ihanete açıktır. Ateşi söndüren ocağın hainidir. Dedem Korkut; “hain hanedeyse, kapı kilit tutmaz oğul” der. Ocak; dışarıdan değil, içeriden söndürülür.

Nice ocağı, hanedeki hainler söndürmüştür. Neticede ocak; bizi hayata bağlayan mekânın rahmi, sıcaklığıyla bize hayat sunan plasentası, sönmesi halinde bizi de söndürecek olandır.

Ocağını söndürmeden önce düşün; sönen ocak, beraberinde hayatları da söndürecektir.

Ocak yıkmak buna değer mi?

OCAĞINA İNCİR DİKİLMESİNE GÖZ YUMAR MISIN?

DEVAMINI OKU

Neden adil olmalıyız?

ADALETİN 5 ÖZELLİĞİ

1-Hayatın mülkün temelidir

2-Toplumu ayakta tutar

3-Adalet güçlü ise erdemdir

4-Güçsüz adalet acizliktir

5-Adil olmayan yönetim ülkeyi bitirir

Güç; adaletle dengelenmezse felakettir.

Adalet; orta yol, istikamet. Arapça kelime…

Bizde yüklendiği anlam; yasalarla sahip olunan hakların herkes tarafından kullanımını sağlamak…

Hak ve hukuka uygunluk, hakkı gözetme, herkese uygun düşeni, kendi hakkı olanı verme ve doğruluk ifadesi

Peki, neden adaletli olmak zorundayız? Gücüm varsa zulmetmekten beni alıkoyan nedir ki?

Adalet, bireysel sorumluluklar penceresinden dürüstlük ilkesine dayanır. Ancak temel içgüdü; bireyin kendini korumasıdır.

Adaletsizliğin eninde sonunda can yakacağı bilinir ve bu yüzden “en yüce erdem” diye nakşedilir zihinlere…

Adalet güçlü olmak zorundadır. Adaleti sağlayan iki dinamik vardır; 1-erdem, 2-güç.

Bu yüzden güçsüz adalet acizlik, adaletsiz güç ise zulümdür. Güç; adalet ile dengelenir.

Eğer adalet yoksa, en güçlü sistem, en büyük yıkımla sonlanacaktır.

Öyle ki gaddar pek çok kral taht sürmüştür de adaleti sağlayamayan çoğu iyi kralın sonu çabuk gelmiştir.

Adalet, hayattır.

        SEN ADİL DAVRANDIĞINA İNANIYOR MUSUN?

DEVAMINI OKU

Taş yoksa kemer yok

DAYANIŞMANIN 5 GETİRİSİ

1-Taşlar birbirine dayanışırsa kemer olur

2-Kemer sağlamsa yük taşıyabilir

3-Kemeri ayakta tutan; kaynaşmadır

4-Kilit taşı, kemeri yönetendir

5-Her bir taş; kemerin kendisidir

Kemer; İki ucu birbirine bağlayan… Bele doladığımız bağ… Bir şeyleri tutsun diye kullanırız. Kemer olmasa, yükseğe taşınmış çok şey yere düşerdi. Kemer, yük taşıyandır.
Ekonomik olarak kemer sıkmak zorunda olan bir ulusa önerilecek olan; külfeti toplumun tüm kesimlerine eşit dağıtacak politikalar üretmesidir.

IMF’nin kemer sıkması; insansız ekonomi yaklaşımı taşır ve bireylerin ölümüyle fazlaca ilgili değildir. “Kendi ekmeğini yiyip oturmak, altın kemer bağlayıp bir kişinin karşısında ayakta durmaktan iyidir.“  Gülistan eserinde  Şeyh Sadi Şirazi

Marco Polo, tek tek her taşıyla bir köprüyü anlatıyor. ‘Peki köprüyü taşıyan taş hangisi?‘ diye sorar Kubilay Han. ‘Köprüyü taşıyan; şu taş ya da bu taş değil, taşların oluşturduğu kemerin kavsi‘ der Marco.

Kubilay Han sessiz kalır bir süre, düşünür. Sonra ekler: ‘Neden taşları anlatıp duruyorsun bana? Beni ilgilendiren tek şey; o da kemer…’ Marco cevap verir: ‘Taşlar yoksa kemer de yoktur.‘

            SENİN KEMERİNİN KİLİT TAŞI HANGİSİ?

DEVAMINI OKU

Suçlu haddi aşandır

İSTEK İLE İHTİYAÇ FARKI

1-İsteklerin genelde sonsuzdur

2-İhtiyaçların ise daima sınırlıdır

3-Sınırlı kaynakla sonsuz istek karşılanmaz

4-Haddini aşan er geç zıddına döner

5-Suç; had ve hak sınırında oluşur

Suçlamak, anlamaktan daha kolaydır. Suçlarsın, kurtulursun. İspat külfetini suçladığına yıkarak… Bu hale gelmiş toplum, çürümüştür ve suçlu üretmeye başlamıştır.

Zaten çoğu suçlar, yasanın tanımından oluşur. Suçların özüne inilirse fark edilebilir ki en büyük suçlar, zaruri olanı değil, fazla olanı elde etmek için işlenenlerdir.

Açlıktan dolayı ekmek çalan Sefiller’in baş kahramanı Jan Valjean’ı ölesiye izleyen sistemin adamı Javert, vicdanı bu ağır vicdani yükü kaldıramadığı için kendini cezalandırıp canına kıymıştır.

Yasası bol ulusların suçluları da bol olur. Hele ki toplumun çürüme döneminde ortalık yasadan geçilmez.

Yasa koyucu, güçlüler hukukunu devreye almış, hukukun gücünü ortadan kaldırmıştır.

Neticede suç; vicdanın hükmüdür. Yasanın hükmü, cezadan yola çıkarak suçu tanımlayacaktır. Toplumu dönüştürenler, ilerletenlerin tümü, başardığı için kahraman olmuştur.

Topluma karşı çıkanların suçu; başaramamışlıkları olacaktır. Tıpkı Hammurabi’nin çaldığı için değil de yakalandığı için suç saydığı gibi.

Haddini aşan zıddına döner.

          HADDİNİ VE HAKKINI AŞANLARDAN MISIN?

DEVAMINI OKU

Hareket etmeyen zincirlerini fark edemez

HAREKETİN 5 GETİRİSİ

1-Söylem yetmez eylem gerekir

2-Hareket eden yol alır

3-Ömrü hareket değerli kılar

4-Enerjisi yürekten gelir

5-Rotasını zihin çizer

Hiçbir hareket, evrende etki bırakmadan sönümlenmeyecektir.

Düşünmek iyidir de ödül, harekete verilir. Fil düşünene kadar tazı dağı aşar.

Bizler harekete geçtiğimiz için şimdi buradayız. Duran hiçbir şey, hayatiyetini koruyamaz. Hareketin ölümü, eylemsizliktir.

İlginç olan, eylemsizlik yasasının dahi tanımını hareketten almasıdır. Bir cisme dışarıdan müdahale edilmedikçe hareketini sonsuza dek koruyacaktır.

Sonsuza uzanan koridorun da başlangıcında ilk adımın hareketi vardır.

Kişinin sözüne değil de hareketine bak der eskiler… Haklıdırlar da… Hareketinle gösterirsin ilginin derinliğini…

Harekete geçirilmemiş her söylem, laf kalabalığıdır. Nitekim hareketler; kelimelerden daha fazla konuşur, çok daha fazla şey ifade ederler.

Neticede insan, umutlarıyla söz verir ve korkularıyla harekete geçer. Durmak zamanı değil, hareket zamanıdır senin ömrünü değerli kılan, sana can kazandıran.

Hareketin ihtiyaç duyduğu enerji, yürekten çıkar zihin ona rota  çizer.

          KIPIRDAMIYORSAN YOL ALABİLİR MİSİN?

DEVAMINI OKU

İfade barajı; sansür

SANSÜRÜN 5 ÖZELLİĞİ

1-Gerçekleri ifadeye set çeker

2-Kamuyu koruma adına yapılır

3-Aslında sansürleyeni korur

4-Gerçeğin bilinmesini 1 süreliğine erteler

5-Ama asla bunu sonsuza dek başaramaz

Sansür; yasaklama, bilinmesini istememe, engelleme, yayından alıkoymadır.

Sansürcünün mantığı; toplumu korumak için hangi bilginin engelleneceğine karar verme yetisi sahibi olduğuna inanmaktır.

Toplum, her bilgiye ulaşmamalı. Her şeyi bilmemeli. Zira galeyana gelebilir, huzuru kaçabilir, gerilim çıkabilir.

Ancak temel endişe, yönetici sınıfın çıkarlarını korumak üzerinedir.

Sansür, aslında halkı değil, bilginin odağındakini korumak ister.

Osmanlı’da, Cumhuriyet döneminde ve bugün de sansür, değişik boyutlarda hayatımızdadır.

Özgürlükler alanı olarak nam salan sosyal medya dahi, platform kurucuları tarafından sansüre tabi tutulmakta, “maksadını(!) aşan paylaşımlar ya silinmekte, paylaşanlar engellenmektedir.

Neticede eğer sansür yiyorsanız, ifade ettiğiniz kesinlikle otoritenin işine gelmemesindendir.

Tehlikesiz fikir, fikir denmeyecek kadar değersiz olabilir. Sansürleniyorsan, ısrar et.

Sansürlenip yok edilen gerçek olmamıştır zira…


                  SİZ DE SANSÜRLENİYOR MUSUNUZ?

DEVAMINI OKU

Nitelik bir ihtiyaçtır

NİTELİĞİN 5 ŞARTI

1-Bizden insan değil, bilen insan

2-Bilim ve tecrübe bileşkesi

3-Yetenek ve zeka birincil tercih

4-Doğru zaman, doğru zemin, doğru zat

5-İşi ehline verme ilkesi

Nitelik; hayatın olmazsa olmazıdır. Nitelikli çoğunluk, bireylerinin kalitesine dair tüm iyi şeylerin öyküsüdür.

Nitelikli azınlık ise iktidarda olmasa dahi, niteliksiz çoğunluğa tercih edilendir. Aksi halde niteliksiz çoğunluğun iktidarıyla tüm değerler alt üst olur.

O toplumun yüzyıllar içinde biriktirdiği değerler, estetik normlar, kültürel referanslar, hoyratça yok edilir.

Niteliksizlik, bin yıllık eserin gül ağacından yapılmış kündekâri şaheserini “bu eskidi” diye söküp yerine plastik doğrama takmaktır.

Nitelikli çoğunluğa dayalı kararlar, en hayati olanlara dairdir. Parmak sayısı yerine parmak sahiplerini hesaba katmaktır.

Açık beyin ameliyatının hangi yöntemle yapılacağı seçkisini, niteliksiz hastane personeli değil, işinin ehli beyin cerrahları yapabilmelidir. Eğer oylamaya tüm hastane katılacaksa, o cerrahlar grubu, azınlık olsalar da nitelikli çoğunluğa galebe çalacaktır.

Karar süreçlerinde nitelik sorgusu; 1-Gerekli mi? 2-Doğru zaman mı? 3-Doğru insan mı? 4-doğru nitelik mi? 5-Doğru zemin mi?

DEVAMINI OKU